Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Çocuk Psikolojisi (http://www.hayatimdegisti.com/forum/forumdisplay.php?f=309)
-   -   ÇOCUK PSİKOLOJİSİ (http://www.hayatimdegisti.com/forum/showthread.php?t=2450)

asevgican 11-11-2007 10:11 PM

ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
aramızda pediatrist, çocuk psikoloğundan anlayan, yada rehber eğitmen olan HİÇ BİRİ YOKSA
ANNE-BABA yani ebeveynn
olup benzer sorunlarla mücadele eden birileri varmı? idea3

derdim KREŞ.... ::)

PAMİRNAZLI 11-11-2007 11:00 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
Hemen cevap veriyorum
Çocuk kaç yaşında
kızmı erkekmi?

PAMİRNAZLI 11-11-2007 11:01 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
Hangi şehir ?
Birde kreş te sorunmu yaşıyor kreşmi araştırıyorsun?

YAZGÜLÜ_81 12-11-2007 02:23 AM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
nasıl bir sorun yaşıyorsun ya da bir sorun mu yaşıyorsun tam olarak anlayamadım 4897

asevgican 13-11-2007 10:00 AM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
oğluş 4 yaşına yeni girdi temmuz ayında.6 aydır yarınm gün kreşe gönderiorum.12 de gidip 5 de gelio olmasına rağmen çok mutsuz. bi ara faaliyetler falan ilgisini çekmişdi iyiydi ama 2 haftadır servise bindirmek çok zor. sürekli ağlıyor. okulda bilerek kurallara uymayı reddediormuş.öretmeninin kızacağını bilerek arkadaşlarına zarar verior, yemek yemior ve uyumayı reddediormuş. daha şimdiden şikayet alıyorum hergün:)
evde gözlemlediğimde asla hırçın değil.evet kurallara uymayı sevmior ama yaşı die düşünüorum,varlığını ispat etme dönemi. haliyle biraz sabırla genelde kurallara uyuyoruz evde ki ben çok da kural seven bi anne değilim. zaten oldum olası kreşlerin, okulların tek tip çocuk yetiştirmeye çalışılan ,karakterlerine yeteneklerine çokda önem verilmeyen ortamlar olduğunu düşünüorum ama eğitilebilmesi içinde göndermekden başka yol yok sanki.
şimdi sormak istediğim DenizAlp yaşının gereği davranışlarmı sergilior sabırmı etmeliyim yoksa o sorunmu yaşıyor. küçük olduğu için konuşarak anlayamıyorum.bugün okulumu sevmiorum derken bir başka gün okulda resim yapmayı seviorum diyebilior.
Annem bakabilir aslında tüm gün ve isteklide bakmaya. ama anane dedeler kural koymada çok yetersiz kalabiliolar.ve ben tüm gün çalıştığım için onun pasif, beceriksiz yada hep bi yetişkine bağlı bir erkek olarak büüyümesini istemiorum
ama oğlumu istemediği bir ortamda tutarak şimdiden streslemekde istemiorum.
büyüdükçe dertleri artar sözü ne doruymuşş...:(
ne yapsam? ne yapsam.....

PAMİRNAZLI 13-11-2007 12:28 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
Merhaba Ayşe Benim oğlumda 4 yaşında
3 yaşına aylar kala bizimde bir kreş maceramız oldu. Oğlum kreşe gitmeyi şiddetle reddetti. Öğretmenleriyle görüşmelerimizde onun direncini kırmamız gerektiğini aksi halde okul döneminde şiddtlenerek karşımıza çıkacağı söylenmişti. Hem baktıracak kimsemizin olmaması hemde ikimizinde çalışmamız gerektiğinden kreşe devam ettik. Oğlum 15 gün direnç boyutunu arttırdı. Ben kreşe bıraktığım  ve babası aldığından benimle iletişimi kesti. Babayla rolleri değiştirdik ben aldım baba bıraktı. Bu defa ikimizede küstü. Sürekli donuk bakıyor hiçbirşekilde konuşmuyordu. İtaat etmeyi çok iyi öğretmişler oğluma  n9598 Yemek hazır dediğimizde eline kaşığını alıp tek başına boğuşuyordu. tuvalete tek başına gitmeyide öğrendi. Ancak sonra gidip yatağına giriyor uyumasa bile tepki vermiyordu. Bu arada sürekli hastalanmaya başladı. Bir gün banyo yaptırırken ayak baş parmaklarının morardığını farkettim. Doktoruna telefon ettim mantıklı bir açıklaması yok al getir dedi.Baktı mantar olamaz dedi. Sorun yok gibi dedi ama darbe almış olabilir dedi.Çok geçmedi iki üç gün sonra kasıtlı kendine yapmaya başladı. İş zıvanadan çıkıyordu. Bu son nokta oldu. Çocuğumun uykulardan ağlayarak uyandıran, Kreş yoluna girdiğimiz anda gözlerini faltaşı gibi açtıran Sahibine ne kadar güvensekte sonuçta samimi olmayan kreş hayatımız sona erdi.. Bu arada oğlumun tırnakları uzadıkça kestiğimizde tırnak altında kurumuş siyah kahve arası kan lekesi vardı. Şu anda tırnakları normale döndü. Büyük konuşmayayım ama bir daha kreşmi aslaaa!! Oğlum hala orda yaşadıklarını aklı erdiğince anlatıyor. Kendimi sadist anneler gibi hissediyorum...

Senin cephenden bakınca benim sadece önerim olabilir benim oğlumdan dolayı kreşe giden çocukları gözlemlediğimde  aileden yoğun sevgi ve ilgi
gören çocuklar , duygusal zekası yüksek olan çocuklar , birde erkek çocuklar kreşe uyum sağlayamıyor. Yada o direnç sürekli tekrarlanıyor.

Bırak disipline edilmesin. Ben oğluma kurallar koymuyorum. Onun kendini keşfetmesini yasaklarla engellemiyorum. Duvara resimde yapıyor suyu halıya döküyor bardak kırıyor ama hepsinin çözümü var. Ama bildiğim bir şey varki oğlum gerçekten çok zeki ve mutlu buda bana yetiyor. off çok anlattım. Sen içinin sesini dinle en sağlıklı cevabı sen verirsin....Çünkü yaşayan sensin..

PAMİRNAZLI 13-11-2007 12:37 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
Birde unutma en büyük eğitim sevgiyle verilendir. Bizde okullarda 30-40 öğrenciye bir öğrtmenle eğitildikte ne oldu? Şimdi geçmişin hatalarını temizlemeye kendimizi eğitmeye uğraşıyoruz. Deniz Alp'imi öp benim için.(oğluma şimdi evde babamız bakıyor. )

asevgican 13-11-2007 02:01 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
hımm. sizinkisi kötü bi deneyim olmuş.valla öle darp falan bi olsun yıkarım o okulu başlarına ben..
denizde gözlemlediğim direk bi şey yok evde aslında. yani öle ağlama, konuşmama yada ürkme ne bilim alt ıslatma falan.
evde kendi bildiğim çocuk onun direnci okuldaki kurallar.
ama ne bilim ya annemde sevgi verir evet ama eğitebilirmi? hiç sanmıyorum aşırı bi taviz veriyo bu büyükler. disiplinin fazlasına karşıyım ama eğitmekde gerek çocuğu. ağaç yaşken eğilir demişler. bide okuldaki eğitmene söz geçiriyosunuzda anane dede hiçç takmıyo valla sizi. benim mücadelemin biride bu aslında.bildiklerini okuyolar , kıyamıyolarmış.kendilerini tatmin ederken çocuğa zarar verdiklerini hesaplıyamıyolar.
akşam okulun rehberi görüşmek istemiş benimle. bakalım bide onu dinliycem.
farklı bi kreş denemesinde bulunmayayım diorum şimdilik ya bu okulda tavır değişecek yada kışı annemle evde geçircekler. karar veremedim halaa..
benmi çok büyütüyorum acaba, anne olmak ne garip şey...

asevgican 13-11-2007 02:20 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
ya bide her çocuğun ayrı bi kişiliği var . mesela benim oğlum tam bir yengeç burcu çocuğu.
hassas, hisli, duyarlı , düşünceli bir insan.onunla iletişmde bulunmak için baskıcı kaba bi tavır olmamsı gerek. aslında hiç bi çocuğa öle bi yakşalımda bulunmamak gerek.
ceza vermeyi çok severiz biz yetişkinler nedense. egomuz rahatlar sözümüz dinlenince.
deniz okulda suç işliyor ardından öğretmeninden özür dilior ve kendi kendini molaya çıkarıyomuş:))) molada bi nevi ceza işte hata yaptın faaliyetten men edilmelisin olayı.
ya bu çocuk akıllı...belliki bişeye tepki olarak yapıo ve bilerek yapıo.
bana hergün şikayet mektubu yazcana eğit be kardeşim. bir işçinin bir ayda evini geçindirmek için canını dişine takarak kazandığı parayı her ay tıkır tıkır sayıyorum elinize ya.
üste bide lütfenn nolurr diycem nerdeyse..
burunlarından kıl aldırmıyolar. bak şimdi nası sinirlendim..


hülyaa 22-11-2007 04:11 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
ne iyi olmuş bu bölüm..benimde bir sorum olacak..umarım cevaplayan biri olur...
oğlum 3.5 yaşında ve biberonla süt veriyorum..bir kaç ay öncesine kadar sütünü içiyor ve biberonu bana veriyordu..artık içi boş biberonunu emzik niyetine emmeye başladı..neredeyse yanından hiç ayırmıyor...emziği bıraktırmam çok kolay olmuştu..üstelik emziği bırakalı 1 yıl olmuştu..ama biberondan vazgeçiremiyorum..ne yapmalıyım,ve neden böyle yapıyor..fazlamı üstüne düşüyorum acaba..ya da aranız da böyle bir sorun yaşayan var mı?sevgilerimle.. t678

asevgican 22-11-2007 10:41 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
hülya,selam.
bu yaşlar çocuk için önemli ben bunu keşfettim. alışkanlıklarından vazgeçmek konusunda zorlanabiliolar.ama biberon emziği damak yapısına zarar verebilceği için bence zorlamadan vazgeçirmeye çalışmalısın.
bence onun yerini tutacak yeni bişi yap. mesela artık abisin diip ona renkli bi bardak alabilrisb. yada pipetli bardaklarla geçiş yapabilirsin. yerine koyabilceği farklı bişeyle ilgisini çekip biberonuda hazır oldunuzda birlikte çöpe atın.çöpe atıldını bilsin ve geri gelmeyeceğinide anlasın.
sevgilerimle.

hülyaa 22-11-2007 11:14 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
Alıntı:

ayse Nickli Üyeden Alıntı
hülya,selam.
bu yaşlar çocuk için önemli ben bunu keşfettim. alışkanlıklarından vazgeçmek konusunda zorlanabiliolar.ama biberon emziği damak yapısına zarar verebilceği için bence zorlamadan vazgeçirmeye çalışmalısın.
bence onun yerini tutacak yeni bişi yap. mesela artık abisin diip ona renkli bi bardak alabilrisb. yada pipetli bardaklarla geçiş yapabilirsin. yerine koyabilceği farklı bişeyle ilgisini çekip biberonuda hazır oldunuzda birlikte çöpe atın.çöpe atıldını bilsin ve geri gelmeyeceğinide anlasın.
sevgilerimle.

slm ayşe.öncelikle teşekkür ederim paylaşımın için..biberonun yerine renkli bardakta aldım,hatta sütü onun içine koyarak verdim..bardak içtikçerenkleri değişiyor..ilgisini çeksin diye..ama oğlum ondan içmek yerine,dökerek tepkisini verdi..hemde biberonuna.. b456
ben psikolojik nedenlerini anlamaya çalışıyorum..birşeyden mi korktu,ona mı sığınıyor,anlamaya çalışıyorum..emzik bırakma işleminde çok başarılı bir şekilde bırakmıştık..hiç aramamıştı üstelik..kızım oğlumdan bir yaş büyük oda 4,5 yaşında..oğluma nazaran daha sakin,daha uyumlu.bazı nedenlerden dolayı oğlumun üstüne düşmek kızımı hiç rahatsız bile etmiyor..çünkü nedenlerini anlatıyorum..oğlumun üstüne bu kadar düşmeme rağmen biberonu emzik niyetine kullanmaya başlaması beni üzüyor..halende araştırıyorum nedenlerini..konuştum,dinledim,anlamaya çalıştım..ama nafile..konuşmalarımız bittikten kısa bir süre sonra tekrar emmeye başlıyor..bu kaçıncı biberon..kaç kez oğlumla birlikte çöpe attık..hatta kendisi attı..ama biberon krizi tuttuğunda ağladığı ve sütü içmediği için yenisini almak zorunda kaldım..inş.başarırım..hiç bu kadar zorlanmamıştım.. sad456

asevgican 22-11-2007 11:22 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
anladım seni. ufaklık dişli çıktı desene benimkisi gibi...:)))
valla bazı şeyleri değiştirmemm uzun zamanımı alabilor benimde. bu 3,5-4,5 yaş aralığı oğlanlarda genelde duyduğum benzer tepkiler bunlar.
direnmekden başka çaremiz yok. ama kararlı olmalısın. bence tekrar biberon alarak 1-0 yenilgidesin şuan. ve oğlun bunun farkında olduğu için
zafer işareti yapıor eminimki yorganının altında:))
biz daha akıllıyızz. denemekden vazgeçme derim.
sevgiler...

shamanic 22-11-2007 11:40 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
ben çocuk yetiştirmediğim için pekte üstüme vazife değil öneride bulunmak ama...

biberona özgürlükkk aa34

ayy rahat bırakın çocukları.... koca adam olupta etrafta biberonla dolaşan birini gördünüz mü hiç...
canı isteyince bırakır... zorlamayın yahu... ne güzel gıdasını alıyo çocuk... gece uykusunda bile ver emsin.. ohh ne rahat...
valla benim baş ucumda duran şu sporcuların kullandığı suluklardan var... gecenin bi yarısı uyanıp kafamı bile kaldırmadan bi rahat içiyom ki sorma..


ellemeyin bebişlere... onlar bilir ne zaman bırakacaklarını... bak gece gelir sizi korkuturum ona göre anneler.. 44

nasıl olsa sizi örnek alacak.. şükür beni örnek almıyo yoksa liseye kadar kullanabilirdi biberonu...
e kardeşide de var yanında bakcak bi gün herkes bardak kullanıyo oda kullanır... babsını traş etmeyi kopyalayan yumurcak elbet bardak kullanışını da kopyalar

sevgiler...
http://tbn0.google.com/images?q=tbn:...ii/biberon.bmp

khkh56 http://img172.imageshack.us/img172/5...fn3rp6dzg1.gif

hülyaa 22-11-2007 11:58 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
ah shamanım benim doğru söylersin haklısın..çocukların özgür olmalarından yanayım bende..ama şu dr.lar varya gözümüzü korkutuyolar anacım..çocuğun dişlerinin eğri olacağından tutta,çürümelerin daha fazla olacağına kadar bir çok konu var biberonla alakalı..ee psikolojiktir diyenleri saymıycam..dolayısıyle bizler de tedirgin oluyoruz..hani saldım çayıra mevlam kayıra,diyenlerinkine de hiç bişeycik olmuyor..acaba bu kadar üstlerine düşmesek mi ne?belki birazda salmak gerekiyordur..teşekkür ediyorum güzel yorumların için..dileklerin ve isteklerin, sırf bana şu önerilerinin hatrına,anda gerçekleşsin diyorum.. kiss3

hülyaa 23-11-2007 12:08 AM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
Alıntı:

ayse Nickli Üyeden Alıntı
anladım seni. ufaklık dişli çıktı desene benimkisi gibi...:)))
valla bazı şeyleri değiştirmemm uzun zamanımı alabilor benimde. bu 3,5-4,5 yaş aralığı oğlanlarda genelde duyduğum benzer tepkiler bunlar.
direnmekden başka çaremiz yok. ama kararlı olmalısın. bence tekrar biberon alarak 1-0 yenilgidesin şuan. ve oğlun bunun farkında olduğu için
zafer işareti yapıor eminimki yorganının altında:))
biz daha akıllıyızz. denemekden vazgeçme derim.
sevgiler...

teşekkür ederim ayşecim katkıların için..direnmeden zaten onlara doğruları başka nasıl öğretebiliriz ki..mecburen direniyoruz yaptıklarına..zaman sanırım en iyi ilaç olacaktır..kaçan kovalanır misali..ben kovaladıkça oğlum kaçıyor..en iyisi kovalamaktan vazgeçmek..dur birde şunu deneyeyim..biberonu emmediğini,sütünü içtikten sonra tekrar bana verdiğini imgeleyeyim bundan sonra..bakalım ne olacak..sevgilerimle.. kiss3


yakamoz 23-11-2007 12:19 AM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
Pulsuz Dilekçe

Sevgili anneciğim, babacığım;

Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim:

Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın.

Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?

Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutamayınca sizlere güvenim azalıyor.

Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak, hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.

Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder.

Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. "Ben senin yaşında iken..." diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım.

Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim.

Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım.

Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın; bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın; yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.

Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni size daha çok yaklaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur.

Biliyorum, ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.

Benden "Örnek çocuk" olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter.

Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.

Sevgiler,

Çocuğunuz.
Kaynak: Yörükoğlu, Atalay, Prof. Dr. (1982). Çocuk ruh sağlığı: çocuğun kiıilik gelişimi, yetiştirilmesi ve ruhsal sorunları.

yakamoz 23-11-2007 12:50 AM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
http://kitap.antoloji.com/media/eren...660_k_4932.jpg

Çocuk Ruh Sağlığı. Çocuğun Kişilik Gelişimi, Yetiştirilmesi ve Ruhsal Sorunları
Atalay Yörükoğlu
Özgür Yayınları; Çocuk Psikolojisi;
İstanbul, 2000, 15.5 x 23.5 cm., 421 sayfa, Türkçe, Karton kapak, ISBN 9754470065.

Prof. Yörükoglu bu kitabinda hizli degisme geçiren toplumumuzda aile ve çocugun genel durumunu degerlendiriyor. Çocuk kavraminin, çocuk haklarinin tarihsel gelisimini inceliyor; özellikle çocuk sömürüsünü tartisiyor. Çocuklara yöneltilen çesitli tutumlara, önyargili ve duygusal yaklasimlara deginiyor.

Çocuk gerçegi üstünde düsünen tüm ana babalarin, egitimcilerin ve aydinlarin ilgiyle okuyacaklari önemli bir kitap.



... Bu kitabı ana, baba ve öğretmenlerin çocukları daha iyi tanımalarına yardımcı olmak amacıyla yazdım. Dönem dönem ruhsal gelişimi izleyerek çocuğun kişilik oluşumunu belirleyen olumlu ve olumsuz tüm etkenleri tartıştım. Çocuğun dengeli gelişimini köstekleyen ya da yolundan saptıran aile içi ve aile dışı koşulları anlattım.

Ana ve babanın sakıncalı tutum ve yöntemlerini belirtip, çocuk eğitiminde sık düşülen yanılgıları göstermeye çalıştım. Çocuklukta sık rastlanan ruhsal sorunlara değinip, önleyici ve düzeltici yaklaşımlar önerdim...
diyor yazar.

Çocuğun ruhsal gelişimini, yetiştirilmesini, ruh sağlığını, sorunlarını inceleyen ve Türk Dil Kurumu, 1979 Bilim Ödülü`nü kazanan Çocuk Ruh Sağlığı 1978 yılından beri olağanüstü ilgi görüyor okuyucular tarafından.


*********************

Atalay Yörükoğlu kimdir?

Çocuk psikolojisi uzmanı Yörükoğlu, 1928'de Boğazlıyan'da doğdu. Ankara Gazi Lisesi ve İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdikten sonra doktorluk yapmaya başlayan Yörükoğlu, 1958'de ABD'ye giderek Pittsburg ve Michigan Üniversitelerinde erişkin ve çocuk psikiyatrisi dallarında eğitim gördü.
1964'de Türkiye'ye dönerek Hacettepe Üniversitesi'nde görev alan Yörükoğlu, 1972'de tekrar ABD'ye giderek Miami Üniversitesi'nde iki yıl süreyle konuk öğretim üyeliği görevinde bulundu. Yörükoğlu, uzun yıllar Dünya Psikiyatri Birliği'nin ruh sağlığı danışmanlığını da yürüttü. Yörükoğlu'nun İngilizce ve Türkçe birçok bilimsel yayını ve kitapları bulunuyor.

Çocuklar konusundaki görüşlerini;

Sevilen ve oynayan çocuk genellikle sağlıklıdır.Çünkü gelişme dönemine göre, çocuk sevmeden önce sevilmelidir. Sevgiyi almalıdır, sevgiye doymalıdır ki onu başkalarıyla paylaşabilsin ve oynayabilsin. Çocuğun en önemli uğraşı, diyoruz biz oyuna.Oynayan çocuk kişiliğini geliştirir, olgunlaşır, çevreyi tanır, hayatı tanır, insanları tanır.

şeklinde özetliyor.






jaunty 30-11-2007 01:07 AM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
Modern yaşam çocukları mutsuzlaştırıyor
İngiltere’de 270 uzman, hazırladıkları bildirgeyle bağımlılık yaratan bilgisayar oyunları, trafik keşmekeşi ve çeşitli güvenlik kaygıları nedeniyle artık daha az sokağa çıkan çocukların giderek mutsuzlaştığına dikkati çekti.
Son 15 yılda, çocukların temel sosyal yetilerini geliştirmede daha başarısız olduğunu, yaratıcılık ve özgüvenlerinin azaldığını vurgulayan uzmanlar, bu durumun psikolojik hastalıklara da yol açtığını söylüyor.

alıntı


jaunty 30-11-2007 01:57 AM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 

COCUK PSİKOLOJİSİNİ OLUMSUZ ETKİLEYE AİLE TUTUM ŞEKİLLERİ
1. Aşırı sevgi ve gevşek eğitim: Bu tutumu gösteren ailelerde sevgi, çocuğaşımartılacak derecede çok verilir ve disiplin yok denecek kadar azdır. Çocuktançok az şey beklenir. Bu tarz yetiştirilen çocuklar genellikle erişkinlikyaşamlarında sorumluluk taşımayan, hep alıcı bireyler olarak karşımıza çıkar.Burada verilen sevgi, aşırı vericilik ve aşırı koruyuculuk biçimindedir.Disiplin tarzları ise yalancı bir hoşgörü biçiminde görünürse de aslındaailenin güçsüzlüğünün ve yetersizliğinin bir sonucudur. Çocuk ne kadar büyümüşolursa olsun, aile ona ilk yıllarda olduğu gibi daima vermeye ve korumayaeğilimlidir. Böyle çocukların ileride, doyumsuz ve bencil olma olasılığıfazladır. Eğer aile varlıklı ise çocuğu bir süre daha doyurulabilir; çocukdayanaksız ve doyumsuz kaldığında ise alkol, kumar ve madde kullanımına başlamaolasılığı artar.

Bazı anne-babalar otorite olmayı öğrenememişlerdir; bunlar çocuklarına gereklisınırlamaları koyamazlar. Bir kısım anne-baba ise katı baskı altındayetişmişlerdir. Kendi yaşamadıklarını çocuklarına yaşatmak isterler ve dolaylıolarak doyum sağlamaya çalışırlar. Ne var ki, sınırların katı ve dar olmasıkadar iyi çizilmemesi de çocuğun gerekli rehberlikten yoksun kalmasına nedenolur. Bu gibi çocuklarda başkaldırıcı ve toplumdışı davranışlar daha sıkgözlenir.

2. Aşırı sevgi ve sıkı eğitim: Burada sevgi, aynı birinci tutumda olduğu gibiaşırı verici ve koruyucu bir davranışla sunulmaktadır. Ancak çocuğa bir bebekgibi bakıldığı halde, kendisinden beklenenler çoktur. Hiçbirşey esirgenmez;özel dersler aldırılır, çeşitli olanaklar sağlanır. Buna karşılık çocuktanileri düzeyde başarı beklenir. Bu tutumla yetiştirilen çocukların nevrotik olmaolasılıkları çok yüksektir. Bu beklenti, sevgi ile beraber sunulduğundançoğunlukla çocuklar tarafından kolay benimsenir ve benliğe sindirilir. Bazençocuk bu özellikleri çok sindirmiştir ve kendisini aşırı derecede kontrol eder;böylece acımasız bir üstbenliğe sahip erişkin olarak yetişir.

3. Yetersiz sevgi ve aşırı disiplin: Sıkı eğitim vardır ve disiplin genellikleaşırı cezalarla uygulanır; en küçük şeyde cezalandırma (dayak, şiddet) yolunagidilir. Çocuk çoğunlukla aşağılanır ve horlanır. Böyle yetiştirilen çocuklardasaldırgan ve antisosyal davranışlara eğilim artar. Bu tür ailelerde büyüyençocuklar, karşı çıkma ve saldırganlık gibi yollarla kendilerini kabul ettirmekisterler ve kendi iç dünyalarını açıklamakta zorlanırlar.

4. Gevşek eğitim ve yetersiz sevgi: Bu durum yoksul ve kalabalık ailelerdegözlenir. Çocuğa düşen sevgi ve ilgi payı azdır. Çocuğun eğitimi deyetersizdir. Böyle çocuklar "saldım çayıra, mevlam kayıra” anlayışı ileyetişir. Çocuk, kendi yolunu bulmaya çalışır. Böyle çocuklar pasif vedonukturlar. Bu tutumda da disiplinsizlik söz konusudur, ancak disiplinsizliğinburadaki nedeni sorumsuzluk ve ilgisizliktir. Sevginin yetersiz oluşu aşırıiticiliğe neden olur. Çocuk yeterli sevgi ve bakım görmez. Hazır olmadığıçağlarda bağımsızlığa zorlanır; bir an önce kendi kendisine yetmesi vekendisine bakması beklenir.

Diğer Olumsuz Aile Tutumları

a. Anne ve babanın tutumları arasında tutarsızlık: Bu tutumda, bir çocuğaannenin ayrı, babanın ayrı bir tutum izlemesi söz konusudur. Çocuğa konulansınırların sürdürebilmesi için anne-babanın davranışlarında tutarlı olmasıgerekir.

b. Aile içindeki kardeşlere farklı tutumlar : Burada çocuklar arasındaayrımcılık vardır. Örneğin, kız çocukla erkek çocuk arasında veya yatağınııslatan çocukla diğer çocuklar arasında ayırım yapılır.

c. Aile içi kutuplaşmalar: Aile içinde bazen klikleşmeler, aile içindeki birgrubun başka gruba ya da kişiye karşı çıkması, gizli anlaşmalar oldukça sıkgörülür. Bazen anne-baba çocuklara karşı, çocuklar anne-babaya karşı, bazen debir çocukla baba, bir başka çocukla anneye karşı kutuplaşabilir. Çocuk aileiçinde herkesin yüklendiği bir şamar oğlanı da olabilir.

Sağlıklı tutum: Ailenin çocuğa karşı tutumunun iki temel ögesi vardır; 1.Sevgi, 2. Disiplin. Kuramsal olarak en olumlu tutum, temel gereksinimleri enuygun biçimde karşılayan, kişide kendi kendisini doyurabilme yetisi geliştiren,iki temel ögeyi en sağlıklı biçimde ve oranda içinde bulunduran tutumdur.

Disiplin, aile içindeki denge ve düzenin oluşturulmasında büyük önem taşır.Ancak disiplin toplumumuzda çoğunlukla "cezalandırma" ile eşanlamlıolarak değerlendirilmektedir. Her ne kadar kelime anlamıyla "katılık"ve "kuralcılık" gibi kavramları çağrıştırıyorsa da gerçek anlamdadisiplin, cezalandırma kadar ödüllendirmeyi de içerir ve çocuğun toplumauyumunu kolaylaştıran davranışın yönlendirilmesini amaçlar. Disiplin, çocuğaistenilen davranış ve alışkanlıkları öğretir, kendi kendini denetleme ya da içdenetim demek olan ahlak gelişimini sağlar. Disiplin, tutarlılık ve esneklikgibi temel ilkeleri içermelidir. Katı ve baskıcı disiplinle davranışıyönlendirmeyi amaçlayan anne-baba; çocuğun kendilerine karşı korku, öfke vekızgınlık içinde olmasına neden olur, çocuğa saldırgan olmayı ve sorunlarınışiddet yoluyla çözmeyi öğretir ve zayıf vicdan ve ahlak gelişimine yol açar.

Araştırmalarda disiplin yöntemi olarak ödüllendirmenin ceza vermekten dahaetkili olduğu saptanmıştır. Disiplin hem yeteri kadar hem de çocuğun yaşınauygun olmalıdır. Kurallar açık olmalı ve uygulanabilmelidir. Ceza verilmesigerekiyorsa hemen uygulanmalı ve üstü örtülmemelidir. Ceza, çocuğun özüne değilde davranışlarına yönelik olmalıdır. Anne-babalar çocuklarına sevgi, anlayış, sabırve hoşgörü ile disiplin vermelidir.

Anne-baba-çocuk ilişkilerini içinde yaşanan toplumun etkileri belirler. Türkaile ve eğitim sistemine bakıldığında, genelde otoriter, kısıtlayıcı, aşırıkoruyucu ve kontrol edici bir yapının ortaya çıktığı, çocukların saygılı,başeğici, pasif ve uysal kişilik yapısıyla biçimlendiği, kurallara uygundavranışlar ödüllendirilirken; aktif, sorgulayıcı, atılgan davranışlarıncezalandırıldığı görülmektedir. Başka bir deyişle, toplumumuzda çoğunluklapasif ve söz dinleyen çocuklar anne-babayla olumlu ilişkilere girmekte, kendigörüşlerini ifade edebilen aktif ve girişken çocuklar ise çatışma kaynağıolmaktadır. Hoşgörülü ve demokratik ailelerde büyüyen çocuklar, arkadaşları ileilişkilerinde daha etkin, daha girişken, yaratıcı fikirler ileri sürebilen vefikirlerini söyleme eğiliminde görülen çocuklar olmaktadır.

Sevgi ve şefkat insan ruhunun üretebildiği en gönül okşayıcı duygulardır.Sevgi, övgü ve takdir insana değerli olduğu duygusunu verir; değerli olduğunuhisseden insan da çevresine değer verir. Hepimizin ortak amacı çocuklarımızınfiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı yetişmesidir. Bunda anne-babalarıntutumlarının etkisinin büyük olduğu gerçeği yadsınamaz. Anne-babalarınçocuklarına yönelik tutumlarının sağlıklı olması, büyük ölçüde onların kendiiçlerinde barışık, dengeli, huzurlu ve birbirlerine karşı sevgi ve saygılı olmalarına bağlıdır.





jaunty 30-11-2007 02:04 AM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
Yetiskinlerde oldugu gibi cocuklarda da, yasantilarinda herhangi bir stresor uzun sureli etki yaptiginda, cocuk davranisinda gerileme ve yavaslama
goze carpacaktir. Ancak yetiskin ve cocuk depresyonlari arasinda onemli farkliliklar vardir. En goze carpan farkiiliklardan biriside sudur ki; cocuklardaki tespitlerde, depresif devre tektir. Oysa yetiskinle siklikla birden fazla depresif devre gecirmektedirler.

Asagidaki listede bebeklik cocukluk ve adolesan donemi depresyonlarina iliskin belrtiler verilmistir.BU belirtiler en az 6 ay devam ediyorsa
depresyon baslamis demektir.

Bebeklik Donemi

1- konusuldugunda ya da dokunuldugunda tepki vermeme
2- aglamama' gulmeme
3- oyun oynamada isteksizlik
4- uyku ve yemek problemleri
5- sindirim sistemi problemleri
6- sese ve dokunmaya duyarlilik
7- yerinde duramama

Cocukluk Donemi

1- olumsuz dusunme ve surekli sikayet etme
2- kronik ic sikintisi
3- kolayca incinme ve aglama
4- dusuk benlik algisi
5- uyku ve yemek problemleri
6- yavas konusma ve hareketlerde yavaslik
7- kabizlik, ishal, tepkisellik
8- kronik uzuntu ve korku
9- bas agrisi, mide agrisi, kol ve bacak agrilari gib fiziksel sikayetler
10- r dusunceleri ve denemeleri

Adolesan Donemi

1- kalici mutsuzluk, olumsuzluk, sinirlilik
2- dusuk benlik saygisi,
3- bas donmesi, bas ve mide agrilari, sindirim sistemi sikayetleri gibi fiziksel yakinmalar
4- kontrol edilemeyen ofke patlamalari
5- asiri kendini elestirme, gereksiz sucluluk duygulari
6- r dusuncesi ve denemeleri
7- konsantrasyon, dogru dusunme, hatirlama ve karar verme yoklugu
8- yavslamis konusma ve hareket
9- ilgi ve gunluk aktivitelerde gerileme
10- kronik uzuntu ve korku
11- konusmalarda edebiyatta ve cizimlerde olum faktorunun yer almasi

Major depresyon tanisi icin yukarda sayilan belirtilerden en az 5 tanesinin son iki hafta ve daha uzun suredir var olmasi gerekmektedir.

Distimi ise depresyonun bir baska cesidi olup, yukarda tanimlanan maddelerin en az bir sene cocukta belirgin bir sekilde var olmasini gerektirir.





yakamoz 13-12-2007 05:43 AM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
http://img441.imageshack.us/img441/7...larimizcc4.jpg

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.


Onlara sevginizi verebilirsiniz,düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz,ruhlarını değil.


Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.


Çünkü hayat geriye dönmez,dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız,çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu,sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.


Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu,uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.


Khalil Gibran

ecesu 11-04-2008 03:48 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
Alıntı:

PAMİRMÜHÜR Nickli Üyeden Alıntı
Hemen cevap veriyorum
Çocuk kaç yaşında
kızmı erkekmi?

çoçugum 2,5 yaşında kız 10 gündür kreşe gidiyor 3 gündür sabahları aglıyor acaba kreş için erkenmi

cent 12-04-2008 11:18 AM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
Kadının çalışma hayatına girmesi ‘Sanayi Devrimi’ olarak adlandırılan, teknik, teknolojik, ekonomik ve toplumsal birtakım değişikliklere yol açan endüstrileşme ile birlikte olmuştur. Sanayileşmenin başlamasıyla erkekler toprak ve çiftlik işlerinden fabrika ve büro işlerine geçerken kadınlarda ev işlerinden kamu hizmetlerine, büro işlerine ve sanayi kesimine geçmeye başlamışlardır (Demir, 1997: 23).

Günümüzde kadınlar, gerek ekonomik zorunluluklardan dolayı aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla, gerekse yaşam standartlarını yükseltmek, meslek sevgisi, toplumda prestij kazanmak, çevre edinmek, yeni insanlar tanımak ve eşinin yanında konumunu yükseltmek gibi bir dizi psikolojik nedenlerle çalışma hayatında yerlerini almışlardır.

Ülkemizde çalışan kadınların büyük bir çoğunluğu ekonomik zorunluluklar nedeniyle; aile geçindirmek veya aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla çalışmaktadır. Yaşam standardını yükseltmek, veya eğitim gördüğü bir alanda uzman olduğu için çalışanların oranı ise oldukça azdır (Aktaş, 1994: 7). Kadının çalışması beraberinde bazı sıkıntılar da getirmektedir. Özellikle kadının evli ve çocuk sahibi olduğu hallerde bu durum daha da zorlaşmaktadır. Bu zorlukların başında; annenin olmadığı saatlerde çocuğun bakımı, işinden yorgun ve gergin gelen annenin çocuğuna yeterince zaman ayıramaması ve onunla sağlıklı bir iletişim kuramaması gelmektedir (Yavuzer, 2005: 60). Annenin çalışması çocuk açısından sakıncalı mıdır, değil midir? Sorusuna genel bir cevap vermek mümkün değildir, çünkü verilecek cevap duruma göre değişir. Annenin çalışmasının çocuk üzerinde yaratacağı etkiler bazı faktörlere bağlıdır. Bu faktörler; annenin işi, çalışma nedenleri, çalışma koşulları, annenin eğitim düzeyi, anne -çocuk iletişimi, aile içi ilişkiler, annenin yokluğunda çocuğa bakanın özellikleri, sağladığı bakımın uygun ve devamlı oluşu, nihayet çocuğun hangi gelişim basamağında bulunduğu, kısaca çocuğun yaşı gibi...

Yaş, üzerinde önemle durulması gereken faktörlerden biridir. Koşullar ne olursa olsun, annenin çalışması 0–3 yaş çocuğu ile 3–6 yaş çocuğunu farklı etkileyeceği gibi, okul çocuğu ile ergeni de farklı etkileyecektir (Razon, 1995: 229). Çalışan kadın ve çocuk konusunda ülkemizde yapılan araştırmalar, tutarlı sonuçlara ulaşamamışlardır. Gerek uygulanan yöntem, gerekse uygulamanın yapıldığı grubun sayısal büyüklüğü ve temsil gücü açısından elde edilen sonuçları genellemek güçtür. Bu konuda yapılan bazı araştırma bulguları, çalışan annelerin çocuklarında, annesi çalışmayan çocuklara göre bazı davranış sorunlarının daha fazla olduğunu gösterirken, bazıları ise tersine; annesi çalışan çocukların psiko-sosyal gelişimlerinin annesi çalışmayan çocuklara kıyasla çok daha üstün olduğunu ortaya koymuştur (Yeşilyaprak, 2004: 106).Araştırmalar çocuğun kişilik gelişimi üzerinde annenin çalışıp çalışmamasının değil, ancak anne babanın çocuk yetiştirme tutumlarının etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü çalışan annelerin eğitim düzeyi, çalışmayanlara göre daha yüksek ve kendini geliştirme çabası ve bilinçlenme düzeyi daha yeterlidir. Bu açıdan da annenin çalışmasının çocuğuna ilişkin doğru yaklaşımları benimsemesi, daha sağlıklı bir ortam yaratmasını yordayıcı bir değişken olduğu söylenebilir (Yeşilyaprak, 2004: 107).



Çalışan annelerin en önemli sorunları aşağıdaki şekilde gruplandırılabilir;



Ø Suçluluk duygusu

Ø Aşırı sorumluluk yüklenme, zihinsel ve bedensel yorgunluk

Ø Çocuk bakıcısı arayışı

Suçluluk Duygusu

Çalışan anne ve çocuk arasındaki en önde gelen problemlerden biri, annenin çalışması sebebiyle suçluluk duygusu içinde, çocuğuna dengeli bir yaklaşımda olmayıp, aşırı hoşgörülü davranması ya da her gece iş dönüşü bazı armağanlarla eve gelmesidir. Anne öncelikle bu suçluluk duygusundan kurtulmalıdır (Yavuzer, 2005: 62). Çalışmayan çok sayıda anne de zamanlarının tümünü çocuklarına verememekte, ev içi ve ev dışı işleri, bunu büyük ölçüde engellemektedir. Ayrıca, annenin çalışması, onun üretken olmasına, diplomasını değerlendirmesine fırsat veren ve ruh sağlığı açısından önemli bir faaliyettir. Önemli olan, annenin evde bulunduğu süreyi iyi değerlendirmesi, bu zaman içinde çocuğuyla bütünleşmesi, ilgilenmesi, oyun oynayabilmesidir. Hafta sonlarını yoğun bir ev işi faaliyetiyle geçirmek yerine, çocuğunu tiyatroya, sinemaya, çocuk bahçesine, akranı olan arkadaşlarına götüren ve ev işiyle meşgulken dahi çocuğunu yanında tutan anne, görevini yapan annedir. Bu durumda çocuk, annesine yeterince doymasa bile; ona güvenir, ilgilendiğini ve sevdiğini görür (Yavuzer, 2005: 62).

Bu konu ile ilgili yapılmış olan araştırma sonuçlarına bakacak olursak;

Ø Çocukla geçirilen sürenin uzunluğu değil, kalitesi önemlidir. Yani, gerçekten annenin evde kaldığı süre çocuğu ile birlikte, onunla oynayarak, ilgilenerek sağlıklı etkileşime girerek geçirilmiyorsa olumlu hanesine yazılabilecek bir puan kazandırmıyor annelere

Ø Annenin çocuk ile birlikte geçirdiği süre arttıkça kalitesi azalmakta. Yani anne “bunalmakta”. Bu yüzden ev hanımları çocukları ile birlikte aynı mekanda olsalar da onlarla pek birlikte vakit geçirmeye katlanamıyorlar. Çalışan anneler ise genellikle çocukları ile “yeterince vakit geçiremedikleri”nden yakınırlar. Oysa bu konuda yapılan araştırmalar gösteriyor ki, anne babası çalışan çocukların %85-90’ı böyle bir durumdan şikayetçi değil. Diğer bir ifade ile çalışan anne babaya sahip çocukları sadece %10-15’i anne babaları ile daha fazla vakit geçirmek istediğini söylüyor. Yeşilyaprak, 2004: 104-105).

Aşırı Sorumluluk Yüklenme Zihinsel Ve Bedensel Yorgunluk

Eğer çalışan kadın iyi bir organizatör değilse yaşamı kendisi ve çevredekiler için gereksiz yere güçleştirebilir. Bu yüzden çalışan kadın, anne olmadan önce ve sonra ile yaşamını ve iş yaşamını dengelemede, kendi istekleri ile çevrenin beklentilerini uzlaştırmada ustalaşmaya çalışmalıdır. İşte bu konuda bazı ipuçları: (Yeşilyaprak, 2004: 147)



Çocuk Bakıcısı Sorunu

Doğum sonrası izin süresi annenin kendini toparlaması için yeterli olmadığı gibi, kadının annelik rolünü benimsemesi ve anneliğin zevkine varabilmesi için yeterli değildir. Çocuğun ilk aylarda gerek biyolojik, gerek psikolojik açıdan annesine duyduğu ihtiyaç büyüktür. Çocuğun anne sütü ile beslenmesi, sağlığı açısından ne kadar önemliyse, duygusal gelişimi de o kadar önemlidir. Ünlü uzman Bowlby’nin dediği gibi; “yaşamın ilk yıllarında çocuğun beden gelişimi için vitamin ve protein ne kadar gerekli ise, bedensel, zihinsel ve duygusal gelişimi için anne sevgisi de o kadar gereklidir.” (Razon, 1995: 226).

Bebeğin hem anne sütüyle düzenli olarak beslenebilmesi, hem de fiziksel olarak biraz kendini toparlayıp, en azından başını tutabilecek duruma gelmesi için ilk üç ay anneyle birlikte olması önemlidir. İşte bu süreden sonra çalışmaya başlayacak annenin çocuğunu başkasına “emanet etme” zorunluluğu doğar ve aile önemli bir sorunla karşı karşıya kalır. Bebeğe kim bakacak? Bebek nerede ve nasıl bakılacak? (Yeşilyaprak, 2004: 125).







Büyükanneler
Çalışan kadının, doğum sonrası işine dönmek için bebeği bir başkasına emanet etme zorunluluğu karşısında akla gelebilecek ilk seçenek elbette büyükannelerdir. Özellikle bizimki gibi aile bağları kuvvetli toplumlarda anneanne ya da babaanne en güvenilir “emanetçi” olarak düşünülür, Bu konu ile ilgili bazı noktaların göz önünde tutulmasında yarar var: (Yavuzer, 2005: 61).

Ø Bebeğin bakımının aile büyükleri ya da yakın akrabalar tarafından dönüşümlü olarak (örneğin birer hafta birer ay) paylaşılması sağlıklı bir çözüm değildir. Özellikle ilk yıl, çocuğun kişiliğinde güven duygusunun gelişmesi için anne ile birlikte, çocuğun bakımını üstlenen kişinin “sürekli” olması gerekir.

Ø Bebeğe bakan kişinin davranış biçimi açısından mümkün olduğu kadar anneye benzemesi tercih edilen bir durumdur.

Ø Çocuğunun bakımının ilk 1-1,5 yıl kendi evinde olması daha uygundur. Bebeğin bulunduğu mekanı sahiplenmesi, aynı ortamda kendini güvende hissetmesi açısından önemlidir.

Ø Büyükannenin bebek sahibi olan çiftin yanında yatılı kalması (hayatta ise büyükbaba da beraberinde) çalışan annenin işini fazlasıyla kolaylaştırabilir. Ancak bu durum, annenin sorumluluk duygusunu azaltırken, çocuk üzerindeki etkisini de kaybetmesine neden olabilir.

Ø Bebek eğer büyükannenin evinde bakılacaksa, çocuğun o evde bakıldığı ortamı “sabitlemek” gerekiyor. Çocuğun sevdiği bazı eşyalar ve oyuncakların onunla birlikte taşınması, onun “süreklilik”duygusunu yaşayarak kendini güvende hissetme gereksinimini karşılaması açısından önemlidir (Yeşilyaprak, 2004: 127).

Ø Son zamanlarda sıklıkla yapılan yanlışlardan biri de, annenin çocuğunu sadece hafta sonları görmesi, geri kalan 5 geceyi çocuğun büyükanne yanında geçirmesidir (Yavuzer, 2005: 61). Bebeğin özellikle bir yaşını dolduruncaya dek anneden ayrı olarak bir başka evde sahiplenilmesi ve gece yatıya bırakılması pek sağlıklı değildir. Bebeğin anne ile ilişkileri ve güven duygusunu zedeleyebilir (Yeşilyaprak, 2004: 127). Diğer bir yanlışta, çocuğun sürekli bakıcı değiştirmesi ya da büyükanne, hala ve teyze gibi farklı kişilerin yanında büyütülmesidir. Sözü edilen her iki yanlışın da uzun sürmesi halinde, çeşitli uyum ve davranış bozukluklarına rastlanabilir (Yavuzer, 2005: 61).

Bazı hallerde de büyükanne ile annenin eğitim ve disiplin konusunda aynı görüşü paylaşmadıkları görülür. Bu hallerde, ya iki kuşak arasında çatışma olur; çocuk da bundan ustaca yararlanır, kime nazı geçiyorsa ona sığınır, ya da anne bulduğu çözümü kaybetmemek için, uygun bulmadığı bir eğitim biçimine boyun eğmek zorunda kalır. (Razon, 1995: 228)

Çocuğu büyükanneye emanet etmenin dezavantajlarından biri de, büyükannenin geliniyle ya da damadıyla yaşayacağı çatışmaları direkt olarak çocuk üzerinden yansıtma olasılığıdır. Bu durumda, genellikle, çocuk ortada kalır ya da sağlıksız bir etki altında büyür. Büyükannenin bakımındaki çocuk, özellikle ilk yaşlarda bir tür “aynalama” süreci yaşadığı için onun konuşma biçimini, aksanını, kullandığı terimleri ya da tepki biçimini anında öğrenip yansıtması çok doğaldır. Anne baba genellikle bu durumdan kaygı duyabilirler. Ancak bu gibi etkilenmeler ana okulu ya da ilköğretime başlayınca kolaylıkla düzeltilebilir. Kalıcı bir problem haline dönüşmesi, daha çok anne babanın bu duruma aşırı tepki göstererek pekiştirdiği durumlarda ortaya çıkar (Yeşilyaprak, 2004: 128-129).

Bakıcı
Çalışma yaşamına dönmek isteyen bir annenin bebeğinin bakımı için başvurabileceği ikinci çözümse, güvenilir bir bakıcı bulmaktır. Anne babalar çocuğun birlikte olacağı bakıcıyı yeterince tanımaya çalışmalıdır. Öncelikle iyi bir referansa sahip olup olmadığına bakmak gereklidir.

Ø Çocuğa bakacak dadının, mümkünse, kendisinin de anne olması tercih edilir.

Ø Evli olup, bir aile hayatı sürdüren bakıcının düzenli yaşama alışkanlıklarına sahip olması ona olan güveni artıracak nedenlerden biridir.

Ø Bir bakıcıda aranması gereken en önemli niteliklerden bazıları; temiz, düzenli, güler yüzlü ve sorumluluk sahibi olmasıdır.

Ø Bir dadıya güvenebilmek ve emin olarak ona çocuğu emanet edebilmek için ilk görüşmeyi onun evinde yapmak ve onu kendi ev ortamında görmek anneye bir fikir verebilir.

Ø Bakıcıyla beraber çalışmaya karar vermeden önce en az iki hafta (tercihen bir ay) kadar bir süre boyunca ona çocuğun bakımında refakat edip, davranışlarını gözlemlemek yerinde bir uygulama olur.

Ø Daha sonra anne tekrar çalışmaya başladığında çocuğun davranışlarını iyi gözlenmeli ve bakıcı ile çocuk arasındaki etkileşimin yolunda gidip gitmediğine ilişkin ipuçları değerlendirilmelidir. (Yeşilyaprak, 2004: 131-132).

Kreş ve Yuvalar

Çocuk bakımında çalışan annelerin düşünebileceği bir başka seçenek de 2 yaşından küçük çocukların bakımını üstlenen kreşler ile 2-4 yaş arası çocuklar için yuvalardır. Kuşkusuz yuva ya da anaokulunun seçimi son derece önemlidir. Bu seçimin çocukla birlikte gerçekleştirilmesi, ön görüşmelere çocukla gidilip, gözlem yapılması önerilir. Elbette çocuğun yuvaya / anaokuluna bırakılmaya hazır olup olmadığı çok önemlidir. Bu yüzden bir çocuğun yuvaya verilmeden önce günde 1-2 saat için bile olsa kendisini bakım veren kişiden ayrı kalmaya alışmış olması gereklidir. Ayrıca çocuğun yaşıtlarıyla iletişim kurabilme yeteneğinin de gelişmiş olması gereklidir. Bu açılardan hazır olan çocuk için evden yuvaya geçiş çok daha rahat olur (Yeşilyaprak, 2004: 133).

ÇALIŞAN ANNELER İÇİN TOPLUM NELER YAPABİLİR?

Anne, baba ve çocuğun gelişimi ile ilgilenen diğerleri, çocukta herhangi bir davranış problemi ya da gelişim sorunu varsa bunu ‘annenin çalışmasına bağlamaktan vazgeçmelidir. Annenin çalıştığı için vicdan azabı çekmesi ya da diğerlerinin onu suçlaması haksızlıktır. Burada suçlu / sorumlu aranmak isteniyorsa şu sorunlar üzerinde iz sürülmelidir:



Ø Çalışan annenin çocuğu ile ilgilenmesi ve doğumdan sonra uygun bir süre onunla kalması için ilgililer (durumla uzaktan yakından ilgili olan herkes) gerekli çabayı gösterdiler mi?

Ø Çocuğun bakımı, güvenliği için yeterli koşullar oluşturuldu mu?

Ø Anne evde olduğu sürece çocuğuna gerekli ilgiyi gösterebiliyor mu?

Ø Çocuğun doğumundan sonra ev ve aile koşulları çocuk ve anne açısından en uygun biçimde düzenlendi mi?

Ø Eş ve akrabalar anneye gereksinim duyduğu her türlü desteği sağlayabildi mi?

Bu sorular artırılabilir. Çocuğun bazı psikolojik sorunlarının nedeni kalıtımsal yatkınlık olabilir. Genellikle “anne çalışmasaydı bu durum ortaya çıkmazdı” gibi bir çıkarsama yapmak doğru değildir. O halde önemli olan problemi ve nedenleri doğru ilişkilendirmek, doğru tanımlamak ve buna göre çözüm yollarını doğru saptamaktır (Yeşilyaprak, 2004: 108).

Beden ve ruh sağlığı yerinde, kişiliği sağlam bireyler yetiştirmek istiyorsak, çocukluk döneminin, insan yaşamındaki önemini ve annenin bu dönemdeki rolünü göz önünde tutarak, annesi çalışan çocukların da sorunlarını çözümlemek için toplumca önlemler almalıyız (Razon, 1995: 237).

Çalışan kadına yönelik toplumsal destek politikalarının geliştirilmesi ve yaşama geçirilmesi önemlidir. Bu konuda yapılabilecekler şöyle sıralanabilir:

Ø Çalışan anneler için daha esnek bir çalışma programı uygulanması ve iş yükünün belli bir süre hafifletilmesi için farklı seçenekler yaratılması.

Ø Çalışan kadının doğumdan sonra, iş yerinden bir yıla kadar “maaşlı” ya da en azından “yarı maaşlı” izin alabilmesi.

Ø Ana çocuk sağlığı hizmetlerinin geliştirilmesi.

Ø İş yerlerinde kreş, yuva, çocuk kulübü vb. bakım ve eğitim yerlerinin açılması.

Ø Okul öncesi eğitim kurumlarının sayı ve nitelik olarak geliştirilmesi.

Ø Nitelikli ve sertifikalı çocuk bakıcısı yetiştirilmesi.

Ø Anneye destek programlarının uygulanması (annenin gereksinim duyabileceği yardımı, bilgiyi, beceriyi sağlayacak) (Yeşilyaprak, 2004: 94-95).



Hazırlayan: Canan KOCAR

Psikolojik Danışman



KAYNAKÇA



Aktaş, Yaşare. “Çalışan Anne ve Çocuğu” Yaşadıkça Eğitim. 1994, Sayı: 36, Sayfa: 7 – 11



Demir, Gülsen. “Eğitim - Meslek - Çalışma Bağlamında Kadının Durumu” Çağdaş Eğitim. 1997, Sayı: 234, Sayfa: 23 – 24



Razon, Norma. Çalışan Anne ve Çocuğu. Ana – Baba Okulu. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1995.



Yavuzer, Haluk. Ana – Baba ve Çocuk. İstanbul: Remzi Kitabevi, 2005.



Yeşilyaprak, Binnur. Çalışan Anne ve Çocuk. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları Ltd. Ş., 2004.


cent 12-04-2008 11:24 AM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
İYİ BİR ÇOCUK YUVASININ SEÇİLMESİ

Sevgili anne babalar çocukların sağlıklı gelişmelerini tamamlamaları için en uygun ortamlar çocuk yuvalarıdır. Çocuk yuvada hem oynar hemde oynayarak pek çok beceri ve bilgi elde eder. Yaratacılığı gelişir, zeka gelişmesi hızlanır. Sosyal kurallar konusunda yeni yeni bilgilerle donanır. Yuvada günaydın, hoş geldiniz, iyi geceler, afiyet olsun gibi sosyal iletişimde gerekli olan kelimeleri öğrenir. Öğrendiklerini kullanarak sosyalliği gelişir. Yuvadaki arkadaşlarıyla oynarken işbirliğini, paylaşmayı, uzlaşmayı, gruba ait olmayı öğrenir. Hayatta ki çözüm yollarının ve seçeneklerinin ne kadar fazla olduğunu hep yuva yaşamı içinde öğrenir. Tüm anne babalara önerim, çocuklarını en az bir sene okula başlamadan önce mutlaka bir yuva eğitimiyle tanışmasını sağlamalarıdır. Bu konuda ideal olan çocuğun üç yaş ile birlikte yuvaya başlamasıdır. Yuvada çocuk okula hazırlanır. Yuvada çocuklar oyuncaklarla oynayarak hayata hazırlanırlar. Yuvalarda çocuğun gelişimini ve sosyalleşmesini sağlayan pek çok materyal vardır. Tecrübeli uzman personelin yakın ilgi ve sevgisiyle bilgi ve beceriler çocuğa aktarılır ve kazandırılır. Yuva çocuğun eğlenmesi, oynaması ve eğitimi ile çocuğa yaralı bir kurumdur. Çocuk yuvada işbirliğini, paylaşmayı, yardımlaşmayı, hakkını aramayı öğrenir. Kendisini, vücudunu tanır, temizlik kurallarını, sağlıklı olmak için uyulması gereken davranışları öğrenir. Pek çok şeyi birlikte yaptığı için arkadaşlığı, dostluğu öğrenir. Örneğin temizlik alışkanlıkları yuva eğitiminde çocuğa sevgiyle, zorlamadan kazandırılır. Yabancı ülkelerde ' yuva eğitimi ' mecburi bir eğitim olarak devlet tarafından verilmektedir. Gitmektedirler. Yuva eğitimi güzel, zevkli, rengarenk, ışıl ışıl, heyecanlı, neşeli ve sevgi dolu olmalıdır.

Yuva öğretim yapan bir okul biçiminde düşünülmemelidir. Çocuk bu yaşlarda kavramları tanıyabilir. Ama okuma konusunda zorlanmamalıdır. Yuva demek oyunla eğitim anlamına gelmelidir. Daha çok sanat dallarına ağırlık verilmeli ve birlikte gerçekleştirilen dans, bale, folklor, çevre gezileri türü etkinliklere ağırlık verilmelidir. Yani çocuğun el becerisi, vücut koordinasyonunu geliştirebileceği bir ortam yaratılmalıdır. Ayrıca şarkı söylemek, müzik eğitimi çocukların zevk alacakları alanlardır. Bahçede yapılan oyunlar, birlikte jimnastik hareketleri hem çocuğun gelişim halinde olan kaslarını geliştirebileceği gibi hem de iştahını düzenleyerek çocuğa güzel, sağlıklı bir alışkanlık kazandıracaktır. İyi bir yuvanın amacı da çocukta öğrenmeye ilgi uyandırmaktır. Ayrıca bu konuda iyi bir yuva çocuğa en uygun oyun ortamını sağlayan yer olarak da tanımlanabilmektedir. Yuvanın özgür ve uyarıcı ortamı çocuklarda zihin gelişmesini hızlandıracaktır. İyi bir yuva çocuğun yaratıcı olmasında da etkili olan bir kurumdur.

İYİ YUVA NASIL SEÇİLİR?

Sevgili anne babalar okullar açılıyor. Tatilde olan aileler artık dönmeye başlıyorlar. İyi bir yuvanın kriterlerini gözden geçirirken ilk önce yuvanın fiziki ortamını incelemekle başlayalım. İyi bir yuvada öncelikle fiziki olarak çocukların rahat hareket edebilecekleri geniş sınıfların olması gerekmektedir. Sınıfların havadar olması ve doğal güneşi alması gereklidir. Yuvanın iç mimarisi kolay temizlenebilir olmalıdır. Özellikle uygun büyüklükteki bir bahçenin olması önemli bir kriterdir. Günümüzde kent yaşamında çocuklara ayrılmış oyun alanları artık kalmamıştır. Yuvanın geniş, oyuncaklarla dolu hatta evcil hayvanların da içinde olduğu bir bahçesinin olması dikkat edilmesi gereken alternatiflerin başında yer alır. Pastel renklerden olan sınıflar ve duvarlarda yer alan çocuklara uygun eğitici ve eğlendirici resimler olmalı, yuvadaki banyo, tuvalet ve mutfak gereçleri çocukların boylarına uygun olmalıdır. Sadece banyo tuvalet gereçleri değil tabaklar, bardaklar, çatallar ve kaşıkların da boyutları küçük olmalıdır. Tüm materyallerin, mobilyaların renkleri ve kullanım kolaylıkları hijyenik olmaları açısından yuva ortamına uygun olarak seçilmelidir. Oyuncak ve yuva materyalleri özellikle kanserojen madde içermeyen boyalardan seçilmeli ve tehlikeli, kesici ve batıcı uçlarının korumalı olmasına dikkat edilmelidir. Pek çok çocuğun aynı anda oynayabileceği bol miktarda oyuncak ve kitap bulunmalıdır. Düzenli aralıklarla yuvanın ve çalışanlarının sağlık kontrolünden geçirilmesi uygun olacaktır. Çalışanların çocuk gelişimi konusunda iyi eğitim almış olmaları yanında deneyimli olması ve çocukları sevmeleri de önemlidir. Eğitim programı çocukların yaşlarına ve gelişimlerine uygun olarak hazırlanmalıdır. Yuvada öğretmenlerin dışında spor ve sanat hocaları olmalıdır. Çocuklara yönelik spor aktiviteleri basket, yüzmenin yanı sıra dans, bale, müzik resim, heykel gibi sanatsal aktiviteler de olmalıdır.

Çocuğunuz Yuvada Zorlanacak Mı?

Çocuğunuzu yuvaya götürmeden bu testi yapın. Bu testte yer alan 15 sorudan 7'sine evet cevabı veriyorsanız. Çocuğunuzu yuvaya başlatmadan önce bir psikologla görüşmenizin iyi olacağını düşünüyoruz.

Çocuğunuz hareketliyse
Çocuğunuz çok soru soruyorsa
Çocuğunuz herşeyi ellemek, eline almak, açmak, bakmak istiyorsa
Çocuğunuzda aşırı inatçılık varsa
Çocuğunuzun hayalgücü çok geniş ve zenginse
Eşyaları, giysileri ve kendisi konusunda çok titizse
Oyuncaklarını kimseye vermek istemiyorsa
Evde duygusal sorunlar yaşanıyorsa
Evliliğinizde ayrılma kararı aldıysanız
Eve yeni bir kardeş gelecekse
Ülke veya şehir değişikliği yapmanız gerekiyorsa
Ev taşımak veya yeni bir iş değişikliği gibi hayatınızda önemli bir değişiklik olacaksa
Çocuğunuza daha önce anneanne veya babaanne bakıyorsa
Çocuğunuz yemek sorunları yaşıyorsanız
Yeniden evlilik zamanıyla yuvaya başlama eş zamana geldi ise
Siz çocuğunuzdan daha önce hiç ayrılmamışsanız veya siz bu ayrılığa hazır değilseniz.

cent 12-04-2008 11:28 AM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
http://www.alopsikolog.net/kc110.asp




sitede çocuk egitim için yararlı bilgiler bulabilirsin



sevgiyle kal sapkal89

asevgican 13-05-2008 05:03 PM

Ynt: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
iyi yuva seçimi kişinin beklentisine göre deişiyor..Oğlumun kreşinde diğer annelerle beklentilerimizde zıtlık yaşıyoruz.Okul yönetimide çoğunluğu dinlediği için bazı kalıplaşmış düşünceler yıkılamıyor sonuçda.
ve kreşler, yvalar İçin çocuklarımız para kazanmakdan öte bi amaç taşımıyor neyazııkki.
misal 3 yaş sınıfa ingilizce öretilmesi, satranç öretilmesine şiddetle karşı geliorum.
çünki biliorum çocuğum oyun yaşında. onun şimdi oyun oynaması, koşması zıplaması, eğitilmesi evet ama kurallar yumağında boğulmamasını istiyorum. ama ne yazııki diğer anneler sırf çocum ingilizce örenior die
mutlu olabilmek için bu sistemi destekliolar..
hayır yani bir iki yıl sonra zaten müfredatda var, az daha geç örenilse bu ikinci dil olmuyomu??
çocuklar çocuk gibi geçirseler zamanlarını....
herşeyi bilmeleri, örenmeleri gerekmese....

boritta 19-12-2012 09:38 PM

Cevap: ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
 
ÇOCUK PSİKOLOJİSİ


Çocuk Psikolojisi, çocuğunuzun sağlıklı bir gelişim gösterdiğinin düşünülmesi için dil-bilişsel, ince motor, kaba motor ve sosyal becerilerinin yaş gelişimine uygun bir özellik sergilemesi beklenir. Her yaş dönemine uygun olarak yapılan aktiviteler ve oyunlarla çocuk gelişiminin desteklenmesi gerekir. Çocuk Psikolojisi açısından, çocuk gelişimi aşamalarından olan Özerklik Döneminde olan bir çocuğa katı kurallar koymak hiçbir işe yaramayacağı gibi olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Ya da, çocuğun sosyal kuralları ve sınırları öğrenmesi gereken çocuk gelişimi döneminde, kurallardan yoksun kalması da çok yanlış olacaktır. Önemli olan, çocuğunuza doğru zamanda doğru yaklaşımı gösterebilmektir. Çocuk Psikolojisi yaklaşımlarında, çocuk gelişimi açısından bu dönemde kriz anlarında inatlaşmak değil çocuğunuzun dikkati başka bir yöne çekmektir. Çünkü çocukla yapılan inadı kazanmak gibi bir durum söz konusu değildir ve hiç bir yararı yoktur. Bu dönem çocukları henüz paylaşmayı kavrayamazlar bu yüzden oyuncağını paylaşması için onu zorlamamalısınız. Bu yaş grubu çocuk gelişimi açısından yuva için uygun değildir. Paylaşamadıkları için arkadaşının elinden oyuncağı çekip almak ister, istediğini istediği zaman yapmak ister. Belli kurallar içinde vakit geçirmekte zorlanır.

Dr. Gökçe Küçükyazıcı
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:11 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.