![]() |
Catherine Zeta-Jones emin adımlarla ilerliyor * Catherine Zeta-Jones 25 Eylül 1969 doğumlu Beyazperdede göründüğü ilk filmlerinde hemen herkes onun Latin Amerika kanı taşıdığına inanıyordu. Oysa o doğma büyme İngilterenin Galler bölgesinden annesi İrlanda asıllı, babası şeker işiyle uğraşan bir Galli. Catherine, küçük yaşlardan itibaren şarkı ve dans dersleri aldı, bölgelerindeki Katolik cemaatin amatör gösterilerine katıldı. Bu gösterilerde büyük sükse yapan küçük Catherine, dışarıdan gelen grupların da dikkatini çekti. 14 yaşındayken bir show grubunun yapımcıları, onu "The Pajama Game" adlı oyunlarında oynaması için kadroya aldılar. Çok genç yaşlarda başlayan sahne tecrübesi, genç kızın yolunu çizmişti. 15 yaşında Londraya gitti ve iki yıl süreyle West Endde sahnelenen "42. Cadde" müzikalinde rol aldı. Buradaki rolü ikinci derecedeydi, ancak bir gece, tıpkı filmlerde olduğu gibi, başroldeki şarkıcı ve onun yardımcısı gösteriye çıkamayınca, görev Zeta-Jonesa verildi. Bu zor görevin altından başarıyla kalkan Catherine, hemen yapımcıların dikkatini çekti. Sonradan başrol ona verildi. Gösteri sona erdiğinde genç oyuncu Fransaya gitti. Burada bulunduğu süreyi Fransız yönetmen Philippe De Brocanın "Şehrazat" adlı filminde rol alarak değerlendirdi. İngiltereye 1991 yılında dönen genç yıldız, önce TV dizi ve filmlerinde göründü. Bu arada kendilerine yeni bir yüz arayan boyalı tabloid İngiliz gazetelerinin en önemli malzemesi haline geldi. Yorkshire televizyonu için çekilen "The Darling Buds of May" filmindeki başarısı nihayet ona Hollywood yolunu açtı. Önce ABC televizyonunda ‘Indiana Jonesda, ardından John Glenin çektiği, Marlon Brandonun baş rolünü oynadığı "Christopher Columbus: The Discovery" (1992) filminde rol aldı. Bu arada Amerikalı yapımcı Jon Peters ile ilişkisi neredeyse evlilikle noktalanıyordu. Ancak, bu evliliğin meslek hayatını olumsuz etkileyeceği endişesiyle, Catherine ilişkiye noktayı koymaktan çekinmedi. Kısa süreliğine geldiği Amerikadan İngiltereye döndüğünde yine etrafında paparazzileri, boyalı basını buldu. Tabloid İngiliz basını onu seks sembolü olarak göstermekte kararlıydı. Kendisiyle sonradan yapılan bir söyleşide "O sırada magazin basının yaptığı tamamen özel hayatıma bir tecavüzdü. Bir gece arabamı son sürat paparazzilerden kaçmak için sürerken Amerikaya yerleşmeye karar verdim" diyecekti. Her ne kadar Amerikaya yerleşmesinde paparazzileri gerekçe gösterse de, Hollywoodda yer edinebilmek için, İngilterede yaşayan bir yıldız olmanın hiç de akıllıca olmadığını düşündüğü de akıllara gelmiyor değil. Arzuladığı ün ve şöhrete kavuşabilmek için doğruca Amerikaya gitti. Pek çok yıldızın yaptığı gibi önce TV filmlerinde boy gösterdi. The Mask of Zorro filminde Yine bir mucize olmasa hep TV film ve dizilerinde oynamaya devam edecekti belki. 1996 yılında mini dizi "Titanic"te Kate Winsletin rolünü TVde canlandırdı. Yeni yüzler arayan usta yönetmen Steven Spielbergin gözüne böyle çarptı esmer güzeli. Anında yönetmen Martin Campbelli arayan Spielberg, yapımcısı olduğu "The Mask of Zorro" filmi için Zeta-Jonesu önerdi. (Zaten Spielberg söyler, Hollywood dinler) Böylece Zeta-Jones, yıllardır azimle uğraştığı işte büyük bir adım atmış oldu. Filmde rol aldı ve hızla merdivenleri çıkmaya başladı. "Maskeli Zoro"dan sonra Galli güzeli vaz geçilmezler arasına yazdıran film "Entrapment" (1999) oldu. Romantik aksiyon filminde, Sean Connerynin karşısında oynadı tüm seyirciler de nefeslerini tutarak genç kadının güzelliğini izledi. Aynı yıl Jan de Bontun yönettiği "The Haunting"de Liam Neeson ve Lili Taylorun karşısında rol aldı. Ertesi yıl iki başarılı filmde birden göründü. İlki Steven Fearsin romantik komedisi "High Fidelity", diğeri Oscar ödüllü yönetmen Steven Soderberghin "Traffic" filmiydi. "Traffic" filmi genç kadının hayatında başka bir önemli noktayı daha işaret ediyor. Bu filmi çevirirken Zeta-Jones, hamileydi. Zaten filmde de hamile bir kadını canlandırdı. Genç kadın, bu filmden aylar önce, hemen herkesi büyük şaşkınlığa uğratan bir aşk ilişkisine girmişti. Baş rollerde Michael Douglas ve Zeta-Jones vardı. (Hollywoodun en zengin erkeklerinden biri olan Michael Douglasın ünü pek iyi sayılmazdı) Çoğu kişinin bu birlikteliğin kısa süreceği tahminine rağmen, ikili hem aradaki yaş farkına, hem dedikodulara kulak tıkıyarak yollarına devam ettiler. Şimdi bir çocukları var ve özellikle Michael Douglas, bu birliktelikten sonra çok daha iyi yapımlarda rol alarak yeni bir döneme başladığını gösteriyor. Kaynak: intersinema.com |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 07:35 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.