![]() |
anneler her şeyi bilir yılı tarihi bilmiyorum, üniformalı zamanlar, ya ortaokuldur ya lise... bütün gece bilgisayar başında oturdum, hatta yalan söylemeyeyim sandalyede oturdum, götümün şeklini almış artık zavallı. neyse ev erkanının uyanma seslerini duyup, zımbırdadanak yatağa girdim. güya yeni uyanmış numarası yapıcam. annem odaya girdi, bi' güzel uyandırdı beni. süper bi' oyunculuk sergiledim, esnedim falan... annem - ne bu gürültü? dedi. o zamanlar bilgisayar fanları helikopterlerde kullanılıyor, öyle ses çıkarıyor ibneler. - ya işte anne akşamdan bi' şey indiriyodum, açık bıraktım bilgisayarı keh keh falan dedim. hemen çakozlayıp, yıllarca biriktirilmiş sonu gelmez nasihat kısmına geçildi. - uyuma sen daha uyuma rererö raröra... kahvaltı mahvaltı derken onlar arada kaynadı. uykusuzluğun garip bi' tarafı vardır, insana bi' kaç saatlik büyük bi' iman gücü verir, acayip götünü kaldırır, sonra ağzına sıçar. işte o iman gücüyle evden çıktım. annem balkondan bağırdı - dur anahtarını atayım. şimdi ne gerek var di mi anahtara falan? nasıl olsa herkes evde. okula-işe geç kalmaktan daha önemli bi' mevzu değil sonuçta. - ya üff diyip koşar adım okula gittim. almadım anahtarları... okulda ilk dersin azabı geçti, kafayı koyduğum gibi uyumuşum. sağolsun arkadaşlar montlarla falan gizlemişler beni. yoklamadan yoklamaya kanter içinde uyanıp, yine uyuyorum. çok tatlı rüyalar görürken bi' dirsek darbesiyle zıpladım. akabinde sövüp, göz çapaklarımı temizledim. bi' baktım müdür yardımcısı. ne annesini tanırım, ne avradını tanırım, ne bacısını... tabii adam sinirlendi tanımadığım kişiler hakkında atıp tutmama... benim bi' güzel ağzıma sıçıp eve yolladı. büyük adam, iyi niyetli... eve geldim, kapının önünde nazikçe zile basıp bekledim, 30-40 dk sonra artık abanmaktaydım. evet uykusuzdum geç anladım evde kimse yoktu... aslında yapılabilecek en iyi hareket gidip tanıdıklarda oturmakken inadıma bekledim. sonra otomatik açıldı, selamlaştığım bi' apartman sakini komşumuz çıktı, yaşlı başlı bi' teyze... akabinde içeri dalıp evin kapısının önünde beklemeye başladım. o zamanlar cep telefonu falan filan da yok... kontörlü telefonlar var çarşıda ama cepte para yok...hey gidi hey, zamane çocukları bilmez yokluk nedir neyse o kapının önünde, hani çöplerin bırakıldığı alanlar var ya, hah işte orada uyudum. kaç dakika bilmiyorum ama annem geldiğinde ölmek üzereydim. sonra içeri girdik, - anne hiç gelmeseydin... falan dedim. annem de bana dönüp - olm içime bi' şey oldu, hemen geldim, meğersi sen sokakta kalmışın, kıyamam ben sana. gibilerden bi' laf etti. işini gücünü sırf içine olan o şey için, ki o benim uykumdaki feryadım sanırım, bırakıp gelmiş. o an anladım ki anneler her şeyi bilir. bilir abi, şomağızlılık değil yani acayip bi' 6,7,8,554456'cü his... en masum olduğu için bunu anlattım, yoksa her şeyi bildiklerine dair daha çok kanıtım var ama utanıyorum yani anlatmaya... neyse. ne öğrendik çocuklar? anneler ne derse yapıyoruz, annelerden tırsıyoruz, iddia'dır, milli piyango'dur, işte ne bileyim, at yarışı'dır... bunları anneyle oynuyoruz. çok acayip insanlar çok... allah kısmet etmedi ama olma şansı olanların derhal olması gerektiğini düşündüğüm bi' sıfat gerçekten , diyor sözlerimi burda sonlandırıyorum. * psişik güçleri olduğunu düşündüren durumdur. hava günlük güneşliktir anneniz şemsiyeni al der. akşama balık gibi eve gelinir. onu öyle yapma. öbür türlü daha kolay olur der. öbür türlüsü hakikaten daha kolaydır. orası tekin değil gitme der. gidildikten sonra tekin olmadığı anlaşılır. ister istemez kişiyi düşüncelere iter bir de fıkrası mevcuttur ve şöyledir ki: hasan annesini akşam yemeğine davet etmiş. yemek sırasında anne, hasan'ın ev arkadaşının ne kadar çekici olduğunu düşünmeden edememiş. yemek boyunca oğluyla kız arasında neler olduğu merak etmiş. bunu farkeden hasan anneciğim ayşe ile aramızda inan hiçbir şey yok. biz sadece ev arkadaşıyız! demiş. bir hafta kadar sonra ayşe hasan'a sormuş: - annenin yemeğe geldiği geceden beri çorba kepçesini bir türlü bulamıyorum. nerde olduğu konusunda bir fikrin var mı? sence annen almış olabilir mi? hasan cevap vermiş: 'aldığını sanmıyorum ama bir e-mail gönderip ona sorayım' ve annesine şöyle yazmış: 'anneciğim, sana aldın demiyorum, almadın da demiyorum ama gerçek şu ki bize yemeğe geldiğinden beri çorba kepçesi kayıp' bir kaç saat sonra annesinden şöyle bir e-mail gelmiş: 'sevgili oğlum, sana ayşe ile yatıyorsun ya da yatmıyorsun demiyorum. ama gerçek şu ki eğer o kendi yatağında uyuyor olsaydı şimdiye kadar çorba kepçesini çoktan bulmuş olmalıydı..' annemin kahin, medyum, falcı türü bir şeyler olduğunu düşünmeme neden olan durum. nasıl bir altıncı histir, nasıl bir zihin okumadır? lafını bile etmediğim ve ondan gizli saklı çevireceğim işleri çatır çatır sorup, benim bile düşünmediğim en ince ayrıntılarına kadar burnuma sokabiliyordu, bugün gördüm ki yeteneğinden hiçbir şey kaybetmemiş. nasıl ya?! Kaynak: İtüSözlük |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:52 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.