Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Birincil Güdüler Birincil güdülerin bazıları
açlık, susuzluk gibi, vücutta bilinen bazı fizyolojik değişikliklerden
kaynaklanır ve genellikle fizyolojik dürtüler (physiological drives) olarak
adlandırılırlar. Bu alt bölümde ilk olarak bunlar ele alınacaktır. Daha sonra da
bildiğimiz bir fizyolojik temeli olmayan, duyusal uyarılma ve sevecenlik gibi
öğrenilmemiş güdüler yer almaktadır.Açlık ve SusuzlukAçlık ve
susuzluk fizyolojik dürtüleri birbiriyle yakından ilişkilidir. Çünkü su, vücudun
yiyecekten yararlanması için sindirim ve diğer biyokimyasal işlemlerde
kullanılmak üzere vücutta tutulur. Gerçekte, organizmanın su alımının yaklaşık %
90'ı bu fizyolojik amaç içindir. Bir diğer anlatımla, yiyecek yoksunluğu çeken
insan ya da hayvanlar sadece, düzenli olarak yedikleri zamankinin yaklaşık %
10'u kadar su içerler.Genel açlıkAçlık yaşantısının zamandan
zamana veya kişiden kişiye değiştiği görülmektedir. Her zaman olmasa da, açlık,
midenin kasılmaları şeklindeki açlık kramplarıyla birlikte olabilir. Ancak,
bunlar açlığı hissetmek için kesinlikle zorunlu değildir (Morgan, 1965). Bazen
bir baş dönmesi anlatılır, fakat yine, insanlar böyle bir hissi duymaksızın da
son derece aç olabilirler. Böylece düzenli olarak açlığa eşlik eden, kuvvetli
bir yeme isteğinden başka bir yaşantı yoktur.Beynin çeşitli bölgeleri
açlık ve yemek yeme faaliyetlerini düzenler. En önemlisi olan hipotalamus, beyin
tabanında yer alır. Burada iki merkez vardır ve birine beslenme merkezi diğerine
doyma merkezi denir (bkz. Şekil 8.4). Bunlar kan dolaşımındaki koşullardan
etkilenirler (Teitelbaum ve Epstein, 1962). Beslenme merkezi faal olduğu zaman
insan ya da hayvanın acıkmasına ve yemesine neden olur. Doyma merkezi ise
yeterli yiyecek alındığında yeme isteğini durdurur.Beslenme ve
tercihlerÇocuklar ve hayvanlar, eğer tercihlerine bırakılırlarsa,
yiyecekleri şeyi seçme eğilimindedirler. Böylece bir süre dengeli olarak
beslenebilirler (Rozin, 1967). önceleri bunu, özgül açlıklarını (specific
hunger) ayırdedebildikleri ve bu açlıklarını doyuran belirli şeyleri yedikleri
için yaptıkları düşünülürdü. Günümüzde ise bu inancın genellikle doğru olmadığı
bilinmektedir. Öyle görünüyor ki, bu görüş, tuz ve belirli minerallere (daha
önce söz edilen tuz gereksinimi olan çocuk vakasında olduğu gibi) uygulanabilir,
ancak diyetteki bütün elementler için doğru değildir.Şekil 8.4
Beslenme ve doyma merkezleri hipotalamusta yer alır. Uyarılma (zigzag çizgiler)
ve tahripler (çarpılar) yeme davranışını etkilerler. (Sanford ve Wrightsman,
1970).Daha doğrusu eğer olanak olursa tercihlerle de dengeli bir diyeti
sürdürürüz. Çünkü bir çeşit yiyecekten bıkar ve bir diğerine geçeriz. Başka bir
deyişle, yiyecekte yenilikten hoşlanırız ve yemekte olduğumuzdan daha değişik
şeyler yeme eğilimindeyizdir. Ayrıca, B vitamini gibi bir şeyi eksik bırakan bir
diyet uygularsak, diyet doyurucu olmaz. Böyle bir diyeti tercih etmeyiz ve eğer
yapabiliyorsak yeni bir yiyecek seçeriz. Bu yolla sağlığımız için gerekli olan
elementleri içeren yiyecekleri alma şansımız vardır.SusuzlukSu
sürekli olarak akciğerler, derinin ter bezleri ve böbrekler yoluyla kaybedilir.
Fakat vücut belirli bir miktar suyu, kanda ve dokularda tutmaya gereksinim
duyar, işte bu gereksinim susuzluk dürtüsü ile yansıtılır.Günümüzde
susuzluğun fizyolojik mekanizması iyi anlaşılmıştır (Corbit, 1969). Açlık gibi,
susuzluk da beynin çeşitli kısımları, öncelikle de hipotalamus tarafından
kontrol edilir. Bu merkezde hafif derecede su kaybına özellikle duyarlı sinir
hücreleri yer alır. Bunlar kandaki suyun azalması üzerine faaliyete başlayarak
organizmanın su aramasına ve içmesine neden olurlar.Psikolojik
etkenlerAçlık ve susuzluk birincil olarak iç fizyolojik etkenler
tarafından kontrol edilir. Fakat dış psikolojik etkenlerin de bunlar üzerinde
etkisi vardır. Bazen fizyolojik bir gereksinim duymadan da tadı güzel olduğu
için su içeriz (örneğin, susamadığımız halde sadece tadı için meşrubat
içtiğimiz gibi). Bu gibi psikolojik kökenli bir su içme davranışı, yiyecek elde
etmek için iş yapmak zorunda bırakılan, ancak yiyeceği aralıklı elde eden
ratlarda ortaya çıkarılabilir. Sonraki yiyeceği beklerken vücutlarının
gereksinmesinden daha fazla su içerler.Dış psikolojik ipuçları açlıkta
da çok önemli olabilir. Bunlar özellikle insanlardaki aşırı şişmanlık (obesity)
vakalarında kuvvetle etkili görünmektedir (Schachter, 1971a, 1971b). Obes
olmayan insanlar besin almalarını hemen hemen tümüyle iç açlık durumlarıyla
düzenlerler. Eğer iç olarak aç değillerse yiyeceğe pek dikkat etmezler. Fakat
obes bir kişi pastahane vitrininin önünden geçerken önleyemediği bir tahrik
duyar. Aynı şekilde, böyle bir kişi buzdolabındaki yiyecekleri atıştırmaktan
kendini alıkoyamaz ve uzak durmayı da başaramaz. Bunun nedenlerini henüz kesin
olarak bilmiyoruz, fakat bildiğimiz tek şey, obes insanların dış yiyecek
ipuçlarına aşırı tepki göstererek şişmanladıklarıdır.Cinsellik ve Analık
Dürtüleriinsandan daha alı düzeydeki hayvanlarda cinsellik ve analık
dürtülerini (maternal drive), kandaki hormonlara bağlı olduklarından, fizyolojik
dürtüler olarak düşünüyoruz. Erkeğin testislerince salgılanan androjenler,
cinsel yönden erkeğin faal olmasını sağlar. Dişinin erkeği kabule hazır hale
gelmesini (kızışma) sağlayan estrojenler de dişinin yumurtalıklarından
salgılanır. Genel olarak dişinin bu kızışma dönemi, yumurta, yumurtalıktan rahme
inerken ya da indiğinde ortaya çıkar. Bunun ardından, hayvanlarda cinsel
faaliyeti hamilelik dönemi izler.Hamileliğin sonuna doğru diğer
hormonlar etkili olmaya başlar. Rahimde fetüsün varlığı hipofiz bezinin
prolaktin üretimini arttırır. Prolaktin de yavruyu besleyecek sütü salgılayan
meme bezlerini uyarır. Prolaktin aynı zamanda annelerde analık davranışlarına
neden olur. Bakire bir sıçan, prolaktin enjekte edilip, süt çağındaki bebek
sıçanların arasına konulduğunda tıpkı gerçek anne gibi davranmaktadır. Sıçan,
kedi, köpek gibi hayvanlarda bu hormonun analık davranışını uyandırdığına ve
diğer hormonların hipotalamustaki sinir hücrelerine doğrudan etki ederek cinsel
davranışı oluşturduğuna inanmamız için yeterli nedenler vardır.Cinsellik
ve analık dürtülerinin hormonal açıklaması insanlara uygulanabilir mi? Yanıt,
koşullu bir hayırdır. Alt düzeydeki hayvanlarda olduğu gibi insanlarda da
cinsel güdülenmeyi hormonların başlattığını biliyoruz. Hormonların salgılanması
cinsel dürtünün (sex drive) ortaya çıkmasıyla ilişkilidir. Diğer taraftan,
hormonlar cinsel dürtünün sürdürülmesi için gerekli değildir. Örneğin, birçok
kadında yaş dönümünden (menopoz), yumurtalıkların östrojen salgılanması
durduktan sonra da bu dürtü devam eder. Benzer olarak, erkekler de, bazı diğer
erkek hayvanlarda olduğu gibi iğdiş edilip erkeklik hormonlarını yitirseler de
cinsel faaliyetlerine devam ederler. Ayrıca, cinsel dürtü zayıf olduğu zaman,
cinsel hormon vermekle bunun artırılabileceğine ilişkin hiç bir kanıt yoktur.
Böylece hormonlar cinsel dürtünün ortaya çıkışında rol oynamakta, bundan sonra
dürtü hormonlar olmaksızın da sürmektedir. Bu da, fizyolojik temelin sona
ermesinden sonra psikolojik güdülenmenin sürdüğüne bir örnektir.Analık
davranışı söz konusu olunca hormonların ne insan ne de hayvanlarda zorunlu
olmadığı bilinmektedir (Rosenblatt, 1967). Hayvanlarda bebekle birlikte olma
yaşantısı hemen hemen hormonlar kadar önemlidir. Örneğin, bakire sıçanlar ve
hamsterler prolaktin enjekte edilmeden, sadece bebeklerle birkaç hafta birlikte
kaldıklarında oldukça tipik analık davranışları göstermişlerdir. Bebekle
birlikte olmak hormonla hemen hemen aynı etkiyi yapmaktadır. Hormonun işlevi,
analık güdüsünün, bebekle yaşanacak sonraki dönemde değil de, doğum anında işler
durumda olmasını sağlamaktır.Merak ve Duyusal UyarılmaHayvan ve
insanların gündelik davranışlarına bakacak olursak, bazılarının şimdiye dek
tartışılan fizyolojik güdülerden kaynaklandığını görürüz. Diğer yandan,
birçoklarına da fizyolojik güdülerin neden olmadığı gerçektir, insanların sadece
gazete, kitap, TV, spor olayları, doğa v.b. için harcadıkları zamanı, maçlar,
kayak, dağcılık, avcılık ve gezilerdeki faaliyetlerini düşünelim. Güdülenme
olmasaydı insanlar bunları yapamazdı. Fakat bu güdülerin fizyolojik türden
olmadıkları
çok açıktır.İnsanları duyusal uyarılmadan yoksun
bırakmanın (sensory deprivation) etkileri üzerine bir deney yapılmıştır (Bexton,
1964). Üniversite öğrencilerine, fizyolojik gereksinimleri için ayrılan
sürelerin dışında, 24 saat rahat bir yatağa yatmaları için, günde 20 dolar para
ödenmiştir. Her biri havalandırma aygıtının sesinin dışında hiçbir gürültü
bulunmayan küçük bölmelere yerleştirilmişlerdir. Görsel uyarılmayı en aza
indirmek için yarı saydam gözlük, dokunsal uyarılmayı azaltmak için de eldiven
ve kolluklar takmışlardır. Kendilerinden başka herhangi bir şey yapmaları
istenmemiştir.Bu kolay bir para kazanma yolu gibi görünse de, deneklerin
çoğu kısa bir süre sonra bunu dayanılmaz bulmuşlardır, iki üç gün sonra ise tek
istekleri bölmeden çıkmak olmuştur. Yatakta yatmaları sırasında varsanılar
(hallucination) başlamış, zaman ve uzay yönelimleri (orientation) bozulmuş, açık
seçik düşünme yeteneklerini yitirmişler, herhangi bir şeye uzun süreli olarak
dikkatlerini yoğunlaştıramaz olmuşlardır. Kısaca, zihinsel bozukluğu olan
insanlara benzemişler ve belirtilerin çoğu bölmeden çıktıktan sonra bir süre
daha sürmüştür. Daha değişik şekilde düzenlenen bazı hayvan çalışmaları bu
konuyla ilişkili başka bir noktayı ele almıştır (Butler, 1954).Maymunlar
iki kapılı kutulara yerleştirilir. Her kapının, arasıra öteki kapınınkiyle
değiştirilebilen ayırdedici bir işareti vardır. Kapılardan belli bir işareti
olanı itmeyle açılırken, diğeri açılmaz. Maymunlar kutuda etrafı kurcalayarak
dolaştıkları için kısa sürede tesadüfen doğru kapıyı açarlar. Maymun, kapıyı
açınca kutudan odaya bakabilir (bkz. Şekil 8.5). ilk rastlantısal başarıdan
sonra, hayvan doğru işareti taşıyan kapıyı iterek açmasını çok çabuk öğrenir. Bu
ayırdedici öğrenmede tek ödül dışarıya bakma olanağıdır. Kapıyı itme sıklığı, bu
güdünün gücünün bir ölçüsü olarak kullanılır. Eğer dışarıda ilginç bir görünüm
varsa (örneğin, bir başka maymun veya hareket eden oyuncak bir tren) hayvan
doğru kapıyı, dışarısı boş olduğu zamankinden daha sık iter.Bu ve diğer
deneyler duyusal uyarılmayı (sensory stimulation) hedef alan bir güdünün
varlığını açıkça gösterir. Daha doğrusu, güdü, duyusal uyarılmayı değiştirmek
içindir. Bir süre sonra aynı duyusal durumdan bıkar, farklı bir uyarıcı kurulumu
ararız. Bu şekilde ifade ettiğimiz güdü için merak (curiosity) terimi
kullanılır. Eğer çevremize yeni bir şey katılırsa genellikle dikkatimizi ona
çeviririz. Bu da yeniliğe davranım (response to novelty) olarak bilinmektedir.
Merak ve yeniliğe davranım terimlerinin ikisi de duyusal uyarılma ve uyarıcı
değişikliği temel güdüsünü ifade ederler.Faaliyet ve
KurcalamaBedensel faaliyeti (activity) hedef alan benzer bir güdü
vardır, insanlar ve hayvanlar gözlenen hiçbir neden olmaksızın hareket etmeye
büyük zaman harcarlar. Nitekim, insanlar, evcil fare ve hamsterlerine
döndürmeleri için birtakım oyuncak tekerlekler alırlar. Bu hayvanlar da
tekerlekleri her gün yüzlerce hatta binlerce kez döndürürler.Şekil 8.5
Bir maymunun aygıttan dışarı bakması merak güdüsünü ölçmek için kullanıldı.
Maymun doğru kapıyı ittiği zaman, dışarıya bakmasına birkaç saniyeliğine izin
verilerek ödüllendirildi. Pekiştirilmeyen davranışın sıklığı azalırken,
pekiştirilen davranışınki arttı. (H. F. Harlow, Primate Laboratory, Wisconsin
Üniversitesi, 1953.)Bu faaliyet, sadece bir faaliyet gereksinimi ile mi
güdülenir, yoksa fizyolojik bir temeli mi vardır? Yanıt her ikisi de dir.
Fizyolojik dürtüleri değiştirdiğimiz zaman eğer faaliyet de kaydediliyorsa ikisi
arasında bir bağlantı görebiliriz. Bir hayvan aç ya da susuzsa faaliyeti artar.
Faaliyet gerçekte, aç veya susuz hayvanın gereksinim duyduğu şeyi bulmasını
sağlayan doğal bir yoldur. Aynı şekilde, dişi ratm cinsel dürtüsü yükseldiğinde
faaliyet de büyük ölçüde artar. Bu da dürtünün doyurulma şansını arttıran doğal
bir tepkidir. Böylece bazı faaliyetler fizyolojik dürtülerden
kaynaklanır.Ancak bütün faaliyetler bu yolla ortaya çıkmaz. Hayvanlar
fizyolojik anlamda, oldukça doyum bulsalar da hâlâ etrafta dolanırlar. Hatta bu
faaliyetlerin, bir güdünün hedefi olduğu da gösterilebilir. Bu noktayı gösteren
iki deney vardır. Birinde (Hill, 1956) bir hayvan belirli bir süre için dar bir
alanda tutulmuş ve sonra da bir tekerleği döndürmeye bırakılmıştır. Hayvanın
kapalı tutulma süresi uzadıkça, tekerleği döndürme süresi de uzamıştır. Bu
sonuç, bir tür yoksunluk etkisidir, bu etki de bir süre yiyeceksiz kalmanın
etkisine benzemektedir. Her iki durumda da daha büyük yoksunluğun ardından daha
güçlü güdülenme gelir. Bir diğer deneyde (Kağan ve Berkun, 1954) deneklerin
tekerlekte dönme olanağını elde edebilmeleri için bir manivelaya basmaları
gerekmekteydi. Bu ödülü kazanmak için manivelaya basmayı, aynı işi yiyecek elde
etmek için öğrendikleri kadar çabuk öğrenmişlerdir. Faaliyetin kendi başına bir
hedef olduğundan kuşku yoktur.Burada söz edilen güdü kaba beden
hareketleriyle sınırlandırılmış değildir. Tıpkı kedi yavrusunun iple oynaması
gibi nesnelerin elle yoklanmasını da içerir. Maymun ve insan gibi daha gelişmiş
hayvanlar her tür nesneyi kurcalarlar (manipulate). Maymun ve şempanzeler
nesneleri ellemekten özellikle hoşlanırlar. Oyuncaklarla oynama olanağı dışında
bir ödül verilmese bile maymunlara ayırdetme (örneğin kırmızı ile yeşili
birbirinden ayırdetme) öğretilebilmiştir (Harlow ve McClearn,
1954).Yeterli Olma GüdüsüYukarıda sözünü ettiğimiz merak ve
faaliyet araştırmalarında bir ilke arayacak olursak, bütün bunların ardında bir
genel güdünün olduğu sonucuna varabiliriz. Bu güdü de yeterli olma (competence)
güdüsüdür. Bu alandaki öncü psikologlardan biri de aynı sonuca varmıştır (White,
1959). White'a göre, insan ya da hayvan organizması, görebildiklerini görmeye ve
yapabildiklerini yapmaya güdülenmiştir. Başka bir deyişle, tüm gizilgüçlerini
kullanma güdüleri vardır (Maslow, 1968) ve gizilgüçlerini kullanmaktan da doyum
sağlarlar. Görmek ve yapmak kendi başlarına birer ödüldür (Dember ve Jenkins,
1970).Ayakta durmaya hazır olacak kadar olgunlaşmış bir bebeği
gözlersek, ayakta durmak için aşırı çaba sarfettiğini görürüz. Bunu yaptığı
zaman çok zevklenir, güler, sevinç çığlıkları atar ve seyredildiğini bilse de
bilmese de bunu yapar. Açıkça, bebeğin güçlü bir ayakta durma isteği vardır ve
bundan da büyük doyum sağlar.Özet
Birincil güdüler doğuştan var olan
ya da olgunlaşmayla ortaya çıkan öğrenilmemiş güdülerdir. Bazılarının fizyolojik
temeli vardır, diğerlerinin yoktur. Açlık ve susuzluk, fizyolojik kökenli
birincil güdülerdir. Cinsel güdü ve analık güdüsü hayvanlarda hormonlarla
düzenlenirken, insanlarda hormonların önemi daha azdır, insan ve hayvanlarda
duyusal uyarılma, ayrıca faaliyette bulunma ve nesneleri kurcalama birincil
güdüleri de vardır. Genelde organizma yeterli olma güdüsüne sahiptir, yani tüm
yeteneklerini kullanmaya çalışır.
Dr.charles V.ford ..yalan, Yalan, Yalan, Yalancılığın PsikolojisiSosyal Kuralların Psikolojisi (Muzaffer Şerif)Diyabetik Hastada Psikolojik SorunlarPsikolojik Cilk HastalıklarıYaratıcılıkYapısalcılıkSürrealist YaklaşımPragmatik YaklaşımKişisel Modernlik Yaklaşımlarıİşlevselcilikİnşacı YaklaşımFenomenolojik YaklaşımDiferansiyel YaklaşımPsikodinamik YaklaşımDavranışçı YaklaşımBiyolojik YaklaşımBilişsel Öğrenme YaklaşımıVroom'un Beklenti TeorisiTutkulu Aşk TeorisiSosyal Karşılaştırma Teorisi Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |