Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20-01-2007, 01:22 AM   #1 (permalink)
hayatimdegisti
Administrators
Atakan Sönmez
 
Üyelik tarihi: May 2006
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,723
Tesekkür: 2,852
3,132 Mesajinıza toplam 17,384 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
hayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond repute
Standart Paraşüt Sporu Video

[youtube=425,350]eK4idkbk9ys[/youtube]

Alıntı Yazı

Akşam saat 9 civarında mekana ulaştığımızda davetiyelerimiz istendi, kaydımız yapıldı. Bize kalacağımız yere kadar iki kişi eşlik ederken, kurallardan bahsettiler. Kot pantolon, şort, kapri, terlik, sandalet giymek yasak, sadece eşofman ve spor ayakkabı giyilebilir. İniş alanına girmek yasak, dereden karşıya geçmek yasak, akşam saat 10 da koğuşlara girilecek, 10:30 da ışıklar sönecek, sabah 6:30 da sırada olunacak. Askeri disiplin. Yasaklarla dolu bir kamp olacağını düşündük. Koğuşa geçip yerleşmeye çalıştık.

Ertesi sabah saat 6 da kalktım. Koğuşun çoğu kalkmış, elini yüzünü yıkıyor hazırlanıyordu. 6:30 da sıraya geçmiştik. Sağ baştan saymaya başladık. Bundan sonra da her sıraya geçişimizde sayacaktık. Sabah sporu yaptıktan sonra (kısa bir koşu, sonrasında birkaç hareket) kahvaltı için yemekhaneye gittik, kahvaltı sırası, çay sırası vs. Kahvaltıdan sonra ilk gün olduğu için kondisyon testi yaptılar. 1000 metre koşuyu 5 dakikada koşmak gerekiyor, sonrasında da 15 şinav, 20 mekik çekmek gerekiyor. Birkaç kişi dışında herkes bu testi tamamladı. Kondisyon testinden sonra dersler başladı. İlk derste genel bir giriş yapıldı, paraşütçülüğün, THK’nın tarihi vs. Sonraki derste atlayacağımız paraşüt tanıtıldı. T-10 B ve yedek paraşüt T-10 R. T-10 B otomatik açılan, yuvarlak kubbeye sahip, rüzgara tabi, kumanda edilemeyen bir paraşüt. Model kabin dersinde uçaktan atlayana kadar uymanız gereken 8 tane komut öğretiliyor. Uçaklar eski model olduğu için (Antonov, AN-2) gürültülü çalışıyor ve uçak içinde hareketlerle anlaşmak gerekiyor. Kapı çıkışı dersinde uçak içindeki 8 komuttan son ikisi (“Kapıda dur” ve “Atla”) ve sonrasında yapacaklarımız anlatılıyor ve uygulatılıyor. “Kapıda Dur”, “Atla” komutları, sonrasında alacağınız su damlası pozisyonu ve paraşüt açılana kadar (4 sn.) sayma. Takla dersinde de yere inişimizde ayak tabanlarımıza gelen şoku nasıl vücudumuzun beş noktasına yayacağımız öğretiliyor. Uygulaması en bol olan ders takla dersiydi, herhalde toplamda 300-350 takla atmışızdır. T-10 B ile yere sert bir şekilde iniliyor, bu inişin yaklaşık 3 metre yükseklikten yere atlamaya eşit bir etki yarattığı söyleniyor. Eğer inişte sadece ayaklarımızın üstüne inersek bu şok ile ayaklarda burkulma, incinme hatta kırılma tehlikesi olabilir. Dolayısıyla bu şoku sadece ayaklara değil vücudun 5 noktasına yaymak gerekiyor.

Bunların dışında ilk günkü derslere ek olarak yedek açma (hangi koşullarda yedek paraşütün nasıl açılacağı), acil durum inişleri (ağaca, suya, çatıya, tele inmek durumunda kaldığımızda yapılması gereken şeyler), sevk idare (paraşüte az da olsa yön verme), sürüklenme (rüzgarlı havalarda yere inişte sürüklenmeden kurtulma), kuşanma gibi dersler oldu.

Derslerde, yapmanız gereken her şey en ince ayrıntılarına kadar anlatılıyor. Gerçekleşme ihtimali çok düşük belki milyonda bir olan bir olay için bile saatlerce ders anlatılıyor. Ana paraşütün açılmama ihtimali çok düşük, hatta imkansıza yakın. Ama açılmama durumunun gerçekleşmesi halinde ne yapılacağı bile uzun uzun anlatılıyor. Çünkü hiç bir iş şansa bırakılmıyor, hiç kimsenin kafasında en ufak bir soru işareti ile havaya çıkmasına izin verilmiyor.

Dersler arasında 10-15 dakikalık kısa aralar veriliyor. Her dersten önce tekrar sıra olunuyor ve sayı alınıyor. Sıraya geç kalmaya tahammül edilmiyor. Bunun nedeni de ilk derste anlatılmıştı. Havacılıkta, özellikle paraşütçülükte zaman saniyelerle hatta saliselerle ifade ediliyor. Dakika diye bir kavram yok. 3000 metreden atlayan birisinin 1 dakikadan daha kısa bir süresi var, 55 saniye içinde bir şey yapmadığı taktirde yerde. Saniyelerin bu kadar değerli olduğu bir ortamda sıraya geç kalmak büyük saygısızlık olarak kabul ediliyor. Öğlen saat 1 gibi öğlen yemeği yeniliyor. Dersler akşam 5’e kadar sürüyor, Akşam yemeği için de 6 da sırada olunuyor. Dersler ile akşam yemeği arasında duş alıp dinlenmek için 1 saat kadar vakit oluyor. Bu arada yemekler genelde güzel çıkıyor, ne az ne çok, tam doyurucu, genelde her gün yemeğin yanında bir tatlı oluyor, öğlen ve akşam yemekleri de aynı oluyor. (yemeklerin araya gitmemesi açısından güzel)

Akşam yemeğinden sonra yat saatine kadar serbest kalınıyor. Biz genelde yemekten sonra öğrenci kantininin yanındaki banklarda oturup sohbet etmeyi tercih ettik. Akşamları hafif esintili, serin oluyor. Saat 10 a kadar burada oluyorduk, 10 da koğuşlara gitmek gerekiyor. Yarım saat yatma hazırlıkları vs. 10:30 da nöbetçi hoca gelip kontrol ediyor ve ışıklar sönüyor. Genelde günün yorgunluğu olduğu için bu kadar erken saatte uyumak pek problem olmuyor. İkinci günün sonunda benim her yerim ağrıyordu. Yukarıdan aşağıya boynum, omuzlarım, göğüs kaslarım, kollarım, karın kaslarım, sırtım, kalçam, iç ve dış bacak kaslarım, baldırlarım. Yürümekte zorlanıyordum, hele merdiven inip çıkmak bacaklarımı fena ağrıtıyordu. Taklalar ve şu kapı çıkışındaki tatlı sert duruş ve atlayış her yerimi, özellikle bacaklarımı mahvetmişti.

Beşinci gün derslerin son günüydü. Atlayıştan önceki gün. Sabahtan yine bir takla dersi oldu, sonrasında kuşanma dersinde 2 grup halinde herkes bir kere paraşütü kuşandı. Ardından uzun bir genel tekrar dersi. Öğle yemeğinden sonra da hem yazılı hem sözlü sınav. Sınavlardan elenen kimse olmadı. Sınav sonrasında tulum ve bot almak için sıraya geçtik. Aldıktan sonra denedik, hatta bir de takla attım bot ve tulumla. Bundan sonra artık büyük günü beklemek kalıyordu. Yemekten sonra son gecemiz olduğundan ufak bir eğlence gecesi düzenlenmişti. Atlayış için gece erken kalkacağımızdan yat saati de erkene alınmıştı. 9’u geçerek koğuşlara girdik, yatmaya hazırlandık, yatağa girdim ama uyuyamadım bir süre, uçağın kapısında duruşu ve boşluğa atlayışı düşündükçe heyecanlanıyordum. Kapıda dururken aşağı bakmak istiyordum ama o anki duraklamayla atlayamayabilirdim, bakmamaya karar verdim, kendimi atlamaya şartladım. Paraşütün otomatik açılıyor olması rahatlatıyordu beni biraz. Ben zaten kapı çıkışındaki ve sonrasındaki 2 saniyelik serbest düşüşün heyecanını yaşamak için gelmiştim.

Ertesi sabah 4 te kalkılacak 4:30’da sıraya geçilecekti. 4:30 da sıraya geçtiğimizde her yer zifiri karanlıktı, sabah sporunu yapmaya başladık, biraz koştuk önce, göz gözü görmüyor, biz o karanlıkta koşuyoruz. Bir daha kim hayatında bu saatte kalkıp koşar acaba. Bu durum, insanların bunu ne kadar istediğini gösteriyordu, gecenin o saatinde 1 kişi bile fire vermeden herkes kendisine denecek her şeyi yapmaya hazır, koşuyordu. Kahvaltıdan sonra paraşüthaneye gidip paraşüt aldık. Bir T-10 B bir T-10 R. Her şey hazır beklemeye devam ediyorduk. Atlayış olan günlerde müzik çalıyorlardı bizim koğuşun yanındaki odadan, o gün de mehter marşı çaldılar ilk, oooff milletten Allah Allah nidaları, nasıl gaz. Daha sonrasında tabi heyecandan müzik falan duyacak halde değildik. Bir gün öncesinden sortiler (uçağın bir kalkış inişine sorti deniliyor.) belirlenmişti. Biz 8. sortiydik. 8 kişi. Kendi aramızda kura ile atlayış sırasını da belirlemiştik. İlk kardeşim atlayacaktı, (kardeşimle beraber katıldık bu arada) hemen arkasından ben. Uçaklar çalışmaya başladı, motorları ısıtıyorlar, arada devir düşürüyorlar, ürkütücü bir ses çıkıyor. 1. sorti kuşanmaya başladı. Sonrasında 2, 3 derken sıra çabucak geldi, biz kuşanmaya başlarken 1. ve 2. sorti havalanmışlardı, 1. sorti 1. stik atladı, 4 kişi ardı ardına, hiç beklemeden, bu bize daha da bir cesaret verdi. Biz de aynen böyle atlamalıydık, hiç ara vermeden, birbiri ardına. Kuşanmayı tamamladık, kaskımızı giydik, statik kancamızı elimize aldık, beklemeye başladık. Yer ekibi atlayanları toplayıp pikapla atlayış alanından bekleme yerine getiriyordu. Daha bize sıra gelmeden 1. sortidekiler çığlıklar atarak pikabın arkasında gelmişlerdi. Hepsi sağlamdı J Bizden önceki sortiler de kalkınca hoca bizim sortiyi çağırdı. Önce bir kapı çıkışı testi yaptık, sonra da biraz ara gazı, Paraşüt… Paraşüt… Paraşüt. Her birimiz uzaya gönderilecek maymun kadar hazırdık.

Antonov sonunda geldi bizi almaya, kapısına geldiğimizde önden pervanenin rüzgarı geliyordu, bindik sırayla. Yerlerimizi aldık ve birbirimize kenetlenip uçağın önüne doğru yattık. Uçak önce pistin başlangıcına kadar gitti, burada biraz bekledi, sonra iyi bir gaz verip başladı ileri doğru gitmeye. Karşıdaki pencereden izliyorum ben de, biraz sonra havalanmaya başladık, hissediliyordu havalandığımız. Bir süre sonra emniyetli irtifaya geldik, hoca çözül komutu verdi, bu arada kapıyı açmıştı, o an kalbim daha bir vurmaya başladı, aşağısı inanılmaz görünüyordu. Her şey küçücük, yerdeyken kocaman görünen dağlar ufak birer kayalık gibi. Bu arada hoca komutları vermeye başladı, hazırlan, -evet- ayağa kalk, kanca tak, -kalktık, taktık- kanca kontrolü yaptım, techizat muayenesi ve tekmili, -ok-. Veeee kapıda dur komutu geldi, hayır inanamıyorum, kendimi uçaktan atmama saniyeler kaldı, kardeşim kapıda durdu veee atladı, ben de hemen ardından kapıda durdum, aşağıya bakmadım, çok anlık bir olay, o an atlasam mı atlamasam mı diye düşünmedim, onu düşünsem atlayamazdım, bu işi o anda yapmam gerekiyor, düşünceye yer yok… Veeee atla komutuyla beraber kendimi uçaktan attıııım, aman Allahım, işte bu duygu, serbest düşüş, çok kısa da olsa… İç organlarınızın yukarıya çıkmak istediğini, kalbinizin yerinden fırlayacağını hissettiğiniz olay. Gözlerim açıktı ama hiçbirşey görmedim, sadece aaaaaaaaa diye bağırdım, su damlası pozisyonunu alıp alamadığımı bilmiyorum, bir bin iki bin diye saymadığıma eminim. Sadece bağırma ihtiyacı hissetim. Bir süre sonra (sanırım bu 4 saniye oluyor) kendimi askıda hissettim, sonra kubbeye bakmak geldi aklıma, evet yerindeydi. Elleri kolonlara götürdüm, kardeşime baktım göremedim, arkaya döndüm, oradaydı, Burcuuu diye bağırdım, o da Emreee diye cevap verdi. Kolonları bırakıp öne döndüm, yere baktığımda epey yaklaştığımı hissettim. Elleri ön kolonlara götürdüm, daha bi yaklaşınca kolonlara asılıp çektim, ayaklar yere değer değmez de takla atmaya çalıştım. Sanırım attım. Paraşüt tam üstüme gelip kapandı. Kuşamdan çıkıp paraşütü katladım, çantasına koydum, O arada kardeşime baktım ama göremedim. O sırada araç gelip bizi hazırlandığımız yere götürdü. Orada paraşütü araçtan indirip yerine koyduk.

Tüm sortiler tamamlanınca malzemeleri teslim edip (tulum, bot, kask) paraşütleri paraşüthanenin oraya taşıdık. Olayın zevkini almıştık, şimdi sıra paraşütlerin katlanmasına gelmişti. Normalde paraşütlerin katlanması kolay ama bu T-10’ların katlanması epey uzun sürüyor. 4 aşamada gerçekleşiyor. Paraşüt katlama 12:30’a kadar sürdü, katlamadan sonra öğlen yemeği yedik, sonra eşyalarımızı toparlayıp saat 2’de tamamen gitmeye hazır bir şekilde, sertifika törenine katıldık. Tüm hocalar gelmiş sıraya geçmişlerdi, biz de karşılarında sıra olduk. Herkesin ismi tek tek okunmaya başlandı, ismi okunan atlayış kartını ve ona iliştirilmiş rozetini alıp tüm hocalarla el sıkışarak yerine geçiyordu. Kampın bittiğini anlamak hüzünlendirmişti beni, gözümden yaş gelecekti neredeyse. 5 günde o kadar alışmıştık ki, yeni arkadaşlarımıza, hocalarımıza, hatta yasaklara, askeri disipline bile. Bir yandan çok kısa gelmişti, bir yandan da bu kısa zamanda çok fazla şey yaşamıştık. Çünkü 1 günde en az 2 günlük şey yaşıyorduk, sabah erken saatte kalkıp spor yapmak, sonra akşama kadar çok kısa aralıklarla devam eden dersler, akşam yemeği, sonrasında sohbetler. Kimsenin günlük hayatı bu kadar dolu geçmiyordur heralde. Törenden sonra hocalarla fotoğraf çekinip, vedalaşıp bizi bekleyen otobüse bindik.

Biraz heyecan yaşamak isteyen herkese tavsiye ederim. Yol parası ve sağlık raporu dışında hiçbir ücret ödenmiyor, yemek ve barınma tamamen THK’ya ait. Bu 5 gün içinde THK’nın ne işe yaradığını daha iyi öğrendim. Havacılık bir kez damara girince kurtulması çok zormuş, doktorlar daha çaresini bulamamış, ben de bundan kurtulamayacağım herhalde, gelecek yıl bir aksilik çıkmazsa Selçuk’ta devam edeceğim.

İnönü Paraşüt Başlangıç Kursu’ndan hafızamda kalan birkaç söz.

Mevlana olmak: Paraşütün ucunda iplerin katlamasından ya da yanlış kapı çıkışından kaynaklanan dönme hali. Bu durumun herhangi bir sakıncası yok.

Tatlı sert: Genelde kapı çıkışında kapıdaki duruş için kullanılıyor. Yani hem dengeli, sağlam durulacak, hem de esnek olunacak her an fırlamaya hazır olunacak vs.

Havacılıkta kurallar kanla yazılmıştır: Gerçekten de uyulması hayati önem taşıyan pek çok kural var. Yani her bir kuralın altında yaşanmış ciddi bir kaza vardır.

Yusuf Hoca: Genelde yeni başlayan öğrencilerin karşısına çıkarmış, (ben görmedim ama havadayken varlığını hissettim) sen tam atlayacakken önüne geçermiş falan, Yusuf Yusuf yani.

Dakika diye bir kavram yok: Her şey saniyeler hatta saliselerle ölçülüyor.

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

__________________
http://www.hayatimdegisti.com
Hemen ücretsiz deneme telkinlerini indirmek içinse bu link.Suçluluk ego ve kendine güveni 2 gün dinleyin
https://www.dropbox.com/sh/b6youoq8m...vwFPsoEYa?dl=0
Dinledikten sonra etkiler ile ilgili anketlere bu linkten katilin.
http://www.hayatimdegisti.com/forum/...-anketlerimiz/
hayatimdegisti isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla