Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Sözlük (http://www.hayatimdegisti.com/forum/sozluk/)
-   -   MİZAH sizce ne demek, MİZAH size neyi çağrıştırıyor? (http://www.hayatimdegisti.com/forum/sozluk/144374-mizah-sizce-ne-demek-mizah-size-neyi-cagristiriyor.html)

bluemoon24 07-01-2009 05:16 PM

MİZAH sizce ne demek, MİZAH size neyi çağrıştırıyor?
 
*



koltuk meselesi...

kadın: hayatım yardım eder misin? şu koltuğu kaldıralım.







adam:....................







kadın: hayatım kiminle konuşuyorum ben?







adam: bilmem. seni dinlemiyordum. ama biraz düşünsen kiminle konuştuğunu



hatırlayabilirsin.







kadın: yardım etsene, kaldıramıyorum!







adam: kaldırma o zaman.







kadın: yerini değiştirmek istiyorum, kaldırmadan nasıl yapacağım, söyler



misin?







adam: yapamayacaksın, çünkü ben ve koltuk bu değişime karşıyız. dikkat



edersen ikimizde yerimizden kalkmak istemiyoruz.







kadın: beni deli etmek istiyorsun yine. ne var kalksan, iki saniye sürer.







adam: işim var.







kadın: ne işin var?







adam: oturuyorum. üstelik sadece oturmuyorum, aynı zamanda düşünüyorum da.



anlayacağın, çok yorgunum. başımı kaşıyacak vaktim yokken nasıl koltuk



kaldırırım. benim senden daha fazla yardıma ihtiyacım var.







kadın: ne yapabilirim acaba senin için.







adam: mesala başımı kaşı.







kadın: sen şimdi kalkmıyor musun?







adam: sevgilim, ben tipik bir kalkmayacak adamım. kalkacak adam böyle mi



konuşur? zaten o konuşmaz ki, direkt kalkar. ama ben oturuyor, düşünüyor ve



konuşuyorum. yani bütün kalkan adamlardan daha meşgulüm.







kadın: yani bu evdeki bütün işleri ben yapmak zorundayım öyle mi?







adam: hayır yavrum en zor işleri ben yapıyorum. oturmak, düşünmek, konuşmak



ve yazmak. bunların dördü de senin en beceremediğin faaliyetler ve takdir



edersin ki bunlar geri zekalı bir koltuğu gereksiz bir biçimde kaldırmaktan



daha ağır işler.







kadın: nasıl yani? ben oturmayı konuşmayı falan beceremiyorum öyle mi?







adam: daha temel birşeyi atladın. sen düşünemiyorsun. ama bunu sorun etmeye



gerek yok. bazı insanların işi budur. mesela geothe hayatı boyunca hiçbir



koltuğu yerinden kaldırmamıştır. ama isterse bu konuyla ilgili kitap



yazabilirdi. öte yandan tüm hayatını koltuk moltuk kaldırarak geçiren ama



tek bir satır yazamayan insanlarda var. sen hangisiyle evli olmak isterdin.







kadın: biraz daha yardım sever geothe en iyisi olurdu galiba.







adam: bunun yardım sevmekle ilgisi yok, kaldı ki ende yardım severim. hep



birileri bana yardım etsin isterim ayrıca geothe faust'u yazdı, daha nasıl



yardım bekliyorsun adamcağızdan? yani adam hem faust'u yazıp hem de



taşınmamıza yardım edemez ki.







kadın: senin gibisine düşünür falan değil tembel denir.







adam: bütün düşünürler tembeldir hayatım. senin anladığın anlamda bir



fiziki faaliyet yapmazlar ama kafalarının içinde hamal gibi çalışırlar.



mesela sen koltuk taşırken çok rahatsın ama ben o sırada kürt sorunu nasıl



çözülecek, eşcinsel bir kaplumbağa çevresi tarafından yadırganıyor mudur?



kanguruların karınları guruldadığı zaman karnındaki cepte bulunan yavru



durumdan olumsuz etkilenir mi? ya da bir balığın sesi kısılırsa bunu nasıl



anlarız gibi sorunları düşünüyorum. söylesene hangimiz daha yoğun bir



faaliyet içindeyiz?







kadın: bak şimdi lafı aldı nereye götürdü.







adam: evet götürdüm ve sen kılını bile kıpırdatmadın. o kadar lafı bir



yerden bir yere tek başıma götürmek kolay iş mi zannediyorsun? ama ben seni



yine de bu yüzden tembellikle suçlamıyorum.







kadın: güzel... ama şu anda ciddi bir sorunumuz var sayın düşünür.







adam: nedir?







kadın: bu koltuğun pencerenin önüne konması gerekiyor ama ben bunu tek



başıma yapamıyorum.







adam: hımmm.... koltuk ne diyor bu işe?







kadın: birşey demiyor. öyle lök gibi durmuş bekliyor.







adam: güzel, eşyanın tabiatına uygun bir durum. bir koltuktan da daha



fazlası beklenmez zaten. o zaman şöyle yapalım. koltuk yerinde kalsın. sen



pencerenin önüne git ve bu konuyu düşün.







kadın: hangi konuyu?







adam: konu serbest hayatım. seni sınırlamak istemiyorum. düşün yeter.







kadın: bütün bunları gereksiz buluyorsun, değil mi? çünkü sen düşünür ve



yazarsın. ama pantolonunun ütüsünde çift çizgi olursa bunu bir kavga sebebi



yaparsın. söylesene hangi ermiş ya da düşünür böyle bir şey yüzünden



delirmiştir.







adam: bir kere hemen şunu söyleyeyim: pantolonunda çift çizgi vardı cümlesi



durumu tam olarak anlatmıyor. pantolonunmda bir karayolları haritası vardı



demek daha doğru. sorun şu, ben o pantolonu sivas'a en kısa hangi yoldan



gidileceğini öğrenmek için kullanmıyorum. iznin olursa şık olmak istiyorum o



kadar. ermiş ve düşünür meselesine gelince. evet bütün iyi düşünürler



yaşamın bütün detaylarını ciddiye alır. çok daha basit şeyler yüzünden



delirmiş birçok düşünür biliyorum. mesela midyaus, pirinç pilavından taş



çıktığı için delirmiş ve elinde kaşığı olduğu halde bütün dünyayı dolaşıp



taşsız pirinç aramıştır. bu da midyaizm adlı, kısaca gereğinden fazla



mükemmeliyetçilik ya da mükemmel üstü mükemmellik arayışı diye



tanımlanabilecek bir felsefi akımın doğmasına neden olmuştur. midyaus'un



yaklaşık yirmidört yıl boyunca taşıdığı kaşıktan tek bir pirinç tanesini



düşürmemesi ise efsanesini daha da yücelten bir etken olmuştur. öte yandan



midyaus'un en iyi öğrencilerinden biri sikrindis, aynı işlemi bulgur pilavı



ile denemiş ancak sadece onbir yıl taşıyabilmiştir. onbir yıl sabırla



taşıdığı kaşıktaki bulgur taneleri, bir gece gördüğü karabasandan sıçrayarak



uyandığı sırada yere saçılmıştır. bunun üzerine sikrindis'in öğrencileri de



yeni bir öğretinin yolunu açmışlardır. onlara göre sikrindis'in gördüğü



kabus tanrının bu olaya direkt bir müdahalesi sayılmalıdır. çünkü gerçek



mükemmellik tanrıya has bir özelliktir. insanlar ancak bunu arayabilir, asla



bulamazlar. yani onlara göre midyaus bulmaya çalışıyordu, sikrindis sadece



arıyordu. midyaus imkansızı arayan bir deli, sikrindis ise gerçek bir



ermişti. anlatabildim mi hayatım?







kadın: ilginç... bu anlattıklarının hepsi doğru mu gerçekten?







adam: hayır değil. yani ben uydurana kadar gerçek değildiler. ama bundan



sonra olabilirler.







kadın: vay alçak, demek uydurdun hepsini. hay allah! alem adamsın vallahi.



neyse... haydi yardım et de şu koltuğu kaldıralım.







adam:? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ?







yılmaz erdoğan (gürbüz vural - aktuel dergisi)



.................O gittikten sonra aynaya baktım, boş midem yandığı halde bir sigara yakıp hayatımı düşündüm. Hayatımda sağlık konusunda edindiğim hiçbir ilke yoktu. Uç uca yaktığım sigaraları, gece üçte makarna yapmaları, bir oturuşta içtiğim iki demlik çayı, uykusuz geceleri, sporsuz geçen bir ömrü düşündüm.................................



Hemen gazeteyi açtım, yaşam sayfasına baktım. Mucizevi bitki sarımsaktan bahsediyor, sayılamayacak kadar yararı olduğundan dem vuruyordu. Mutfağa koşup bi baş sarımsağı ekmeksiz, aç karna yedim. İşte şimdi daha iyi hissediyordum kendimi. Evdeki kahveyi, kolayı, küp şekeri, sigarayı çöpe attım. Dışarı çıkıp biraz alışveriş yaptım. Yağsız süt, portakal suyu, bolca tahıllı gıda ve sağlıklı yaşamla ilgili yazılmış birkaç kitap ve bugünün gazetesini aldım. Bol tahıllı ve portakal sulu kahvaltımı yaparak gazeteme şöyle bir göz gezdirdim. Bu sefer de maydanoz göklere çıkarılıyordu. Zeytinyağından bir fırt alıp evden çıktım. Geçerken bir demet maydonoz alıp dergiye gittim. Maydonozu saplarıyla beraber yerken bir yandan da köşemi çizdim. İki ay sonra bir baş sarımsakla başlayan sağlıklı yaşam felsefemi tamamen uygulamaya geçirmiştim. Düzenli spora başlamıştım, gazetede hakkında yazılan bütün mucizevi bitkilere saldırıyordum, düzenli banyo, akşam 9 da uyku, sabah koşu yaşamımın olmazsa olmazlarıydı. Kırmızı et tabii ki hayatımda yoktu, akşamları bir kadeh şaraptan başka bir içki içmiyordum. Sürekli sağlığı düşünüyordum. Spora ve sağlığa adamıştım ömrümü. Yürürken şurayı da koşarak geçeyim kar kardır diye apansız koşuyordum. Yemek yerken, lokmaları 40 kere çiğnemeden yutmamak için sürekli içimden saydığımdan anlatılanları zerre dinlemiyordum. organik besine karşı öyle bir tutku vardı ki içimde masanın tahta bacağını suda kaynatıp suyunu içmeyi, hatta deriden emilim olsun diye sırtıma, çorabımın içine bir marul yaprağı koymayı bile düşündüm. Kız arkadaşımı da böyle yaşamaya ikna etmek için çalışıyordum, deniyor ama bir türlü sigaradan vazgeçmiyordu. İşten 7 de çıktığı benim de 9 da yatakta olmam gerektiği için zaten ancak hafta sonları buluşuyorduk. Benim mutluluğum ilişkimize de yansıyordu. Az görüşmemize karşın beni daha çok sevdiğini hissediyordum.



Bir gün aradı. "Bana gel, bi çuval çekilmiş üzüm çekirdeği aldım. Hem yer hem konuşuruz" dedim. Dışarıda buluşmamız konusunda ısrar etti ama 9 da yatmam konusunda çok katı olduğumu söyleyince geldi. "üzüm çekirdeğini boş ver de yanıma otur" dedi. Oturdum, "Umut ben…Umut…Allah aşkına şu elinle ritm tutmayı kes de beni dinle! "diye sinirli bir şekilde konuşmaya girmeye çalıştı. Hemen biraz lavanta çiçeği dayadım burnuna "sinire iyi gelir, kokla " diye ek bilgi sundum. Çiçeği alıp fırlattı. Seksin yararlarını okumuştum kitapta. Hem ben sağlığıma bakarım, hem de O sebeplenir diye etkilemek için eşofmanımın arkasını sıyırıp, iki ay kadar öncesine göre fındık gibi olmuş g.tümü sergilemek için halının üzerinde bi kaç tur attım. Büsbütün attı tepesi. "Umut, ben senden tiksiniyorum, sırf sana bunu söylemek için buluştum, Sen g.tünü açmış geziyorsun"deyip, çekti gitti. Saate baktım 9 u 20 geçiyordu. Düzenimi bozduğu için çok kızdım ona ve onu hiç affetmedim. Yatağa yatıp ağzıma biraz üzüm çekirdeği koyup, kendime nefis bir uyku çektim.



…………………………….



UYKUSUZ-Umut Sarıkaya



'mizah (humour) bizi,özgür bir durulukla,insanın trajik ya da amaçsız durumunun bilincine vardırır.yalnızca eleştiren ruh değildir o.öte yandan mizah,kendimizi traji-komik durumumuzdan,varolmanın sıkıntısından koparmak için-ancak onu aşıp,anladıktan sonra elimizde olan tek olasılıktır da.



korkutan şeyin ayrımına varmak ve ona gülmek,korkutan neyse ona egemen olmaktır.



mantık kendin, absürdün ayrımına varmış olduğumuz mantıksızlığında gösterir.kahkaha tek başına herhangi bir tabuya saygı duymaz,kahkaha tek başına yeni tabu karşıtı tabuların oluşumunu engeller komik olan, tek başına bize varoluş tragedyasına dayanma gücü verebilir.nesnelerin gerçek doğası,gerçeğin kendisi,bizlere yalnızca bütün gerçekliklerden daha gerçekçi olan düşlem yoluyla görünebilir.'







mizah...zekanın zekatı............................................ ...................*







Bazen doğaçlama güzeldir...)







Mizah: Günlük yasamdan alınmıs espiriler anlamına gelir.bence [img]/images/smilies/smile.gif[/img]







bir teknik söz konusu olmalı..



anlatmalı,eklemeli,kafa yormalı..



göbeği zıplaya zıplaya gülebilmeli..



ota boka gülmeye karşı çıkmalı..







mizah anlayışıma ben bile hayranım..............herkes gibi......... [img]/images/smilies/smile.gif[/img])))







insan oğlunu hiç bir sebeb gerektirmeksizin veya sebebli dolaylardan güldürme, hoşnut etme duygusunu faaliyete geçiren anlayış biçimine mizah denir.







Kaynak:Antropoloji


WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:04 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.