Pasifiğin kayıp adaları cenneti vaadetmiyor
 

Kartpostallardan ve en güzel sahil filmlerinden tanıdığımız Pasifik'in bilinmeyen o küçük adaları, buraları kendi gözüyle göremeyenlerin zihninde belki de hep bir cennet olacak kalacak. Oysa palmiyelerin, beyaz kumsalların, tropik meyvelerin ve masmavi denizin farklı bir dünyaya geldiğiniz izlenimi verdiği bu adalar, sanıldığı kadar bir cennet vaad etmiyor aslında.



Bir zamanlar dünyanın en güvenilir mekanlarından kabul edilen Pasifik'teki adalar, sessiz, stresten uzak ve sağlıklı bir yaşam sunamıyor artık. Ekonomik nedenler ve küreselleşmeyle birlikte adadaki yaşam koşulları giderek kötüleştiğinden yaşamayı zorlaştırıyor.



AİDS oranı yüksek

Pasifik'teki adalarda çok eşliliğin yaygın olması, AİDS'in ada halkları arasında neredeyse Afirka'daki ülkelerde olduğu kadar çok görülmesinin en önemli nedeni. Buralarda bir kadın için cinsel hastalıklardan ve AİDS, sarılık gibi bulaşıcı hastalıklardan korunmak hemen hemen imkansız.



2002 yılının ilk iki ayında 340 yeni AİDS vakası kaydedilirken, Avustralya yardım birliği AUSAİD, HİV virüsü taşıyanların büyük çoğunluğunun 15-30 yaşyarı arasında olduğuna değiniyor.



Kadınlar zor koşullarda yaşıyor

Kadınların bir toplumda elde ettikleri haklar aslında o toplumun ekonomik bir göstergesi olabilir. Çünkü kadınların yaşam biçimleri ve bazı hakları ekonomiyle birlikte şekilleniyor. Oysa insan haklarından söze edilemeyen bir adada kadın haklardan söz etmek bile çok anlamsız.



Son derece güvenli olduğu düşünülse de adada etnik gruplar arasındaki çatışmalar sıkça görülüyor. Özellikle Fiji'deki kimlik çatışmalarından en çok nasibini alanlar da yine kadınlar oluyor. 2001 yılında şiddete maruz kaldıktan sonra töreler nedeniyle yakılarak öldürülen yeni evli kadınların sayısı 30 olarak kaydedilmiş.



Töre cinayetlerinin yanısıra adada, cinsel taciz de oldukça yaygın. Hukuk sistemindeki boşluklar nedeniyle, tecavüz vakalarında caydırıcı önlemler alınamıyor.



Cennette ölünür mü?

Pasifik adalarının iklimi şartları da adadaki yaşam koşullarını oldukça güç kılıyor. Beyaz kumsallara düşen bir hindistan cevizini kırıp suyunu içmek ya da okula otobüs yerine kanoyla gidiyor olmak ilk bakışta cazip gelebilir fakat bunun günlük yaşamın bir kuralı olduğunu düşününce; medeniyete bulaşmış olmaktan da memnuniyet duymadan edemiyor insan.



Olabildiğince doğal yaşanması nedeniyle herşeyin çok sağlıklı olduğunu düşünebilirsiniz, fakat adadaki diyabet, kalp krizi, ve obezite oranı gelişmiş ülkelerden çok daha yüksek. Hatta bazı Pasifik adalarında şeker hastalığının görülme oranı Amerika ve Avustralya'nın 10 katına kadar çıkabiliyor. 2010 yılında ise yaklaşık 200 bin adalının şeker hastası olacağı belirtiliyor.



Kısacası bu eşssiz güzellikteki adalar, filmlerde görüldüğü kadar güvenilir bir cennet ortamı sunmuyor. Şehrin kalabalığından, gürültüsünden, zor yaşam koşullarından bıkıp adalara kaçmak isteyenleriniz varsa, biraz daha düşünmenizde fayda var.