|    Yüzbaşı    
				  Üyelik tarihi: Apr 2010  
					Mesajlar: 997
				  Tesekkür: 1,234  
		
			
				980 Mesajinıza toplam 4,011 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
			
		
	         |       Okumaya zaman ayırıyor muyuz?        Yarı  mütebessim, yarı mahcup bakıyor yüzüme. “Ben eskiden kitap okumayı çok  severdim ama iş hayatına atıldığımdan beri vakit bulamıyorum doğrusu.”  Bana bunu söyleyen kırklarında bir işadamı. Zengin, başarılı, liberal  bir aileden, uzun seneler Amerika’da eğitim görmüş, sonra gelmiş kendi  şirketinin başına geçmiş. Ayrıcalıkları olan bir insan.   
İki  gün sonra bir başka yerde, bambaşka bir edebiyat etkinliğinde hemen  hemen aynı sözleri bu sefer gencecik bir kadından işitiyorum. Bir  alışveriş merkezinde tezgâhtar olarak çalışıyor. Çok istemesine rağmen  üniversiteyi bitirememiş. Ailesinin maddi durumu bozulunca bu işe  girmiş.    
Geçim derdinde, dar gelirli, eğitim seviyesi kısıtlı,  muhafazakâr bir aileden. Hani ilk bakışta işadamınınkiyle hiç mi hiç  benzeşmiyor hayatları. Halbuki oda tıpatıp aynı kelimelerle kitap  okumaya vakit bulamamaktan yakınıyor. Bu iki farklı hayattan gelen  insan, mesele kitaplar olunca, ne ilginçtir ki aynı gerekçeleri  kullanıyor.   
Adeta  hepimiz benzer bir gerekçeyi ezberlemişiz. “Kitap okumaya vakit  bulamıyorum...” Bugüne kadar kimsenin “kitap okumuyorum çünkü okumayı  günahım kadar sevmem” dediğini duymadım. Halbuki olabilir, herkes sevmek  zorunda değil ya.    
Son derece meşru bir gerekçe aslında. Keza kitap  fiyatlarının hiç de düşük sayılmadığı bir ortamda, herkesin her kitabı  edinmesi kolay değil Buna rağmen bunca senedir, “kitap okuyamıyorum  çünkü istediğim kitapları pahalı buluyorum” diyene de rastlamadım. Yahut  “valla televizyon dizileri seyretmek ya da bilgisayarda vurdulu kırdılı  oyunlar oynamak daha çok hoşuma gidiyor, kitaplarla işim olmaz” diyenle  de karşılaşmadım.   
Varsa  yoksa vakitsizlikten yakınıyoruz. Aslında okumayı ne kadar sevdiğimizi  –ya da en azından bir zamanlar sevdiğimizi- lakin hayatın yoğun akışı  içinde kitaba vakit bulamadığımızı söylüyoruz.    
Hep aynı gerekçe, hep  aynı kelimelerle..   
Peki  nedir okumanın vakti? Günün hangi saatidir mesela? Hangi dem? Hangi  mevsim? Acaba kitapları zihnimizde gereğinden fazla mı yüceltiyoruz?  Farkına bile varmadan. Bir yazarın bunu söylemesi garip kaçabilir ama  kitaplar yüce varlıklar değil. Tabii şayet Kutsal Kitap’tan söz  etmiyorsak...  Kitap  dediğin hem sonsuza uzanan bir âlem, hem de basit bir nesnedir.     
Gündelik hayatın içinde oradan oraya taşınacak, sayfaları kırıştırılıp  eskitilecek, cümleleri işaretlenip çizilecek, yanına notlar düşülecek  bir sayfalar ve kelimeler toplamıdır. Ne fazla abartalım, ne de  küçümseyelim kitapları. Olduğu gibi görelim ki, doğal ve samimi ve  akışkan olsun matbu metinle ilişkimiz.   
Öyleyse,  yani roman ya da hikâye dediğimiz şey kutsal bir varlık filan değilse,  onun için öyle özel bir zaman ayırmak da gerekmiyor aslında. İnsan  pekâlâ bir yerden bir yere seyahat ederken / durakta otobüs beklerken /  takside giderken / trafikte ömür törpülerken / kuaförde perma  yaptırırken / dolmuşta boş boş otururken / manikür veya pedikür  yaptırırken / dişçide sıra beklerken / serviste işten eve evden işe  giderken / vapurda etrafa bakınırken / geçici olarak bir yerde  dikilirken / randevuya geç kalan arkadaşını ağaç olmuş beklerken hasıl-ı  kelam, hayatın o ufacık ve daracık anları içindeyken de okur,  okuyabilir. Zaten işin doğrusu kitap bir tek böyle zamanlarda okunur.   
Onun  dışında ayrı ve özel bir okuma zamanı yoktur. Çok az insan bir oturuşta  üç-dört saat bölünmeden okuma lüksüne sahip. Onları saymıyorum. Geri  kalan çoğumuz, biz fani beşer, olsa olsa beş dakika şimdi, on dakika  sonra, yarım saat akşamüzeri, yirmi dakika yatmadan evvel böyle böyle,  ufak ufak, kesik kesik okuyabiliriz.   
Gün  içinde “kitap okuma zamanı” diye ayrı bir saat yaratmaya çalışmak  beyhude bir çabadır. Kimsenin böyle bir zamanı yok. İşadamının da,  bankacının da, tezgâhtarın da, garsonun da, öğretmenin de, öğrencinin  de, başbakanın da kimsenin.    
Herkes meşgul, herkes yoğun. Herkes yaşam  derdinde. Tutup da deri koltuklara gömülerek, hercai bir lambanın ışığı  altında ve hoş bir müzik eşliğinde ve kimse tarafından rahatsız  edilmeden, köpüklü kahvemizi yudumlayıp badem ezmesi atıştırarak  saatlerce kitap okuyacağımız günün gelmesini bekliyorsak, beklediğimizle  kalırız maalesef.   
Okumak  için ayrı bir hazırlık yapmaya, özel bir mekâna veya her zamankinden  farklı ve duru bir ruh haline ihtiyacımız yok.    
Eğer kitapları zihnimizde  yüceltmekten vazgeçip gündelik hayatımızın gayet olağan, basit ve  sıradan ama bir o kadar ayrılmaz nesneleri olarak görmeye başlarsak,  “okuma saati” dediğimiz şeyin gelmesini beklemekten de vazgeçeriz. Her  şey çok daha kolay olur o zaman. Bir de bakmışız, meğer ne çok vakit  varmış okumaya...      Elif ŞAFAK             Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu    Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?  Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.    Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
  25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.      |