![]() |
OKUMAK sizce ne demek, OKUMAK size neyi çağrıştırıyor? * eski zamanların dergahına ve dergaha kabul edilme ritüeline benzeyen eylem.. öyle ki yeri gelir nice vakte, isteğe ve defaatle teşebbüse rağmen metni-kitabı okumaya başlayamazsınız bir türlü de kapıda süklüm püklüm kabul edilmeyi beklersiniz.. yahut defalarca ilk okumasından tezli okumasına dek nicesini yaptığınız, her seferinde öncesinde yakalayamadığınız duyguları düşünceleri yakaladığınız metin-kitap karşısında öncekilerin tamamını bir kenara atacak-bırakacak vakıflığa aynı yerde erersiniz.. eşsiz bir merhem. o büyük korkunun açtığı yaraları sarmak için yazının değişmez kesinliği. pencerenin zorla kabul ettirmek istediği sürekli değişen, hayal meyal seçilebilen görüntü selinden kaçmak için, satırların küçük dönemeçlerinde gözün, güvenilir ve kestirme bir yol bulması belki de her zaman ve herkes için okumak, sadece, dünyanın dizginlenemeden kayıp gidişi tarafından baştan çıkarılmamak ve mahvolmamak için, gözleri bir noktaya dikmekten başka bir şey değildir... ya da bilindiği gibi, karşı konulamaz, aman vermez bir isteğin dürtüsünü ertelemektir, okumak sen demiştin okumak ben ise yazmak derken ben okudum ben yazdım anladım ki yalnızdım bunun bide tersi vardır bknz.o güselim fantastik kitapları okuyamamak eski nüshaları ağlamak gözlerinden.. o kaleme hasret duymak... döşeğini sererken mehtab nehr-i azize... sükût ile... okumak eski muaccel nüshalaerı... okumak insanın için çok önemlidir.kelime dağarcığınız gelişir.bilginiz görgünüz kültürünüz artar okumak egitici bir eylemdir Biz insanlar, bir yazıyı okurken yalnız onu değil, kendi kendimizi de okuyoruz… Fikirleri ve hayalleri bizimkine uyan yazarları niçin seviyoruz zannediyorsunuz? … Bir oda resmi görürsek hepimizin gözüne aynı oda gelir. Öyle değil mi? Fakat bir yazıda okuduğumuz "oda" kelimesinde, herkesin gözünün önüne aynı oda mı gelir? Elbette ki hayır… Hepimiz farklı bir oda hayal edeceğiz. Peki, ama neden? Çünkü o 'bizim' hayalimiz de ondan… 'OKUMAK Herkes uykudayken, güneşin doğuşundaki ihtişamı seyretmek için, seher vakti uyanmaya benzer.' İlim maluma tabidir. Mevcudu, bilinenleri okuyup, bilmeli. Okuyabilmek için se hikmet(hükmün sebebi) sevgisi, hakikat aşkı olmalı. Sürekli kontrol gerekir, bildiklerim ne kadar doğru diyerek, hakikat aşkına. Yıllarca gölgeleri gerçektir diye seyredenler, gerçeği gösterdiğinizde inkar edecektir, ona inanmış olmak adına. Birazcık anlar gibi olsalar da kamaşır gözleri, karanlıktan aydınlığa birden bire çıkan gibi. Zamana ihtiyacı olacağı muhakkak. Bilgiye açık, hür düşünceli ruhların ilkesi, 'Şimdiye kadar elde ettiğim en doğru bu' diye fikrine sahip, 'yarın daha doğrusunu bulursam, mutlaka onu alırım' diyecek kadar da cesur ve özgür olur. 'Bir gezgin, gezip gördüklerini anlatıp yaymaya başlayınca, etrafına toplanan meraklı dinleyicilerin kölesi olur. Artık görmedim, bilmiyorum diyemez. Ancak, öyle yalanlar var ki dilden çok kulaklar sorumludur ondan.' Kimisi öğrenir, bilir, söyler GEZGİN gibi. Kimi de okudukça, deniz suyu içene benzer, susuzluğu artar, hiç içmemiş gibi. Hatta VAHİY-KATİBİ hassasiyetiyle, bir şey eksiltirim ve en önemlisi, birşey katarım diye titrer, hikmet aşkına. İnsanın tabiatında, zamanın elinden tutmak, bildiğini aktarmak vardır. Sohbetlerde konuşur, yazıya, şiire döküp yayar. Aslında gereklidir bu, mecburidir. Biri tane tane söyler, diğeri allı pullu. Uzun sözlerimin kısa anlamı: Bilginin zekatı verilmeli, paylaşılmalı düğüne OKUmak, düğünümüzü çevremize OKUmak gibi, sorumluluk bilinciyle aleme nizam vermeli. Yoksa 'ıssız eve it buyruk' tur. Saygıyla, Selam olsun, okuyan ve doğru aktaranlara.... 01:45 19.07.2006 Yalnız1Kurt Kaynak:Antropoloji |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:21 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.