![]() |
inanç bir insanın sahibi olduğu evrensel görgü ve bilginin oluşturduğu algı alışkanlığı. saklı bir hazine haritası olmayan. bilginin bittiği yerde başlayan yönelim. bilgi olmaksızın konuşan biri tarafından, örnekleri olmaksızın söylenen şeylere kanıt olmaksızın inanma. kalpteki bilgi bir önermenin doğruluğuna ikna olmamızı sağlayan psikolojik vaziyettir. önermenin doğruluğuna dair deney, gözlem ve kanıt olduğunda bu inanca bilgi deriz. agnostisizm, inancın temelidir. tanrı ve din inancı ile ilgili sorulara verilmiş en bilimsel yanıttır. buradan itibaren ikiye ayırabiliriz. bunlar tanrıya inanma, ya da inanmamadır. ateist olanlar, tanrıya yok diyerek varlığını kabul etmenin çelişkisini yaşarken, inançlı olanlar herhangi bir dine mensup olan veya deist olanlar şeklinde ikiye ayrılabilir. din seçimi yapmış olanlar, sürekli dinlerini daha iyi anlamaya çalışırken, ya da dinlerini yanlış anlamamaya çalışırken, deist olanlar kafayı çok yorarlarsa ateistliğe doğru meğillenebilirler. * sadece kafamda yapılmış bir sınıflandırma olup gerçekle bağlantısı yoktur) ateist olanların asla çelişkisine düşmedikleri olgudur. bir tanrı olmadığını iddia etmek için, önce tanrının varlığını kabul etmeye gerek yoktur. birileri ortaya bir şey atıyorsa illaki bunu kabul etmeliyiz diye bir şey yok. o halde, siz de uçan balina diye bir kavram ortaya atarsanız benim buna yok diyebilmem için, önce uçan balina kavramının gerçekliğini kendi içinde var kabul etmem gerekmiyor. yok ise yoktur. hala bak yok diyorsunuz, olmayan şeye nasıl yok dersiniz gibisinden düşünen arkadaşlarımız var ise, onları şuralara alabiliriz aşağıda bakın. gidebilir. ne de olsa ateş olmayan yerden duman çıkmaz, değil midir? erkekler için kullanılan bir isim. köy sakinleri yağmur duasına çıkmışlar. bütün köy ahalisi toplanmış. içlerinden birinde de şemsiye varmış. işte bu inançtır. ihtiyaçtır. bilmek fiiline felsefi bir yaklaşımda bulunursak, öğrenmenin çokça hatırlamadan ve beyindeki farklı nöronları birbirine bağlamadan yani çağrışımdan ibaret olduğu ortaya çıkar. gördüğümüz ağaç, aslında hatırladıklarımızın bir ortalamasını hatırlatır bize. her yeni gördüğümüz ağaç da ortalamayı yeniler. o halde baktığımız her şeyde zihnimizdeki ortalamalar canlanır ve yenilenir. bunun doğal sonucu olarak hakikat hiçbir zaman tam olarak bilinemeyecektir işte burada sezginin önemi ortaya çıkar. aslında bilim dediğimiz de sezgiselliğin genelleştirilmesi ve bir takım kurallara indirgenmesidir. bu sezgiselliğin arındırılması bilimi mantığa indirger ve bu da bilimin gelişmesini engeller. sezgiyle yaklaştığımız her şey, en basit olarak bizi inanca götürür. bir his oluşur içimizde ve bunu mantığa oturturuz, bu eylem de bizi bilmeye götürür. sonuç olarak, inanç aslında bir ihtiyaçtan çok hepimizin zaten yapmış olduğudur. kolaya kaçmaktır. bilmek ile karıştırılmaması gereken, doğrulanabilirliği olmayan, herkese göre değişen insani bir tür ihtiyaçtır. ve fakat zamanın birinde hocalarımdan birinin dediği gibi, tehlikelidir inanç. kendini çok kaptırmamak gerek. herşeyden önce insan olduğumuz gerçeğini hatırlayarak körü körüne saplanıp kalmamak gerek. binlerce yıldır insanlar, din olsun, ideoloji olsun, inançları uğruna birbirini katletmektedir.bizi insan yapan şeyler, aynı zamanda insanlıktan da çıkarabiliyor.bunu akıldan hiç çıkarmamak gerek. Kaynak: İtüSözlük |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:58 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.