Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-01-2008, 11:52 PM   #5 (permalink)
kenny
Teğmen
 
Üyelik tarihi: Nov 2007
Mesajlar: 43
Tesekkür: 0
24 Mesajinıza toplam 91 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
kenny is an unknown quantity at this point
Standart Ynt: beni selbest bırak......

Alıntı:
kenny Nickli Üyeden Alıntı
spiritüel konulara ilgi duymaya başlamadan çok önce okuyup sakladığım bir yazı.imla hataları için pardon word dosyasına yazarak geçirdiğim için büyük harf vs gibi şeylere pek özenemedim.


VEDALAŞIN VE KURTULUN

Sevgiliniz sizi terk mi etti? Hem de kim için? Ama onu kendinize geri döndürmenin bir yolunu bulursunuz;bu daha önce de olmamış mıydı zaten? Uzun zamandır beklediğiniz o terfiyi başkası aldı,şimdi başka bir proje düşünmelisiniz.Partinin en güzeli olmak için milyonlar vererek aldığınız o yeşil tuvalet,başınıza iyice dert olan aldığınız kilolar nedeniyle gardıropta bekleyecek gibi görünüyor,demek yine bir ay hiçbişey yemeyeceksiniz.

Bir an durun ve düşünün.Kendinizden neden memnun değilsiniz? Neden “yapılması gerekenler” listeniz bu kadar uzun? Neden hayatınız acılar ve pişmanlıklar yumağı gibi? Neden hayatınız artık size heyecan vermiyor? Yataktan neşeyle zıplayarak kalkmayalı ne kadar zaman oldu?

Ünlü bir Çin atasözü şöyle der:"Bizim olmayı çok isteyen sevinçler var.Tanrı su arayan kuşlar gibi bizi arayan on binlerce hakikati gönderir;ama biz onlara kapalıyız.Bu nedenle onlar bir süre çatıda oturup şarkı söylerler,sonra da uçup giderler." Uzakdoğu kaynaklı pek çok tekniği batı dünyasıyla tanıştıran,huzurlu bir yaşam felsefesi geliştirmeleri için dünyanın pek çok yerinde seminerler vermiş olan Bhagwan Shree Rajneesh,bunun nedenini şöyle özetliyor:"Bazı insanların donuk ve ölü olmalarının nedeni bu:yaşıyorlar ama farkında değiller.Hareketleri özgür değil;çünkü birbirleriyle kavga ediyorlar.şunu yemek istiyorlar ama dinleri izin vermiyor.Şu erkekle olmak istiyorlar fakat bu haysiyetli değil.Şu şekilde yaşamak istiyorlar fakat toplum bunu yasaklıyor.Bir durup düşünün,kendi istediğiniz şeyleri mi yapıyorsunuz,yoksa başkalarının istediği gibi mi olmaya çalışıyorsunuz? Başkalarının öğütlerini dinlemekten başka bir şey yapmıyorsanız hüsran dolu olmanıza şaşmamalı."

Aslında size olan şu:bir amacınıza ulaşamadığınızda gerektiği kadar çaba harcamadığınızı düşünüyorsunuz.Ya da hızınızın az olduğunu,rekabet ruhunuzun yetmediğini,yeterince saldırgan olmadığınızı,uyuşuk ve tembel olduğunuzu,gelecek sefer dizginleri çekmeniz gerektiğini.Peki olup bitenin sizinle ilgisi olmadığı hiç aklınıza gelmedi mi? Onlar belki de sadece sizin dünyanıza ait değiller.Başarısız oldunuz çünkü başarıyı dışarda arıyorsunuz.Bir ilişki bittiğinde şöyle diyorsunuz:"Bu adam benim,ondan asla vazgeçmeyeceğim,benimle olmuyorsa kimseyle olmasına izin vermeyeceğim." Böylece başarısızlığı umuda dönüştürüyor,umut etmeye başlıyorsunuz;ta ki umut deneyime baskın oluncaya kadar.İlişkileri esaret haline getiriyorsunuz.Mutluluğu size bir ilişkinin vereceği yanılgısından kendinizi kurtarın;ya da bir işin,paranın,bir evin,bir arabanın.Çünkü mutluluk asla dışardan gelmiyor,o hep içerden parlıyor,içerden dışarıya doğru akıyor.Uzakdoğulu bilgeler,binlerce yıldır insana acı verenin,hayatın gerçekleriyle durmadan çatışan istekleri olduğunu söylüyorlar.Onlara göre eğer kendimizi hayatın akışına bıraksak,onun bize verdiklerini almayı denesek pek çok sorun hallolacak.

Halkı arasında Osho olarak tanınan Rajneesh, "Yolunuza sürekli sizi zorlayan şeyler çıkarsa değişmeniz gerekir" diyor ve ekliyor:"Yaşamla mücadele etmeyin.O sizin düşmanınız değil.Hayat sadece nötr enerjiler taşır.Bu enerjiler size karşı da kullanılabilir,sizin için de.Karşınıza çıkanlardan kendinize engeller de yaratabilirsiniz,onları heyecan verici girişimlere de dönüştürebilirsiniz.Size dikte edilenlerin değil gerçek arzularınızın farkına varın.Başınıza bir şey geldiğinde kendiniz de dahil kimseyle kavga çıkarmayın.Yalnızca olana teslim olun ve güç nereye gidiyorsa onunla birlikte hareket edin.Yaşamınızın bu gücünün size faydalı ve gerekli olduğu zaman doğru yolu bulduğunu bilirseniz,bu size yaşamın tümü hakkında temel bir sezgi verir.Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin, 'kendiliğindenliği' öğrenin.Kendiğilindenlik,müdahale etmemek,kendini bırakmak anlamına gelir.Olanın içine atlamayın,sadece onunla birlikte akın.Milyonlarca insan bunu yapıyor,kendilerini hayali bir hedefe doğru çekiyorlar.bunu yaptıklarında ise tek gerçek hedef olan ‘doğal’ı kaçırıyorlar."Hayatınızda bir şeylerin eksik olduğunu,pek çok şeyin olması gerektiği gibi yürümediğini mi düşünüyorsunuz? Düşünür Marcus’a göre "mutlu olmaktan korkan,varoluşun gereğini yerine getirmiyor demektir." "Şey"lerin size niye takılıp kaldığını öğrenmek ister misiniz? Bunun nedeni sürekli geçmişi ya da geleceği düşünmek ve bu nedenle şu anda burada olanı kaçırmak.Osho’ya kulak verelim:"Bir şeyi tümüyle yapın,böylece o biter ve bunun psikolojik hatırasını yaşamazsınız.Bir şeyi eksik yapın.Bu size asılı kalır,sürer gider.Bir eylemi tam yapın ve ondan kurtulun.Geriye bakmayın.Hayatımız tamamlanmamış pek çok şeyle dolu.Bunlar nedeniyle bir hurdahane gibiyiz.Bir sürü tamamlanmamış şey.Onların üstüne başka bir şeye başlıyorsunuz ve o da tamamlanmadan başka birine el atıyorsunuz.Gittikçe daha çok yük alıyorsunuz.Eksik bırakmaktan,ertelemekten vazgeçin,o zaman özgür olursunuz."

Başka bir Uzakdoğulu bilge olan Anando,başkalarını yargılamanın geçmiş acılar ve anılardan kurtulmayı olanaksız hale getirdiğini söylüyor:"Başkalarını eleştirmekten vazgeçin.Bu onlara yardım etmez.Sadece sizi incitir.Neden canınızı sıkasınız ki? Onların yaptıklarının aslında sizinle hiçbir ilgisi yok.Bu onların hayatı ve istedikleri gibi yaşamaya hakları var.Nedense başkalarının kendi yollarını izlemesine izin vermiyorsunuz.Başkalarını izlemeyin,enerjinizi kendinize odaklayın.”

Yıllar boyu pek çok ülke dolaşarak Tao felsefesini anlatan Anando,"Size şunu söyleyebilirim ki,onbinlerce insanı dinlememe rağmen hiçbirinde gerçek bir sorunla karşılaşmadım.Karşılaşacağımı da sanmıyorum.Çünkü gerçek bir sorun yoktur” diyor ve devam ediyor."Çünkü binlerce yıllık Tao felsefesine göre sorun,yaratılan bir şeydir.Durumlar oradadır,sorunlar değil.Sorunlar,sizin durumları yorumlayışınızdır.Aynı durum biri için sorun olmazken,başka biri için olabilir.Sorunu yaratıp yaratmamak tamamen size bağlı.Bir dahaki sefere sorunu yaratırken kendinizi izleyin.Sorun gerçekten orada mı? Yoksa onu siz mi yarattınız?Onun var olduğunu sanıyorsunuz,çünkü onu siz istediniz.Onu davet ettiniz,onun için orada.Sorun yaratırız çünkü sorunsuz yaşayamayız.Çünkü sorunun olması bir meşguliyetinizin olmasıdır.Sorun olmadığı zaman boş kalırsınız.Oysa yaşam bir sorun değildir.O,zevk alınacak bir gizemdir.Sorunları siz yaratıyorsunuz.”

Peki dizginleri bırakmayı nasıl öğreneceksiniz? “Pozitif Düşünce” adlı kitabın yazarı Freiteg “Dizginleri elinden bırakmamaya çalışmak,kendini tutmak,korkunun bir sonucudur” diyor ve özellikle kadın ruhunu bu konuda çok yalnız bırakılmış buluyor. "Kadın ruhu,salt korkudan elinde olana yapışmaya meyillidir.Yapışmanın tam tersi bir etki doğurduğunu da sonunda büyük acılar çekerek öğrenir.Bir şeyi elinden bırakmamayı istemek,neticede onu bırakma mecburiyetini doğurur.Özgür ortamda sevgi,birlik ve beraberliği de içererek büyür.Yapışıp bırakmamak;durgunluk,cansızlık ve son demektir.”

Bir şeyin bitmiş olduğunu mu hissediyorsunuz? Bu her neyse bir iş,bir ilişki ya da her neyse,onu bırakmanın zamanı gelmiş demektir.Demek ki sizi bekleyen daha büyük bir şey var.Demek ki keşfedilecek yeni boyutlar olacak.Geçmiş yükleri sırtınızdan indirin.

Ama anılar kutusunu göğsünüze bastırmakla o kadar meşgulsünüz ki şu andaki her şeye sırtınızı dönmüşsünüz.Geçmişin geçip gittiğini anlamanın vakti çoktan geldi.Eğer onu tekrarlamak ve on asılmak için bu kadar çaba harcamış olmasaydınız bunu anlayacaktınız.Derin bir nefes alın ve anılar kutusunu bir kenara bırakın.Çok gerekliyse onu güzel bir kurdele ile bağlayın,ona hoşçakal deyin.

Shan-Tung Hsu,bitmiş olanı bırakmanın,yeni gelecek olana yer açmak olduğunu söylüyor. "Bazen bir hata yaparsınız ve bir ilişki ya da bir iş biter ama bunu kabullenmek zor gelir.Olanlar hakkında kara kara düşünerek enerji harcarız.Değişim varlığın tek değişmeyen özelliğidir.Eğer kendinizi açgözlülük ederken ya da mücadele halindeyken yakalıyorsanız,muhtemelen bir şeyleri doğaya karşı zorlamaya çalışıyorsunuzdur.Oysa hazırsanız,sizinle uyum içinde olan şeyler size doğal olarak gelir.Bir başkasına uygun düşmek için,aslında olmadığınız biri gibi davranmak yararsız.Çünkü o zaman gerçekten size uygun olan kişilerin sizden uzak kalmasına neden olacaksınız.Hiçbir şeyi zorlamayın.Her şeyi kendi haline bırakın.Kendi haline bırakmak pes etmek değildir.Bir şeyin zamanını beklemek ve duruma duyarlılık göstermektir.Yin ve yang felsefesine göre,eğer buralarda yalnız bir kalp varsa,oralarda da yalnız bir kalp vardır.sizin bir arayış içinde olmanızın nedeni,bir başkasının da arayış içinde olmasıdır.Gideni bırakın.Geleni alın.Olumsuz etkiler kendini gösterdiğinde harekete geçmeyin,sadece bekleyin.Olumlu etkiler kendini gösterdiğinde ise o anı yakalayın.”
düzelme butonunu göremedim.zamanım varken yazıyı düzeltip tekrar yolluyorum.evet bu daha iyi oldu   ayşecim kişisel gelişim pek yaşa eğitime bakmıyor anlaşılan.karşı cinse aşırı bağlanmak,tırnaklarını geçirmeye çalışmak,kaybetmekten ölesiye korkmak kadınların genlerinde var galiba.çeşitli deneyimler yaşamadan veya kendimizi geliştirmeye çalışmadan kurtulamıyoruz bu ilkel dürtüden.biraz şuna benziyor,erkeklerin cinselliğe olan düşkünlüğü yaradılışlarında var.ama kimi aile terbiyesiyle,kimi inançları gereği kimi yaşadığı şeyler sayesinde bu dürtüyü kontrol altında tutmayı başarıyorlar.bunu yapmayanlar ise bu içgüdülerini sonuna kadar doyurmak için kendini günübirlik cinselliğe vuruyor.bizdeki bağlanma,kıskançlık,hemcinslerini çekememe durumları da bizim insan olarak yukarıya çıkarken aşmamız gereken engeller ne kadar erken farkına varırsak o kadar erken düzeltiriz
kenny isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline