![]() |
EKMEĞİN EMRİNDEYİM sizce ne demek, EKMEĞİN EMRİNDEYİM size neyi çağrıştırıyor? * bize üç çay dedi iki açık biri demli bir tartışma oldukça hararetli ne olacak dersin memleketin hali eskiler çok doluydu gözleri nemli ne olacak dersin memleketin hali osman bey çok doluydu gözleri nemli, dedi ki ben kimsenin kölesi değilim ben sadece ekmeğin emrindeyim dedi emir almaktan hiç hoşlanmamm dedi bastırdı bu sözleri tavlanın sesi ne iş veren ne işçi okey ve pişti eskiler çok doluydu gözleri nemli ne iş veren ne işçi okey ve pişti osman bey çok doluydu gözleri nemli ben kimsenin kölesi değilim ben sadece ekmeğin emrindeyim cenk taner aşk ve para 1993 (08.11.2006 13:02) kesme şekerin aşk ve para adlı albümündeki şarkılardan bir tanesi.. ayrıca da copy paste yapılmadı..kendi elceğizlerimlen yazdım.. ayrıca neden illa bişeyler yazmak zorundayım.. ayrıca hislerime gayet güzel tercüman olan şeylere bi de kendim bişeyler eklemek zorundayım neden.. Bu da ekmeği emrine alan simitçinin hikayesi sanırım... [img]/images/smilies/smile.gif[/img]) Ankaralı Simitçi Son bir yıldır öğle yemeklerini dışarıda yemek durumunda kaldığımızdan işyerinden iki ağabeyimle Tunalı civarlarındayemeğimizi yiyor ve öğleden sonrası için de Tunalı Pasajı karşısındaki köşeden simit alıyoruz. Yaklaşık on-on beş gündür tezgahın başka birisi tarafından işletildiğini fark etmiştim. Dün bu sefer simidi ben alacağım diyerek, tezgaha gittiğimde simitçi ortalıkta görünmüyordu. Ben de her tezgahın başında simitçi olmadığında, Türklerin yaptığı refleks ile tezgahın camını açacak ve parayı koyarak iki tane simit alacaktım. Öyle de yaptım tezgahın sürgülü camını açtım 1 YTL' yi rafa koydum ve tam simitleri alacaktım ki, orada üstüne el yazısıyla bir şeyler yazılmış, müsvedde kağıtları gördüm. Beni iyi tanıyanlar ne kadar meraklı olduğumu bilirler 'Yahu bu da nedir, ne yazmış bu adam acaba, bir bakayım,' dedim: 8:10 - 2 8:15 - 1 8.21 - 1 8.22 - 2 Anlayacağınız bu listede öğleye kadar hangi dakikada kaç simit satıldığı yazıyordu. Sonra bu listenin altına 13:55 - 2 yazıp, ne yazdığıma dikkat etsin diye 2'nin üstüne bir de yıldız koydum ve simitleri aldım. Veritabanı tutmaya bayılırım. 'Allahım adamdaki bilince bak, veritabanı tutuyor! ' dedim. Ama emin değildim. Belki de belediye böyle bir şeyler istemiştir falan... dedim. Neyse uzatmayayım, bugün yine aynı simitçiye uğradım, bu sefer oradaydı. Nasılsın, iyi misin, hoşbeşinden sonra' 13:55 simitlerini toplama ekledin mi? ' diye sorunca: 'Abi sen miydin o? ' diye gülümsemeye başladı. 'Neden böyle bir liste tutuyorsun? ' diye sordum, 'Belediye mi istiyor? ' ' Yok abi, ben 15 gün önce aldım bu tezgahın işletmesini, henüz yabancısıyım müşterinin dedi. Bunları dakika dakika yazıyorum, hangi saatlerde müşteri yığılıyorsa, ona göre sıcak simit getireceğim, o gün sabahın simidi akşama kaldı, utandım müşteriden' dieyince ellerine sarılıp öpmek geldi içimden. Yaa işte böyle... İster CRM (Customer Related Management) deyin, ister PR (Public Relation) , isterseniz de Market Research... Ben simitçinin yaptığı işten kendime mesaj çıkarmazsam ölürdüm. Ne mi çıkardım? ... Yoo, o kadar uzun boylu değil her şeyi de yazacak değilim ya! ... 'Herkesin Mesajı Kendine...' Artık her simit aldığımda aklıma VERİTABANCI SİMİTÇİ gelecek. Zekâ,işine saygı, kâr arttırma bilinci... Hepsinin sonucunda yaratılan gerçek katma değer ve farklılaşarak rakiplerinden ayrılma... Bunları öğretmek için yıllarca insanları yüksek ücretli okullarda okutuyorlar. Sonuç ' veritabancı simitçinin ' yanından bile geçemeyecek olanlar bakın her yerde yüksek maaşlar alıp, endam gösteriyorlar. Mehmet TURNACIOĞLU Kaynak:Antropoloji |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:38 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.