|   Düşünüyoruz O Halde İnsan mıyız? (2) 
  İnsanlar,  yaratılışları gereği birbirinden farklıdırlar. Diğer canlılardan  düşünme özellikleri ile ayrılırken kendi aralarında da farklı  düşünmelerinden kaynaklanan ayrılmalar vardır. Kimi zaman kendi  ürettikleri ideolojiler uğruna o kadar çok farklılaşırlar ki  insanlıklarından çıkarlar. Bu yazıda hukuk ve ekonomi kurumlarının  üzerinde durup, bu kurumlar üzerinden hareketle başlığımıza dönerek yine  o soruyu soracağız. Haydi, düşünüp soralım, yeniden…
 İnsanlar  fıtratları gereği farklıdır. Birlikte yaşamayı öğrenmeye çalışan  insanoğlu, bu süreçte farklı problemler ile karşılaşmıştır. İnsan,  dünyanın merkezindeki en önemli canlıdır. Kısmen de olsa bunu fark  etmiştir.(İnsan gibi hareket etmeyip bunu hala anlamayanlarda var.  Onları unutup saygısızlık etmeyelim) Bu farkındalıktan sonra birlikte  yaşamanın gerekliliği olarak anlaşmanın önemli olduğu kanısına  varmıştır. İşte bu noktadan sonra insan kendi üstünde bir kuruma ihtiyaç  duymuştur. Farklılaşmayı azaltacak, anlaşmayı sorunsuz bir şekilde  sağlayacak, adil olacak…
 
 Hukuk kurumu insanoğlunun yardıma koşan yine merkezdeki insanın icadı  olan, faydalı bir kurumdur. Hukuk insanların hayatlarını  kolaylaştıracak, onların can, mal, namus güvenliğini sağlayacak,  adaletin hâkim kılınmasında en önemli araç olacak bir toplumsal  sözleşmedir. Bu sözleşme her devlette, her toplumda Hammurabi’den bu  yana yazılı şekilde mevcuttur. Yazılı olmayan sözlü kurallar ise töre,  örf, adet, gelenek vs. insanın kültürel kodlarını aktarmaya başladığı,  medeniyet süreçlerinin en başından beri mevcuttur. Aslında burada önemli  olan nokta ne zaman başladığı değil hukuk kurumunun nereye vardığıdır.  İnsan düşünme etkinliğini kullanarak hukuk kurumunu faydalı bir şekilde  kullanabilmiş midir? İnsanların hizmetine sunulmuş bir hukuktan mı söz  edebiliriz yoksa hukuka hizmet eden çaresiz insanlardan mı?
 
 İnsanlar farklıdır. Bu kısa cümlenin üzerine basa basa duruyorum. Çünkü  farklı olan bazı insanlar, insana hizmet etmesi gereken bazı kurumları  kendilerince düzenlemiş ve kendi hizmetlerinde kullanmışlardır. Diğer  insanlar ise hukuk kurumunun varlığına inanarak ; “hak var, hukuk var,  adalet var ” der olmuştur. Azınlık, sözde aklıyla çoğunluğa hukuk  yoluyla hükmetmiş, bu kurumu kendi meşruiyeti için kullanıp insanlığa  ayıp etmiştir. İnsan farklı olmasını eğer kötüye kullanırsa en tehlikeli  hayvandan bile tehlikeli olur bunu tarih kitaplarından hep okuyoruz.  Düşünmenin hakkını veren, hukuk kurallarını hazırlayan ilk yasa  koyucular eğer bu insanlık görüşünden yoksunsa yıllar sonra doğacak olan  ve belki de gerçekten insan olarak düşünebilecek olan çocukların ne  suçu vardır?
 Ekonomi, kıt kaynaklar üzerinden maksimum yararı sağlamayı hedefleyen  daha sonra bunun üzerine kendi bilimini oluşturan, toplumsal yaşamda en  önemli yer tutan başat bir kurumdur. Bu yüzden ekonomi önemli bir  kurumdur. İktisadi faaliyetler olmadan toplumsal yaşamın olmasına da  imkân yoktur. İnsanoğlunu iktisadi faaliyetlerinde takas usullerini  kullanarak ilk adımlarını atmıştır. Daha sonra parayı icat etmesiyle  konjonktür değişmiş ve insan kendi bulduğuna esir duruma düşmüştür.
 
 Düşünen insan, ticari hayatta çok güzel bir cümle keşfetmiş ve bunu  kendisine rehber edinmiştir. Nedir bu sihirli cümle? İktisadi faaliyette  paranın önemini vurgulayan acımasız, insafız bir bilincin tezahürüdür  aslında bu. Düşünen insan der ki; ticari hayatta “Paranın dini, imanı  yoktur.” Ne kadar insanı insanlıktan uzaklaştıran bir cümleyle karşı  karşıyayız. Ama seviniyorum ki sadece biz karşılaşanlardan olalım, bunu  yaşam felsefesi haline getirenlerden olmayalım. Parayı kazanda nasıl  kazanırsan kazan, paraya ulaşmak için kullanacağın yer yol meşrudur,  para senin kurtuluşun olacak, para her kapıyı açar… Bunun gibi sözler  dolanır hep etrafımızda. Doğrudur para her kapıyı açar. Ama açtıklarını  bir türlü kapatamaz, açılan çoğu kapı yeni bir yaranın kapısıdır.  Yaranın merhemi ise tekrar para değildir ne yazık ki. Para açar ve  açtığı gibi bırakır, kapatamaz. Bazıları bunu görür ibret alır bazıları  ise kapanmayanlara razı peşinde koşmaya devam eder. Ama unutur  başlıktaki sorumuzu…
 
 Coğrafi keşiflerden sonra maden zenginliğinin başını döndürdüğü insan,  endüstri devriminden sonra üretim azgınlığına geçmiş, hemen ardından  ürettiklerini satacak ve yıllarca onlara gelişmekte olan ülke kisvesi  vereceği ülkeleri bulmuş, onları üretmeye değil tüketmeye teşvik  etmiştir. Bu teşviklere kimi toplumlar hayır demiş kimisi ise tüketmeyi  onlar gibi olmak sanıp koşa koşa giderek onlardan olduk diye mutlu  olmuştur. Batı, az maliyet çok kar stratejisini her kulvarda başarılı ve  acımasız bir şekilde kullanmıştır.
 
 Düşünmenin hakkını verdiğini sanan insanoğlunun hukuk ve ekonomi  kurumunda yaptığı tahribat açıkça ortadadır. Kısaca değinmemize rağmen  bu iki kurum içinde uzaktan bakınca ne dumanların tüttüğünü görmekteyiz.  Ateş olmayan yerden duman çıkmıyor tabi ki ama çoğu insanımız bu  atasözünü bilmesine rağmen hala kör taklidi yapıyor. Evet, duman  çıkıyor, orada ateş çoğalmış büyük bir yangın olmuş artık. Belki de  taklit yapmaya devam edeceğiz pervasızca bu yangını düşünmeyerek.  Nemelazımcılık yine prim yapacak ve en kolay olanı seçeceğiz kim bilir…  Fakat unutmayalım… Sakın unutmayın… Şimdi gördüğünüz bu yangının dumanı  sizi olmasa da çocuklarınızı ya da torunlarınızı, gelecek neslinizi kör  edecek. Onlar,  işte o zaman taklit yapamayacaklar gerçekten kör  olacaklar.
 
 Tüm bunlar olmasın diye ne yapmamız lazım öyle değil mi?
 Evet, Ne yapmalıyız?
 Başlığı okuyalım ve kendimizden başlayalım en iyisi…
 
 Ahmet OKYAY
 
 alıntı
 
      Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayınBir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu  Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.  Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
 25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.
 |