Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-06-2009, 01:22 PM   #7 (permalink)
ışıkk
Üsteğmen
 
ışıkk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2008
Bulunduğu yer: İzmir
Mesajlar: 316
Tesekkür: 2,142
323 Mesajinıza toplam 3,530 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
ışıkk has much to be proud ofışıkk has much to be proud ofışıkk has much to be proud ofışıkk has much to be proud ofışıkk has much to be proud ofışıkk has much to be proud ofışıkk has much to be proud ofışıkk has much to be proud ofışıkk has much to be proud ofışıkk has much to be proud of
Standart Cevap: ON IKINCI MELEK- OG MANDINO


Kitap Özeti

John Harding New England’da bağlı küçük bir kasaba olan Boland da doğmuştu. Çocukluğu ve gençliğinin bir kısmı burada geçmiştir. Dokuz yaşından sonra her yıl geleneksel olarak düzenlenen beyzbol maçlarında oynamaya başlar. Küçükler ligi adı verilen bu müsabakalarda gösterdiği üstün performans profesyonel takımların iştahını kabartır. Çok gençken ulusal turnuvalarda oynamaya başladığında ona geleceğin yıldızı olarak bakılmaya başlanır.Ama bir sakatlık onun spor hayatını tamamen bitirir. En azından John öyle düşünür.

Spor hayatı biten John okuluna dört elle sarılarak yüksek derece ile mezun olur ve California’daki ileri teknoloji firmasında çalışmaya başlar. Evlenir ve bir oğlu olur. Daha sonra bir bilgisayar şirketinin başkanı ve genel müdürü seçildi. Yurt çapında tanınan biri haline geldi ve tüm ulusal medyada boy gösterdi. Daha sonraki yıllarda firmanın New England merkezinde bulunan Millenyum Bilgisayar firmasının genel müdürü olmayı kabul etti. Bu aynı zamanda onun doğduğu yere yeni anavatanına dönmesi demekti. Concord da yeni işyerine yakın bir yerde ev almaktansa dğoduğu büyüdüğü yer olan ve işine pek fazla da uzak olmayan Boland da ev almaya karar verdi. Böylece hem eski dostlarıyla birlikte yaşayacak hem de doğa ile iç içe yaşayabilecekti.

John’un karısı Sally ve oğlu Rick’te bu karardan memnun olmuşlardı. Kasabada villa tipi bir ev satın alıp yerleştiler. Aradan iki ay geçince kasaba halkı onlar için bir hoş geldin partisi düzenlediler. Kasaba çok küçük olduğu için herkes onların bu karnaval havasındaki partisine katılmışlardı. Bu John ve ailesi için çok büyük bir onur olmuştu. John ve Sally birbirlerine bakarken sanki “ne iyi yaptık” der gibiydiler. Acaba iyimi yapmışlardı.Tabi bunu zaman gösterecekti.

Bu karşılama töreninden kısa bir süre sonra John doğduğu kasabaya gelip geleceğine bin defa pişman oldu. Çünkü bir trafik kazası 17 yıllık eşini ve biricik oğlunu kaybetti. Bu dünyadaki en değerli iki varlığını artık onu hiç göremeyecek; onlara sarılıp öpemeyecek oğlu ile beyzbol oynamayacaktı. Onu hayata bağlayan değerler olmadıkça bu dünyada yaşamanın John için hiçbir anlamı yoktu. Şan şöhret para ev ve araba ve kariyer artık onun için hiçbir şey değildi. İlk işi şirketinden istifa etmek oldu. Her ne kadar şirket yönetimi onu bu davranışından vazgeçirmeye çalışmış ve istifasını kabul etmemiş bile olsa o bundan sonra çalışmayı düşünmüyordu. Ona verilen 4 aylık ücretsiz iznin onun için hiçbir anlamı yoktu.

John karısı ve çocuğu öldükten sonra uzun süre evde kendini hapsetmişti. Bu arada yememiş içmemiş sadece düşünmüştü. Neyi mi? Ölmeyi karısına çocuğuna kavuşmayı oturduğu masanın çekmecesini açıp tabancayı eline aldı. John’un artık kapı falan umrun da değildi. Ama kapının ısrarla vurması ve adının ısrarla tekrarı sonucu kalkıp pencereden bakma gereğini duydu. Orta yaşlı bir erkek kapıda duruyor ve adının Bill West olduğunu söylüyordu. Neden sonra John Bill’in kendisinin beyzboldan çocukluk arkadaşı olduğunu hatırladı. Tabancasını yerine koyup dışarı çıktı. Bill ve John birbirine sarıldılar.Bill John’a karısı ve çoçuğu için çok üzgün olduğunu ve yeni duyduğu için ancak gelebildiğini bildirdi ve mutlaka John’un yardımına ihtiyacı olduğunu onunla gelmesi gerektiğini söyledi. John Bill’in teklifini isteksizce kabul etti. Ama o bunun onun hayatını kurtaracağını elbette bilmiyordu.

Bill John’a Boland’da geleneksel olarak düzenlenen beyzbol maçlarında takımlardan birini çalıştırmasını istiyordu. John önce bu teklifi şiddetle reddetti ama daha sonra eski günlerin hatırına da olsa bunu kabul etti. Dört takımlı ligde John Melekleri çalıştıracaktı. Aslında John’u hayat bağlayan beyzbol değil takımdaki Timothy Noble adındaki zayıf ve çekimsiz bir çocuktu. Timothy beyninde ur olan ve sayılı günleri olan bir çocuk olmasına rağmen ve tüm turnuva bitinceye kadar sadece final maçında sayı yapabilen bir çocuk olmasına rağmen takım arkadaşlarına ve John’a motivasyonu veren aynı zaman da takımın şampiyon olmasını sağlayan çocuk olmuştu. Nasıl mı? Asla asla asla vazgeçmeyerek. Timothy tüm maçlarda başarısız olmasına rağmen ve öleceğini bilmesine rağmen asla vazgeçmemiş ve John’u hayata bağlamıştır.

John Timothy’nin i bozulduğu zaman antrenmanlara dört beş saatlik yolu yürüyerek geldiğini görmüş onda bir gariplik olduğunu sezmiş doktoru ve annesiyle tanışarak onun hakkında konuşmuştur. Durumu öğrenince kendi durumu ile karşılaşmıştır. Şampiyona sonunda Melekler şampiyon olmuş ve Timothy bu olayı hayatının en güzel olayı olduğunu belirtmiştir. Timothy fenalaşıp ölünce mezarına asla asla asla vazgeçmedim! yazılmıştır.

Böylece John küçük Timothy sayesinde hayata yeniden bağlanmış ve evine işine tekrar dönmüştür. Kendisine küçük Timothy’nin felsefesini şiar edinmiştir. Ona minnet duygusunu belirmek için mezarını sık sık ziyaret etmiştir.
__________________
Nasıl nefes alacağınızı düşünmezsiniz, sadece nefes alırsınız.
Dış koşulları yaratan içimdeki parçamı iyileştirmesi için, sevginin ruhunu yardıma çağırdım.
Hayatındaki herhangi bir şeyi değiştirmek istediğinde bakacağın tek bir yer var: kendi için.
“İçine baktığında, bunu sevgiyle yap.”
Joe Vitale


ışıkk isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla