Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18-04-2008, 12:21 PM   #1 (permalink)
cent
Binbaşı
 
cent - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 1,632
Tesekkür: 234
488 Mesajinıza toplam 2,287 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
cent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to all
Standart İMGELEME VE ÖNEMİ

İMGELEME VE ÖNEMİ






M. Reşat Güner



“İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik nedir?” diye sorsak, aklımıza ilk gelen şey ne olurdu? Konuşma mı? Konuşma, yani sesleri belli anlamları ifade etmek için kullanmak gerçekten de diğer canlılarda görülmeyen bir özellik. Ancak bence insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik konuşma değil imgelemedir. İmgeleme, tahayyül ya da Fransızca’dan dilimize girmiş olan karşılığıyla imajinasyon insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliktir.

Hayvanların ve tüm canlıların (hatta cansız maddelerin bile) kendilerine göre bir bilinçlilikleri vardır. Ancak insanı diğer canlılara göre daha bilinçli ve daha zeki yapan şey imgeleme yeteneğidir. İnsan istediği an duyularla algılamadığı bir şeyleri zihninde canlandırabilir, hayal edebilir. İnsanın bu özelliği sayesinde bugün içinde yaşadığımız uygarlık var olmuştur. Çevremizde gördüğümüz her şey, ama her şey bir zamanlar birilerinin zihnindeki hayallerden ibaretti. Ama şimdi bunlar birer gerçek.

Şimdi imgelemenin hem konumuz hem de tüm yaşamımız açısından önemini açıkça ortaya koyabilmek için dilerseniz insan zihninin nasıl işlediğine yakından bakalım.

İnsan zihni ve insan bilincinin yapısı pek çok disiplinler tarafından incelenmekte olan geniş bir araştırma konusudur. Biz şimdi yalnızca kendi işimize yarayan kısımlar üzerinde duracağız. Gerisiyle bilim adamları zaten uğraşıyor.

Hepimiz duyu organları, sinir sistemi ve bir beyne sahibiz. Beynimiz aynı anda pek çok işlemleri paralel olarak yürüten eşsiz bir bilgisayar. Duyu organlarımız aracılığıyla sürekli birtakım veriler geliyor, beynimiz bu verileri topluyor, kendisine göre düzenliyor, işliyor ve kaydediyor.

Her an zihnimiz içerisinde nasıl yaptığımızı bilmediğimiz ve farkında bile olmadığımız çok sayıda işlem yapıyoruz. Örneğin şu anda bu yazıyı okurken beyniniz neler neler yapıyor. Kabaca bir gözden geçirelim mi? Harfleri oluşturan şekillerin görüntüsü ışık yoluyla gözünüzün arkasındaki hassas bölge üzerine düşüyor. Bu bölgede oluşan kimyasal değişimler sonucunda bu görüntü elektrik sinyallerine dönüştürülüyor ve göz sinirleri aracılığıyla görme korteksine iletiliyor. (Şimdi dikkat edin bu nokta çok sihirli.) Beyninizin içerisine baktığınızda ne ışık, ne harfler, ne renkler ne de biçimler var. Orada yalnızca elektriksel ve kimyasal birtakım işlemler mevcut. Ama, her nasıl oluyorsa, beyniniz aldığı bu sinyalleri sizin için bir görüntüye yani bir imgeye dönüştürüyor. Ve siz sözcükleri görmüş oluyorsunuz. İşin görme faslı böyle. Peki sonra ne oluyor? Her gördüğünüz sözcük öncelikle beyninizde sese dönüşüyor. Yani eğer yazıyı içinizden okuyorsanız çok hızlı bir şekilde sözcükleri sese dönüştürüp içsel olarak duyuyorsunuz. Peki ya sonra? Sonra beyniniz bu sesleri tekrar imgelere dönüştürüyor ve bunu yaparken çok hızlı bir şekilde bellek kayıtlarına başvuruyor. Yani her sözcükle ilgili kayıtlara ulaşıp, onunla ilgili imgeleri ön plana getiriyor. Ve işte bunun sonucunda siz okuduğunuz şeyden bir anlam çıkartıyorsunuz. Tabii tüm bu süreçler tamamen bilinçdışı olarak gerçekleştiği için çok hızlı oluyor ve hiçbirimiz zihnimizde neler yaptığımızın farkında olamıyoruz. Ancak kabaca olanlar bu. Ve her birimiz bunu küçük yaşlarda öğrendik.

Tüm bu süreçler içerisinde zihninizde imgelemeyle doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkisi olmayan hiçbir eylem bulamazsınız. Zihinde yapılan işlemlerin hepsi mutlaka bir şekilde imgeleme sürecini kullanmak zorundadır.

Şimdi bir düşünün; düşünürken aslında ne yapıyoruz? Ne düşünürsek düşünelim, zihnimizde ya görüntüler, ya sesler, ya sözcükler, ya hisler ya da bunların çeşitli bileşimleri vardır. Bunlar hatırlamalar olabileceği gibi, hiç yaşanmamış deneyimlere ait kurgular da olabilir. İşte bütün bunların olabilmesini mümkün kılan yetenek, imgelemedir.

Ve imgeleme yalnızca algısal süreçlerin ve hayallerin değil aslında tüm eylemlerimizin kökenindeki en temel eylemdir. Zihninizde imgelemeksizin parmağınızı bile kıpırdatamazsınız. Kısacası yaptığımız bütün eylemlerin kökeninde mutlaka imgeleme vardır.

Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var. Bizler duyu organları aracılığıyla bir şeyleri algılıyoruz. Ancak acaba farkındalık alanımızda deneyimlediğimiz şeyler yalnızca duyular aracılığıyla algıladıklarımız mıdır? Yoksa kendi zihnimizin içerisindekileri de algılayabilir miyiz? Elbette. Yani bir taraftan zihnimizde çeşitli imgeler oluştururken, bir taraftan da bunları izleyebilir, kaydedebilir ve algılayabiliriz. Yani insan bilincinin en önemli özelliği kendi kendisine içsel bir algı yaratabilmesidir. İşte bu özellik bilinç konusuyla uğraşmakta olan bilim adamlarının açıklamakta en çok zorlandıkları konulardan biridir.

Zihnimizde algıladığımız her şey -ister duyular kanalıyla algıladıklarımız olsun, ister zihinsel olarak kurguladıklarımız- aslında bir kurgulamadan ibarettir. Çünkü duyular kanalıyla algıladıklarımız da gerçekliğin kendisi değil, beynimizin duyular kanalıyla gelen verileri yorumlaması sonucunda oluşturduğu bir kurgulamadır. Zaten duyu organlarımız daha en baştan gelmekte olan verileri kısıtlayarak içeri alırlar. Gözümüz ışık spektrumunun çok küçük bir bölgesini algılayabilmekte, kulaklarımız ancak belli frekansları duyabilmektedir.

Algılama zannettiğimiz gibi pasif bir süreç değildir. Algılama süreci, imgeleme süreciyle paralel çalışan bir süreçtir. Algıladığımız şeyleri yorumlarken bunu beynimizde daha önce oluşturmuş olduğumuz kayıtlara dayalı olarak yaparız. İşte bu yüzden herkes kendi ilgi alanına ve zihin yapısına göre bir şeyleri algılar. Ve bizim ilgi alanımıza girmeyen şeyler beynimiz tarafımızdan algılanmaz ve silinir. Algılansa bile bunlar bilinçdışı olarak kalırlar. Zihnimizde oluşmuş programlar imgeleme yeteneğimizi koşullayarak, algılamamızın niteliğini belirlerler.

Bütün bunları neden anlatıyorum? Daha önceki bölümlerde çeşitli yerlerde zihnimizin beden üzerindeki etkilerinden söz etmiştik. İşte imgeleme, zihnin beden üzerindeki etkilerini oluşturan ve ona yön veren süreçtir.

İlk bölümdeki stres konusunu hatırlayın. Strese sebep olan şey bizim gerçekte algıladıklarımız değil, algıladığımız şeylere verdiğimiz içsel tepkilerin sonucunda oluşmaktaydı. Beynin alarma geçmesi için yaşanan deneyimin ille de gerçek olması gerekmez. Yalnızca küçük bir imgeleme, bedenimizde çeşitli reaksiyonların ortaya çıkmasına ve stres faktörlerini tetikleyen çok çeşitli mekanizmaların harekete geçmesine sebep olabilir.

Pek çok algısal süreçlerde olduğu gibi bu süreç de çoğunlukla bilinçdışı olarak çalışmaktadır. Nasıl ki zihnimizde çeşitli işlemleri yaparken bunları nasıl yaptığımızı fark etmeksizin yapıyorsak, aynı şekilde zihnimizde imgeleme süreçlerine yön veren pek çok programların da nasıl çalıştığının farkına varamıyoruz. Bunlar otomatik ve bilinçdışı olarak çalışıyor. Bu mekanizmaların bazıları bizi koruyor ve hayatta kalmamızı sağlıyorlar. Ancak kontrol altına alınmazsa işgüzarlığı azıtıp hayatı bize zindan etmeye başlıyorlar.

Bir örnek vererek konuyu daha anlaşılır hale getirmeye çalışacağım. Hepimizin hoşlanmadığı bazı şeyler vardır. Ve çoğunlukla kendimizi şunu söylerken buluruz. “Yapma! Şu harekete sinir oluyorum.” Fakat başka birisi bu harekete sinir olmak bir yana ondan hoşlanıyor bile olabilir. Burada sinirlenmemize sebep olan etken nedir? Bu, tamamen bizim o olayı ya da o fiili algılarken ona yüklemiş olduğumuz bir anlamdan ibarettir. Buna neden sinir olduğumuzu çoğu zaman bilmeyiz. Ancak bu, kesinlikle öğrenilmiş bir tepkidir. Bunu nerede, nasıl, ne zaman, neden öğrendiğimizi bilemeyiz. Ama büyük olasılıkla çocukluk dönemlerinde yaşadığımız bir olaydan dolayı ya da bir büyüğümüzü modelleyerek bu davranışı öğrenmişizdir. Ve bu erken yaşta öğrenildiği için bilinçdışı olarak çalışan otomatik bir program haline gelmiştir.

Aynı mekanizma çeşitli fobiler, korkular ve sebebini bilemediğimiz pek çok davranışlarımız için de geçerlidir. Demek ki tepkiye yol açan şey, olayın kendisi değil, bizim imgeleme gücümüz sayesinde ona yüklemiş olduğumuz bir anlamdır. Ve işte inançlarımız hep bu mekanizmayla oluşur. Her birimizin bilinçdışında yerleşmiş bulunan bir sürü inançlarımız vardır. Ve bir imgeleme inanç haline dönüştüğü andan itibaren artık bilinçdışı olmuştur, etrafından dolaşılması çok zordur ve bizim algılamalarımızı sınırladığı gibi, düşünce yapımızı da, eylemlerimizi de sınırlar.

Şimdi burada konumuz gevşeme olduğu için işin zihinsel yönü üzerinde fazla ilerlemek istemiyorum. Bu, ayrı bir kitabın konusu olabilir. Ancak vurgulamak istediğim şey, bilinçdışında yerleşmiş çeşitli programların imgelemelerimiz, dolayısıyla bütün zihinsel yapımız üzerinde etkili olduğu ve bunun sonucunda da bedenimizin bundan fazlasıyla etkilendiğidir.

Zihinsel durumumuz kendisini beden üzerinde bir ayna gibi yansıtmaktadır. Yaşadığınız veya hiç yaşamadığınız tehlikeli bir durumu zihninizde imgeleyin. Eğer bunu başarılı bir biçimde yapabilirseniz, kalp atışlarınızın hızlandığını, kendinizi heyecanlı hissettiğinizi ve bedeninizde çeşitli stres tepkilerinin ortaya çıktığını gözlemleyebilirsiniz.

Hiç kuşkusuz bunun tam tersini de yapabilirsiniz. Daha önce yaptığımız egzersizlerde olduğu gibi, kendinizi rahatlatıcı ve sakin bir ortamda imgelediğinizde zihniniz sakinleşecek ve bedeniniz de rahatlayacaktır.

Aslında hangi konuda olursa olsun, bir şeyi öğrenirken yaptığımız şey o konuyla ilgili imgelemeyi öğrenmektir. Yani eğitim sürecinde asıl öğrendiğimiz şey zihnimizin konuyla ilgili imge repertuvarını genişletmekten ibarettir. Bu, yaratıcılık gerektiren bir konu olsun, ya da olmasın hiç fark etmez. İster bedensel bir beceri, ister zihinsel bir eylem olsun öğrenirken yaptığımız şey o işi imgelemeyi öğrenmektir.

Nitekim bu mekanizmadan yararlanarak, birçok alanlarda performansı geliştirmek için imgeleme tekniklerinden yararlanılmaktadır.



İmgelemeden Hangi Alanlarda Yararlanılabilir?



Sağlık

İmgelemeden en yaygın olarak yararlanılan alan herhalde sağlıktır. Zihnin bedendeki fizyolojik mekanizmalar ve sağlık durumu üzerindeki etkisi “yeniden keşfedilmeye” başlandıktan sonra birçok hekim ve psikolog çeşitli hastalıkların tedavisinde imgeleme yöntemlerinden yararlanmıştır.

İmgeleme yöntemleriyle birçok ölümcül hastalıklar da dahil olmak üzere hemen her tür rahatsızlıklar başarılı bir biçimde tedavi edilmektedir. Bazı vakalarda uygulanan klasik tedavilerin yanı sıra imgeleme egzersizleri yardımcı olarak kullanılmakta, bazılarında ise hastalık yalnızca imgeleme yoluyla tedavi edilmektedir.

Özellikle ölümcül kanser vakalarında çok başarılı sonuçlar elde edilmiş ve ölümü beklenen birçok hasta daha uzun yıllar yaşamayı başarmıştır.

İmgelemeyi çeşitli rahatsızlıkların iyileştirilmesinin yanı sıra sağlığı korumak için de kullanmak mümkündür. Ve eğer sağlıklı kalmak için gereken fizik koşullar yerindeyse düzenli uygulanan imgeleme egzersizleri yoluyla olası rahatsızlıklardan korunmak ve genel sağlık durumunu daha da iyileştirmek mümkündür.

İmgeleme, vizüalizasyon ve telkin yoluyla iyileştirilmiş olan pek çok hasta bulunmaktadır. Bugün zihnin beden üzerindeki etkisini keşfeden pek çok hekim imgeleme üzerinde çalışmakta ve hastalarını bu şekilde iyileştirmektedirler.

Bu işin öncülerinden bir tanesi 20. yüzyılın başlarında yaşamış olan Emile Coue’dir. Coue bir hekim değildir, eczacıdır. Fakat Liebeault ile karşılaştıktan sonra telkinin ne kadar önemli olduğunu fark eder ve önce hipnozu öğrenir. Ancak daha sonra bazı kimselerin ipnoza direnç gösterdiklerini fark eder ve hipnoz uygulamaksızın telkinin de kendi başına etkili olabileceğini hatta bunun kendi kendine yapılabileceğini keşfeder. Bundan sonra telkin yöntemiyle binlerce hastayı iyileştirir ve onlara kendi kendilerine nasıl telkin yapacaklarını öğretir. Ünü ABD’ye kadar yayılan Coue’nin formüle ettiği ilkeleri kendinden sonra bu konuyla ilgilenen herkes için yol gösterici olmuştur.

İmgeleme yoluyla tedavinin en önemli isimlerinden bir tanesi Onkolog Dr. Carl Simonton’dur. Dr. Simonton psikolog olan eşi ile birlikte, tedavisi mümkün olmadığı düşünülen çok sayıdaki kanserli hastayı imgeleme yöntemleriyle iyileştirebilmeyi başarmıştır. Teknik, hastanın gevşemesini ve bağışıklık hücrelerin sayıca çok, etkili ve güçlü olarak imgelenmesini; öte yandan kanserli hücrelerin yalıtılmış, pasif ve zayıf olarak imgelenmesini öngörmektedir. Bay ve Bayan Simonton insanların bağışık ve kanserli hücreler arasındaki savaşı, çok değişik şekillerde imgelediğini rapor etmiştir. Zihinlerinde şövalyelerin düşmanlarını bozguna uğratmasını canlandıranlar da olmuştur; vahşi köpeklerin et parçalarını dişlemesini canlandıranlar da. İmgelemenin anatomik açıdan doğruluğu ve kesinliği, uygulamanın coşkusu ve sıklığı kadar önem taşımamaktadır. Bay ve Bayan Simonton o tarihten bu yana hem birlikte hem de ayrı ayrı olmak üzere, yöntemlerini kanserle ilgili ayrıntılı bir psikolojik programa dönüştürme yoluna gitmiştir. Onların öncü çalışmaları, imgelemenin iyileştirici gücüne, hem popüler hem de mesleki anlamda büyük bir ilgi duyulmasını sağlamıştır.



Spor

İmgeleme yöntemlerinin başarıyla uygulandığı bir diğer alan ise spordur. Sporun her türlüsünde psikolojik faktörlerin ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliriz. Bir sporcunun morali bozulduğu anda performansı çok aşağılara düşer. İşte bu yüzden yaklaşık 50 yıldan beri profesyonel sporcular çeşitli yöntemlerle zihinsel bir eğitimden geçirilmekte ve çeşitli zihinsel egzersizlerle performansları artırılmaktadır.

Günümüzde dünya çapında başarı kazanan sporcuların hemen hepsi normal antrenmanlarının yanı sıra bu konuyla ilgili uzmanlar tarafından zihinsel olarak da çalıştırılmaktadırlar. Çoğu sporcu antrenman esnasında gösterdikleri performansı gerçek karşılaşma anında gösterememekten yakınır. Bu yöntemler sayesinde sporcu zihinsel antrenmanlarla hatalarını düzeltebilmekte, sahaya veya piste çıktığı anda psikolojisini kontrol altına alabilmekte, en üst düzeyde motive olabilmekte, acı ve ağrı hislerini ortadan kaldırabilmekte, kısacası yapabileceğinin en iyisini ortaya koyarak en yüksek performansı yakalayabilmektedir.



Müzik, Sahne Sanatları ve Yaratıcılık

Sporculara yaptırılan uygulamalara benzer uygulamalar müzisyen ve sahne sanatçılarına da uygulanmaktadır. Sahne heyecanı pek çok sanatçı için performansı kötü yönde etkileyen önemli bir faktördür. Çeşitli imgeleme egzersizleri yoluyla sahne heyecanını ortadan kaldırmak ve konser ya da gösteri esnasında en üst performansı yakalayabilmek mümkündür.

Ayrıca sanatsal alanda yaratıcı çalışmalar yapan sanatçılar da çeşitli imgeleme uygulamalarından yararlanarak yaratıcılık düzeylerini geliştirebilmektedirler.



İş Yaşamı ve Toplumsal İlişkiler

Günümüzün değişen ekonomik ve sosyal koşulları iş alanında da büyük bir esneklik ve yaratıcılık gerektirmektedir. Farklı isimler altında uygulansa da iş yaşamındaki performansı geliştirmeye yönelik olarak verilen eğitimlerin çoğunun temelinde imgelemeye dayalı uygulamalar yer almaktadır.




 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

__________________
yokluk ,varlıgın aynasıdır.



Dünyayı isterken de sus,
Bir dileğe kavuşmak isterken de.
Öylece seyre dal gitsin…
mevlana
cent isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla