![]() |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR hep denedin, hep yenildin. olsun, gene dene, gene yenil. daha iyi yenil! Samuel Beckett |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 16 KAYIPLARA TAKILMAK Japonya'nın inanılmaz yükselişini anlayamayanlar, İmpaearor Hiro Hito'nun , Missouri zırhlısına giderken, "Ben oraya bir barış imzalamaya değil, yeni bir savaş ilanına gidiyorum " dediğini duymamış olanlardır. Yollar, bittiği yerden başlar. Gecenin en karanlık saatleri , günün ağarmasına en yakın olan vakitlerdir. Kaybın ortaya çıkarttığı fırsatları gözlemleyin. Belki de kartlar yeniden dağıtılmıştır. HER KAYIPTA BİR KAZANÇ OLDUĞUNU ALGILAYIN. |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 17 YANLIŞ ZAMANDA KAFA TUTMAK Stephen Sommers, mumya filminin bir yerinde, karizmatik karakterine şöyle söyletir. "bugün yaşa, yarın savaşırsın." Kavga etmek için kavga edilmez. Ne bedel ödeyeceğimiz ve bu bedelin getirisi önemlidir. Hayatta kalıp, bir sonraki raunda hazırlanmaktan daha önemli ne olabilir? MÜCADELEYİ DOĞRU ZAMANDA YAPMAYA ÇALIŞIN... |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 18 EVET EFENDİMCİLİK YAPMAK Oscar Wilde, "İki kişi aynı kanatte ise, İçlerinden biri lüzumsuzdur" diye hatırlatırken, "evet efendimcilik" tehlikesine de işaret ediyordu. Farklılık ve benzerliklerin yöntemini yaşayıni yaşatın.. Farklı görüşlere kapalılık gelişimi engeller. Koşulsuz uyum, mozaik için mecvut fırsatları gözden kaçırmanıza yol açabilir. Sadece MERAK EDİN ; bu başlangıç için yeterlidir. FARKLILIĞI SORGULAYIN.. SONRA UZLAŞIRSINIZ... |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 19 RASYONEL DÜŞÜNCEYE TAKILMAK Zerbst ve Gelsselhart'ın çalışmalarından öğreniyoruz ki, yabanarısının ağırlığı 1,2 gram, kanat alanı ise 0,7 santimetrekaredir. Aerodinamik yasalarına göre,BU ORANTI İLE UÇMAK İMKANSIZDIR. Ama bu yasaları bilmeyen yabanarısı kendi halinde uçmaktadır. John F. Nash'ın nobel jürisine sunduğu metnin içinde ise şöyle bir cümle geçiyor. RASYONEL DÜŞÜNCE, KİŞİNİN EVRENLE İLŞKİLERİNİ SINIRLANDIRIYOR. Bazı şeylerin nasıl olduğunu açıklamakta zorlanabilirsiniz. Nasıl olduğunu açıkladığınız halde, neden olduğunu açıklayamadığınız şeyler de olacak. Üstünde düşünün, ama rasyonel düşüncenin sınırlarına takılmayın. BAZI ŞEYLERİ EVRENİN DENGELERİNE BIRAKIN.. |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR akıl oyunlarındaki nash se adam süper insan |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 20 SKOR TABELASINA ODAKLANMAK AR-GE dünyasının kalbi, Silikon vadisinde atar. Ve burası için uydurulmuş bir söz vardır. "İnsanlara iyi bir ücret verirseniz, sizin için haftada 40 saat çalışırlar. Ortaya anlamlı bir amaç koyarsanız, bu süre 60 saate kadar yükselir. Eğer ikisini birden sunabilirseniz, hem 80 saat çalışırlar, hem de mucizeler yaratırlar. " Sadece ücrete veya bir diğerine odaklanmayın. TOPLAM MUTLULUĞU HEDEFLEYİN.. |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 21 İLETİŞİMDE SABIRLA BEKLEMEMEK.. Bir tiyatro duayeni olan Suat Taşer'in, "Bazı insanlarla konuşulamaz, sabrınız varsa dinlersiniz " dediğini naklederler. Sabır göstermek, katlanmak ya da vazgeçmek değildir. Gerçek tahammül, aktif bir bekleyiş demektir. İLETİŞİMDE TERKEDEN TARAF OLMAYIN.. BEKLEMEYE ÇEKİLİN.. |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 22 YERİNDE VE ZAMANINDA SÖYLEMEMEK "Konuşurken hiçbirşey öğrenmiyorsunuz " diyen Lyndon Johnson'a belki çoğunuz katılmayacaksınız. Ama "Türk söylemez söylenir" diyen Yahya Kemal'e pek çok kişinin alkış tutacağına eminim. Çünkü ulusal tarzımız ,Thomas Huxley'in "İnsanın söyleyecek çok şeyi olduğu halde, söylememeyi bilmesi, olgunluğunun başlangıcına zaten uymuyor. Susmasını bilmenin, bir usluba bağlanması gerektiğini ihmal etmeyin.. SÖYLENMEYİN..SÖYLEYİN.. |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR kitaptan alıntılasam da sırayla buraya yazmıyorum hataları. hep forumda konuşulan bişeylerle örtüştürüp bilinçli bir seçim yapıyorum. hepimizin aradığı cevaplara ulaşmasını seçiyorum.. HATA 23 HER ZAMAN ÖDÜL BEKLEMEK Sokrates öldüğü zaman, evini terkeden öğrencisi Eflatun, kırk yaşında Atina'ya dmndü. Dünya okullarına adını verecek olan Academia'yı kurdu. Burada büyük bir olasılıkla Sokrates'in dialektik yöntemi uygulandı; öğretim esnasında karşılıklı tartışma yöntemi benimsemd,. Bu haliyle ayrıcalıklı bir eğitim kurumuydu Academia.Her yaştan öğrencisi vardı.Fakat öğrenciler sınavdan geçirilmez ve eğitimlerini tamamladıklarını gösteren bir diploma ile ödüllendirilmezlerdi. Yalnızca doğruyu araştırmakla görevliydiler. Motive edilmek güzeldir. Ama Çıkarttığınız her iş için ödül beklemeyin. SADECE; İYİ, GÜZEL ve DOĞRUYU ARAYIN... |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR sevgi ışığıyla aydınlandığımız, ihtiyaçlarımıza uzandığımız , yeteri kadar gülümseten :) mutlu pazarlar diliyorum hepimize.. HATA 24 NEYE İHTİYACI OLDUĞUNU BİLEMEMEK Aborjinler diye bilinen Avustrukya yerlileri, Kangurularla aynı anakarayı paylaşmalarına rağmen, "uygar" adamın en çok nesine şaşırmış biliyor musunuz? CEPLERİNE.. Bir cebin içine koyacak kadar neye sahip olunabilir ki_ Neden bir cebe ihtiyaç duyulsun derlermiş. Ne kadar çok şeyiniz olduğuna bakmayın demenin başka türlüsü. Yine onların dağarcığından bir alıntıyla, sizler için dua etmeme izin verir misiniz? Seni ayakta tutmaya yetecek kadar Güzelliklerle dolu bir yaşam sürmeni dilerim. Aydınlık bir bakış açısına sahip olmana Yetecek kadar güneş diliyorum. Güneşi daha çok sevmene Yetecek kadar yağmur diliyorum. Ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar Mutluluk diliyorum. Yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş Gibi algılanmasına yetecek kadar acı diliyorum. İsteklerini tatmin etmeye yetecek kadar Kazanç diliyorum. Sahip olduğun her şeyi taktir etmene Yetecek kadar kayıp diliyorum. Son 'Elveda'yı atlatmana yetecek kadar 'Merhaba' diliyorum NE KADAR AZ ŞEYE İHTİYACINIZ OLDUĞUNU ANLAYIN... |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR belki de tüm cevaplar tek sorudadır daha mutlu olmak için en çok neye ihtiyacınız var? |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR kız arkadaş, sevgili, eş vs :D |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR Alıntı:
Haksizliga ve saldiriya tahammul edememek... O an patlamak.. Kizim biraz sus once dinle sonra fikrini soyle ama yokk illa o an soyleyecegim.. Yoksa uyuyamiyorum:))) Ve haksizliga ugradigim zaman beklemeyi bilmiyorum... Iste bana bir eft konusu daha cikti hadi bakalim, rastgelsin arzu yaaa.. Bunu farketmemi sagladigin icin tesekurler cansuyum:)))956k |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 25 ABARTILI RESİM VERMEK Faber-Castell - Home sitesine şöyle bir göz atıyoruz. "İnce bir grafit ucu, ağaçtan bir gövdenin içine yerleştirme fikri birkaç yüzyıllık geçmişe sahiptir. Atalarım, 1761 yılında bir kurşunkalem fabrikası kurduklarında da yeni bir fikir değildi bu.Ama 1839 da aile şirketinin başına geçen büyük büyük büyükbabam Baron Lothar von Faber, kurşunkalemi gerçekten kaliteli bir ürüne ve dünyanın ilk markalı yazılım aracına dönüştüren kişiydi. " Bu uvertürden de anlaşılıyor ki kurşunkalem, hatırı sayılır bir geleneğe sahiptir. İcadından hemen hemen dörtyüzyıl sonra hala dünyanın belki de en fazla kullanılan yazım aracıdır. ve aslında hala bir efsanedir. Biri hakkında olumlu şeyler söylerken, ( olduğundan daha sade ve mütevazi görünmekte ustadır) yerine "Kurşunkalem gibi adamdır" diyeceğiz, hepsi o kadar. Öneriyorum.. SADE VE MÜTEVAZİ GÖRÜNMEKTE USTALAŞIN... -ki yazarken de okunurken de aranan olun... |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR bir süredir birikti içimde, içimde biriktim, yazamadım... Sevgili Sweet , her zaman ilham verir yazdıklarınız bana, hep üzerinde düşünülesi can alıcı noktalara parmak basarsınız. Günlüğünüzde öyle beğenmiştim ki yazdığınız bir cümleyi. " Herkes kadar sıradan ve her insan kadar özel olduğumun farkındayım. " Işık olsun hepimize hepimizden sözcükler, duygular düşünceler.. sizden gelen çağrışımla devam ediyorum hatalı alanlar konumuza bugün.. |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 26 ÖZÜNDE NE KADAR BENZEDİĞİMİZİ UNUTMAK. Kokuların adeta kreşendosunu yapıyor, ünlü tekerlemesinde Ümit Yaşar.. Kasabın kokusu, kandan kemikten. Balıkçının kokusu, tuzdan balıktan. Hamamcının kokusu, sudan köpükten. Lağımcının kokusu, .... tan. .. Senin kokun, pudra sabun Benim kokum rakı tütün Ne ben yerineyim ne sen sevin Cümlemiz bir kokarız Öldüğümüz gün.. Nereye bakarsanız, orayı görürsünüz. Hiçbir benzerlik bulamadığınızda, annelerimizin AYNI GÜNEŞE ÇAMAŞIR ASTIĞINI hatırlayıverin, o size yeter. |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 27 SIRADAN OLMAK Kızıl kahverengi Bakkamağacından yapılmış bir dolmakaleminiz oldu mu hiç? Oldukça koyu renkli olan bakkam, çok sert ve dayanıklı bir ağaç. Renginde ve dokusundaki farklılıklar," bu ağaçtan yapılan her dolmakalemin bir eşi daha olmadığı" anlamına geliyor. Ve çalışılması çok zor olmasına rağmen, hala gözde ve hala aranıyor. Çünkü, GİBİ değil.. İnsanlardan bahsederken ise eskiler, bu GİBİ OLMAMA tavır ve halini, NEV'İ ŞAHSINA MÜNHASIR diyerek tanımlarlar. Dolmakalem alırken , "herhangi birşey alıyormuş gibi" yapmamalısınız. Alışveriş, müşterisinbe, "alanın ve alınanın bir eşinin daha olmadığı" duygusunu verebilmelidir. Bakkamağacı deyip geçmeyin, ÖZGÜN OLUN, REFERANS OLUN, ENDEKS OLUN.. GİBİ OLMAYIN.. |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 28 GEREKSİZ GÜÇ GÖSTERİSİNDE BULUNMAK Bugün etrafıma baktığımda görüyorum ki, "Güçlü olduğunu biliyorsan, kanıtlamak zorunda değilsin " diyerek sabır beklediğimiz gençler de tıpkı bizim gibi, kendi öykülerinin sonunu başka türlü yazmak için samimi bir iddia ve heyecan içindeler. Kendiyle barışık olmak demek, Biraz da böyle bir şey. GÜCÜNÜZÜ GÖZLERDEN SAKLAMASINI ÖĞRENİN.. |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 29 ÇOK HIZLI GİTMEYE ÇALIŞMAK Uyum, iki atlı bir arabanın optimum süratine benzetilebilir.Birinin hızı devamlı olarak öbürünü etkiler.Yavaşlayan hızlı gidene yük olur; hızlı giden yavaş gideni sürüklemeye çalışır.Ve yoldan çıkmış arabaların çoğu, bu çekişme hikayelerini iyi hatırlar. Devrilmiş arabaların enkazına ait görüntüler, sadece westwrn filmlerinin karelerinde saklı değildir. Önemli olan, etrafta olup bitenlerden kendine bir hisse çıkartabilmektir kuşkusuz. İKİ ATLI ARABANIN OPTİMUM SÜRATİNİ, NE YAZIK Kİ YAVAŞ OLAN BELİRLER! HIZLIYSANIZ, KENDİNİZİ ÇOK DA HIRPALAMAYIN... |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 67 EMPATİK DÜŞÜNCEYİ ÖNEMSEMEMEK Bir Japon sanayicine başarısının perde arkasındaki püf noktalarını sormuşlar. -Gördüğünüz gibi elbise askısı üretiyorum. Yıllar önce işe başlarken ben bir palto olsam nasıl bir askıya asılmak isterdim diye sordum kendime.. ve eklemiş -Bütün hayatımı bu sorunun cevabı üzerinde düşünmeye adadım. İşte başarının sırrı budur. Masanın öbür tarafından bakabilmek geliştirilmesi zor bir beceridir. Bazen tüm ömrünüzü alabilir, vazgeçmeyin. Getirisi tahminlerinizden çok büyüktür. EMPATİK DÜŞÜNCEYİ ÖNEMSEYİN.. |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 31 SEVGİYİ BİR KOŞULA BAĞLAMAK Japon düşünür Toyoteme, üç farklı sevginin tarifini yapıyor bir kitabında. Sevgi üç türlüdür; Birincinin adı "Eğer" türü sevgi. Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler veriyor: Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim. Eğer es olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim. Toyome en çok rastlanılan sevgi türü budur diyor. Bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi. Sevenini, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu diyor yazar. Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığında birşey kazanmakdır. Yazara göre evliliklerin pek çoğu "Eğer" türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile "Eğer" türüne rastlanıyor. Yazar bir örnek veriyor. Bir genç Tokyo üniversitesi giriş sınavlarını kazanarak babasını mutlu etmek için çok çalışıyor. Okul dışında hazırlama kurslarına da gidiyor. Ama başarılı olamıyor. Babasının yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalığına Hakone kaplıcalarına gidiyor. Eve döndüğünde babası öfkeyle sınavları kazanamadın. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin! Diye bağırıyor. Delikanlı "Ama baba vaktiyle sende bir ara kendini iyi hissetmediğinde Hakone kaplıcalarıne gittiğini anlatmıştın diyor." Baba daha çok kızarak delikanlıyı tokatlıyor. Çocuk r ediyor. Gazeteler rın anlık bir sinir krizi sonucu olduğunu söylediler, yanılıyorlardı diyor yazar. Delikanlı babasının kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bağlı olduğunu anlamışdı. İnsanlar "Eğer" türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında. Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerektiğini bilmek bu genç adamın yaptığı gibi yaşamı sürdürmekle ondan vazgeçmek arasında bir tercihyapmakla karşı karşıya kalmadığımızda önemli rol oynayabilir diyor Masumi Toyotome. İlginç değil mi? İkinci türe geçiyoruz "Çünkü" türü sevgi. Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor. Bu tür sevgide kişi bir şey olduğu, birşeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır. Örnek mi? -Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin (Yakışıklısın) -Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki. -Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki. Yazar, "Çünkü" türü sevginin "Eğer" türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor. Eğer türü sevgi bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz hoş bir şeydir egomuzu okşar. Bu tür olduğumuz gibi sevilmekdir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara ük getirmediği için rahatlatıcıdır. Ama derin düşünürseniz, bu türün "Eğer" türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki bu tür sevgi de yükler getirir insana. İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıkdığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretine ve rekabetine girer. Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebege içerler Sınıfın en güzel kızı, yeni gelen kıza içerler. Üstü açık BMW'si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler. O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi? Diye soruyor Toyotome. "Çünkü" türü sevgide, gerçek ve sağlam sevgi olamaz diyor. Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var. Birincisi: acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişimiyiz korkusu. Tüm insanların iki yanı vardır. Biri, dışa gösterdikleri öteki yalnızca kendilerinin bildiği, insanlar. Sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terk ederlerse korkusu buradan doğar. ikincisi de ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olursa endişesidir. Japonya'da bir temizlikcide çalışan dünya güzeli kızın yüzü patlayan kazanla parçalanmış. Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terk etmiş. Daha acısı aynı kentte oturan anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemişler. Artık çirkin olan kızlarını, sahip oldu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne kurulmuş olduğundan bir günde ölmüş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Kız bir kaç ay sonra kahrından ölmüş. Japon yazar toplumdaki sevgilerin çoğu "Çünkü" türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür diyor. Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilebilecek sevgi ne? Ve işte sevgilerin en gerçeği. Üçüncü bir sevgi benim "Rağmen" diye adlandırdığım türdür diyor yazar. Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında birşey beklemediği için! "Eğer" türü sevgiden farklı bu. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için "Çünkü" türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan birşey olduğu için değil, birşey olmasına rağmen sevilir. Güzelliğe bakarmısınız? "Rağmen sevgi" Esmeralda, Quasimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına "Rağmen" sever. Asil, yakışıklı, zengin delikanlı da Esmeralda'ya "çingene olmasıan rağmen" sever. Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilr. Bunlara rağmen sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılanması şartı ile. Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine rağmen olduğu gibi, o hali ile sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebilir ama en değerli gibi sevilebilir. Japon yazar yüreklerin en çok susadığı sevgi budur diyor. Farkında olsanızda, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir. Bunun böyle olduğundan nasıl emin olursunuz? Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor. Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik başarı ve üne olan ilginizi yitirmezmiydiniz? Kendi kendinize yaşamın ne yararı var diye sormazmıydınız? Devamı diyor Toyotome; Şu anda en sevdiğiniz kişinin size sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün. Dünya birden bire başınızın üstüne çökmezmiydi? Diyelim sıradan bir yaşamınız var. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız? Diye soruyor ve yanıtlıyor: Öyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp r ediyor ya da iyice dağılıp yaşayan ölü haline geliyorlar. Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor "rağmen" sevgisini. Bugün yaşamınızı süldürebilmenizin nedeni rağmen türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da bir gün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır. Son sözleride biraz umutsuz, Toyotome. Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsenin başkasına verebileceği sevginin fazlası yok! Diye açıklıyor. Anlatıyor; Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı şeyi başkasından beklemekdedir. Peki bu dünya da sevgi ne kadar var? Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen istah açıcılar gibi. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz. Hani nerede? Hepsi o. Ve asıl çarpıcı cümle en sonda. DÜNYADAKİ EN BÜYÜK KITLIK, RAGMEN TÜRÜ SEVGİNİN YETERİNCE OLMAMASIDIR. İnsanların birbirlerini BİRŞEY OLDUĞU için değil, aksine BİRŞEY OLMADIKLARI yada BİRŞEYDEN YOKSUN BULUNDUKLARI için, buna rağmen sevdikleri zor seçeneği hatırlayalım.. Esmeralda yı Quasimodo yu hatırlatalım , ölüm döşeğindek, Cyrano yu ve yıllar sonra RAĞMEN le tanışan Roxane i cümlenin sonuna ilave edelim. Birbirimizi kusurlarımıza cahilliğimize kötü huylarımıza ya da sisli geçmişimize rağmen sevebilme becerisinden çok uzakta yaşadığımızı fark etmek zorundayız.. HER ŞEYE RAĞMEN SEVMEYE ÇALIŞIN.. |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR .. ve KENDİMİZİ KENDİMİZE RAĞMEN SEVMEYİ ÖĞRENELİM diyorum ben de... |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 32 GEREĞİNDEN FAZLA DÜŞÜNMEK Küçük bir kasabanin dört ayri mahallesi varmis. Birinci mahallede 'Evet ama' lar yasiyormus. 'Evet ama'lar her zaman ne yapilmasi gerektigini bildiklerini düsünürlermis. Yapma zamani geldiginde ise 'evet, ama' diye yanitlarlarmis. Yanitlari hep yanlis olurmus. Suçu baskalarina atmakta da ustaymislar. Ikinci mahallede 'Yapicam'lar yasarmis. Ne yapacaklarini bilirlermis. Kendilerini yapacaklari seye adim adim hazirlarlarmis ama yapacaklari sirada sanslarini kaçirdiklarinin farkina varirlarmis. Bu mahallede insanlarin dizleri dövülmekten yara bere içindeymis. Yasami ertelememek için verdikleri karari bile ertelerlermis. Üçüncü mahallede yasayan 'Keske'cilerin hayati algilama güçleri mükemmelmis. Neyin yapilmasi gerektigini daima en isabetli sekilde bilirlermis ama... maalesef her sey olup bittikten sonra. 'Keske'cilerin de baslari hep kanarmis, duvarlara vurmaktan! Kasabanin en yesil bölgesinde, en güzel evlerin oldugu mahallede ise 'Iyi ki yaptim'lar otururmus. 'Keske'ciler bu mahallede yürüyüse çikar, etrafa hayranlikla bakarlarmis. 'Yapicam'lar 'Keske'cilerle birlikte bu mahallede yürüyüse çikmak ister ama bir türlü firsat bulamazlarmis. 'Evet ama'lar ise mahallenin güzelligini görmek yerine, agaçlarin gölgelerinin yeterince genis olmadigindan, günesin daha erken saatte dogmasi gerektiginden sikâyet ederlermis. 'Iyi ki yaptim' mahallesindeki insanlarin kusuru da beyinlerinde mazeret üretme merkezlerinin olmamasiymis. Bu yüzden yasadiklari ortam her zaman güzel, düzenli ve huzurluymus. HAYATI DOLU DOLU YAŞAYIN.. BAŞKA BİR MAHALLEYE TAŞINMANIZ GEREKİYORSA DA TAŞININ.. |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR çağrışım Egesucan ın bireysel farklılıklar başlıklı konusundan... HATA 33 BİLİNMEYENE SIRADAN DAVRANMAK Bütün zamanların en güzel oyunlarından biri sayılan domino da bir vakte kadar mazi olacak. Ve giderken beraberinde farkına varılmamış gizlerini de götürecektir kuşkusuz. Bu gizem üstünde düşünmek için biraz zaman ayırırsanız gözden kaçan pek çok ayrıntı sizi içine çeker. Masa etrafında oturanlar da birbirine benzer, oynayanlar da, hatta lafa karınlar ve akıl verenler bile. Tıpkı domino taşları gibi.. Oysa, rastlantıya bırakılmış bir dağlımı sayıların değrelerini ve toplamlarını kullanarak anlamlı hale getirir oyuncu. Dışardan bakıldığında eğer sadece erke yüzleriyle ilgileniyorsanız farklı hiçbirşey göremezsiniz. Elinizdeki belirsizliğin ne ifade ettiğini anlayabilmek için domino taşlarının ARKA YÜZLERİNE de bakmalısınız. İNSANLARIN GÖRÜNMEYEN YÜZÜNDEKİ DEĞERİ KEŞFEDİN.. |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR "İnsanlar kendi durumlarıyla ilgili olarak her zaman koşulları suçlar. Ben koşullara inanmam. Bu dünyada yol alan kişiler, ayağa kalkıp istedikleri koşulları arayan ve bulamadıklarında yaratan insanlardır..." George Bernard Shaw |
Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR HATA 34 SÜREKLİ GÖRÜŞ BİRLİĞİ ARAMAK Öklid, bütün zamanların en ünlü geometri kitabı sayılan "Stolkhela" ( Elemanlar ) eseriyle hala bir efsanedir. Hiçbir devirde aşılamamış bir duruluk ve kesinlikle yazılmış bu eser, mürekkep yalamış herkes için bildik şeylerden bahseder. İki nokta arasından sadece bir tek doğru geçirebilirsiniz. İki doğru birbirini sonsuza dek hiç kesemiyorsa onlar paralel dir ve bir doğruya düzlemin bir noktasından ancak bir tek paralel çekilebilir v.s. Birileriyle sürekli olarak görüş birliği içinde olmak, her zaman kazandırıcı değildir. Paralel olmadığınız noktaları da önemseyin. Paralel düşünüyorsanız, bu, hiçbir noktada kesişemediğiniz anlamına da gelir. Buluşamadığınız durakları, berekete çevirin. GÖRÜŞ AYRILIKLARINDAN SİNERJİ YARATIN.. |
| WEZ Format +3. Şuan Saat: 10:06 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.