![]() |
laiklik * roma imparatorluğu bilinen dünyanın * sahibi olduğu kendini evrensel güç olarak görürdü. buna göre sezar evrensel bir yönetici, tüm halkların efendisiydi. hristiyanlığın imparatorlukça resmen kabulünün ardından papalık makamı oluşturuldu. ancak papa dini kimliğiyle * siyasi kimliğin * temsilcisi sezar ın yönetimine karışamazdı. protokolde sezarın gerisinde dururdu. yani kılıç kitabın üzerindeydi. bu duruma sezaropapizm denmektedir. ancak roma imparatorluğu dağıldığında ve batı roma yıkıldığında, dönemin kargaşa ortamında siyasi güç sarsıldı. ayrıca tarım çağının döngüsü içerisinde, romayı istila eden asabiye unsurları * burada yerleşik hayatı tanıyor ve hristiyanlığa geçiyorlardı. bu durumda ortada olmayan siyasi gücün yani kılıcın yerini dini güç yani kitap aldı. artık papa tüm hristiyan batı avrupa ülkelerine iki gücünde kendinde olduğu iddiasıyla hükmediyordu. krallara taç giydirerek bunu sembolize ediyordu. doğu roma da yani bizans ta ise durum eski roma geleneğinde sürüyordu. orada yine sezaropapizm geçerliydi.yani din merkezi güce bağlıydı. yani ortodoksiydi. batı da ise tüm hristiyan krallıklarda papanın atadığı din adamları krallardan da bağımsız olarak hareket edebiliyordu. halka vergi koyabiliyor, istedikleri yeri mülk edinebiliyorlardı. ancak ilerleyen zamanlarda teknolojik ilerlemelere paralel olarak gelişen halk sınıfları bu durumda bir tersliğin varolduğunu anlamaya başlamışlardı. yine amerika nın keşfinden sonra, burada yapılan büyük talanla avrupa krallıkları da gelişmiş ve merkezileşmiş, artık papanın siyasi olarak başına buyruk hareketine müdahale edebilecek güce gelmişlerdi. claricus denilen kiliseye ait veya din adamları sınıfının iktidarı, laicus denilen kilisenin veya din adamı sınıfının dışındaki halkın tepkisi ve güçlenen merkezi krallıklar artık claricusa savaş açmaya başlamışlardı. papalığın atadığı din adamları yerine kendi ulusal kiliselerini kuruyorlar, artık iktidarı merkezi krallara geçiriyorlardı. yine ilerleyen dönemlerde * bu seferde, ekonomik ve kültürel anlamda gelişen halk sınıfları * , devletin kendilerini tanımayan kanunlarına karşı mücadeleye başladılar. bu durumda ise konumunu sağlamlaştırmak isteyen krallar ve soylular kiliseye sarılıyor, kilisenin vaaz yoluyla * halkı devlete sadık hale getirmesini sağlamaya çalışıyorlardı. kralların ve soyluların ruhban sınıfını kullanarak iddia ettikleri, halkın kendilerine hizmet için var olduğu, kaderlerinin bu olduğu, kaderlerine karşı gelmelerinin günah olduğu, kendilerinin tanrı tarafından seçilmiş olduğu gibi söylemlerdi. buna göre iktidar gücünü tanrı dan alıyordu. bu nedenle, artık gelişen ve önü alınamaz bir şekilde iktidara yürüyen burjuva sınıfının ise mücadelesi bu nedenle dinin kullanımı konusuna yöneliyordu. dönemin liberal devrimci aydınları bu nedenle iktidarın dini söylemle yönetim işinde bulunmasını sakıncalı görüyordu. sonuç olarak liberal devrimler uzun bir süreçte avrupayı yeniden yapılandırdı. ve bu yeni yapıda iktidar ın kaynağını tanrı ya dayandırması ve dini söylemle yönetimde bulunması yasaklandı. osmanlı imparatorluğu, bizanstan aldığı politik kültürle sezaropapizm anlayışını hep sürdürdü. fakat son dönemlerinde, örneğin 2.abdülhamid e kadar hiç bir belgede yer almayan padişahın halife ünvanının bu dönemde kullanılmaya başlanması gibi dini söylem gittikçe liberal eğilimleri bastırma yoluna gitmeye başladı. özellikle milli mücadele yıllarında halifelik ve şeyhülislamlık müessesesinin sürdürdüğü ankara hükümeti karşı mücadele ve düşmanla işbirliği, bu makamın kullanımının engellenmesi gereğini gündeme getirdi. bu makamların ilerleyen yıllarda kaldırılmalarına rağmen, devrime karşı yürütülen muhafazakar mücadele yine dini söyleme başvurarak yapılıyordu. bunun gibi pek çok sebeple türkiye cumhuriyeti nde de laiklik ilkesi getirildi ve dini söylemle siyaset yapılması yasaklandı. laikliğin siyaset yaparken dini söylemde bulunulmasını yasaklaması din ve vicdan hürriyetini de beraberinde getirmektedir. çünkü bir iktidar icraatlarında dini kaynak gösterir ve dini söylemde bulunursa, o dinden olupta kuralları uygulamak istemeyen kişilere veya o dinin mensubu olmayan ve zaten bu nedenle o dinin kurallarını da uygulamak durumunda olmayan kişilere zorunlu olarak o dini dayatmış olur. bu kişilerin din ve vicdan özgürlüğüne darbedir. avrupa ile türkiye karşılaştırıldığında, avrupa sırf buna odaklı bir aydınlanma devrimini yüzlerce yıl boyunca vermiş,onlarda bu devrim tabandan tavana baskı ile gelmiştir. biz de ise durum tersidir. türkiye de laikliğin tarihi, ittihat ve terakki nin ünlü ideoloğu abdullah cevdet in içtihat gazetesinde ilk defa dillendirilmeye başlandığı zamanı başlangıç alırsak aşağı yukarı 100-110 senelik bir süreçtir. ayrıca bizde asker-sivil bürokratların tavandan tabana giden bir devrimidir. bu nedenle avrupa da bugün laiklik bir hayat şekli olup pek tartışma konusu olmamakta, biz de ise hiç dinmeyen bir rüzgar olmaktadır. bu nedenle avrupa da insanların kilise de evlenmesi veya incile el basılarak yeminler edilmesi laikliği sarsmamaktadır. |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:37 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.