![]() |
gitmek türkçemizde en çok kullandığımız fiillerden basit bir tanesi gibi gözükse de ilk başta, bazen göründüğünden çok daha fazla anlam taşıyabilmektedir..bu bazenlerin tümünü sıralamak mümkün değil belki ama bunlardan bir tanesi kişinin uzaklara aşık olması durumudur..olduğu yer, yaptığı iş, çevresindeki insanlar...her şeyin anlamsız olduğu bir andır..hayatın anlamsızlaşması şeklinde de tanımlanabilir bu durum.ne nedeni bilinir bu halin, ne de artık çözüm aramaya dermanı kalmıştır kişinin..tek bildiği vardır, tek istediği gitmek..kaçmak belki de.. bkz. ayrılmak) dönüşü olacağını bildiğinde, çok da kötü olmayan durum.. bazı şeylere yakınlaşmak, bazılarına uzaklaşmaktır. pencere ya da koridor kenarıdır, soğuk bir tuvalette, hoparlörden gelen mola süreniz bitti sesidir. kafanız titreşirken camda, sevgiliyi düşünmektir. gidişi düşünmektir bazen, bazen de dönüşü. ara ara saate bakmaktır... sağ salim olanı ve hayırlısıyla dönüleni güzeldir.* arkanda bıraktıklarını düşünmeden, uzaklara kaçmak. bugünlerde herkes gitmek istiyor. küçük bir sahil kasabasına, bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara... hayatından memnun olan yok. kiminle konuşsam aynı sey... her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği. öyle yanına almak istediği üç sey falan yok. bir kendisi. bu yeter zaten. her şeyi, herkesi götürdün demektir. keşke kendini bırakıp gidebilse insan. ama olmuyor. hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor. yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor. böyle gidiyor işte. bir yanımız kalk gidelim, öbür yanımız otur diyor. otur diyen kazanıyor. o yan kalabalık zira. iş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu... en kötüsü alışkanlık. alışkanlığın verdiği rahatlık, monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor. kalıyoruz. kuş olup uçmak isterken ağaç olup kök salıyoruz. evlenmeler... bir çocuk daha doğurmalar... borçlara girmeler...işi büyütmeler... bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor. misal, ben... kapıdaki rex'i bırakıp gidemiyorum. değil bu şehirden gitmek, iki sokak öteye taşınamıyorum. alıp götürsem gelmez ki... bütün sokağın köpeği olduğunun farkında. herkes onu, o herkesi seviyor. hangi birimizle gitsin? sırtında yumurta küfesi olmak diye bir deyim vardır evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin. kendi imalatımız küfeler. ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada. ölüm var zira. ölüme inat tutunmak lazım. inadına kök salmak lazım. bari ufak kaçışlar yapabilsek. var tabii yapanlar. ama az. sadece kaymak tabakası. hepimiz kaçabilsek... bütçe, zaman, keyif...denk olsa. gün içinde mesela... küçücük gitmeler yapabilsek. ne mümkün. sabah 09.00, aksam 18.00. sonra başka mecburiyetler. sıkışıp kaldık. sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı. hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz. bir ömür karşılığı bir ömür yani. ne saçma. bahar mıdır bizi bu hale getiren? galiba. ben her bahar aşık olmam ama her bahar gitmek isterim. gittiğim olmadı hiç. ama olsun... istemek de güzel. can yücel kalmaktansa kaçmayı yeğlemektir. ''sen gittin buluştuğumuz körfezler şimdi başka denizlerin çekiminde sen gittin ama doksan dokuz adın kaldı kalbimde'' murathan mungan giden için cesaret ,geride bırakılana göre korkaklığın en beteri. gitmek. bir hançeri inceltip okyanusa daldırmak isteği ya da düşebilmek atlasların dışına ki ey kalbim yalnızsın bu yolculukta da gitmek. o kaos duygusu, aklın sarsıntılarla yorgun düşüşü bilincin kamaşması belki de. rehin bırakılacak bir şey yok unuttuklarından başka. gitmek. bir büyü gibi saran ağrılar yumağı, kışkırtılmış düşlerdir ki sen şimdi esirgeme kendini kalbim kederin o derin yalnızlığından ahmet telli Kaynak: İtüSözlük |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:42 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.