![]() |
Cevap: Modern safsata: Secret ya da çekim yasası Kardeşim tamam, inanmayan inanmasın çekim yasasına. Lakin inanmak istemeyenler de safsata deyip geçiştirmesin olayı. Muhammet Bozdağ beyefendinin yazılarına bakarak. Gelsinler kanıt göstersinler çekim yasasının olmadığına dair. Benim varlığına dair bilimsel kanıtlarım da var hani... |
Cevap: Modern safsata: Secret ya da çekim yasası çekim yasası diye bir şey var ama abartılması yanlış olabilir.Çekim yasası kuralı benzer benzeri çeker.Derslerden bir örnek vereceksek kpss de eğitim bilimlerine çalıştığımda her yerde onunla ilgili bilgilerle karşılardım.tv de olsun, sokakta olsun.yani beyinde ne var ise çevreyi de o gözle yorumluyorsun. |
Cevap: Modern safsata: Secret ya da çekim yasası sevgili davutby sonuna kadar sana katılıyorum. kafayı bozmamak gerekir. ama çıkıp bir yerde bir yazı okudu diye insanların inandığı şeye safsata demek de ayrı bir kabalıktır. biz de müslümanız, bizim de inançlarımız var. densizin biri gelir kutsal kitabımız için "gökten inmiş kitaba inanıyorlar" der ise ne hissederiz? o yüzden ne olursa olsun, insanların inancına saygı gösterelim. bizim inancımıza saygı gösterilmesini istediğimiz gibi... |
Cevap: Modern safsata: Secret ya da çekim yasası Alıntı:
|
Cevap: Modern safsata: Secret ya da çekim yasası Özet olarak kanunun temeli ve esası Allah’ın kudretidir, onu şu alemde belirgin kılan hakiki alamet ve levha ise meleklerdir, bunları insanlık aleminde tanımlayan ve isimlendiren de insanlardır. Dolayısı ile yaratma ve icat noktasında ne meleklerin, ne kanunların, ne de insanların hiçbir müdahalesi yoktur. Tek yaratıcı vardır o da; Allah’ın kudretidir. |
Cevap: Modern safsata: Secret ya da çekim yasası Alıntı:
Bana kalırsa bu konu kapatılmamalı. Ben herkesin inancına saygı duyun diyorsam, benim inandığım bir bilgiyi çürütecek potansiyelde bir yazı geldiğinde, benimde o yazıya saygı göstermem gerekir. Ama keşke daha güzel tabirler kullanılsaydı. Safsata ya da inanç zedeleyici terimleri yerine "Arkadaşlar bir de böyle bir yazı okudum. Sizin düşünceleriniz neler" çok daha güzel olurdu. Bende bildiğim kadarı ile anlatmaya çalışırdım. Muhammet Bozdağ'a gelince, onun neredeyse tüm yazılarını okudum. Ama önemli olan onun yazılarını okumam değil, yazılarına ne kadar haklılık verdiğimdir. Lakin başkasının inancına safsata diyen birine ne kadar haklılık verilir orası ayrı bir tartışma konusu. Başka dinlere de inanılsa, inançsız da olsa tüm insanlara saygı gösterelim. Unutmayın ki; insanlara özgür seçme hakkını veren de Allah'tır. Biz başkasının inancına laf eder isek, Allah'ın verdiği bu lûtfu çiğnemiş oluruz. Bir müslümanın asıl korkması gereken budur. Sevgilerimle :) |
Cevap: Modern safsata: Secret ya da çekim yasası Arkadaslar, Inanin ben bu ``cekim yasasi`` ile Allah inancini bagdastian insanlarin dusunce yapisini anlamakta zorlaiyorum.... Ne ilgisi ver ki ikisi o kadar ayri konular ki..Cekim yasasinin gosterdigi sey, sadece iste,dile , unut ve karsilastiginda sukret, zaten iyi bir musluman da bunu yapmiyor mu, Allah`a verdigi nimetler icin sukretmiyor muyuz? |
Cevap: Modern safsata: Secret ya da çekim yasası Alıntı:
|
Cevap: Modern safsata: Secret ya da çekim yasası he birde şunu söyleyecem din insanlar tarafından kullanılmaya o kadar elverişli ki ... Çok inandırırlar seni .. daha sonra bir ev gösterirler burada günah şeyler yapılıyor diye taşlamaya gidersin .. haydi eyvaLLah bu başlık için çok bile açıklama yaptım |
Cevap: Modern safsata: Secret ya da çekim yasası Alıntı:
Bir sarayın kapılarından 999'u açık, biri kapalı olsa, kimse o saraya girilemeyeceğini iddia edemez. İşte inkarcı, devamlı surette kapalı olan o bir tek kapıyı nazara verip onu göstermek ister. Aslında o kapı da, o inkarcı ve onun gibi olanların gözlerine çekilmiş perde sebebiyle onların ruh dünyalarına kapalıdır. Mümin için kapalı kapı yoktur. Yeter ki gözlerini yummasın!... Zaten 999'u herkese açıktır. Hem de ardına kadar... İşte o kapı ve delillerden birkaçı : İmkân Delili: İmkân, birşeyin olması ile olmamasının eşit ihtimale sahip olması demektir. Günlük konuşmalarımızda da mümkün derken olabilir de olmayabilir de manasını kast ederiz. Yaratılmış olan her varlık bize şu gerçeği haykırır: Benim olmamla olmamam eşit idi. Şu an ben varsam, var olmamı yoklukta kalmama tercih eden biri var demektir. O ise ancak Allahtır. Hudus delili: Hudus, sonradan olma demektir. Hudusun en büyük delili değişmedir. Bir varlıkta değişme varsa, bu hareketin bir ilk noktası olacaktır. İşte o noktadan önce o şey varlık sahasına çıkmamıştı. Henüz yoklukta iken var olmayı kendi kendine irade edemeyeceğine ve buna güç yetiremeyeceğine göre bu var oluş Allah’ın yaratmasıyla gerçekleşmiş demektir. Maddenin termodinamik kanununa göre sürekli yokluğa doğru kayması, kainatın durmadan genişlemesi, güneşin süratle tükenişe doğru yol alması gibi hadiseler, bu varlık aleminin bir başlangıcı olduğunu gösteriyor. San'at: Atomdan insana, hücreden galaksilere kadar bütün kainatta, ince ve baş döndürücü bir sanat göze çarpmaktadır. Evet, bir baştan bir başa kainattaki her eser şu özelliklere sahiptir: • Büyük sanat değeri taşır. • Çok kıymetlidir. • Çok kısa zamanda ve çok kolay yapılmaktadır. • Çok sayıda olmaktadır. • Karışık ve çeşit çeşittir. • Devamlıdır. Halbuki, kısa zamanda, çok sayıda, kolay ve karışık yapılan işlerde san'at ve kıymet olmaması gerekir. Ancak yapan Allah (c.c.) olursa, o zaman her şey değişir ve zıtlar bir araya gelebilir!.. Devir ve Teselsülün Muhal olması: Devrin muhal olduğu şu misalle açıklanıyor. Bir yumurtayı tavuğun yaptığını iddia eden adama soruyorsunuz. Tavuğu kim yaptı? Buna karşılık onun çıktığı yumurtayı gösteriyor. Buna göre tavuğu aradan çıkardığımızda yumurta yumurtayı yapmış oluyor. Bu ise muhaldir. Teselsül ise bir şeyin silsile halinde ta ilk noktasına kadar gidip o ilk varlığı kimin yaptığını sormak suretiyle Allah’ın varlığını ispat metodudur. Yani bu meyveyi şu ağaç yaptı, o bir önceki meyveden oldu, o da bir önceki ağaçtan. Böylece ilk ağaca yahut ilk meyveye kadar varıyor ve soruyoruz : Bunu kim yarattı diye . Kur'an yolu devir ve teselsülden çok farklıdır. Yumurtayı kim yaptı? Yahut meyveyi kim yaptı? sorusunun cevabı, doğrudan doğruya, “Allah yarattı” diye cevap verilir. İlim, irade, şefkat, merhamet kavramlarından bir nasibi olmayan, insanı tanımayan, hikmetten, sanattan anlamayan bu sebeplerin (tavuğun ve ağacın) sonucun yaratılmasında hiçbir tesirleri olmadığı ispat edilir. Böylece devir yahut teselsül deliline gerek duyulmaz. Hikmet ve gaye delili: Her varlıkta kendisine mahsus bir gaye, bir maksat, bir fayda takip edildiği göze çarpmakta ve hiçbir şeyde gayesizlik, manasızlık ve israf sayılacak herhangi bir durum müşahede edilmemektedir. Hâlbuki, ne madde aleminde, ne bitki ve hayvanat dünyasında, ne de eşya ve hadiselerde şuur ve idrak mevcut değildir ki, bu gayeler silsilesi takip edilebilsin. Öyle ise, kainattaki bu şuurlu işleyişi ve bu hikmet ve gayeleri ancak Allaha isnat etmekle makul bir yol tutmuş olabiliriz. Yardımlaşma delili: Yağmurun toprağın imdadına, güneşin gözlerin yardımına koşmalarından, ta havanın kanı temizlemesine kadar, bu alem bir yardımlaşma hareketiyle adeta dolup taşmaktadır. Bu yardımlaşmayı yapan taraflar birbirlerini tanımamakta, bilmemektedirler Öyle ise bu merhametli icraatı sebeplere vermek mümkün değildir. Temizlik: Kainattaki nezafet ve temizlik, başlı başına bir delil olarak, bize Kuddüs ismiyle müsemma bir Zat'ı (c.c.) anlatmaktadır. Toprağı temizleyen bakteriler, böcekler, karıncalar ve nice yırtıcı kuşlar; rüzgar, yağmur ve kar; denizlerde buzullar ve balıklar; gezegenimizde atmosfer, uzayda kara delikler; bünyemizde kanımızı temizleyen oksijen ve ruhumuzu sıkıntılardan kurtaran manevi esintiler, hep Kuddüs isminden haber vermekte ve o ismin verasındaki Zat-ı Mukaddes'i göstermektedir. Simalar: Herhangi bir insanın siması, en ince teferruatına kadar kendisinden evvel geçmiş milyarlarca insandan hiçbirisine birebir benzememektedir. Bu kaide, kendisinden sonra gelecekler için de aynen geçerlidir. Bir cihette birbirinin aynı, diğer cihette birbirinden ayrı milyarlarca resmi küçücük bir alanda çizip, sonra da kendileri gibi olması mümkün, milyarlarca resimden ayırmak ve her şeyi sonsuz ihtimal yolları içinde bir yola ve bir şekle sokmak, elbette ve elbette yarattığı her varlığı, hem de hiç kapalı bir yanı kalmamak üzere bilen ve o varlığa istediği şekli vermeye gücü ve ilmi yeten Cenab-ı Hakk'ı en sağır kulaklara dahi duyuracak kuvvette bir ilandır. Fıtrat ve Vicdan Delili: Allahı tanımanın sayılamayacak kadar çok delil ve işaretleri insanın yaratılışında, fıtratında mevcuttur. Bunlardan birkaç örnek: İnsan fıtratı ve vicdanı her nimetin mutlaka şükür istediğini bilir. Bir peygambere kavuşmuş ve hidayete ermişse şükrünü Allaha yapar. Aksi halde batıl mâbutlara tapar. Bu tapma insan vicdanın insanı zorlamasıyla gerçekleşir. Güzelliği takdir hissi de insan fıtratında mevcuttur. Sergiler, fuarlar bu his ile gerçekleşir. İnsan bu yaratılışının gereği olarak, şu sema yüzünde sergilenen yıldızları, zemin yüzünde boy gösteren çiçekleri, ağaçları, ormanları dolduran ceylanları, aslanları, denizlerde kaynaşan balıkları seyretmek ve onlardaki İlâhî sanatın mükemmelliğini takdir etmek durumundadır. Tarih: Dinler tarihi şahittir ki, insanlık hiçbir devrini dinsiz geçirmemiştir. Batıl, hatta gülünç dahi olsa, hemen her devirde bir dine inanmış ve bir manevi sistemi takip etmiştir. İnsan fıtratına inanma duygusunu Allah koymuştur ve insan O’na (Allah’a) inanmakla mükelleftir. Kur'an: Kur'an-ı Kerim'in Kelamullah olduğunu ispat eden bütün deliller, aynı zamanda Cenab-ı Hakk'ın varlığını da ispat eder durumdadır. Kur'an'ın Allah kelamı olduğuna dair yüzlerce delil vardır. Bunlar, Kur’an ile alakalı İslam kaynaklarında en ince teferruatına kadar mevcuttur. Bütün bu deliller, kendilerine mahsus dilleriyle "Allah vardır" derler. Peygamberler: Peygamberlerin ve bilhassa Peygamberler Efendisi İki Cihan Serveri'nin (a.s.m) peygamberliğini ispat eden bütün deliller de, yine Cenab-ı Hakk'ı anlatan delillere dahil edilmelidir. Zira Peygamberlerin varlıklarının gayesi, Tevhid; yani Allah'ın varlık ve birliğini ilan etmektir. Öyleyse, her peygamberin kendi peygamberliğini ispat eden bütün delilleri, aynı zamanda, Cenab-ı Hakk'ın varlığına da delil olmaktadır. Bir peygamberin hak nebi olduğunu ifade eden bütün deliller, aynı kuvvetle, hatta daha da öte bir kuvvetle "Allah vardır ve birdir" demektedir. |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:06 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.