Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09-04-2007, 11:49 AM   #4 (permalink)
etf
Üsteğmen
 
Üyelik tarihi: Jun 2006
Mesajlar: 200
Tesekkür: 0
94 Mesajinıza toplam 280 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
etf is an unknown quantity at this point
Standart HAVA İYONİZATÖRLERİ-3

HAVA KİRLİLİĞİNİN ETKİLERİ

Kapalı ortamdaki havanın kirlenmesi, orada yaşayan insanlar (özellikle hassas kişiler; çocuklar, yaşlı kişiler, hastalar vb.) için ağır sonuçlar doğuran gerçek bir felakettir. Kapalı ortamda ölçülen mikro kirliliğin, dışarıda ölçülen kirlilikten 100 ila 500 kat fazla olduğu tespit edilmiştir. Dumanlar, tozlar, polenler, hidrokarbonlar, bakteriler, virüsler, alerji yaratıcılar, kötü kokular ve daha sayamadığımız diğer kirleticiler havanın kalitesine etki eder ve bazı hastalıklara neden olur.
Artık apartman daireleri, bürolar, fabrikalar, hastaneler, mağazalar, sinema, tiyatro, toplantı salonları, TV-radyo stüdyoları ve ulaşım araçları (özel arabalar, kamyonlar, uçaklar, otobüsler...) gibi kapalı ortamdaki hava kirliliğinin bertaraf edilmesi bu düzenek sayesinde sağlanabiliyor.
Fizikçiler yüz yıldan fazla bir zamandır, kapalı ortamdaki hava kirliliğinin, yoğun negatif iyon salınışıyla çözülebileceğini düşünüyorlar. Bir sivri ucun çok yüksek bir elektrik akımına tabi tutulması, ortaya kaynağa göre (+) ya da (-) elektrik yükleri çıkarır. Fakat (-) iyon yayılımı sağlanırken çok büyük bir sorun ile karşılaşılmaktaydı. En ince solunum yollarına kadar nüfuz eden, saldırgan bir gaz olan ve soluduğumuz ortamda maksimum 0,004 ppm oranında bulunabilecek ve insan sağlığına kesinlikle çok zararlı ozon ve azot oksid gazlarının da(-) iyonlarla birlikte üretilmesi. Tabi bu olumsuz yan etki, bilim adamlarını (-) iyon üretimi sırasında ozon ve azot oksid yayılımı yapmayan yeni bir iyonizatörü tasarlamaya yöneltti. Ozon Gazı(O3) Dünya Sağlık Örgütü ve diğer ülkelerin kabul ettiği makul değerler <= 0,05 ppm altıdır.

İyonizatörler üzerine çalışmaların yapıldığı ilk dönemlerde sivri uca uygulanan gerilim 6.000 ila 12.000 voltluk bir gerilimdi. Ve 4.650 voltluk sınır aşıldığında ozon üretiminin de gerilime paralel olarak ortaya çıktığı görülüyordu. Daha düşük bir elektrik akımıyla (-) iyonu salınışı elde etmek bir türlü başarılamıyordu. Son yıllarda yapılan çalışma sonunda 4.500 voltluk bir gerilimle ozon gazı ve azot oksit gibi çok zehirli gazları oluşturmadan yoğun (-) iyon üretebilen Cihazlar geliştirildi. Ve bu elektrikli cihazlar mükemmel randıman verecek havaya homojen olarak negatif iyon yayımını sağlayacak düzeye ulaştı. Bu cihazlar(negatif iyon jeneratörü), bulunduğumuz kapalı ortamdaki havayı, toz, polen, koku gibi mikro-kirleticilerden ve aynı zamanda tüm mikro-organizmalardan (bakteri, virüsler, küf, mantar gruplar ve akarlardan ) temizlediği gibi sürekli olarak havadaki oksijeni açığa çıkarır.

Şehirlerde yaşayan insanların kapalı yerde maruz kaldığı yetersiz oksijen, hava kirliliği klimalı ortamlar, sentetik yer ve koltuk döşemeleri, elektrikli cihazlardan kaynaklanan statik elektrik ve radyasyona karşı Negatif iyonların mucizelerinden bazıları şöyle sıralanabilir:

Stres, depresyon, zihinsel yorgunluk, uykusuzluk, kas yorgunluğu, migren, erken cilt kırışması, cilt bozuklukları, tansiyon, romatizmam ağrılar, çağımızın hastalığı kabul edilen, özellikle çocukları vuran astım ve alerjiler, nefes darlığı, mikrobik enfeksiyonlar gibi pek çok rahatsızlığı sürekli kullanımda tedavi ediyor. Bayanların perimdik dönemlerinde, düzenleyici bir etkisi olduğu gibi gerilim ve sancıları 8 hafta gibi bir sürede ortadan kaldırıyor. İnsanların, sayıları giderek artan oranlarda alerjilerden ve astımdan rahatsız olmalarının temeli insan vücudunun direncinin 20–30 yıl öncekinden daha az olduğu mu? Sorusu akla ister istemez geliyor. Oysa bu sorunun cevabı kesinlikle hayırdır. Bu rahatsızlıklardaki artışın sebebi; taşıt motorlarının ve sanayinin çıkardığı maddelerin saldırısı. Buna birde duvar ve yer kaplamaları için kullanılan sentetik ürünleri, döşemeleri, boyaları, pelüşleri, tutkalları beraberinde getirdikleri tehlikeleri çok daha fazla olan mikro-parçacıkları serbest bırakan tüm maddeleri de ekleyin. Örneğin sigara dumanı, broşlara yapışıp kalan ince katran parçaları ihtiva eder. Aslında mikro kirliliğe batmış bir banyoda yıkanıyoruz ve mikro-toz olarak yuttuklarımızın %20'si akciğer hava peteklerinde kalıyor. Öksürük ve mukus (balgam) bunları söktürüyor. Bu nedenden dolayı çocuklardaki burun-boğaz-kulak hastalıklarının oranı %60 artış gösterdi. Tabi bunların yanında akla gelen ilk soru, sanayicilerin bu verileri neden dikkate almadığı oluyor. Buda ekonomik zorluklardan kaynaklanıyor. Bu kirliliği azaltmak için belli sayıda sentetik ürünlerden vazgeçmek gerekiyor. İnsan, binlerce yıldan beri, zararlı doğal maddelere bağışıklık kazanmıştır. Ve bağışıklık sistemi bunlara karşı savunma mekanizmaları geliştirmiştir. Oysa kimya ya da elektronik sanayi kökenli maddelere karşı savunma mekanizmalarının kapasiteleri aşılıyor. Zehirlenme ya da bulaşmalardan ileri gelen alışagelmiş hastalıklar doğuyor veya bağışıklık sisteminin bir hiper reaksiyonu ile karşı karşıya kalınıyor. (astım krizi, nefes darlığı vb.) Her iki durumda da sonuç hastalığa varıyor. 2.000 metre yükseklikte yaşayan ihtiyar adam kaya gibi sağlamken, şehirde yaşayan 20–30 yaşındaki insanlar sürekli hasta, yorgun, halsiz... Peki, bu durumda, her yerde bulunan mikro parçacıkların varlığı karşısında ne yapabilir?

Öncelikli çözüm bunları üretmemek. Fakat bu kırk yıldan beri yapıla gelen bir temenniden öteye geçemiyor ne yazık ki. Onlardan kaçınamadığımıza göre onlardan kurtulmaya çalışmamız gerekiyor. Elektrikli cihazları imal ederken bunu yapmayı başarıyoruz. Örneğin otomobilleri, bu kirleticilerden korumak için tozdan tamamen arındırılmış kapalı ortamlarda boyuyorlar. Mikro elektriklik devreler gibi hassas ileri teknoloji ürünleri, TV, bilgisayar, uçak parçacıkları tamamen temizlenmiş atmosferde hazırlanıyor. Tabi ilaç sektöründe de aynı şekilde tamamen sağlıklı, tüm kirleticilerden temizlenmiş bir atmosfer sağlanıyor. Bu ayrıcalıklı yerlerin dışında, mikro kirletici parçacıklardan arındırılmış halde sadece orta yükseklikteki dağlar ve çam ağaçlarının bol olduğu ormanlık alanlar var. Tabi apartman daireleri, iş yerleri, kent siteleri korkunç derecede kirlenmiş bulunuyor. Ortalama bir dağda bulunan kirletici, 1 litrede 1.000 iken ev ya da iş yerlerinde 1 litrede 200.000 ile 1.000.000 parçacık bulunuyor. Ve bu kirletici parçacıkların varlığı bir başka kirletici olan bakteri, virüs jermleri için de barınak görevi yapıyor. Yani bu kirleticiler havada dolaşırken beraberinde pek çok bulaşıcı hastalığa neden olan bio kirleticileri de taşıyorlar. Temiz havayı solumak için herkes işini gücünü bırakıp dağlara yerleşemeyeceğine göre, peki ne yapmalıyız?
Fizikçiler bir asır önce havada çok değişen sayılarda elektrik yükleri bulunduğunu kanıtladılar. Soluduğumuz oksijen daima negatif (-) yüklüdür. Ve mevcut mikro parçacıklar sistemli bir şekilde pozitif yük kazanma eğilimindedirler. Ve bu pozitif yükün akciğerler için hiçte elverişli olmadığı bilinen bir gerçektir. Bir dağda negatif iyonlar taşıyan hava, mikro kirleticilere ihtiva etmez ve akciğerler için en ideal havadır. Fizik bize, eğer havada bulunan bu mikro kirleticilere güçlü bir negatif elektrik yükü verilebilirse, onları yere doğru çöktürerek, onlardan kurtulabileceğimizi öğretiyor. İşte, havaya yoğun olarak negatif iyon verildiğinde bu pozitif yüklü kirleticilerin etkilerinden kurtulup havayı gerçekten temizlemiş oluruz. Ve doğanın bir hediyesi olan bu negatif iyonlar aynı zamanda bio kirletici jermleri de öldürürler.
etf isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla