Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Yöneticilik Yetenekleri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/yoneticilik-yetenekleri/)
-   -   Yöneticide hoşgörü (http://www.hayatimdegisti.com/forum/yoneticilik-yetenekleri/782-yoneticide-hosgoru.html)

hayatimdegisti 02-02-2007 04:54 PM

Yöneticide hoşgörü
 
Yöneticide hoşgörü
Alt kattaki dairenin kapısını açan kadına sormuştum. "Sularınızdan memnun musunuz?" Kadın "Pek memnun değiliz" demişti. Ben de "Biz de memnun değiliz. Bunun için belediyeye bir dilekçe yazdım, imza topluyorum. İmzalamak ister misiniz?" Kadın imza işini duyunca kocasını çağırmıştı. Kocası da "Demek imza topluyorsun delikanlı?" deyip imzalamıştı dilekçeyi. Ama imzasını çok büyük bir istekle atmamıştı. Alt katlarda genelde bu tür davranışla karşılaşmıştım. Ama üst katlara çıktıkça memnuniyet oranı düşüyor ve imzalar daha bir istekle atılıyordu. Dördüncü kattan sonra "imza yetmez, gerekirse eylem yapalım. Nereye isterseniz oraya gelelim" gibi tepkiler geliyordu. Mahalleden bu şekilde 500 küsur imza toplamıştım.
Yıl 1968 idi. O dönemde Bakırköy'de otururduk. Dairemiz üçüncü katta idi. Su bir dertti. Bütün gün boyunca su ancak iki saat kadar akardı. Gece yarısı evde bir su doldurma faaliyeti başlardı. Tüm boş kaplar doldurulurdu. Öte yandan, komşumuz Ataköy'de ise çimler sulanırdı. Ateşli bir üniversite öğrencisi idim. Bu duruma seyirci kalamazdım. Bir şeyler yapmalıyım diye düşünmüştüm. İmza toplamaya karar vermiştim.

O sırada belediye seçimleri yeni yapılmıştı. İstanbul Belediye Başkanlığı'na Dr. Fahri Atabey seçilmişti. Atabey, sempatik bakmadığım birisi idi. Seçimde bizim aileden oy almamıştı. Ama başımızdaki bu su derdini çözmeliydim. Elimde dilekçe belediye sarayının yolunu tuttum. Başkana neler söyleyeceğimin su kavgasını nasıl edeceğimin kafamda planını yapmıştım. O dönemde Paris kaynıyordu, öğrenci eylemleri başlamıştı. Türkiye'de de siyasi havalar karışıktı. Ben de dünyayı değiştireceğine inanan o meşhur 68 kuşağından birisi idim. O zamanki terminoloji ile "Egemen sınıfların temsilcisi" bir belediye başkanına gidiyordum.

Belediyede başkanın özel kalemine gittim. "Başkanla görüşmek istiyorum" dedim. Sekreter soğuk bir biçimde "Ne hakkında?" dedi. "Su sorunu" dedim. Kadın mekanik bir sesle "Başkan çok meşgul, görüşemezsiniz. Şikayetinizi dilekçe ile bildirin" dedi. Ben de "Yazdım ve imza da topladım" dedim. Sekreter, "O zaman dilekçenizi kaleme kayıt ettirip verin" diye kestirip attı. Ben başkanı görmekte kararlıydım. "Ben bunu başkana kendim vermek istiyorum" dedim. Kadın daha soğuk bir sesle "Buna gerek yok. Dilekçenizi verin, cevap verilir" dedi. Ben "Bakın burada 500 ü aşkın imza var. Eğer ben başkanı görmezsem, onlarla buraya gelirim" dedim. O zaman ki devrimci (!) ruhumla koyacağım eylemi tanımlamış oldum. Kadın tınmadı bile. Tam o sırada bir güzel şey oldu. Başkanının odasının kapısı açıldı. Başkan, kendisini kutlamaya gelen bir grubu yolcu etmek üzere dışarı çıktı. Ben hemen atıldım "500 imzalı bir dilekçem var, sizinle görüştürmüyorlar." Atabey sesin geldiği yöne baktı, güldü "Görüştürürler, görüştürürler. Gel bakalım içeri" dedi. Özel kalemdeki sekreterin şaşkın bakışları arasında içeri girdim.

Başkanın odasında idim. İşte "egemen sınıfların temsilcisi" karşımda idi. Hemen atışa başladım. "Susuzluktan anamız ağladı. Partiniz Müslümanlık'tan dem vuruyor. Biz susuzluktan abdest bile alamıyoruz. Kadınlar su yok, yıkanamayız diye kocalarını yanlarına yaklaştırmıyorlar. Aileler dağılacak. Biz içmeye su bulamazken, komşumuz Ataköy'de çimler sulanıyor. Bu bariz sınıf ayırımıdır" Atabey beni mütebessim, sevecen bir yüzle dinledi. "Demek bu imzaları sen topladın delikanlı, tebrik ederim" dedi. Bana İstanbul'un su sorunu anlattı. Ataköy'ün kendi kuyuları olduğundan söz etti. "Bakırköy'den Ataköy'e bakıp sınıf farkı dersen, Taşlıtarla'dakiler ne der?" dedi. Çok sevecen biçimde konuştu. Ben başkanın odasına kavga etmek için girmiştim, ikna edilmiş olarak çıktım. Beni içeriye almayan sekretere bile iyi günler diledim.

Bir yorum

İyi bir yöneticide bulunması gereken bir dizi özellik sıralanabilir. Bu özellikler arasında önemli insani boyutlardan birisi de hoşgörüdür, sevecenliktir. İyi yönetici kendinden emindir, güçlü bir özgüveni vardır. Yaptığı işlerin hesabını her an vermeye hazırdır. Yönetici, yaptığı işlerle, verdiği kararlarla her kesimi de memnun edemeyeceğinin bilincindedir. Kendisini, yaptığı işleri eleştirecek bir kesimin her zaman olacağının farkındadır. Kendinden emin, yetkin yönetici, kendisine yapılan eleştirileri olgunlukla karşılamasını bilir. Karşısındaki kişi yanlış bir davranış sergilese bile ona hoşgörü ile bakar. Çünkü iyi yönetici, yönettiği kişileri sever. Sevmek zorunda olduğunu bilir. Onlara hoşgörü ve sevecenlikle yaklaşır. "Efendim yönetici de insan, o da kızabilir" diyebilirsiniz. Ama yöneticinin, sıradan bir kişi gibi kızmak ve tepki göstermek hakkı yoktur.

Yukarıda anlattığım olayın 1968 yılında geçtiğini söylemiştim. O zamandan bu zamana ülkemizdeki yönetici niteliğindeki değişimi anlatması bakımından ilginçtir. Örneğin, 38 yıl öncesinin belediye başkanı, beni hoşgörü ve sevecenlikle karşılamıştı, bana "Artistlik yapma lan" dememişti.

Prof. Dr. Uğur TAndoğan

Dünya



WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:48 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.