Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25-04-2011, 08:28 PM   #183 (permalink)
Işıldayan Safir
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



ACIDAN ALINACAK DERS


Zevkli oldukları için tatmak istediğimiz duygular olduğu gibi (zaten hayatta bunlara doğru gideriz), kaçınmak için ne olsa yapacağımız bazı duygularımız da vardır. Ben kariyerimin ilk başlarında daha ilk şirketimi kurarken, bir yandan hep seyahatteyken bir yandan da şirketimi yönetme konusunda çok büyük sorunlarla karşılaşmıştım. Bir ara, beni temsil eden birinin pek de dürüst olmadığı gibi bir görünümle karşılaşmıştım. Eğer benim gibi yüzbinlerce insanla iş yapmaya kalkarsanız, onlarla binlerce anlaşmaya varırsanız, ortalamalar kanunu size birilerinin sizi kandırmaya çalışacağını söyler zaten. Ne yazık ki böyleleri de hep, bütün beklentilerinizi aşan o binlerce ilişkinin arasında en aklınızda kalanlar olur.

Böyle acılı bir durumun sonunda, kendime yeni bir genel müdür aramaya kalktım. Şirketimi gerçekten yönetebileceğini düşündüğüm biri. İnsanların değerlerini öğrenebilme konusunda yeni edindiğim araçla, adayların her birine, "Hayatında en önemli şey nedir?" diye sordum. Bazıları, "başarı", "bir numara olma" gibi şeyler söylediler. Ama içlerinden biri sihirli kelimeyi buldu. "Dürüstlük" dedi.

Söylediğine hemen inanmadım. Daha önce birlikte çalıştığı kişilerden onu soruşturdum. Çok dürüst biri olduğunu onayladılar. Hattâ bazen namus söz konusu olduğunda, kendi ihtiyaçlarını bile ikinci plana iter," dediler. Kendi kendime, "İşte beni böyle birinin temsil etmesini istiyorum" dedim. İşi gerçekten güzel yaptı. Ama çok geçmeden hızla gelişen işime birinin daha yardım etmesi gerektiği ortaya çıktı. Daha başka becerileri olan biri. Genel Müdürüm, kendisiyle birlikte çalışabilecek birini önerdi, kuruluşumu ikisi birlikte yönetmeye başladılar. Durum bana harika görünüyordu.

Söz konusu adamla tanıştım. Ondan Bay Smith diye söz edelim (Bu kitapta, pek de masum olmayanları korumak için isimler değiştirilmiştir). Bana harika bir demonstrasyon yaptı, yılların birikimi olan tecrübesini kullanıp şirketimi nasıl bir üst düzeye çıkarabileceğini gösterdi. Benim boş zamanım kalacaktı, daha büyük seminerler düzenleyebilecek, daha çok sayıda insanı etkileyip yardım edebilecektim, hem de o kadar çok seyahat etmek zorunda kalmayacaktım. O sıralarda yılın 150 gününü evden uzakta geçirmekteydim. Ayrıca, bu adam sonuçlar gelmeden para da almak istemiyordu! İnanılmayacak kadar iyi bir teklifti. Anlaşmaya razı oldum. Bay Smith'le benim dürüst genel müdürüm şirketimi birlikte yönetmeye başladılar.

Bir buçuk yıl sonra uyanıp baktım ki, gerçekten teklifin parlaklığına inanmamak gerekirmiş! Evet, seminerlerim daha büyümüştü, ama ben yılda 270 gün evden uzakta kalıyordum. Becerilerim ve etkim artmıştı. Eskisine göre çok daha fazla insana yardım edebiliyordum, ama bir de haber aldım ki, canla başla koşturup uğraştığım halde 758.000 dolar borçtaymısım. Bu nasıl olabilidi? Eh, yönetim kadar güçlü şey var mı? Bu şirketlerde de böyle, kendi içimizde de. Besbelli yöneticilerim, istediğim tipte insanlar değildi.

Ama daha da beteri, Bay Smith bu on sekiz aylık süre içinde kasalarımızdan çeyrek milyon dolar götürmüştü. Yeni bir evi, yeni bir arabası vardı. Ben bunları diğer işlerinin geliriyle aldığını sanıyordum. Öyle şaşırmıştım ki! Öfkeliydim, çileden çıkmış, yıkılmıştım dersem, inanın ki Değişim Sözlükçesini kullanıyorum! O sıra kullandığım metaforlar daha çok, "Sırtımdan bıçaklandım" "İlk evlâdımı katletmeye çalıştı!" gibi şeylerdi. Böylesi bir duygusal yoğunluğa ne diyorsunuz?

Ama beni asıl şaşırtan, dürüst genel müdürümün bunlar olup biterken beni hiç uyarmayışıydı. O biliyordu durumu! İşte o zaman anlamaya başladım ki, insanlar yalnız zevke doğru gitmekle kalmıyor, acıdan da sürekli kaçıyorlar. Benim dürüst genel müdürüm, bu adam için kaygılandığımı bana söylemeye çalışmıştı gerçekten. Üç ay eve dönmeden dolaştığım bir gezinin sonunda bana gelmiş, Bay Smith'in dürüstlüğünden kuşku duyduğunu söylemişti. Ben hemen kaygılanmış, bunun nedenini sormuştum. O da bana, "Yeni işyerine taşındığımızda en büyük odayı o aldı" demişti. Bu öyle önemsiz, öyle küçük bir konuydu ki, hemen kızdım. "Bak" dedim. "Onu buraya sen getirdin. Şimdi de sen çözümle durumu." Sonra fırtına gibi odadan çıkıp gittim.

Şimdi anlıyordum ki, adam bana bilgi vermek istediğinde ben ona acı vermiştim. Yorgun ve stresliydim. Olup bitenin daha derinlere giden anlamını kavrayamamıştım. Bu kadarı yetmiyormuş gibi, genel müdürüm bana bir kere daha gelip bilgi vermeye çalıştı. Bay Smith'le konuşacağı yerde bana gelmesinin dürüst bir hareket olmadığını söyledim, çıkıp Bay Smith'in odasına gittim, "Bak, senin hakkında bir yığın şey söylüyor. Konuyu ikiniz aranızda çözümleyin!" dedim. Bundan sonra Bay Smith'in ona ne kadar acı vermiş olacağını düşünebiliyor musunuz?

Şimdi dönüp o olaylara baktığımda, bana gerçeği neden söylemediğini çok iyi anlıyorum. Şirketime çeyrek milyon dolar çalacak birini getirmiş olmaktan ve bunu bana söylemekten duyduğu acı, işi kısa vadeler için idare edip ertelemekten, bir şekilde çözebileceğini hayal etmekten çok daha büyük bir acıydı.

Aslında bu genel müdürümle olan ilişkilerime bakıyorum da, sorunların hep, çatışmadan kaçınmak için bazı şeyleri yapmamasından kaynaklandığını görüyorum. Çalışma onun için acıların en büyüğüydü. Evet, dürüstlük de önemliydi, ama kavgadan kaçmak daha önemliydi. Bu nedenle benimle iletişim kurmuyor, yine de kendini dürüst sayıyordu, çünkü ona hiçbir zaman, "Bay Smith para alıyor mu?" diye sormamıştım. Sorsam, söyleyecekti.

Duruma çok kızıyordum, parasal ve duygusal açıdan büyük sıkıntılar içindeydim, ama bir yandan da ömrümün en değerli derslerinden birini öğrenmiş, insan davranışını anlama konusunda bulmacanın son parçalarını da birleştirmeyi başarmıştım. Acı ve zevk denilen bu ikiz güçleri anlamak, yalnız kendimi ve ailemi olumlu etkilememi sağlamakla kalmadı, dünya insanlarını da daha ince ve ayrıntılı bir biçimde aydınlatmamı sağladı.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla