![]() |
Sevgi İzin İstemez Sevgi İzin İstemez Yaşadığımız her olumsuz olay bize öğretilen, kendi içimizde kurguladığımız hayal kırıklıklarının bir ürünü aslında. Bizler, özlemini çektiğimiz sevginin, hayalini kurduğumuz yaşam tarzlarımızın, olması gerektiğini düşündüğümüz şeylerin farklı yansımalarını görmek durumunda kaldığımız için mutsuz oluyoruz. Her birimiz içimizde güzellikler taşıyan bir ışık olarak bu dünyaya gözlerimizi açıyor, zaman içerisinde bu özelliklerimizi yaşam koşullarımız yüzünden kaybetmek zorunda kalıyoruz. Bir şeylerle uğraşırken, mücadele ederken özümüzden uzaklaşıyor, tamamen maddesel dünyanın esiri oluyoruz. Ve içimizde çelişkiler, korkular, gelecek endişesi taşıyor, üzerimizde yük olarak hissetmeye başladığımız birbirimize bağımlılıklar geliştiriyoruz. Tıpkı bizi dünyaya getiren varlıklarımıza, ayakta durabilmeyi öğrenene kadar geliştirdiğimiz alışkanlıklar gibi… Taşıdığımız meşaleyi çocuklarımıza da aynı şekilde devrediyoruz, gittikçe ışığını azaltarak. Her birimiz birer ışığız ve de aynayız, baktığımızda birbirimizde kendimizi gördüğümüz. İstediğimizde ışığımızı etrafımıza yansıtabilir, daha aydınlık olabiliriz. Ve bizler bu özelliklerimizle varlığımızı sürdürüp gelecek nesillere bunları miras olarak bırakabiliriz… Işığımızı kapatır ve aynayı da ters çevirirsek, dünya karanlığa bürünür ve yaşam sürekliliğini kaybeder… Kendimizi aydınlıkla beslemezsek, kendimize değer vermezsek, kendimizi sevmezsek, kimseye değer vermeyiz, kimseyi sevemeyiz… Dünyanın acımasızlıkları ve zorlukları dışında, yaşamı güzel kılan anların da olduğunu göz ardı ediyoruz genellikle… Kendimize özel anlar yaratamıyoruz, neden bunu başaramıyoruz, neden başarısızlık ya da mutsuzluklarımızı başkalarına yüklüyoruz? Başarı ya da başarısızlık, mutluluk ya da mutsuzluk, sevgi ya da sevgisizlik… Kaçımız biliyoruz bu kelimelerin anlamını acaba? Bütün bu kaoslar, gelgitler, bizlere öğretilen şeyler… Tıpkı doğduğumuzda yürümeyi, konuşmayı, gülmeyi, ağlamayı bilmeyip, sonradan öğrendiğimiz gibi öğreniyoruz hepsini… Bunca sevgisizliğimiz nasıl oldu? Sevgi izin almazdı, birdenbire gelirdi, içimizi açardı, bizi büyütürdü… Bize sevgi öğretilmedi… Dahası sevgisizlik öğretildi. Biz sevgiden korkutulduk, sevgiden ürkütüldük… Hayata sevgisiz insanlar egemen oldular ve insanlara sevgisizliği öğrettiler, sevgisizliği buyurdular… Sevgi suçtu, sevmek günahtı, sevmek belaydı… Sana uygun görüleni sevebilirdin… Ancak sahip olacağın şeyi sevebilirdin… İnsanı bile… Sevgi, insanın özgürlüğüdür… Sevgiyi öğrenmek, sevgiyi bilmek, sevgiyi çiçeklendirmek insana özgüdür, sevgi insanın eylemidir… Sevgiyi korumak, insanın insanlığını korumaktır… Sevgi, bahar gibidir… Sevgi hep vardır, sevgi hep gelir ama insanın onu bilecek, onu fark edecek, onu incelikle tutabilecek insanlığını arar… Sevgi yürekle görülür, yürekle bilinir, yürekle yaşanır… Sevgi bahar gibidir… İzin istemez, değerini bilenindir… Sevebilmek, insanın verebilme gücüdür… Paylaşıldığında çoğalan… Ama paylaşılmazsa, ille de karşılık istemeyen… Sevgi, sevenin gücüdür… Sevilme isteği ise; bunun anlaşılmasını istemek… Sevgiyi bilmeyenleri hiç düşündünüz mü? Sevgiyi bilmeyenler, duygusuz oldukları için mi bilmezler? Hayır, sevgiyi bilmeyenler, onu reddedenlerdir… Nedeni ise bencillik ve korkudur… Sevgiyi bilmeyenler, ya bencildir, ya korkak, ya da hem bencil hem korkak… Bu onların kötü olmalarından değil, verme duygusunu öğrenememelerinden, aşma cesaretini kazanamamalarından doğar… Sevgi, verebilme soyluluğuyla yaşama cesaretinin ortak ürünüdür… Bencil insanın sevgi dediği şey, kendisi bir şey vermeden aldığı duygulardır, kendi eksikliğini tamamlamaya yönelik bir katkı, bir dolgu… Seviyorum dediği zaman, bu “senin beni sevmeni seviyorum” demektir… Sevgi demek, seviyorum demek, çok seviyorum demek, pek çok kişi için korkularından kaçma yolu, güvensizliklerinden kurtulma yolu… Gerçekte ise sevmeyi bilmiyorlar… Sevgi, insanın kendisinde olan duygunun verilmesidir, duygunun paylaşılmasıdır… Paylaşarak mutlu olmayı öğrenelim, ürettiklerimizi paylaşalım, düşüncelerimizi paylaşalım, duygularımızı paylaşalım, hayatı paylaşalım… Severek mutlu olmayı öğrenelim… Bize öğretilen sevgisizlik yerine sevgiyi koymayı öğrenelim… Sevginin gücümüz olduğunu öğrenelim… Doğa dengesini öyle güzel kurmuş ki, her şey hem zıtlık hem de uyum içinde, hep bir süreklilik var, denge var, döngü var… Doğum-ölüm, aydınlık-karanlık, sıcak-soğuk, iyi-kötü, sevgi-nefret, hepsi her şey birbirinin karşıtı... Biri olmadan bir diğerinin anlamı yok çünkü. Hayatımızı daha değerli kılmak ya da yok etmek kendi elimizde. İçimizdeki ışığı sevgi ile beslemek kendi elimizde… Meşaleyi canlandırıp söndürmeden taşıyabilmek bizim elimizde… Gözlerini kapatıp düşlere dokun birkaç saniye… O an içinde bir yerlere gidiyorsan, Ayağını bastığın yeryüzünden öte, Her yerdesin demektir. Gözlerini açtığın zaman Bir de bakmışsın ki Anlatan ve dinleyen ışıklar dolmuş hayatına… En küçük parçanın Bütünle aynı sırları taşıdığını duyumsamak Düşünceler, üretilenler, yaşananlar Bilinenler, bilinmeyenler Ne varsa, hepimiz Yıldız parçalarıyız… Hem çok yakınız, hem çok uzak Teğet geçiyoruz birbirimizden. Bütün yıldızlar yalnız Ama yine de parlıyorlar ışıl ışıl Hep aynı yerde hepimiz gibi… Yaşamınız bir yıldız gibi parlasın, yarattığınız sevgi ve ışıkla dolsun… Alıntı: Nermin Dabağlar http://a3.sphotos.ak.fbcdn.net/hphot..._4337921_n.jpg |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 10:50 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.