![]() |
hepsi bu mu popcorn adlı amatör grubumuza ait şarkının adıdır. nakaratı şöyledir: hepsi bu mu hepsi bu mu tüm yapabilidklerin hepsi bu mu hepsi bu mu tüm söyleyeceklerin hepsi buysa bitti 5 sene önce sahaflarda tesadüfen bulduğum, bob geldof 'un ilk düzenlediği live aid konserini, aynı zamanda bob geldof'un da yaşamını ve müzik kariyerini yine kendi ağzından anlattığı eşsiz kitap. bu soru, tüm dünyanın desteğini alıp açlıkla savaşan, afrika ülkelerinin borçlarının silinmesine öncülük eden bir müzisyen tarafından soruluyor. yaptıkları yeterli gelmeyip kendine hala bu soruyu soruyorsa durup düşünmemiz gerekiyor bizim.biz bu dünya için, en azından kendi ülkemiz için ne yaptık diye? bir şey yapmak sadece yürümek olsa bile.. dünya çiçek çocuklarının istemediği bir yöne doğru gidiyor.su kaynakları azalıyor, dünyada milyonlarca aç çocuk her geçen gün birer birer ölüyor.ülkeler anlamsız bir savaşın peşinde..okyanuslardaki yaşam ölüyor, bir döngü son buluyor.insanoğlu bu döngünün içinde olduğunu ne zaman anlayacak acaba? ya da yaşam döngüsünü bozanın, kendisi olduğunu? iklimi değiştiren, sera etkisine neden olan bizleriz.suların azalmasına da.en sonunu düşünürsek zincirin açlıktan bir çocuğun ölmesine neden olan da..hep daha da fazlasını isteyen insanoğlu, buna karşı çıkmayıp sadece izleyen de insanoğlu ne yazik ki. bu zinciri kırmaya çalışan ise hepsi bu mu? sorusu soran kişi ve onunla beraber olanlar..ya içindeyizdir bizde bunun, ya da dışında. insanoğlu dünyaya gelirken o duyguyu getirmeseydi keşke.. bencillik duygusunu.. bütün insanlarda o duygu olmasaydı galiba bu soruya şu şekilde cevap verilebilirdi.. sadece sevgi hepsi bu. ? yılmaz erdoğan'ın hepsi bu şiiri ile cevap verdiği soru cümleciği. değişen ben değilim dönüşen savaş yaşlanmakla ıslanmak aynı şey: bir yağmurun gölgesinde ihtiyarlanmak şimdi ölüm bile yetmiyor acılarımızı tartmaya dostlar alıngan bir sahili pinekliyorlar bir merhabayı bıçaklar gibi artık selamlaşmalar değişen ben değilim dönüşen savaş artık zaman bile yetmiyor yaşadığımızı sanmaya yine de ışıklar bu kenti güzelmiş gibi gösteriyor geceleri... geceler... yani ahmet haşim in kafiyeleri... seni aklıma düşüren yerçekimi değil yalancı yıldızlar öyle uzaksın ki üflesem soğuyacaksın sarılsam okyanus bir aşka yetecek kadar ve anımsatacak kadar sebepsiz bir ölümü, acılarımız ve kafiyelerimiz var... işte hepsi bu kadar... olup bitenlere inanamadığımızda ağzımızdan kaçan soru cümlesi. bob geldof'un kitabının son sözleridir bu kitabı oluşturan. en fazla kişi tarafından izlenmiş olay olan live aid konseri gününde en büyük rock müzikçilerinin ilk olarak bir araya geldikleri on yedi saat süren aralıksız müzik yayınından sonra, bill graham philadelphia'daki sahneye çıktı. dünyanın gördüğü en büyük konserin son bölümünü izledikten sonra gece saat 11 de londra'daki gece klübünden dışarı adımımı attım. orada öğleden sonra 4'dü. ikimiz de zaferi hissettik. başardım diye düşündüm. inanılacak gibi değil diye düşündü bill 5.000 kilometre uzakta. philadelphia'da sahneyi süpürüyorlardı. londra'da sokakları. ikimizin de çevresinde görülmemiş kalabalıktan geriye kalan bir kaç kişi vardı. ben taksiye bindiğimde, bill boş stadyuma bakıyordu. sahnenin önünde son biralarını içen çocuklar dolanıyorlardı. içlerinden biri dönüp ona bağırdı. hey, sen bill graham. bill merak içinde, gülümseyerek sahneden aşağıya baktı çocuk yukarıya doğru bağırdı. hepsi bu kadar mı? hala kendime sorduğum soru bu Kaynak: İtüSözlük |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 03:44 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.