ergenlik sonrasındaki yol ayrımı
 

yıllar önce dudaklarınızla burnunuz arasında yer etmiş olan minik tüyleri hatırladınız mı?öyleyse devam edelim.

hiçbir şey bu arada kalmışlığı bir ergen bıyığı kadar iyi anlatamaz.ne erkek ifadesi oluşturabilecek kadar fazladır ne de nasılsın bakalım kocaoğlan dedirtip saçınızı okşatacak kadar azdır . dizkapağının birkaç santim altında sona eren bir kapri gibidir. ne şorttur ne de pantolondur. size büyük gelen bir kıyafeti giydiğinizde yaşadığınız hissi verir ergenlik .sabah uyandığınızda alnınızda çıkan bir sivilceyle apansızın gelmiştir.ama bir sivilce nedir ki? vücudunuzdan koskoca bir adam çıkacaktır yakında. ve en az o sivilce kadar sevimsiz gözükecektir. testosteronun şer dolu ininden dışarı süzüldüğü zamanlardır: saçlarını dökeceğim, omzundan kıllar çıkacak, ömründen en az beş seneyi götüreceğim!daha dur sen !

çizgi filmler saçma gelmeye başlar. rüyalarda kovalanan ejderlerin yerini tülinlerle esralar alır. oynanan oyunlar zevk vermiyordur artık. sanki çizgili gömleğini kumaş pantolonun içine sokan bir adam gelmiş ve peşinizden uçan peter pan'ı hadi gidin başka yerde oynayın bakıym diyerek kovmuştur.

tüm oyuncak koleksiyonunuz kutulanmış , geride yalnızca iki adet bilye kalmıştır. hayatınız boyunca indiana jones'un peşinden gelen kaya gibi ardınızdan yuvarlanacak olan iki bilye... tek kaçış yolunuz o güne kadar umursamamış olduğunuz kişilerin önüne çıkıyordur. sizden iri oldukları için saçlarını çekmeye veya tokalarını saklamaya cesaret edemediğiniz , pek de iletişim kuramadığınız karşı cinsin önüne. ali gibi içten olmayanların, anlattıklarınızı bir rıfat gibi dinlemeyenlerin arasına girmek zorunda kalırsınız.

yıllar geçer. şahıslar değişir ama durum hep aynı kalır. matematik dersinin çekilmezliğinden dem vuranların yerini makyaj malzemelerinden ve kuaföründen bahsedenler alır. alındaki sivilceyi sıkma ricası yerini beraber alışveriş merkezine gitme talebine bırakır. okul kantininde neşe iddia kuponu dolduran hüseyin ve kerem'e iç çekerek bakarken birisinin ailevi sorunlarını dinlemek zorunda kalırsınız. bir bilgisayar oyununda takıldığınız yeri nasıl geçeceğinizi düşünürken beni seviyor musun sualiyle irkilirsiniz. yıllarınız kurşuni bir gökyüzü altında geçer.

bu yolu seçmeyenler de vardır. ilişkilerin karmaşıklığına katlanamayanlar... izole bir hayat sürenler... ancak serbesti beraberinde büyük bir sakıncayı getirmiştir: abazanlık

merhaba bayan, seviyeli bir sohbete ne dersin mesajını gönderenlerdir onlar. köşe başında gündüz ortasında bira içenler, gelip geçenler hakkında bu göt adama resmi nikah kıydırır tadındaki yorumları yapanlar, otobüslerde yer yok arkadaşım nereye gideyim serzenişinde bulunanlar , barlarda lütfen susar mısın müzik dinlemeye çalışıyorum tepkisiyle karşılaşanlar, yolda sürekli önüne bakıp yürüyen ama o esnada aslında pornoların inip inmediğini düşünenler hepsi abazanlık kaderiyle yüzleşmişler ve büyük bir girdaba sürüklenmişlerdir.

cesur yeni dünya adlı eserinde aldous huxley de benzer bir durumu ortaya koymuştu.ancak iki çok farklı yaşam biçimini ayrıntılı bir şekilde aktarmakla beraber şu iyidir diğeri kötüdür dememişti. ben de aslında öyle bir yazı çıkarmaya çalıştım ama tam olmadı galiba. aman neyse... zaten en azından bir kısmınız merhaba bayan, seviyeli bir sohbete ne dersiniz tarzındaki mesajlarımla muhattap olmaya başladığınızda hangi yolu kendime daha yakın gördüğümü fark edeceksiniz. o yüzden fazla düşünmeden evet e basıyorum.



Kaynak: İtüSözlük