Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Genel Görelilik Kuramı Genel Görelilik Kuramı
Nasıl Geliştirildi?Genel Görelilik Kuramı'nı bir tek kişinin yaratmış
olduğuna inanmak zordur. Kuram, uzay, zaman, enerji, madde ve geometriyi muazzam
bir ufku ve anlamı olan uyumlu bir bütün halinde birleştirmektedir.
Einstein, Zürih'te iken ve Berlin'deki ilk yıllarında, fizikte
pozitivizmin büyük savunucusu olan filozof fizikçi Ernst Mach'ın entellektüel
etkisi altında kalmıştı. Mach, kuramsal fizikçilerin, fizikte deneysel
işlemlerle kesin, doğrudan bir anlam kazandırılamayan herhangi bir fikir
kullanmamaları gerektiğini düşünüyordu. Deneysel dünyayla ilgisi olmayan
fikirler, fiziksel kuram için yüzeysel olarak değerlendiriliyordu. Mach'ın
yöntemi yeni fiziğin gelişiminde önder bir kuvvet oldu. Einstein, bu
yöntemin ustasıydı. Einstein'ın uzay ve zaman tanımlarını hatırlayın: uzay bir
ölçü çubuğu ile ölçtüğümüz şeydir. Ölçme işine doğrudan başvuran bu tanımlar,
uzay ve zaman kavramlarının yüzyıllardır taşımış oldukları tüm aşırı felsefi
bagajı kesip attılar. Pozitivist, yalnızca, ölçme gibi doğrudan işlemler yoluyla
bildiğimiz şeylerden söz etmekte ısrar eder. Fiziksel gerçeklik, kafalarımızdaki
fantezilerle değil, fiili deneysel işlemlerle tanımlanır.Ancak Einstein,
Berlin'e yerleştikten sonra, katı pozitivist tutumdan uzaklaştı ve bu durum,
kısmen, iş arkadaşı Planck'ın ikna edici tezlerinin sonucunda oldu. Aynı zamanda
Einstein'in Genel Görelilik Kuramı konusundaki başarısı ve ona ulaşmak için
kullanmış olduğu düşünce yöntemi, onu katı pozitivist yöntemin sınırlılıkları
konusunda ikna etti. Einstein bir pozitivist olarak kalmış olsaydı,
genel Görelilik Kuramı'nı keşfetmiş olup olmayacağı şüphelidir. Einstein daha
sonra, kendisinin Berlin'de patent ofisinde çalıştığı günlerden arkadaşı olan
filozof Maurice Solovine'e yazdığı bir mektupta, kendi yöntemini anlattı. Bu
yöntem Einstein'ın önerme yöntemi olarak isimlendirilebilir.Genişleyen
Evren'in GözlenmesiEinstein, genel Görelilik Kuramı'nı, Evren'in
bütününe uyguladı. Sonlu ve sınırsız bir Evren modeli kurdu ve bunun
matematiksel yapısını geliştirdi. Amerikalı astronom Edwin Powell Hubble
(1889-1953), 1920'li yıllarda Evren'in yaşı, oluşumu ve dağılımı konusunda
çalışmaları başlatan bilim adamı. Hubble, 1929'da yaptığı gözlemlerle
uzak gökadalarının ışığının kırmızıya kaydığını, buradan kalkarak da bunların
Dünya'dan uzaklaştığını ortaya koydu. Evren genişliyordu. Oysa Einstein'in
evreni durağandı. Kuram, büyük kütlelerin yakınından geçen ışık
ışınlarının kütleçekim alanının etkisiyle eğileceğini, bu nedenle de uzak bir
yıldızın ışığının Güneş'in kenarından geçerken yapacağı sapmanın
hesaplanabileceğini öngörüyordu. Birinci Dünya Savaşı ve kötü hava koşulları,
ilk gözlemin yapılmasını engelledi. Kuram'ın ilk genel kanıtları iki İngiliz
bilim adamından geldi: 29 Mayıs 1919'da Güney Afrika'da (Gine Körfezi'ndeki bir
adada) ve Brezilya'da gözlenen Güneş tutulmaları sırasında elde
edildi.Sonuçlar tam Genel Görelilik Kuramı'nı kanıtlayacakken, iki ayrı
yerin sonuçları birbirine ters düşüyordu. Daha sonraları da gözlemler ve
deneyler, onu doğrulamaya devam etti. 1922'de Güney Afrika ve Brezilya'dan
alınan verilerin farklı souçlar vermesi üzerine Lick Gözlemevi'nin yöneticisi
William W. Campbell, bir sonraki tutulmayı izlemek için Avustralya'ya gitti.
Tutulma, yaklaşık beş dakika izlenebildiği için Naif yıldızlarda
kaydedilebilecek; böylece Güneş'e yakın gözlenebilir yıldızların sayısı
artacaktı diye açıklama yapıyor Osterbrook ve gözlem yapanlar 'etkiyi ölçmek
için daha iyi bir şans'elde edecekler diyor. 12 Nisan 1923'te,
Campbell, yıldızların görüntülerinin yerleşimleri iki durum için, yani tutulma
ve gerçek gece durumundaki yıldızların farklılık gösterdiğini keşfetti.
Einstein'in tahminleriyle karşılaştırıldığında Güneş kenarındaki yıldız ışıkları
1.75 saniyelik bir açıyla saptırılıyor olması, verilen Görelilik Kuramı'na
yaklaşabildiğinin bir kanıtıdır diyordu.Garip ama, Campbell, kendisini
göreli bir Evren'de bulmak istemiyordu. Tanrım umarım doğru değildir diyordu.
Einstein, tabii ki, göreliliği Evren'in normu olarak görüyordu. Doğrusu Kuram'ın
doğruluğu kanıtlandığında Ama ben zaten Kuram'ın doğru olduğunu biliyordum
diyecekti öğrencisi Schneider'a. Schneider, Einstein'eğer tutulmalar,
Kuram'ı doğrulamasaydı ne olurdu diye sorduğunda Einstein O zaman Tanrı'dan
özür dileyerek, Kuram doğru derdim diyordu.
Genel Görelilik ve Evren
ModelleriRoger Penrose: Sizlere Einstein'in kütleçekim kuramının temel
yapıtaşlarını hatırlatmak istiyorum. Temel yapıtaşlarından birisi Galilei'nin
Eşdeğerlik İlkesi adıyla bilinir. Galilei Piza Kulesi'nin tepesinden biri büyük
biri küçük iki taş bırakıyor. Bu deneyi gerçekten gerçekleştirmiş olsa da olmasa
da, kendisi, hava direncinin yarattığı etkiyi görmezden gelmek koşuluyla, her
iki taşın da yere aynı anda çarpması gerektiğini gayet iyi anlamıştı.
Eğer bu taşlar beraberce aşağı doğru düşerlerken bir tanesinin üstüne
oturup diğerini seyretme imkanınız olsaydı, onu önünüzde, havada asılı bir halde
dururken görecektiniz. Uzay seyahatlerinin yapıldığı günümüzde buna benzer
durumlara fazlasıyla alışığız. Einstein'in Kuramı, bize yerçekimin
ortadan kalktığını değil, yerçekimi kuvvetinin ortadan kalktığını söylemektedir.
Geriye bir tek şey kalıyor, o da kütle çekiminin yarattığı gelgit
etkisi.Bu etkiye gel git etkisi denmesinin çok makul bir nedeni vardır.
Eğer Yerküre'yi Ay'la, parçacıklardan oluşan küre biçimindeki kabuğu da,
okyanusların kapladığı Yerküre ile değiştirecek olursanız, o zaman, Ay'ın
okyanusların yüzeyi üzerinde Yerküre'nin parçacıklardan oluşan küresel kabuğa
uyguladığı etkiye benzer bir kütleçekim etkisi yarattığını görüyoruz.
Ay'a yakın konumda bulunan deniz yüzeyi, Ay'a doğru çekilirken,
Yerküre'nin arka yüzünde kalan denizler adeta uzağa doğru itilirler. Deniz
yüzeyinin Yerküre'nin her iki tarafında bel vermesinden ve denizde her gün iki
kez oluan yükselmeden bu etki sorumludur.Einstein'in Genel Görelilik
Kuramı'nı keşfinin öyküsü, kıssadan hisse önemli bir ders içermektedir. Bir
bütün halinde ilk formülleştirildiği tarih 1915'tir. Herhangi bir gözlemsel
ihtiyaç sonucunda değil, birtakım estetik geometrik ve fiziksel kaygıların
güdüsüyle geliştirilmişti. Temel yapıtaşlarını, farklı kütlelere sahip taş
parçalarının aşağı bırakılması nedeniyle örneklenen Galilei'nin Eşdeğerlik
İlkesi ve uzay-zaman eğriliğini tanımlamada doğal bir yol olan Öklit-dışı
geometrilerin kendine esas aldığı fikirler oluşturmaktaydı. 1915'lerde yapılan
gözlemsel çalışmaların bu konuyla pek bir ilgisi yoktu.Genel Göreliliğin
Öngörüleri ve Test EdilmeleriGenel Görelilik, son biçimi ile
formülleştirildiğinde, Kuram'ın kilit noktasında gözleme dayalı üç adet sınamaya
yer verdiği görüldü. Birincisi: Merkür Gezegeni'nin yörüngesinin günberi
noktası yer değiştirmekte ve diğer gezegenlerin etkileri hesaba katılsa dahi,
Newtoncu kütleçekim etkileşimleri ile açıklanamayan bir dönüş hareketi
yapmaktadır. Genel Görelilik, bu kaymayı olağanüstü bir şekilde öngörmekte ve
açıklamaktadır.İkincisi: Işık ışınlarının izledikleri yollar, Güneş'e
yaklaştıkça Güneş'e doğru eğrilir (bükülür). Bu da 1919'daki Güneş tutulmasını
gözlemlemek amacıyla Arthur Eddington'un başkanlığında gerçekleştirilen ünlü
yolculuğun gerçekleştirilme sebebidir. Eddington, yaptığı gözlemler sonunda
Einstein'in öngörüsünü destekleyen sonuçlar elde etmiştir.Üçüncüsü:
Kuram, bir kütle çekim etkisi altında saatlerin daha yavaş işleyeceğini
öngörmekteydi. Yani yere yakın konumda bulunan bir saat, bir kulenin tepesinde
bulunan bir saate göre daha yavaş çalışmalıydı. Bu etkinin de deneysel olarak
ölçümü yapılmıştır. Oysa bütün bunlar, o kadar da etkiliyici testler/sınamalar
sayılmaz. Çünkü söz konusu bu etkiler her zaman hem çok küçüktür, hem de aynı
sonuçlar pekala başka kuramlar tarafından da öngörülebilirdi.Şimdilerde
ise durum artık dramatik ölçüde değişmiştir. Yaptıkları son derece olağanüstü
bir dizi gözlemden dolayı Hulse ve Taylor 1993 yılında Nobel Ödülü'nü
aldılar.Bir de Genel Görelilik'e özgü olan ve Newtoncu kütleçekim
kuramında hiç mi hiç bulunmayan bir başka özellik vardır. Buna göre, birbiri
etrafında dönme hareketi yapan cisimler, kütleçekim dalgaları halında enerji
yayar. Bunlar ışık dalgalarını andırsalar da, aslında elektromanyetik alan
içinde değil, uzay-zaman içinde oluşan dalgalanmalardır. Bu dalgalar,
sistemden sürekli olarak enerji çeker. Enerjinin çekilme hızı, Einstein'in
kuramına başvurularak kesin olarak hesaplanabilir. İkili nötron yıldızı
sistemindeki enerji kaybının bu yolla hesaplanan hızı, yapılan gözlemlerle
tastamam uyuşuyor. Bu durum, son yirmi yılı aşkın süredir yapılan gözlemlerce,
bu nötron yıldızlarının yörünge periyotlarında ortaya çıkan hızlanmaya ilişkin
ölçüm sonuçlarında görülmektedir. Sözkonusu sinyallere ilişkin zamanlama
öyle şaşmaz bir doğrulukla saptanmaktadır ki, son yirmli yılı aşkın bir süre
boyunca kuramın bilinen doğruluk derecesinin on üzeri ondörtte bir dolaylarında
olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu, Genel Görelilik'i bilim tarihi boyunca en duyarlı
biçimde sınanan kuram olma konumuna getirmektedir.Bu öyküde kıssadan
hisse bir ders var. Einstein'ı, ömrünün sekiz yılını ya da belki daha fazlasını
harcayarak Genel Kuramı geliştirmeye motive eden etkenler, gözlem ve deney
sonuçları değildi. İnsanlar zaman zaman şu sözleri dile
getirmektedirler:Aslında, fizikçiler elde ettikleri deney sonuçları
çerçevesinde biçimsel bir düzen arayışı içerisine girerler ve birgün gelir bu
sonuçlarla uyuşabilecek zarafette bir kurama ulaşırlar. Bu, fizik ile
matematiğin birbirleriyle neden bu kadar iyi geçindiklerini açıklamaya yeterli
olsa gerek. Oysa sözünü ettiğimiz durumda işler hiç de bu şekilde
yürümedi. Kuram, özgün biçimiyle hiçcbir motive edici gözlem bulgusuna
dayanmadan geliştirildi ve ortaya matematiksel açıdan çok zarif ve fiziksel
açıdan da son derece iyi motiflenmiş bir kuram çıktı. Buradaki ana fikir şudur:
matematiksel yapı zaten Doğa'nın kendisinde mevcuttur ve kuram asılnda uzayda
ait olduğu yerde durmaktadır; bu, herhangi birinin Doğa'ya zorla dayattığı bir
şey değildir. Bu, bu bölümde esas alınan ana noktalardan bir tanesidir.
Einstein, zaten yerli yerinde duran bir şeyi açık seçik hale getirmiş oldu.
Üstelik, keşfettiği fizik öylesine bir fizik değil, Doğa'da en temelden sahip
olduğumuz bir şey:uzayın ve zamanın doğası.Genel Görelilik'te, fizik
dünyasının sergilediği davranışların temelerini gerçekten de olağanüstü kesin
derecede kesin bir biçimde belirleyen bir yapıyla karşı karşıya bulunmaktayız.
Gerçi Doğa'nın ne yönde davrandığına dikkat etmenin önemi açıkça ortada ise de,
dünyamızın sözü edilen temel özellikleri çoğunlukla bu yolla keşfedilmemektedir.
Yalnız bu aşamada bütün diğer nedenler açısından cazip görünen,
gelgelelim gerçeklerle uyuşmayan kuramlar yumurtlamamaya dikkat edilmelidir.
Oysa burada elemizde, gerçeklerle fevkalede şaşmaz bir biçimde uyuşan bir kuram
bulunmaktadır. Kuram'ın içerdiği doğruluk derecesi, Newtoncu Kuram'ın
erişebildiği basamak sayısının iki katıdır. Bir başka deyişle, Newtoncu
Kuram'ın duyarlılığı on milyonda birlik bir doğruluk derecesinde iken, Genel
Göelilik için bu oranın on üzeri ondörtte bir olduğu bilinmektedir. Bir kuramdan
ötekine sağlanan iyileşme, Newton'un kendi kuramının içerdiği doğruluk
derecesinde 17. yy'dan bugüne dek geçen zaman içinde görülen artış
mertebesindedir. Newton, kendi kuramının binde birlik bir duyarlılıkla doğru
olduğunu bilmekteydi; şimdi ise bu duyarlılığın on milyonda bir olduğu
bilinmektedir.
Siyaset, Bilim Ve Tarih Bilinci (Doğan Özlem )The Benefits Of TreesEnerji TasarrufuAlternatif Ucuz Enerji KaynaklarıErozyonun Tanımı Ve ÇeşitleriDünyamızın HareketleriDoğalgazDeve KuşlarıTeknolojik CellatlarımızKüresel IsınmaÇimento İşkolu Ve SorunlarıAtmosferin Başlıca Gaz KirleticileriNükleer EnerjiYapay KristallerHyrogen Fuel The Fuel Of FutureKentiçi Ulaşımı Ve Çevre SorunlarıPrcı HakkındaÇevre Kirliliği Ve SonuçlarıSivil SavunmaUluslararası Hukuk Ve Çevre Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |