![]() |
değişmeyen tek şey değişimdir yaşamın her anında değişimin devam ettiğini ifade eder. bkz. aynı nehirde iki kez yıkanılmaz.) bu söz en sevdiğim sözdür diyebilirim. gerçeklik payı oldukça yüksektir. ancak son zamanlarda, bazı şeylerin pek de değişmediğini görmem ya da öyle olduğunu hissetmem bu temel görüşümü sorgulamama neden oldu. neydi değişen, neydi aynı kalan? değişen olaylar, yaşananlar, ayrıntılar oluyor. hava durumu değişiyor, teknoloji gelişiyor, ahlak anlayışları baştan kuruluyor. dünya üzerindeki aktörler değişiyor, şiddet artıyor, rekabet artıyor. açlık, kıt kaynaklar, hastalıklar daha bir söylenir oluyor. bu örnekleri çoğaltmak mümkün tabi. aynı kalanlar ise sıcak ya da soğuk dediğimiz hava sıcaklıklarına verdiğimiz tepkiler, değişen ahlak anlayışlarına rağmen temel değerlerimizi korumaya çalışmamız, şiddetin, savaşların içimizi acıtması ve bu durum karşısındaki acizliğimiz. dünya politikasındaki değişen ülke ve lider isimlerine aynı sömürgeci politikalar. topun, tüfeğin yerini kültürel darbelerin aldığı sindirme politikaları. değişen hobilerimiz, şehirlerimiz...ve çoğunlukla aynı kalan karakterlerimiz... bu sözü çok seviyor olmama rağmen bunlar takıldı kafama. değişim muhakkak ki sürekli, ancak bazı konularda değil sanırım. bir derede yıkandığımız bir suda bir daha asla yıkanamayız. nefes aldığımız hava kütlesinden aynı nefesi asla bir daha alamayız. zaman, kağıt üzerindeki hesapları altüst edip, belki yepyeni bir boyut, belki de boyutlar ötesi bir anlam katar yaşama. o halde, değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir. aslında çok değişik bi şey bu. akla "insanlar gerçekten ne kadar ve ne şekilde değişir?" sorusunu doğuran önerme. felsefenin engin ve de olaylara, durumlara hâkim lügatı içerisindeki büyük harfli değişim hangi değişimden bahsetmekte? peki, politika içinde sık sık batıp çıkan ikiyüzlülerin "ben değiştim artık daha milliyetçi daha demokrat daha dürüst daha vs. olacağım" cümlesindeki değişim ya da kadın erkek ilişkilerinde duyulan "ben artık değiştim sibel, artık sana daha özenli davranacağım" örneklerinde görülen değişim kavramı acaba birbirleriyle örtüşen kavramlar mı? yoksa insanın kendi kararlı ve tutarlı yapısı zayıf düştüğünde, ya da insan kendine yetmediğinde başvurduğu pembe ama büyük bir yalan mı? ardı ardına sorulan bu sorular kısmen realist çokça spekülatif sorular. ancak spekülasyon çoğu zaman gerçeklerden daha çok dalgalanma yaratır ve soyut dalgalanmalar insanı düşünmeye belki büyük resme bir adım geriden bakmaya yönlendirebilir. bireyler günümüz koşullarında "kendi" kavramıyla çok uğraşır hale geldi ya da getirildi. time dergisi 2007 ilk sayısının kapağına ayna koyarak yılın insanı olarak "bizleri" seçti. bu süreç içinde insanlar artık kendi düşüncelerini, hayat görüşlerini diğerlerini ötekileştirerek güçlendirirken, kendi gibi düşünenlerle de gizli bir fikir ve yol birliği içine girmeye başladılar.** bunlara bağlı olarak sürekli olarak onaylanma beklentisine girip, onaylandıkça da bundan derin haz almaya koşullandılar. eleştiriye kapanıp, kendisine yönelik en ufak bir yorumu da "kötü bişey mi demek istedi acaba" korkusuyla dinlemeye başladılar. yani "kendi"ni çevreleyen kabuk aman çatlamasındı.* unutulan ya da bu kendine kapanma süreci yüzünden görmezden gelinen ise kapalı bi kabuk içindeki düşünceler ve yapıların oksijensizlikten kuruyup katılaşmaya mahkum olması. değişim insanın farklı olana meyil etmesiyle başlar ve hiç ama hiç kolay değildir. değişim palavralarına kulak verirken çok dikkatli olunması gerekir. peki ben bunları niye yazıyorum? işte bunu bilmiyorum. kaçınılmaz gerçek.. doğrusu değişmeyen tek şey değişim yasasıdır olan ve herakleitos tarafından sarfedilen cümledir. hatta değişim bile zamanla değişir kısır döngü'nün ne olduğunu anlatırken başvurabileceğimiz felsefi ifade. Kaynak: İtüSözlük |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 04:53 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.