Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29-08-2010, 10:51 PM   #3 (permalink)
Alacakaranlik
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart Cevap: Taocu Uygulamanın Temelleri

Diyet

Gıda, edinilmiş Qi’nin temel kaynağıdır ve bu yüzden de Taocu yoga uygulayıcısı tarafından göz ardı edilemez. Ancak diyet, günümüzde diyet kürlerinin çoğu fanatik takipçisinin benimsediği üzere ruhsal gelişmenin ana direği değil, sadece destekleyicisidir. [3]
Taocu diyet önerileri hem hafif, hem de esnektir. Aslında, I Ching’in 27. hexagramında (“Beslenme”) çekirdek trigramlar, 2. hexagrama (“Alıcı”) tekabül edecek şekilde sırf Yin çizgilerinden oluşur. Bu da diyette ana fikrin esneklik olduğunun bir işaretidir. Katı diyet öğretileri hiç bir zaman Taoculuğun bir parçası olmamıştır. Ölçülülük en başta gelen kuraldır - ne çok fazla, ne çok az. Aşırı yeme ve içme zihni yavaşlatır ve bedeni zorlar. Bunun dışında, çok az genel kısıtlama söz konusudur; alkol, kafein, tütüne bile belli ölçülerde izin verilir. Hatta eski zamanlardan kalma, şarabın niteliklerini öven Taocu içki şarkıları külliyatı bile mevcuttur.
Diyet ilkeleri, uygulayanın bedensel donanımına, dayanıklılığına ve mevsimlere bağlı olarak kişiden kişiye değişir. Gıda maddelerini sınıflamanın bir kaç yolu vardır. Bunlardan biri, yapıcı gıda ve temizleyici gıda ayrımıdır. Et, tahıl, nişastalı sebze ve meyveler gibi bedenin inşasına hizmet edenler yapıcı gıda maddeleridir. Temizleyici gıda sınıfına girenler ise yeşil yapraklı sebzeler, kereviz, Çin lahanası, çilek, domates, biber ve benzeri daha sulu gıda maddeleridir. Genel olarak dengeli bir diyet her iki kategorideki gıda maddelerinden oluşmalıdır. Sonbahar ve kış aylarında ısınmak ve enerji depolamak için yapıcı gıda maddeleri, ilkbahar ve yaz aylarında ise serinlemek ve sistemi temizlemek adına temizleyici gıda maddeleri daha büyük oranda tüketilmelidir.
Gıda sınıflamasında bir diğer sistem ise Beş Evre’yi temel alır. İdeal olarak kişi her gün beş tadın (ekşi, acı, tatlı, baharatlı ve tuzlu) hepsini içeren çeşitli gıdalar yemelidir. Hangi tadın ne oranda alınacağı ise mevsime ve kişinin metabolizmasına bağlı olarak değişir.
Hafif pişmiş yiyecekler çiğ olanlara tercih edilir. Çiğ gıda almak, yaş odunu yakmaya benzetilir – zor yanar, fazla duman ve atık madde çıkar, ama verdiği ısı azdır. Şehrin telaşlı temposundan uzak, tutku ve heyecanı tetikleyen pek az ‘akıl-çelen’in olduğu, temiz havalı ve bol güneşli dağlarda yaşayan yogi, genellikle sebze ve meyvelerden ibaret olan ve en sonunda sadece zindelik veren şifalı otlara indirgenen saf ve hafif bir diyet uygular. Eski Taocu klasik eserler, tahıl, et, sarımsak ve soğanın yogi için terkedilmesi gereken gıdalar olduğunu savunur. Tahıllı gıdaların Üç Dan Tian’da yerleşik olan Üç Solucan’ı beslediği ve yavaş yavaş kişinin yaşam gücünü tükettiği ifade edilir. Tahıllardaki enerji ağırdır ve yoğun olarak meditasyon yapan kişi zaten doğal olarak onlardan vazgeçmeye meyleder. Et yemekten de sakınılır, çünkü ustanın bedenindeki faydalı ‘periler’, “nefesi kendilerini yaralayan, uçup gitmelerine neden olan ve böylece yaşamı kısaltan ‘kan’dan korkarlar.”[4] Soğan ve sarımsak ise nefesin kötü kokmasına sebep olur ve içsel Qi üzerinde benzer biçimde kirletici etkileri olduğu düşünülür.
Tıpkı ateşin sönmesine izin vermek misali, kişinin sindirim sistemini güçsüz bıraktığı ve yavaşlattığı için oruç tutmak genellikle tercih edilmez. Ancak uzun bir ‘beden-dışı seyahat’ deneyimine hazırlanan Taocu usta için bir istisna söz konusudur. Bu durumda, yoginin bedenini terketmeden önce haftalarca hatta aylarca tam bir ‘nefesçi’ olarak hazırlanması gerekir. Yoksa bağırsaklarda kalan yiyecekler çürüyerek veya sertleşerek ustanın bedene dönüşünde ciddi sorunlara yol açabilir.[5] Bunun bir diğer avantajı da, kişinin erzağa gereksinim duymadan ‘dağ inzivası’nda meditasyon halinde uzun süre kalabilmesidir.
Genel olarak, şehirde yaşayan bir Taocu ile inzivadaki bir dağ yogisine uygun olan diyetler birbirinden oldukça farklıdır. İkinci yüzyılın Taocu simyacısı Ko Hung, Pao-p’u-tzu adlı eserinde şu uyarıda bulunur: “Eğer size dünyayla bağlarınızı koparmak, evinizi terketmek ve bir tepede yaşamak uygun gelmiyorsa, Beş Tat’tan uzaklaşmayı başarmanız mümkün değildir. Eğer kendinizi sıkıntıya sokmak istemiyorsanız, nişastalı yiyeceklerden vazgeçmek yerine sadece diyetinizi dengeleyin, ki bunun için yüzlerce metot mevcut.”[6]
Eğer bir şehir insanı aşırı derecede hafif ve saf bir diyet uygulamaya kalkarsa, çevresel koşulların tesirlerine fazlaca duyarlı bir hale gelir ve kolaylıkla dengesini yitirip hastalanabilir. Bu nedenle şehirli Taocular çoğunlukla diyetlerine eser derecede et, alkol, kafein, beyaz un veya şeker ekleyerek ‘stratejik katışıklık’ uygularlar. Yine burada, ‘ölçülülük’ anahtar kelimedir ve bağımlılığa meyli olanlar tarafından asla bir tavsiye olarak yorumlanmamalıdır.

Feng Shui (Geomancy)

Spiritüel uygulamalar için elverişli bir mekanın seçilmesi Taocular için çok önemlidir. Qi, tıpkı bedenimizde olduğu gibi toprağın içinde ve üstünde de hareket halindedir. Bazı mekanlar, meditatöre içsel arayışında büyük ölçüde fayda sağlayacak derecede güçlü ve dengelenmiş enerji taşıdıkları için kutsal kabul edilir.
Feng rüzgar, shui ise su demektir. Böylece feng-shui, Qi’nin doğadaki akışının ayırdında olma sanatını ifade eder. Taocular, şiddetli rüzgarlardan, sellerden ve heyelandan korunaklı, suyu bol, manzarası güzel, heybetli kaya formasyonları olan sessiz bölgeleri tercih ederler. İnzivaya çekilinen yer, gerektiğinde ihtiyaç duyulan malzemeleri temin edebilmek adına bir köye veya kente yeterince yakın, ama aynı zamanda yalnızlığı garanti edecek derecede uzak olmalıdır. Mekanda güneş ve gölge, sıcak ve soğuk dengesi şarttır. Taocu yogilerin özümseyebileceği nitelikte güçlü Qi enerjisi yaydıkları için, çam ağaçlarının bolluğu büyük bir avantajdır.
Pek ender olsa da çevre koşulları gereğince dengede değilse, aynalar, ışıklar, talismanlar, kırmızı şeritler ve Pa Kua sembolleri gibi araçlarla geomantik dengesizlikleri gidermek mümkün olabilir.
Beş Evre ve içsel Qi arasındaki yönlü bağlantılar da Taocular için büyük önem taşır. Taocu yogiler, bedenlerini güçlendirmek ve iç organlarını dengelemek amacıyla beş yönün Qi’sini kendilerine çekerler. Beş yönle ilişkili olan hayvan enerjileri de mevcuttur. Taocu usta, şer tesirlere karşı koruyucu bir kalkan oluşturmak üzere şamanistik yöntemlerle bu enerjileri de çağırmasını bilir.
Bir binanın konumunu saptamada, odaların yerlerini belirlemede ve içsel dekorasyonunda, Sekiz Trigram bağlantıları dikkate alınmalıdır. Konumlanmanın yönüne bağlı olarak ortaya çıkan belli tesirlerin yorumlanmasında ise geomantik pusulalar (lo-pan) sıkça kullanılır. Bu yorumlar, ailedeki her bireyin astrolojik doğum çizelgelerine bağlı olarak farklılık gösterir.

Astrology

Taocu uygulamalar için kutlu mekanlar olduğu gibi, kutlu zamanlar da vardır. Çin astrolojisi gökteki hareketleri insan anatomisine ve fizyolojisine ilişkilendirir. Her gün oniki adet ikişer saatlik dilimlere ayrılır. Her bir dilimde Qi bedendeki belli bir akupunktur kanalından diğerlerine oranla daha güçlü akar. Örneğin, sabahları 3:00 ile 5:00 arası, Qi akciğer meridyeninde daha kuvvetle dolanmaktadır. Yaşamın nefesini onlar aracılığıyla içimize çektiğimiz için, akciğerler “Qi’nin Ustası” olarak bilinir. Bu nedenle, kişinin Qi Gong uygulamasından optimum yarar sağlayacağı zaman, akciğerlere tekabül eden saatlerdir. Bu aynı zamanda akupunktur ile akciğer sorunlarının tedavisine en elverişli zaman dilimidir.
Güneş çok güçlü bir Qi enerjisine sahiptir ve dünya yaşamı üzerindeki tesiri aşikardır. Güneş, Yang enerjisinin özüdür; kalple ve ateş elementiyle bağlantılıdır. Dünyanın güneş etrafındaki yıllık turuna ‘Sarı Rota’ denir. Taocular 365 günlük bu devreyi, her biri aşağı yukarı15 gün olan ve ‘mini-mevsim’ olarak bilinen 24 solar periyoda ayırırlar. Bu periyodlar ise omurganın 24 ayrı omuruna tekabül eder.
24 Qi Gong setinden oluşan bir Taocu uygulama vardır. Her set belli bir solar periyoda karşı gelir ve ilgili ‘mini-mevsim’in özgün Qi’siyle bağlantı kurmak için belirli saatlerde çalışılır. Diğer Qi Gong uygulamaları ise, güneş enerjisini özümseyebilmek için gün doğumundan hemen sonra ve gün batımından hemen önce tatbik edilir.
Güneşi baz alan bu sınıflamaya karşın, Çin takvimi ay kökenlidir ve başlangıç tarihi olarak Sarı İmparator Huang Ti’nin hükümranlığındaki ilk yeni ay alınır. Ay, Yin enerjisinin özüdür, böbreklerle ve su elementiyle bağlantılıdır.
Güneş ve ay enerjilerinin özellikle güçlü ve ulaşılabilir olduğu belirli günler vardır. Gündönümü ve ekinokslarda, güneş adeta durmuş gibidir. Taocular bu günlere ‘kapılar’ derler. Eski bir inanca göre ölümsüzlüğü arayan Taocular, bu semavi alanların her birine ölümsüzlük meyvesini bahşeden Tanrı tarafından karşılanmak üzere böylesi zamanlarda bu ‘kapılar’dan geçmelidirler.
Ayrıca, (Taocuların Altın Kapı dedikleri) İlkbahar Ekinoks’undan sonraki lunar aylardaki güneşsel cevheri ve (Doğu Kuyusu denilen) Güz Ekinoks’undan sonraki aysal cevheri değerlendirmeye elverişli önemli kutsal günler de mevcuttur. Genel olarak, güneşsel cevheri biriktirmek için en elverişli günler gündönümü ve ekinokslar, aysal cevheri biriktirmek için ise yeni ay ve dolunay günleridir.
Beş Evre çizelgesinde görüldüğü gibi gezegensel enerjiler beş iç organla doğrudan alakalıdır. Bu enerjiler Taocu usta tarafından kendine ve diğer insanlara şifa vermede kullanılır.
Yıldızlar ve burçlar da Taocu uygulayıcı için büyük önem taşır. Her yıldız ve burç, özgün bir Qi enerjisine sahiptir ve bedenin belli bölgelerini etkiler. Örneğin, Bushel olarak bilinen Big Dipper’in yıldızları kafatasındaki yedi kemiğe ve bazı iç organlara tekabül eder. Gökyüzünün dört quadranındaki 28 burç ise, Beş Evre, Beş Yön ve beş iç organıyla bağlantılıdır.
Dokuz Göksel Alan‘ın giriş kapısı olarak kabul edilen Kuzey Yıldızı ise özel bir önem taşır. Dokuz Göksel Alan’ın enerjisi Kuzey Yıldız aracılığıyla yayılır ve ustanın tepe çakrasında mor ışık olarak özümsenir. Bu enerji bedendeki Yang gücünü besler, arındırır ve dengeler.[7]

TAOCU UYGULAMANIN OLUMLU SONUÇLARI

Kişi yaşamı boyunca doğanın örüntüsüyle uyum içinde sade ve ölçülü bir biçimde Tao’yu takip ederse, eninde sonunda Tao’yu idrak edebilecektir.
“Kurtuluşa ulaştığında, usta tüylü bir elbise giyecek, ışığın üzerinde yol alacak, yıldızların üstünde seyahat edecek veya boşlukta yüzecek. Rüzgar ve ışık onun arabası, dragonlarsa atı olacak. Kemikleri yeşim taşı gibi parlayacak, yüzü göz kamaştıracak biçimde ışıldayacak, başı bir hale ile çevreli ve tüm bedeni güneş ve ay kadar güçlü doğaüstü bir ışık yayıyor olacak. Tüm isteklerini gerçekleştirebilecek ve yer ve gökyüzüne eşit bir ömürde bitmeyen bir gençliği yaşamanın tadını çıkaracak. Ayrıca, yarını bilecek, bir günde bin li kadar yol alabilecek, suya gömülse de ıslanmamayı, ateşte yürüse bile yanmamayı başaracak. Ne canavarlar, ne de silahlar ona dokunamayacak. Doğanın güçlerini ve enerjilerini yönetme erkine sahip olacak.”[8]
Ölümsüzler (hsien) için üç farklı aşama ve seviye söz konusudur. Pao-p'u-tzu’da Ko Hung bu üç seviyeyi açıklar:
Birincisi, “ölü bedenin kurtuluşu” (shih chieh), yaşam süreleri içinde bedenlerini yeterince dönüştürememiş olan ustaların içinde bulunduğu seviyedir. İnsanlar ölüm anında ya bedenlerini tamamen bırakırlar, ya da beden tamamen yok oluncaya ve kefen boşalıncaya dek arınma çalışmalarını sürdürürler. İkinci durumda bedenlerindeki fiziksel Beş Element’i daha süptil enerji boyutlarına dönüştürerek cehennemsel alanlardan korunmuş olurlar.
İkinci seviyedekiler, yani “dünyasal ölümsüzler”, ölümsüz bir beden kazanmayı başarmış ama göklere yükselememiş olanlardır. Bunlar kutsal mağaralarda, uzak adalarda ve cennet misali mekanlarda yerleşirler. Mükemmelliğin üst derecelerine erişememiş olsalar da, büyük güçlerle donanmışlardır.
“Göksel ölümsüzler”in ise metamorfoza uğramış bedenleriyle gün ortasında göğe yükseldikleri söylenir. Bunlara aynı zamanda “uçan ölümsüzler” de denir.
Tüm bunlardan başka, bir de “dünyadaki insanların ustaları” vardır. Bunlar geçiş erkini taşıdıkları halde göklerde kalmak yerine Taocu öğretileri korumak ve yaymak adına defalarca yeryüzüne enkarne olurlar. [9]


ÖZET

Bilginin peşinde, her gün yeni bir şey kazanılır.
Tao’nun peşinde, her gün yeni bir şey terkedilir.
Daha ve daha az, wu-wei*’ye ulaşıncaya dek,
Bir şey yapılmaz, ama hiç bir şey yapılmamış kalmaz.
--Lao Tzu
*Wu-Wei: Çabasızlık

İlk bakışta, doğal sadelik kazanmak için bir çok karmaşık uygulamanın tasarlanmış olması çelişkili gelebilir. Zaten doğal sadelik doğuştan edindiğimiz bir kazanım değil midir ki? Buna güzel bir Taocu yanıt, “hem evet, hem hayır” olacaktır.
Taocular yeni doğmuş bebek kadar saf ve arı olan doğal halimizi “İşlenmemiş Kalıp” olarak tanımlarlar. Peki ama kaçımız saflığın bu doğal halini beden hareketlerimizde, enerji akışımızda veya yüreğimizde korumayı başarabildik? Çoğumuzun doğal dediği, aslında doğal değil, salt alışkanlık örgüleridir. Hem çevremizdeki doğal dünyayla, hem de kendi gerçek, saf ve kutsal yanımızla olan ilişkilerimiz açısından doğal olana temasımızı yitirdiğimiz bir gerçek.
Her sanat alanında çabasız ve mükemmel bir beceri seviyesine ulaşmak, yıllar süren disiplinli bir eğitim gerektirir. ‘Çabasızlık’, sadece temel unsurlar kalana dek gereksiz olanları atmayı içeren bir saflaşma sürecidir. Bir zamanlar Picasso hakkında bir film seyretmiştim; 80’li yaşlarındaydı ve muhteşem bir duvar muralını on dakikadan kısa bir sürede bitirmişti! Yaptığı iş öyle kolay görünüyordu ki! Ama bildiğimiz gibi Picasso’nun fazlasız ve eksiksiz böylesi bir denge ve estetik şaheserini çabucak yaratacak derecede bir yetiyi kazanması, onlarca yıllık disiplinli bir çalışmanın ürünüydü.
Eğer resim sanatında ustalaşmak bu kadar uzun sürüyorsa, bir de kendimiz hakkında yetkinleşmek için, bedende, konuşmada ve düşüncede dengelenmemiş alışkanlıklarımızı terketmek, “Kaynağa Dönmek”, yeniden “İşlenmemiş Kalıp” olmak için ne kadar zaman gerektiğini düşünün! Yine de benim eski Tai Ji ustam Shing’in bir seferinde bana söylediği gibi, “Zaman nasıl olsa geçiyor; hiç olmazsa bu arada bir şeyler öğreniyor ol!''
  Alıntı ile Cevapla