![]() |
OLASILIKLAR SARAYI Olasılıklar Sarayında yaşıyoruz- Duvarlarımızdaki yazılar Burası sonsuz genişleyen bir yapıdır ve başarı ve mutluluklarla dolu muhteşem odalarla doludur. Bu odalar herkese açık olsa da birçoğumuz bunların sadece pek azını ziyaret ediyoruz. Bunun sebebi bunların bize yasaklanmış olması değil. Onlar bizim için doğumumuzla gelen hakkımız. Nedeni daha ziyade daha rahat ettiğimiz odalarda yaşamayı tercih etmemiz. Nedense diğer geniş odalara kendimizi "ait" hissetmiyoruz. Onlar başkaları için. Onlar daha zengin, daha ayrıcalıklı ve bizden daha yetenekli insanlar için. Biz kendi tanıdık (rahat) alanlarımızda kalıyoruz ve seçtiğimiz odaların duvarlarının öte yanına geçme cesareti göstermiyoruz. Neden? Çünkü yapabileceklerimiz ve yapamayacaklarımız o duvarlarda yazılı ve bizde bu talimatlara sanki gerçekmiş gibi itaat ediyoruz. Maddi gücümüz bu sınırları yansıtıyor. Kendimizle ilgili imajlarımız da. Hatta bu yazılardan etkilenmeyen donanımımız bile çok az. Duvarlarımızdaki kelimeler kendi iç konuşmalarımız için metaforlarımız. Onlar yıllar boyunca biriktirdiğimiz davranış, fikir ve inançları temsil ediyor. Birçoğu anne babalarımızdan, öğretmenlerimizden, din'den, arkadaşlarımızdan, kitaplardan, televizyondan ve hayatımızdaki sonsuz sayıdaki diğer otorite kaynaklarından bize aktarılıyor. İncelendiğinde pek çoğu gülünç. Yinede ilerlememizi engelleyebiliyorlar. Hepimizin duvarlarında değişik kelimeler var. Bu sebeple de herkesin sınırları birbirinden farklı. Senin sınırların benimkinden farklı çünkü senin duvarlarında yazılmış gerçekler benim duvarlarımda yazılı olanlardan farklı. Aslında onlar birer "gerçek" bile değil. Onlar sadece hayatta tutunabilmek adına kendimize uyarladığımız talimatlar ve pek çoğu kurgu. Onlar başkaları tarafından bizim duvarlarımıza yazılmış inançlar ve biz yazıldıklarından beri sorumluluk içinde onlara itaat ediyoruz. Bunun böyle olması gerekmiyor. "Sürekli duvarlarımızdaki yazılanlara danışıyoruz". Bu gözlerimizi kırptığımız anda görebilmemiz için gözkapaklarımızın içerisinde dövme yapılarak yazılmış olmalı. Bu yazılar bizim en seçkin danışmanımız ve ona gün boyu danışıyoruz. Neden olmasın? O bizim yaşadığımız her tecrübeyi temsil ediyor. Tüm "nasıl yapılmalı" larımızı içeriyor. "Yapılabilir" ve "yapılamaz" larımız ile "yapılmalı" ve "yapılmamalı" larımızı içeriyor. "Mutlaka" ve "asla" larımız ile dürüstlük anlayışımızı içeriyor. Bizim düzgün davranış versiyonumuz ile bu dünyada doğru olan ve olmayan şeyleri içeriyor. Yargılarımızı, başarı ve başarısızlıklarımızı içeriyor. Hepsi orada, gerçek olduğunu düşündüğümüz her şey duvarlarımızda yazılı. Mesela bilgimiz (duvardaki yazılarımız) bize öyle yapmamızı önerdiği için çorbayı çatal yerine kaşıkla yiyoruz. "Bu çorbayı nasıl yemeli" sorusunu sorduğumuzda duvardaki yazımız "kaşık kullan" diyor. Bu sebeple bazı durumlarda kot giyiyor bazı durumlarda ise siyah kravat veya gece kıyafeti giyiyoruz. Ne yapmamız gerektiği konusunda sürekli duvarlarımızdaki yazılara danışıyoruz. Bu kelimeler bizim öğrendiğimiz şekliyle bize "gerçeği" temsil ediyor. Biz bu duvarlara neredeyse her konuda danışıyoruz. Bu kelimeler bize sınırlarımızın yanı sıra seçeneklerimizi de söylüyor. Genellikle bunlar birbiriyle çelişkili oluyor. Maddi konularda mesela bize "burası Amerika, seçenekler ülkesi, yeni şeyler dene" derken aynı zamanda şunları da söyleyebiliyor. * Bunu yapmak için çok genç (yada yaşlı) sın. * Bunun için yeterli eğitimin yok. * Sen bir kadınsın ve sınırların var * Azınlıktan birisin * Risk alan kişiler kendilerini beş parasız bulurlar * Zengin insanlar dürüst değildirler Bu hayali sınırlar listesi sonsuza kadar gider. Bunlardan herhangi biri sizin duvarlarınızda yazılımı? Eğer bunlardan herhangi birine inanıyorsanız- yada herhangi biri "bu doğru" zilini çalıyorsa burada yeri olmayan size maliyeti çok fazla olan "sınırlara" kendinizi kaptırmış olduğunuzu söyleyebilirim. Paranın özünde herhangi bir iyilik yada kötülük yok. O bir enerji biçimi. Savaşları ve yıkımları finanse etmek için kullanılabilir yada dünyanın zor ulaşılır köşelerine sevgi göndermeyi kolaylaştırmak için kullanılabilir. Onun için kendi engellerimizi kurabiliriz yada doğum hakkımız olan bereketin bir işareti olarak içimizden akmasına izin veririz. Tüm bu "olabilir" ve "olamazlar" finansal duvarlarımızda yazılıdır. **Bu yazı Gary Graig'in The Pallace of possibilities-the writings on our walls Yazısından çevrilmiştir. |
Cevap: OLASILIKLAR SARAYI - 2 "Sabit düşüncelerim benim gerçeğim olur." "Sabit düşüncelerim benim gerçeğim olur." Bu yeni bir şey değil. Bu muhtemelen tüm psikoterapi'nin en temel kuralıdır. Bunu daha iyi vurgulamak için aşağıda birtakım alıntıları listeliyorum. Bayanlar bu alıntılarda erkek cinsinin kullanıldığını göreceklerdir (ve umarım bunu hoş görürler). Bunun sebebi bunların zamanında daha iyisini bilemeyen erkekler tarafından gelmesidir. * İncil'den: "Adam kalbinde nasıl düşünüyorsa öyledir" * Ralph Waldo Emerson'dan: "Adam nasıl düşünüyorsa, ona dönüşür" * Mucizeler Kursundan: "Gördüğünüz dünya sizin ona verdiklerinizdir, daha fazlası değil. Ama bundan fazlası olmamasına rağmen daha azı da değildir. Bu yüzden sizin için önemlidir. Zihninizin durumunun tanığı, içsel bir durumun dışsal bir tanığıdır. Adam nasıl düşünüyorsa öyle algılar." Her ne kadar bu şekilde ifade edildiğini duymuyorsakta, psikoterapinin temel hedefi müşterilerinin yaşam kalitelerini (kendi gerçekleri) daha iyiye götürebilmeleri için sabit düşüncelerini değiştirmelerini sağlamaktır. Temel hedefi her zaman müşterilerinin meselelerini "belli bir bakış açısından" görmelerini sağlayarak hayatlarını daha pozitif geçirmeleri için travmaları, korkuları, suçlulukları, yasları v.s konusunda farklı düşünebilmelerini sağlamaktır. Sabit düşünceleri değiştiğinde artık bu onların yeni gerçeği haline gelir. Birçok kişi yaşadıkları Olasılıklar Sarayından habersizdir çünkü geçmiş tacizleri, savaş anıları, suçluluk hisleri ve benzeri düşüncelerinin arasında kendi kişisel zindanlarında hayatlarını sürdürmeye devam ederler. Sabit düşünceleri kendi gerçekleri olmuştur ve sizin ofisinize girdiklerinde zindanlarını da beraberlerinde getirirler. Duvarlarındaki yazılar kişisel suçluluk duygusu, utanç v.s konusunda grafiksel bir kanıttır onlar için ve BÜYÜK HARFLERLE YAZILMIŞ VE ONLARA BAĞIRMAKTADIR. Tabiî ki daha olumlu tabiatta farklı yazılar da vardır ama bu büyük harflerle yazılanlar tarafından baskılanmışlardır. Bu büyük harfler onların düşüncelerinin odağı, varlıklarının can alıcı noktası haline gelir. Onlar ömür boyu "sınırlar"'a dönüşür ve silinip yerine başka bir şey yazılmadıkça böyle kalmaya devam eder. Bu bana benimle aynı deniz kenarında yaşayan "Ned" adındaki bir beyefendiyi hatırlatıyor. Ned aşırı derecede karamsar bir ve bundan gurur duyuyor. Konuşmaları devamlı olarak hayatındaki, dünyadaki v.s. problemlere geliyor ve bekleyeceğiniz üzere birçok problemi kendi gerçeğinin içerisinde ortaya koymayı başarmış durumda. Onun aksine ben oldukça iyimserim. Bazılarının (özellikle Ned) bakış açısına göre Pollyanna'ya rakip olabilirim. Ben sürekli bir fırsat arayışındayım ve çok ilginçtir ki onu bulurum. Ned ise kendi aradıklarını (problem) buluyor. O fırsatları çok nadir bulabiliyor. İkimizde aynı dünyaya bakıyoruz ama farklı şeyler görüyoruz. Yıllar önce "Rocky" adlı sinema filmi üzerinde konuşuyorduk. Ben bu filmin çok coşkulu olduğunu düşünmüştüm. Benim için bu film geçmişte iyi olan bir kişinin kendini sıfırdan yaratıp dünya ağır sıklet şampiyonu ile nasıl mücadele ettiği hakkındaydı. Heyecanlıydı. İnsan ruhunun gücüne dair harika bir örnekti. Ne var ki ben Ned'e bu film hakkındaki fikrini sorduğumda o bana "İki kişinin birbirini sürekli dövmesi hakkındaydı" dedi. Bu film ikimiz içinde aynı olmasına rağmen- tamamen aynı kelimeler, resimler, müzikler v.s üzerimizde tamamen farklı etkileri vardı. Bu nasıl olur? Tabiî ki tek fark bizim bu filme kattıklarımızdı. Bu, olayları algıladığımız filtrelerimiz (Sabit düşünceler) ve ona verdiğimiz anlamdı (gerçeğimiz). Bu film, hayat gibi içsel durumumuzun dışsal yansımasıydı. Biz onu kesinlikle bir "içsel iş" olarak deneyimledik. Biz hayatı zihin kurgumuzun bir yansıması olarak görürüz. Sabit düşüncelerimiz gerçeğimiz olur. Arkadaşım Jim Newman'ın (PACE seminerleri), dediği gibi: "Dünün düşünceleri bugünü yarattı. Bugünün düşünceleri ise geleceğini yaratıyor. " Bu "sabit düşüncelerim benim gerçeğim olur."demenin başka bir yolu. "Mutlu bir yüz şans eseri gelmez, mutlu düşüncelerle gelir"'de öyle. Hep neler düşündüğünüzü değerlendirin, hep neler elde ettiğinizi bulursunuz. Geçen yazıda belirttiğim üzere sürekli duvarlarımızdaki yazılara danışıyoruz. Bunu gün boyu yapıyoruz ve duvarlarımızdaki en göze çarpan kelimeler bizim sabit düşüncelerimiz (ve gerçeğimiz) haline dönüşüyor. Hepimiz daha iyi bir gerçeğimiz olmasını isteriz. Kendi kişisel olasılıklar sarayımızın daha geniş eklerinde yaşayabilmek için duygusal özgürlüğümüz olmasını tercih ederiz-spritüel olarak daha fazla gelişmiş olmak. Buda, daha iyi bir gerçeğe ulaşmanın yolunun sabit fikirlerimiz değiştirmekle otomatik olarak gerçeğimizi değiştirebileceğimiz için sabit fikirlerimizi değiştirmekten geçer. Bunun kavramsal ve böyle olmakla eski (ama çok etkili) bir yaklaşım olduğunun farkındayım. Duvarlarımızdaki kısıtlayıcı kelimeleri sildiğimiz anda onların yerine ne istiyorsak koyabiliriz. Sil ve yenisini koy. Buradaki amacımız limitsizliğe ulaşmak. **Gary Graig' in Pallace of Possibilities yazı dizisinden çevirilmiştir. |
Cevap: OLASILIKLAR SARAYI Harika paylaşım için emeğinize sağlık Mert bey smil56 |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 07:20 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.