Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-12-2010, 09:52 PM   #5 (permalink)
Işıldayan Safir
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: Beş Sevgi Dili


Sevgi Deposunu Dolu Tutmak

Sevgi, dilimizdeki en önemli ve en çok kafa karıştıran kelimedir. Hem dünyevi, hem de dini düşünürler, sevginin yaşamımızda merkezi bir rol üstlendiği konusunda hemfikirler. Hepimize "sevginin çok ihtişamlı bir şey" olduğu ve "dünyayı döndürenin sevgi olduğu" anlatılır. binlerce kitap, şarkı, dergi ve filme bu sözle lezzet katılır. Çok sayıda felsefi ve dini sistem sevgiye önemli bir yer vermiştir. Hristiyanlık inancının kurucusu, sevginin, müritlerinin temel özelliği olmasını istemiştir.

Psikologlar, sevildiğini hissetmenin, insanın birinci derecedeki duygusal ihtiyacı olduğu sonucuna varmıştır. Sevgi için dağları denizleri aşar, çölleri yürüyerek geçer ve anlatılamayacak güçlüklere katlanırız. Sevgisiz, dağlar aşılmaz, denizler geçilmez, çöllere dayanılmaz ve zorluklar yenilmez olur. Havarilerden Paul, sevgiyle güdülenmemiş tüm insan başarılarının sonuçta boş olduğunu söyleyerek sevgiyi yüceltmiştir. İnsanlık oyununun son sahnesinde üç karakterin kalacağını söylemiştir: "İnanç, umut ve sevgi. Fakat bunların en önemlisi sevgidir."

Eğer sevgi sözcünün hem geçmişte, hem günümüzde insan yaşamının her yönüne işlediği konusunda anlaşabiliyorsak, bu sözün çok kafa karıştırıcı bir söz olduğu konusunda da birleşiyoruz demektir. Onu bin türlü kullanırız. "Sosisli sandviçi seviyorum." deriz. bir saniye sonra "Annemi seviyorum." deriz. Yüzme, kayak yapma, avlanma gibi faaliyetleri sevmekten bahsederiz. yiyecekler, arabalar, evler gibi objeleri severiz. Köpek, kedi hatta salyangoz gibi hayvanları severiz. Doğayı; ağaçları, otları, çiçekleri ve havayı severiz. İnsanları; annemizi, babamızı, oğlumuzu, kızımızı, ninemizi, karımızı, kocamızı, arkadaşlarımızı severiz. Hatta sevginin kendisini severiz.

Tüm bunlar yeterince kafa karıştırıcı gelmediyse devam edelim. Davranışı açıklamak için de sevgi sözünü kullanırız. "Bunu yaptım, çünkü onu seviyorum." Bu açıklama, her türlü eylem için yapılır. bir erkek zina yapar ve bunu "sevgi" diye adlandırır; diğer taraftan bir vaiz buna "günah" der. bir alkoliğin karısı, kocasının yarattığı son sahneden kalan parçaları toplar ve buna "sevgi" der; fakat bir psikolog bunu "karşılıklı bağımlılık" diye adlandırır. Ana-baba çocuğun tüm isteklerine "sevgi" diyerek boyun eğer; aile terapisti ise bunu "sorumsuz ebeveynlik" diye adlandırır. O halde sevme davranışı nedir?

Bu kitabın amacı "sevgi" kelimesini çevreleyen karışıklığı gidermek değil, duygusal sağlığımız için esas olan sevgi türüne odaklanmaktır. Çocuk psikologları, duygusal açıdan dengeli olması istenen her çocuğun, karşılanması gereken belirli temel duygusal gereksinimlere sahip olduğunu doğrular. Bu duygusal gereksinimlerden hiçbiri sevgi ve şefkate, bir yere ait olduğunu ve istendiğini hissetmeye duyulan gereksinim kadar temel değildir. Yeterli derecede şefkat gösterilince, çocuk muhtemelen sorumlu bir yetişkin olarak yetişecektir. Bu sevgi olmazsa, duygusal ve sosyal olarak engellenmiş olacaktır.

Şu benzetmeyi ilk duyduğumda hoşuma gitmişti: "Her çocuğun içinde, sevgiyle doldurulmayı bekleyen bir 'duygu deposu' vardır. Bir çocuk gerçekten sevildiğini hissederse, normal olarak gelişecektir. Fakat sevgi deposu boş olduğu zaman, çocuk yanlış davranışlarda bulunacaktır. Çocukların yaramazlıklarının çoğuna boş bir sevgi deposundaki hasret yol açar."

Çocuk ve gençlerin davranışlarında uzmanlaşmış bir psikiyatrist olan Dr. ross Campbell'ı dinliyordum. dinledikçe, ofisime gelip bana çocuklarının kötü davranışlarını aktaran yüzlerce ana-babayı düşündüm. Hiçbir zaman o çocukların içinde boş bir sevgi deposu olduğunu hayal etmemiştim, fakat sonuçlarını gözlerimle gördüm. Onların yaramazlıkları, hissetmedikleri sevgiyi arayışın saptırılmış bir şekliydi. Sevgiyi hep yanlış yerlerde, yanlış şekillerde arıyorlardı.

cinsel yolla geçen bir hastalık yüzünden tedavi gören on üç yaşında, Ashley adında bir kız vardı. annesi ve babası mahvolmuştu. Ashley'e kızgınlardı. ona seks dersi verdikleri için okulunu suçluyorlardı. "Bunu neden yaptı?" diye soruyorlardı.

İnsanoğlunun kalbinde,
başka biri ile yakınlaşmak ve
onun tarafından sevilmek arzusu yatar.
Evlilik, yakınlaşma ve sevgiye duyulan
bu gereksinimi karşılamak için
tasarlanmıştır.

Ashley'yle yaptığım sohbette, bana annesinin ve babasının o altı yaşındayken boşandığından bahsetti. "Babamın evi beni sevmediği için terk ettiğini düşünmüştüm." dedi. "Ben on yaşındayken annem yeniden evlendiğinde, artık onu sevecek başka birini bulduğunun düşündüm. Benimse hala bir sevenim yoktu. Sevilmeyi çok fazla istiyordum. Bu çocukla okulda tanıştım. Benden büyüktü ama benden hoşlandı. Bana karşı çok iyiydi ve bir süre sonra beni gerçekten sevdiğini hissettim. seks yapmak istemedim ama sevilmek istedim."

Ashley'in sevgi deposu yıllarca boş kalmıştı. annesi ve üvey babası onun fiziksel gereksinimlerini karşılamış, fakat onun içinde köpüren derin duygusal mücadeleyi fark edememişti. Ashley'i kesinlikle seviyorlardı ve onun da bu sevgiyi hissettiğini düşünüyorlardı. artık iş işten geçene kadar, Ashley'in birincil sevgi dilini konuşmadıklarını fark edemediler.

Bununla birlikte, sevgi için duyulan duygusal gereksinim yalnızca bir çocukluk olgusu değildir. Bu gereksinim bizi yetişkinliğe ve evliliğe kadar izler. "Aşık olma" deneyimi bu ihtiyacı geçici olarak karşılar fakat ne yazık ki bu "geçici bir önlem"dir. Kısa ömürlüdür ve etkisi sınırlıdır. "Aşık olma" saplantısının zirvelerinden aşağıya indikten sonra, sevgi için duyulan gereksinim yeniden su yüzüne çıkar, çünkü bu doğamızın temelinde vardır, duygusal arzularımızın merkezindedir. Aşık olmadan önce de sevgiye gereksinim duyuyorduk ve yaşadığımız sürece de duyacağız.

eşi tarafından sevildiğini hissetme gereksinimi, evliliğe dair arzuların kalbidir. Bir adam geçenlerde bana şöyle dedi: "Eğer karınız sizi sevmiyorsa evin, arabaların, sahilde bir yerin ve geri kalan her şeyin ne önemi var ki? Karım tarafından sevilmeyi her şeyden çok istiyorum." Maddi şeyler duygusal sevginin yerini alamaz. Bir kadın diyor ki: "Kocam bütün gün beni ihmal ediyor ve sonra benimle yatağa atlamak istiyor. Bundan nefret ediyorum." O seksten nefret eden bir eş değil, yalnızca sevgi için umutsuzca yalvaran bir eş.

doğamızdaki bir şey, başkaları tarafından sevilmeye ihtiyaç duyar. tecrit edilmek insan ruhunu mahveder. Bu yüzden yalnız başına hapsedilmenin en zalimce ceza olduğu düşünülür. İnsanoğlunun kalbinde yakınlık duymak ve başkaları tarafından sevilmek arzusu yatar. Evlilik, yakınlaşma ve sevgiye duyulan bu gereksinimi karşılamak için tasarlanmıştır. Bu yüzden eski kutsal yazılar karıkocanın "tek beden" haline geldiğinden bahseder. Bu bieylerin kimliklerini kaybetmeleri anlamına gelmez, birbirlerinin yaşamlarına derin ve samimi bir şekilde girmeleri anlamına gelir. "Yeni Ahit"in yazarları, hem kadınları, hem erkekleri birbirlerini sevmeye teşvik etmiştir. Platon'dan Peck'e tüm yazarlar evlilikte sevginin önemini vurgulamıştır.

Sevgi ne kadar önemliyse, onu ele geçirmek de bir o kadar zordur. Aynı gizli acıyı paylaşan birçok evli çift dinledim. Bazıları içlerindeki acı dayanılmaz bir hal aldığı için, bazılarıysa kendi davranışları veya eşlerinin yanlış davranışlarının evliliklerini yıktığını fark ettikleri için bana geldi. bir kısmı, yalnızca artık evli kalmak istemediklerini bildirmek için geldi. Onların "bundan sonra mutlu bir şekilde yaşama" hayalleri, gerçeğin katı duvarlarına çarpıp parçalanmıştı. "Aşkımız bitti, ilişkimiz öldü. Kendimizi birbirimize çok yakın hissediyorduk ama artık öyle değil. Artık birlikte olmaktan hoşlanmıyoruz. Birbirimizin ihtiyaçlarını karşılamıyoruz." sözlerini tekrar tekrar işittim. Bu hikayeler, çocuklar kadar yetişkinlerin de içlerinde sevgi depoları taşıdığına tanıklık eder.

İncinen çiftlerin kalplerinin derinliklerinde ibresi boşu gösteren görünmez bir sevgi deposu olabilir mi? Yanlış davranışlar, kabuğuna çekilmeler, acı sözler ve eleştirel yaklaşımlar boş bir depodan kaynaklanabilir mi? Onu doldurmanın bir yolunu bulabilseydik evlilik yeni baştan doğabilir miydi? dolu bir depo ile, çiftler farkları tartışmanın ve çelişkileri çözmenin mümkün olduğu duygusal bir iklim yaratabilir mi? Bu depo evliliğin iyi gitmesini sağlayan anahtar olabilir mi?

Bu sorular beni uzun bir yolculuğa çıkardı. Yol boyunca bu kitapta yer verdiğim basit fakat güçlü kavrayışlara ulaştım. Bu yolculuk, yirmi yıllık evlilik danışmanlığım boyunca devam ederken, aynı zamanda bana Amerika'daki yüzlerce çiftin kalplerinin ve zihinlerinin içini gösterdi. Seattle'dan Miami'ye birçok çift beni evliliklerinin iç dünyasına davet etti ve her şeyi açıkça konuştuk. Bu kitaptaki örneklemeler gerçek yaşamın dokusundan alınmıştır. sadece özgürce konuşan bireylerin özel yaşamlarını korumak amacıyla, insanların ve yaşadıkları yerlerin isimleri değiştirilmiştir.

Evlilik için sevgi deposunu dolu tutmanın, tıpkı bir otomobilin benzinini uygun seviyede tutmak kadar önemli olduğuna inandım. Evliliğinizi boş bir sevgi deposuyla yürütmek, arabanızı benzinsiz yürütmeye çalışmaktan daha fazlasına mal olabilir. okumakta olduğunuz kitap, binlerce evliliği koruma potansiyeline sahiptir ve hatta iyi bir evliliğin duygusal iklimini bile zenginleştirebilir. Evliliğinizin şu andaki durumu ne olursa olsun, her zaman daha iyisi vardır.

Uyarı: Beş sevgi dilini anlamak ve eşinizin birincil sevgi dilini konuşmayı öğrenmek, onun davranışlarını kökten etkileyebilir. Sevgi depoları dolu olduğunda insanlar farklı davranırlar.

Bununla birlikte, beş sevgi dilini incelemeden önce, diğer bir önemli fakat kafa karıştıran olguya değinmeliyiz: "Aşık olma"nın harika deneyimi.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla