Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29-12-2008, 01:05 PM   #1 (permalink)
bluemoon24
Albay
 
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
bluemoon24 is an unknown quantity at this point
Standart II. SELîM ve dönemi

Devlet idâresi ve teşkilâtını iyice öğrenmesi için

Anadolu'nun çeşitli vilâyetlerinde sancak beyliği yaptı. Vâlilik yıllarında

tahsile devâm edip, bilgi ve kültürünü arttırdı. Çok kuvvetli bir kültür

seviyesine sâhip oldu. İlim ve sohbet meclislerinde çok bulunurdu.

Sultan Süleyman Han (1520-1566),

Macaristan seferine çıkıp, Zigetvar Kalesinin fethi öncesinde vefât edince,

Pâdişâhın ölümünü gizli tutan Vezîriâzam Sokullu Mehmed Paşa, veliaht Selim'e

haber göndererek saltanata dâvet etti. Bu sırada Kütahya Sancakbeyliğinde

bulunan Selim Han, sür'atle İstanbul'a gelerek 30 Eylül 1566 târihinde tahta

çıktı.

Sultan Selim Han, Osmanlı pâdişâhı

olmasıyla devlet idâresine ve orduya ehil devlet adamları ve kumandanlar tâyin

edip, eskilerden bir kısmını da yerinde bıraktı. Vezîriâzam Sokullu Mehmed

Paşayı vazîfesinde bırakması devlet idâresi ve îmâr faâliyetlerinin devâmında

isâbetli oldu.22 Haziran 1567'de Edirne'ye geçen Selim Han, burada çeşitli

devletlerin elçilerini kabul etti. Bu elçilerden özellikle zamânın kudretli

devletleri sayılan ve çok değerli hediyelerle gelen Avusturya ve Almanya

elçileri dikkat çekiyordu. Çünkü Osmanlı Devleti, Kânûnî Sultan Süleyman Han

devrinde, devamlı bu iki devletle mücâdele hâlinde bulunmuş ve her iki devlet de

Osmanlı Devletinin askerî kuvvet ve kudreti karşısında kaybolup ezilmişti.

Şimdiyse yeni bir hükümdar tahta geçiyordu. İki devletin en büyük endişesi ve

merâkı, yeni hükümdârın güdeceği siyâsetti. Dedesi Yavuz Selim Han gibi bir doğu

siyâseti tâkip ederek İran üzerine mi, yoksa babası gibi Avrupa yakasına mı

yüklenecekti? Her iki devlet de, en azından yeni Sultanın siyâseti belli

oluncaya kadar Türk ordularını kendi ülkelerinden uzaklaştırmak için, Osmanlı

Devletiyle derhâl bir sulh akdine büyük ehemmiyet vermekteydi. Selim Han, uzun

görüşmelerden sonra, Avusturya ile sekiz yıllığına antlaşma imzâladı (17 Şubat

1567). Buna göre, Kânûnî'nin Zigetvar Seferinde fethettiği yerler Osmanlı

Devletinde kalacak, Avusturya İmparatoru her seneOsmanlı Devletine 30.000 Macar

altını vergi verecekti. Ayrıca iki devlet de birbirlerinin haklarına riâyet

edecekler ve sınır boylarına saldırılarda bulunmayacaklardı. Bu arada iki devlet

arasında çıkması muhtemel hudut anlaşmazlıkları, Osmanlı Devletinin Budin,

Avusturya'nın da Macaristan vâlisi arasında görüşülüp hâlledilecekti. Avusturya

ile antlaşma imzâlayan Selim Han, birkaç gün sonra da İran elçisi Şahkulu Hanın,

Kânûnî SultanSüleyman Han devrinde imzâlanan Amasya Sulhünün yenilenmesi

ricâlarını kabul etti.

Bu sırada Yemen'de Zeydî İmâmı

Topal Mutahhar'ın ayaklanması ortaya çıktı. Kısa zamanda bu ülkenin hemen tamâmı

isyâncıların eline geçti. Topal Mutahhar sâhile kadar inip Muhâ'yı aldı. Osmanlı

kuvvetleri Zebîd'de zorlukla tutundular. İmâm Mutahhar, Zebîd'i de sıkıştırmaya

başlayınca, Osmanlı birlikleri çok kötü bir vaziyete düştüler. Bu durum üzerine

Yemen'e önce Özdemiroğlu Osman Paşa ve ordudan Koca Sinân Paşayı serdâr olarak

gönderen Selim Han, Yemen'in yeniden devlete bağlılığını sağladı.

Yemen meselesi çıktığı yıllarda,

Büyük Okyanus ile Hind Okyanusu arasında bulunan Sumatra adası, Malaka

Yarımadası ve bir takım küçük adalara hâkim olan Müslüman Açe Sultanlığından bir

elçi gelmişti. Uzun yıllardan beri Hind Denizinde faaliyette bulunan

Portekizliler çok zengin tabiî kaynaklara sâhip olan bu adalara göz dikmişler ve

Açe Müslüman Sultanlığının istiklâlini tehdit etmeye başlamışlardı. Açe Sultanı

Alâeddîn Şâh, devrin cihân devleti ve bütün Müslümanların hâmisi durumunda olan

Osmanlı Devletinden top, topçu, silâh ve askerî mütehassıslar ve bilhassa

istihkâm mühendisleri istiyordu. Fakat bu sırada Yemen İsyânı çıktığından yardım

geciktirilmişti. Selim Han, 1569'da bu uzak sefer için Kızıldeniz Kaptanı

Kurdoğlu Hayreddîn Hızır Reis'i memur etti. Bu değerli amirâl, Zeydîlerin eline

geçenAden'i kurtardıktan sonra, 22 gemilik bir filoyla hareket etti. Berâberinde

muhtelif usta, birçok top, asker, silâh, mühimmat ve yüzlerce gönüllü levend ve

topçuyu Açe Sultânına teslim etti. Gelen Türkler buraya yerleştiler. Bunların

kurduğu donanma ile Açeliler mühim fütuhatta bulundular. Açeliler, Türk

toplarını ve bayraklarını zamânımıza kadar kutsal bir hâtıra olarak sakladılar.

Bu sûretle Osmanlı Devletinin tesir alanıUzakdoğu'ya, Güneydoğu Asya ve

Endonezya'ya dayandı.

1569'da Rusya'nın Hazar

kıyılarındaki ilerlemelerinin önünü almak, Astırhan'ı kurtarmak ayrıca İran

üzerine yapılacak seferlerde Hazar Denizi vâsıtasıyla askere kısa zamanda zahîre

ve harp malzemesi yetiştirebilmeyi sağlamak gâyesiyle Volga Nehri ile Don

Nehirlerinin birbirlerine çok yaklaştıkları bir noktada kanal açma teşebbüsüne

girişildi. Ancak kış mevsiminin gelmesi üzerine çalışmalar tamamlanamadı. Ertesi

yıl da İran ile Rusya'nın Kırım Hânını kandırmaları yüzünden, tekrar işbaşı

yapılamadığından bu büyük teşebbüs gerçekleştirilemedi.

1569 Haziran ayında İskenderiye

yakınlarında Nil teknelerinin yolunu kesen Venedik korsanlarının Müslümanları

esir alıp Kıbrıs'ta satmaları olayına çok hiddetlenen Selim Han, derhâl

Venedik'e bir elçi göndererek Kıbrıs'ın Osmanlı Devletine terkini istedi. Bu

isteğin Venedik tarafından reddi üzerine sefer hazırlıklarına

başlandı.

Aslında Kıbrıs'ın Osmanlı

Devletince fethini mecbûrî kılan birçok sebep vardı. Osmanlı Devletini,

hâkimiyeti altındaki Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine ulaştıran kara

yollarının, uzun, yorucu ve yetersiz olmasına karşılık, Kıbrıs üzerinden bu

ülkelere her türlü lojistik destekler daha çabuk, rahat ve ekonomik olarak

ulaştırılabilirdi. Ancak Kıbrıs'ın, büyük deniz gücüne sâhip Venedik

Cumhûriyetinin elinde bulunması bu imkânı ortadan kaldırmaktaydı. Ayrıca Kıbrıs

veya yakınlarından geçen Osmanlı ticâret ve hacıları taşıyan yolcu gemileri,

Akdeniz'de Hıristiyan korsanları tarafından vurularak soyuluyor, Venedik de bu

korsanları himâye ediyordu.

İkinci Selim Han, hazırlıkları

bitirdikten sonra, Kıbrıs serdârlığına Lala Mustafa Paşayı tâyin etti ve 15

Mayıs 1570'te donanma İstanbul'dan ayrıldı. Lala Mustafa Paşa, bütün Avrupa

devletlerinin Venedik'e yardım etmelerine rağmen, şiddetli çarpışmalar sonunda 8

Eylül 1570'te Lefkoşe'yi 1 Ağustos 1571'de de Magosa'yı alarak Kıbrıs'ın fethini

tamamladı.

Osmanlı askerinin Kıbrıs'a çıkması

sırasında Venedik bütün Avrupa devletlerinden yardım istedi. Bunun üzerine Papa

V. Piyer'in yoğun faaliyetleri netîcesinde İspanya Kralı II. Filip ve Malta

Şövalyeleriyle Venedik arasında bir ittifak kuruldu. Bu ittifaka, Toskana,

Ceneviz, Savoia ve Ferrara gibi küçük Hıristiyan devletçikleri de katıldı.

İspanyol KralıFilip'in kardeşi Don Juan'ın komutasındaki 206 gemiden meydana

gelen Haçlı donanması, 6 Ekim 1571'de İnebahtı önlerinde görüldü. Osmanlı harp

meclisinde Kılıç Ali Paşanın şiddetli muhâlefetine rağmen, Kapdân-ı deryâ

Müezzinzâde Ali Paşa, donanmada cenkçi ve kürekçi noksanlığını göz önünde

bulundurmadan, düşmana saldırılması yönünde karar aldı. 7 Ekim'de başlayan

muhârebe sonunda, Osmanlı donanması büyük bir yenilgiye uğradı. Sâdece sağ

kanadı komuta eden Kılıç Ali Paşa, Düşmanın sol kanadındaki Malta donanmasını

yok edip kayıp vermeden bölgeden çekildi.

Bu başarı Hıristiyanlara hiçbir kâr

getirmedi. Hıristiyanlar kazandıkları bu zaferin şerefine heykeller dikmekle

meşgûlken, bizzat Selim Hanın emriyle hummalı bir çalışma içine giren Osmanlı

tersâneleri, 1571-72 kışı içinde İnebahtı'da kaybettiğinden daha büyük bir

donanma vücûda getirdi. Müezzinzâde'nin eliyle kaptan-ı deryâlığa getirilen

Kılıç Ali Paşa, 13 Haziran 1572'de büyük bir donanmayla İstanbul'dan ayrıldı.

İnebahtı'da gâlip gelmelerine rağmen, donanmaları çok yıpranmış ve bir hayli de

asker kaybetmiş olan müttefikler, kendilerini toparlayıp galibiyetin meyvelerini

toplamak niyetindeyken bu müthiş Osmanlı donanmasının Akdeniz'de görünmesi,

büyük bir şaşkınlıkla karşılandı. Müttefik donanması, Osmanlı donanmasının

karşısına çıkmaya cesâret edemedi. İttifaktan ayrılan Venedik, Fransa

aracılığıyla barış istedi. 7 Mart 1573'te imzâladığı antlaşma ile Kıbrıs'ın

Osmanlı Devletine âit olduğunu kabul etti. Kânûnî devrinden beri vermekte olduğu

yıllık 500 duka haraç, 1500 dukaya çıkarıldı. Ayrıca Kıbrıs Seferinin tazminâtı

olarak üç senede ödenmek üzere üç yüz bin duka altını vermeyi taahhüt

etti.

Kıbrıs'ın fethinden sonra Kırım

Hanına bir miktar asker ve top gönderen Selim Han, 1569'da Astırahan Seferi

başarısızlığını telâfi etmek ve daha fazla genişlememeleri için gözdağı vermek

üzere Rusya içlerine bir sefer düzenlenmesini emretti. Nitekim 1571 baharında

harekete geçen Devlet Giray Han, 120.000 kişilik süvârîden meydana gelen ordusu

ileRusya üzerine yürüdü. Çok sür'atli hareket eden Devlet Giray, yaptığı

muhârebelerde Rus ordularını on binlerce zâyiât verdirerek dağıttı ve Moskova'ya

girdi. 150.000 esirle Kırım'a dönen Devlet Giray Han, bu zaferi üzerine

Taht-alan lakabıyla anıldı. Ertesi yıl tekrar sefere çıkan Devlet Giray Han, Oka

Nehrine kadar uzandı. Bu başarıları üzerine İkinci Selim Han, murassâ kılıcı,

hil'at ve nâme-i hümâyûn göndererek Devlet Giray'ı tebrik etti. Çar, Osmanlı

Devletine bağlı Kırım Hanlığıyla, yılda 60.000 altın vergi vermeyi kabûl ederek

barış yaptı.

1574 yılında Boğdan Voyvodası Loan

celCumplit isyân ederek, Lehistan'ın da yardımıyla Tuna'nın batı kıyısındaki

İbrâil, Dinyester'in güney kıyısındaki Bender ve Dinyester boyundaki Akkerman

gibi mühim kaleleri ele geçirdi. Üzerine gönderilen ve küçük Türk birlikleriyle

desteklenmiş olan Eflak Voyvodasını yendi. Bunun üzerine Selim Han, Üçüncü Vezir

Ahmed Paşa ve Kırım Hanı Âdil Giray'ı isyânı bastırmakla görevlendirdi. Kısa

zamanda bölgeye giden Ahmed Paşa ve Âdil Giray Han, Tuna'nın güneyinde üç gün

süren kanlı muhârebeler sonunda, âsîleri ve onlara yardım eden Lehistan

kuvvetlerini imhâ ettiler (9 Haziran 1574). Âsi Voyvoda da yakalanarak

cezâlandırıldı ve yerine Petru Şiopul tâyin edildi.

İkinci Selim Hanın ilgilendiği

işlerden biri de Tunus meselesi'ydi. İspanya'nın Tunus'tan bir türlü elini

çekmemesi bu devletle harp hâlinin devâm etmesine sebep oluyordu. Osmanlı

donanması, Kıbrıs Seferine çıktığı sırada, Cezâyir beylerbeyi olan Uluç (Kılıç)

Ali Paşa da Tunus üzerine yürümüş ve 30.000 kişilik kuvvetle karşısına çıkan

Hafsî Sultânı Mevlây Hamîd'i yenip, ikinci defâ fethetmişti. Fakat kendi yanında

fazla bir kuvvet bulunmadığı gibi, bu arada Kıbrıs Seferine katılma emri de

aldığından, Tunus'a Ramazan Beyi bırakarak donanmasıyla birlikte Kıbrıs Seferine

katılmıştı.

Kaptan-ı deryânın bölgeden

uzaklaşmasından sonra, İspanya Kralı Don Juan büyük bir donanmayla Tunus üzerine

yürüdü. Direndiği takdirde İspanyolların sivil halka karşı katliâma

girişeceklerini anlayan Ramazan Bey, Kayrevân'a çekildi ve bu sûretle Tunus bir

kere daha İspanyolların eline geçmiş oldu (Ekim 1573). Don Juan, Tunus

hükümdârlığını kendi taraftârı Mevlây Muhammed'e verip bir miktar da asker

bırakıp İspanya'ya döndü.

Cezâyir ve Trablusgarb Osmanlı

Devletinin elinde olduğu hâlde, ikisinin ortasında bulunan ve stratejik

ehemmiyeti büyük olan Tunus'un, İspanyol hâkimiyeti altında halka zulüm eden

kukla bir hükûmet elinde olması, Akdeniz'de hâkimiyeti elinde bulunduran Türk

donanması için tehlikeydi. Bu sebeple İkinci SelimHan, Tunus işinin kökünden

hâlledilmesi için emir verdi. Kapdân-ı deryâ Kılıç Ali Paşa, yanında kara ordusu

serdârı Koca Sinan Paşa olduğu hâlde Tunus'a hareket etti (15 Mayıs 1574).

Navarin üzerinden Sicilya sularına geçen donanma, Messina havâlisini de

vurduktan sonra, Tunus üzerine yürüdü. İki yüz ellinin üzerinde harp gemisi ve

kırk-elli bin civârında askerden meydana gelen muhteşem Osmanlı donanması, Tunus

önlerine gelir gelmez derhâl Halk-ul-Vâd Kalesi yakınına çıkarma yaptı. Koca

Sinân Paşa kendisi Halk-ul-Vâd'ı kuşatırken, Trablusgarb Beylerbeyi Mustafa Paşa

ile eski Tunus Beylerbeyi Haydar Paşayı Tunus Gölü ile şehir arasında bulunan

Bastiyon Kalesini fethe memur etti.

Tunus'un yıllardan beri İspanyollar

tarafından tahkim edilerek hiçbir sûretle zaptedilemez diye öğündükleri

Halk-ul-Vad, Osmanlı ordusuna ancak otuz üç gün mukâvemet etti. 24 Ağustosta

kale fethedilip Mevlây Muhammed'le kale komutanı Don Pietro Cerrera esir

edilerek İstanbul'a gönderildi.

13 Eylülde Bastion Kalesinin de

fethiyle Tunus tamâmen ele geçti. Tunus, aynen Cezâyir ve Trablusgarb gibi bir

eyâlet hâline getirildi ve beylerbeyliğine Ramazan Paşa tâyin edildi. Böylece

Tunus'ta üç asırdan fazla sürecek olan Osmanlı idâresi başladı.

Tunus meselesinin hâlledilmesinden

yaklaşık bir ay sonra; Osmanlı Devletiyle Almanya arasında Zigetvar Seferinden

sonra 17 Şubat 1568'de yapılan antlaşma, 4 Aralık 1574'te yenilenerek, sekiz

sene uzatıldı. Bu antlaşmadan hemen sonra rahatsızlanan İkinci Selim Han, 15

Aralık 1574'te vefât etti. Mîmar Sinân'a Ayasofya Câmii avlusunda yaptırdığı

türbeye defnedildi.

İkinci Selim Han, uzuna yakın orta

boylu, açık alınlı, elâ gözlü ve sarışındı. Avcılık ve yay çekmede fevkalâde

mahâretli olup, zamânında ondan daha kuvvetli yay çeken yoktu. Babası Kânûnî

Sultan Süleymân devrinde birçok savaşa katılmakla berâber, tahta geçtikten sonra

sefere çıkmadı. Çünkü devrindeki seferler umûmiyetle büyük deniz seferleri olup

bu seferlere de pâdişâhın kumanda etmesi âdet değildi. Tecrübeli ve bilgili bir

vezir olan Sokullu Mehmed Paşayı hükûmet işlerinde tamâmen serbest bırakmakla

berâber, lüzumlu gördüğü birkaç meselede duruma müdâhale etmiştir. Âlimlere

büyük hürmet göstermiş, çok sevdiği büyük âlim Ebüssü'ûd Efendiyi vefâtına kadar

meşîhat (şeyhülislâmlık) makâmında tutmuştur. Cülûs bahşişinin ilmiye sınıfına

da verilmesi âdetini ilk defâ İkinci Selim Han çıkarmıştır.

İkinci Selim, Kânûnî Sultan

Süleyman Hanın bütün şehzâdeleri gibi çok iyi tahsil görmüştü. Dîvân sâhibi

değerli bir şâirdi. Selim ve Selîmî mahlaslarıyla yazdığı şiirler çok

beğenilmektedir. Yahyâ Kemâl'in; Bir beyti bir de câmi-i mâ'mûru var diye

övdüğü;

Biz bülbül-i muhrık dem-i şekvâ-yı

firâkiz

Âteş kesilir geçse sabâ

gülşenimizden

beyti, bütün Türk şiirinin en güzel

beyitlerinden biri sayılmaktadır.İkinci Selim aynı zamanda îmârcı bir

pâdişâhtır. Kısa süren saltanat döneminde Türk ve dünyâ sanatının şâheseri

sayılan Edirne Selimiye Câmii'ni inşâ ettirmiştir. Tâmire muhtaç olan Ayasofya

Câmiini yaptırdığı istinâd duvarlarıyla tahkim ettirerek günümüze kadar

gelmesini sağladığı gibi, iki minâre eklemiş, yanına iki de medrese yaptırarak

külliye hâline getirmiştir. Bunlardan başka Mekke-i mükerremenin su yollarının

tâmiri, Mescid-i Harâm'ın mermer kubbelerle tezyini, Lefkoşe Selimiye Câmii,

Azîz Efendi tekkesi, Navarin limanına hâkim bir mevkiye yaptırdığı kule, hayrâtı

arasındadır.

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

bluemoon24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla