![]() |
İÇİMİZİ ISITAN DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER Hazine Kitabı Büyük Selçuk Sultanlığı döneminde İran'ın ufak bir şehrinde tek oğlu olan dul bir kadın yaşıyormuş. Dünyadaki hayatının sonuna gelmiş olduğunu hissedince oğlunu çağırmış ve ona şöyle demiş: "Çok güçlük içinde yaşadık, çünkü fakiriz; ama sana büyük bir zenginlik emanet ediyorum. Onu bana güçlü bir büyücü hediye etmişti. İçinde muazzam bir defineye ulaşmak için bütün gereken işaretler mevcut. Benim bunu okuyacak ne takatim ne de zamanım var. Şimdi onu sana emanet ediyorum. Talimatları uygula, çok zengin olacaksın!" Annesini kaybetmenin verdiği derin üzüntü geçtikten sonra oğul, o eski ve değerli büyük kitabı okumak üzere almış. Kitabın baş kısmında şöyle yazıyormuş: "Hazineye ulaşmak için sayfa atlamadan okuyunuz. Eğer hemen netice kısmına aktarsanız, kitap bir sihirle kendiliğinden yok olacak ve hazineye erişemeyeceksiniz." Bundan sonra ise uzak bir ülkede birikmiş olan zenginliğin miktarından bahsediliyormuş ve ayrıca, bu hazinenin bir mağarada çok iyi korunmakta olduğu da yazılıyormuş. İlk sayfalardaki Farsça metin bir yerde kesilmiş ve bundan sonrası Arapça devam ediyormuş. Kendini şimdiden zengin olarak görmekte olan genç, başkaları da bu sırrı öğrenip, üstelik de kendisine yanlış bilgi vererek hazineye sahip olmasınlar diye metni tercüme ettirmeye teşebbüs etmemiş. Onun yerine büyük bir ihtirasla Arapça öğrenmeye başlamış. Sonunda metni mükemmel şekilde okuyacak hale gelmiş. Fakat bir noktadan sonra kitap Çince devam ediyormuş. Sonra da başka lisanlar geliyormuş. Genç adam azimle ve sabırla bunların hepsini çalışmış. Bu arada yaşamak için gereken parayı da bu öğrenmiş olduğu lisanlardan temin etmeyi başarmış ve bir süre sonra da başkentin en iyi tercümanlarından biri olarak tanınmış. Böylece, bir zaman sonra hayatı toparlanmaya başlamış. Birçok lisanda yazılmış bir dolu sayfadan sonra kitapta bu hazinenin nasıl idare edilmesi gerektiğine dair talimatlar varmış. Buraya geldikten sonra genç adam istekli bir şekilde iktisat ve ticaret öğrenmiş; ayrıca hazineyi bir kere ele geçirdikten sonra aldatılmalara maruz kalmamak için kıymetli metallerin ve mücevherlerin, menkul eşyaların ve gayrimenkullerin değerlerini belirlemeyi de öğrenmiş. Bu arada daha iyi bir hayat sürdürebilmek için de, öğrendiklerini uyguluyormuş. Hatta onun çok lisan bilen ve maliyeden iyi anlayan biri olarak şöhreti saraya hatta krala kadar ulaşmış. Ona önceleri bazı ufak vazifeler tevdi eden kral, sonunda onu krallığın genel valisi olarak tayin etmiş. Bir çok önsözden sonra kitap sonuna doğru gereken daha teknik konular giriyor ve büyük kapı nasıl inşa edilir, vinç nasıl kurulur, mağaraya erişmek için bocurgat nasıl kurulur, büyük taş kapılar açılırken, büyük taş kütleler nasıl çıkartılır, yol yapımında yolları düzlemek için dolambaçlı yerler nasıl doldurulur ve buna benzer konuları anlatıyormuş. Bu sırrını asla hiç kimseyle paylaşmayı düşünmeyen ve dolayısıyla hiç kimseden yardım almayan o dul kadının oğlu, böylece bilgili ve sayılan bir kişi olmuş. Daha ssonra mühendislik ve şehir planlamacılığı çalışmış. Nihayet, kültürü çok takdir eden kral, onu vekili ve sarayın mimarı atamış ve derken sonunda vezirliğe ükseltmiş. Gerçekten tüm krallıkta onun kadar ilme yatkın, bizim Hazine Kitabı'nı okuyacak kadar kabiliyetli bir kişi yokmuş. Artık son sayfaya gelmiş ve hatta bu son sayfayı okuyacağı aynı gün şahın kızı ile evlenecekmiş. En son yaprağı çevirip şu son cümleyi okumuş: "Bilmek en büyük hazinedir!" |
Cevap: İÇİMİZİ ISITAN DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER Bizde hazineye ulaşacağız yakında böyle çalışmaya devam edersek hiç merak etme canım elccy teşekkürler..... |
YENİ BİR HAYAT SINIFINA NASIL GEÇİŞ YAPABİLİRSİNİZ !!!!....... YENİ BİR HAYAT SINIFINA NASIL GEÇİŞ YAPABİLİRSİNİZ !!!!....... 1. Açık olun. Her şeye açık olun. Her ne vukuu bulursa ona açık olun. 956k 2. Bir şeylere tutunmaya çalışmayın. Bırakın giden gitsin, gelen gelsin. actionsmile 3. Kalbinizde kalın. Her ne olursa olsun, gerçek hislerinize sadık kalın. 4. Hayatımızdaki insanlar değişecek. Bunun olmasına izin verin ve sürece güvenin. Amaçlarına hizmet etmiş ve artık derinleşip gelişmeyen ilişkilere tutunmak zorunda değiliz. 5. İşlerimiz de değişecek. Yapmakta olduğunuz, ya da eğitimini aldığınız işlere saplanıp kalmayın. Kendinize GERÇEKTEN ne yapmak istediğinizi sorun. Sizi hangi iş gerçekten mutlu ederdi? guitar 6. Hayatta sevinci arayın. Her ne pahasına olursa olsun sizi mutlu eden şeyi bulun ve onu yapın. Her gün. Her zaman. girlhahagirlhaha 7. Düzenli bir şekilde kendinize sessiz kalacağınız bir zaman ayırın ve DİNLEMEYİ öğrenin. Hislerinizi dinleyin, sizi neyin mutlu ettiğine kulak verin. Sezginizin size söylemeye çalıştığı şeyi dinleyin. 8. SEVMEYE cüret edin. Her nerede bulunursanız bulunun, her ne yapıyor olursanız olun sevecen bir varlık olun. Kalbinizi açın ve onu açık tutun. Bu sahip olduğunuz en büyük korumadır. 9. Mümkün olduğunca çok yükümlülüğünüzü tamamlayıp bitirin. Buna dünyevi, ailevi, mali, spirituel, yükümlülükler dahildir. Bitirdiğimiz her bir yükümlülük bizi özgürleştirir. 10. Kişisel olarak artık ihtiyaç duymadığınız şeyi bırakın, ya da başkasına verin. Dolaplarınızı, kitaplarınızı, malınızı, mülkünüzü, ilişkilerinizi, taahhütlerinizi, sorumlulukları nızı gözden geçirin ve öz benliğiniz ile uyum içinde olmayan her şeyden kurtulun. Bunu ölçüp tartmanın bir yolu da bir şeyin size bir hafiflik ve sevinç mi, yoksa sıkıntılı bir ağırlık mı verdiğini hissetmektir. Bırakmak harika bir duygu verir ve yeninin yaşamınıza girebilmesi için bir boşluk yaratır. 11. Dürüst olun. Kastettiğiniz şeyi söyleyin ve söylediğiniz şeyi kastedin. Bu dünyada artık daha fazla sahtekarlığa ve ince manipulasyonlara ihtiyacımız yok. 12. Birbirinize saygı gösterin. Hepimiz muhteşem kozmik varlıklarız. Sadece bazılarımız muhteşem kozmik varlıklarımızı çok iyi tebdil-i kıyafetlerle gizliyoruz. Kendimize ve birbirimize dürüstlük, saygı ve sevgiyle davranalım. Bu yapabileceğimiz en kökten dönüşüm geçiren duygulardan biridir. 13. Güçlü olmaktan korkmayın. Hepimiz güçlüyüz. Hepimiz müthiş yeteneklere sahip son derece muktedir varlıklarız. Hepimizin içinde derin sevgi ve iyilik hazneleri var. Açık, berrak, güçlü, doğru olmamız gerekiyor. Kendimize ve yeteneklerimize güvenmeliyiz. 14. Bağışlama özgürlüğün anahtarıdır. Biraz zaman ayırıp hayatınızdan geçmiş herkesi bağışlayın. Kendinizi bağışlayın. Hepsini kendi benzersiz yolculuğunuzun, size tam da gelişmek, dönüşüm geçirmek ve özgürleşmek için ihtiyacınız olan şeyi veren bir parçası olarak görün. 15. Her şey için şükran duyun. Kimseniz "O" olduğunuz için şükran duyun. Yaşamınızın tüm unsurları için şükran duyun. Tüm deneyimleriniz, ilişkileriniz, çevrenizdeki her türlü güzellik için şükran duyun. Karşılaştığınız her iyi davranış, yaşadığınız her sevgi an'ı, her türlü beslenişiniz için, doğanın verdiği ilham için şükran duyun. Her an, en karanlık anlarımızda bile şükran duyacak o kadar çok şeye sahibiz ki. 16. Her nerede yapabiliyorsanı z, orada güzellik yaratın. Her sevgi ifadesi gibi, güzel olan her şey gezegenin rezonansını yükseltir. alıntıdır...çicek g.n. ye teşekkürler |
Cevap: YENİ BİR HAYAT SINIFINA NASIL GEÇİŞ YAPABİLİRSİNİZ !!!!....... Çok ama çok teşekkürler, çok doğru bir zamanda çok doğru bir paylaşım oldu bu benim için. Yazanın da ekleyenin de emeğine sağlık. |
ÜÇ İHTİYARIN HİKAYESİ Bir kadın, kapıdan dışarı çıktığında, bembeyaz sakallı üç ihtiyarın kendi evinin önünde oturduklarını görür. 'Ben sizi hiç tanımıyorum, der... Ama aç ve susuz olmalısınız... Lütfen içeriye gelin de sizlere bir şeyler ikram edeyim...' 'Evin erkeği içerde mi?' Diye sorar adamlar. 'Hayır, der kadın. Şu an evin dışında.' 'O evde olmadığı sürece bizim bu eve girmemiz mümkün değil...' diye cevap verirler. Akşam olup kocası eve döndüğünde kadın olanları anlatır. 'Peki, onlara söyleyebilir misin, der adam. Ben evdeyim artık, bu eve gelebilirler...' Kadın dışarı çıkıp bu kişileri içeri davet eder. Ama bu defa da; 'Hepimiz aynı anda içeri girmeyiz' der yaşlı adamlar. ..... Kadın öğrenmek ister; 'Niye giremezsiniz?..' İhtiyarlardan biri açıklar: 'Onun adı ZENGİN, der bir arkadaşını göstererek. Diğeri BAŞARI... Ben ise SEVGİ...' *** Sonra ekler; 'Şimdi içeri gir ve kocanla konuş. Hangimizi evinizde istersiniz?..' ..... Kadın içeri girip söylenenleri kocasına anlatır. Adam duyduklarıyla neşelenerek; 'Ne güzel, der. Madem öyle, Zengini içeri çağıralım ve evimizi zenginlikle doldursun...' Karısı itiraz eder; 'Canım, niçin Başarıyı çağırmıyoruz?' Bu sırada, evin diğer köşesinde bulunan gelinleri konuştuklarını duyar. Koşarak gelir ve kendi fikrini söyler; 'Sevgiyi çağırsak daha iyi olmaz mı? Evimiz sevgiyle dolar!..' *** 'Gelinimizin teklifini dikkate alalım, der adam karısına... Dışarı çık ve bizim misafirimiz olması için Sevgiyi davet et.' ..... Kadın dışarı çıkar ve yaşlı adamlara sorar; 'Hanginiz Sevgi idi? Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol...' Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye başlar. Fakat diğer iki yaşlı adam da onu takip ederler... Kadın şaşırmış bir halde Zengin ve Başarıya sorar; 'Ben sadece Sevgiyi davet ettim, siz niye geliyorsunuz?' Zengin ve Başarı bir ağızdan cevap verirler: 'Eğer Zengini ya da Başarıyı davet etmiş olsaydın diğer ikisi dışarıda kalırdı. Ama sen Sevgi2588925889yi davet ettin... O nereye giderse biz de ardından oraya gideriz. Çünkü nerede Sevgi varsa, orda Başarı ve Zenginlik de vardır!..' |
Cevap: İÇİMİZİ ISITAN DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER Muhteşem.... |
Cevap: İÇİMİZİ ISITAN DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER Harika paylaşımlar çok teşekkürler...25889 |
Cevap: İÇİMİZİ ISITAN DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER teşekkür ederim arkadaslar... |
Cevap: YENİ BİR HAYAT SINIFINA NASIL GEÇİŞ YAPABİLİRSİNİZ !!!!....... Rica ederim arkadaşlarrr |
hayatın kıyısından bakmalı insan...BU DA BENİM KALEMİMDEN SİZE HEDİYE ARKADAŞLAR.. Hayatın kıyısından bakmalı insan Çekilmeli kenara,seyretmeli olanı bitenii arasıra uzaktan ,içine girmeden... dalmalı seyire,yorumlar yapmadan.. iç hesaplaşmaları izlemeli,hiç yorum katmadan.. maneviyatın önemini anlamalı maddiyattan almadan... kim ne giymiş, ne almışa, kim kime ne demişe takılmadan gözlemlemeli... özüne dönmeli sonrada.. Hayatın kıyısından bakmalı insan bakarken kendi içinede dönmeli.. bulmalı hatalarını, almalı dersini, yola devam etmeli, aynı hataları yapmadan... Paylaşmalı kazandığı güzellikleri çoğaltmalı sevinci... hüzünü azaltmalı birlikte... dağıtmalı bulutları... ve olduğu gibi kabul etmeli her şeyi.. Kıyısından bakmalı hayatın arada sıra da ama kıyıda da çok kalmamalı.. hep hayatın tam ortasında yaşamalı dişe diş, çetince ama yufka bi yürekle... ağlamalı da sevmelide,gülmeli de aynı zamanda.. acıyı da sevinci de bir arada yaşamalı , sevgiyle,içtenlikle... yoksa sığ kalır insan sonra... E.B.TO0 |
hayata baktığımız pencere Genc bir cift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine tasinmislar. Sabah kahvalti yaparlarken, komsu da çamasirlari asiyormus. Kadinkocasina ' Bak, çamasirlari yeterince temiz degil, camasir yikamayi bilmiyor, belki de dogru sabunu kullanmiyor.' demis. Kocasi ona bakmis, hicbir sey soylememis, kahvaltisina devam etmis. Kadi...n, komsusunun camasir astigini gordugu her sabah ayni yorumu yapmaya devam etmis. Bir ay kadar sonra, bir sabah, komsusunun camasirlarinin tertemiz oldugunu goren kadin cok sasirmis'Bak' demis kocasina ' Camasir yikamayi ogrendi sonunda, merak ediyorum, kim ogretti acaba ?' Kocası: 'Ben bu sabah biraz erken kalkip penceremizi sildim' diye cevap vermis. Hayat boyle degil midir ? Baskalarini izlerken gorduklerimiz, baktigimiz pencerenin ne kadar temiz olduguna baglidir. Birini elestirmeden ve hemen yargilamaya davranmadan oncezihin durumumuzabakmak ve 'iyi' olani gormeye hazir olup olmadigimizi farketmek guzel bir fikir olabilir ... |
Kurbağa yarışı Toplam 1 Eklenti bulunuyor. Günlerden bir gün kurbağaların yarışı varmış. Hedef, çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmışlar. Ve yarış başlamış. Gerçekte seyirciler arasında hiçbiri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş: “Zavallıla...r! Hiçbir zaman başaramayacaklar!” Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırıyorlarmış: “...Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!..” Sonunda, bir tanesi hariç, diğer kurbağaların hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş bu işi nasıl başardın diye. O anda farkına varmışlar ki... Kuleye çıkan kurbağa sağırmış! ( Yani seyirci kurbağaların olumsuz tezahüratlarını sağır olduğu için duymadığından ümitsizliğe kapılmamış.Duyanlar ümitsizliğe kapılıp geri dönmüşler..Hayatta insanlar için de geçerli değil mi ay nı şey...) |
Cevap: İÇİMİZİ ISITAN DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER Böyle hikayelelerin devamını bekliyoruz. tşkürler;) |
İnsanın EŞİ olmalı.... Toplam 1 Eklenti bulunuyor. İnsanın esi olmalı , bakarken yüreğinin kabardığı , gözlerinden gözlerine yüreğinin aktığı ... Aşık oldugu BİR esi olmalı !Sabah gözlerini açtığında , yanında olduğunu görüp , şükürler etmeli Yaradana . Koklamalı saçlarını . yüzüne Uyuyan eşine şefkatle bakıp , usulca dokunmalı , varlığını hissedebilmek. Parmakları titremeli , incitirim korkusuyla . Şube Müdürlüğü Sürekli Çağlayan BİR pınar olmalı gönlü ... kramplar girmeli midesine , onsuzluk aklına geldikçe ! Rüzgar'ın onun kokusunu getirmeli , Yağmur onun sesini . Elleri yanmalı ellerini tutabilmek . Akşam ONU görecek diye , pırpır etmeli yüreği . Kelebekler hazırsındır olmalı insanın kalbi . Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan , arife dönerken esi . Beklemek asırlar hazırsındır Uzun gelmeli . Gelişi ile sonsuz BİR nur dolmalı köfte içine . Yüzüne baktığında , konuşmadan anlamalı derdini , tasasını , öfkesini , sevincini , coşkusunu vs ... Güven duymalı , herşeyiyle . uyuyabilmeli Başını göğsüne koyup , huzurla , çift sayfalar düşüncelerinden arınmış olarak Babası , abisi , arkadaşı , Dostu , sırdaşı , anası , çocuğu olmalı ... Şımarabilmeli yanında . Kıskanılmalı Zaman Zaman da ... BİR esi olmalı insanın ! Sabah yolcularken işine , içi acımalı , daha özlemeye başlamalı yollarken . Seni şimdiden özledim ! Akşam dönüşünü beklemeli sabırsızlıkla . Gözleri yollarda kalmalı ve kapıyı çalmadan açmalı ... aşkla karşılamalı , hasretle sarılmalı boynuna , özlemle koklayıp , öpmeli , yıllarca uzak kalmışcasına ! Her GÜNÜ BİR Baska Güzel olmalı yaşamın , Bir Baska Özel , Bir Baska onu anında soluklanmalı . Verdiği hic BİR şeyin randımanlı olmadığını düşünüp , kahrolmalı , daha fazla ne yapabilirim diye düşünmeli . Mutluluk saçmalı etrafına . BİR esi olmalı insanın , cennetten Köşe almışcasına sevdiği , sakındığı , bakmaya kıyamadığı ... Her BİR hücresinden Aşkın fışkırdığı , çölde okyanusu yaşadığı BİR esi olmalı ! eşime hadiye ediyorum ve sizlerinde eşlerinize hediye etmenizi umud ediyorum... |
DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER dusun2 Resül-i Ekrem (s.a.a) her zamanki gibi meclisinde oturmuş ve dostları da etrafında halka şeklinde, onu bir yüzük taşı gibi ortaya almışlardı. Bu arada eski elbiseli fakir bir müslüman kapıdan içeriye girdi. İslami adetlere göre herkes her hangi mevkide olursa olsun bir oturuma girince nerede boş yer bulursa hemen oraya oturmalıdır. 'Benim canım şurasını istiyor' görüşüyle özel bir yere oturmak gerekmez. O adam etrafına bakındı ve boş bir yer buldu; gitti oraya oturdu. Tesadüfen ileri gelen zenginlerden birisinin yanına oturmuştu. Zengin adam elbisesini toplayarak ondan bir az uzaklaştı. Bu hareketleri izleyen Resul-i Ekrem (s.a.a) ona dönerek: - Fakirliğinden sana bir şey geçer diye mi korktun? - Hayır ya Resülallah. - Servetinden ona bir pay düşer diye mi korktun? - Hayır ya Resülallah. - Elbiselerin kirlenir diye mi korktun? - Hayır ya Resülallah. - O halde niçin yanından uzaklaşıp bir kenara çekildin? - Yanlış bir iş yaptığımı ve hata ettiğimi itiraf ediyorum. Şimdi bu hatamın telafisi ve bu günahımın keffaresi olarak servetimin yarısını bu müslüman kardeşime vermeye hazırım dedi. Çünkü ona karşı yanlış bir hareket yaptım. Beni bağışlayın ya Resülallah. - Eski giyimli adam: Fakat ben bunu kabul etmeye hazır değilim. - Cemaat: Niçin? - 'Çünkü bir gün beni de bir gururun sarmasından ve bir müslüman kardeşime, bu gün bu şahsın bana yaptığı gibi, aynı hareketi yapmaktan korkuyorum' der. |
90/10 sırrı.. harika.. farkına varalım artık... sevincli90/10 Sırrını keşfedin : Bu hayatınızı değiştirecek.sevincli Bir örnek verelim. Ailenizle kahvaltı yapıyorsunuz. Kızınız, kahve fincanına çarpıyor ve bir fincan kahve gömleğinizin üzerine dökülüyor.Biraz önce olan olay üzerinde hiç bir kontrolünüz yok. Sonradan olacaklar ise sizin davranışınıza göre belirlenecek. Lanet ediyorsunuz. Kahveyi üzerinize döktüğü için kaba bir şekilde Kızınızı azarlıyorsunuz. Kızınız üzülüyor ve ağlamaya başlıyor. Kızınızı azarladıktan sonra eşinize dönüyor ve kahve fincanını masanın kenarına çok yakın koyduğu için eleştiriyorsunuz.Bunu kısa bir sözlü tartışma takip ediyor. Öfkeyle üst kata çıkıyor ve gömleğinizi değiştiriyorsunuz.Aşağıya indiğinizde Kızınızı, ağlamaktan dolayı kahvaltısını bitirememiş ve okul için hazırlanamamış bir halde buluyorsunuz. Kızınız otobüsü kaçırıyor. Eşinizin işe gitmek için hemen çıkması gerekiyor. Hemen aceleyle arabanıza koşuyorsunuz ve Kızınızı okula bırakmak üzere hareket ediyorsunuz. Geç kaldığınız için, saatte 40 km hız sınırlaması olmasına rağmen saatte 70 km hızla gidiyorsunuz. 15 dakikalık gecikmeden ve hız limitini aştığınız için ödediğiniz ..............TL trafik cezasından sonra okula ulaşıyorsunuz. Kızınız size “Hoşçakal” demeden binaya koşuyor.Ofise 20 dakika gecikmeyle geliyorsunuz ve evrak çantasını evde unuttuğunuzu anlıyorsunuz. Gününüz korkunç bir şekilde başladı! Devam ettikçe, kötüleşiyor, daha da kötüleşiyor sanıyorsunuz. Eve gitmeyi dört gözle bekliyorsunuz. Eve ulaştığınızda eşiniz ve Kızınızla olan ilişkilerinizde araya sıkıştığınızı sanıyorsunuz. Neden? Sabahleyin nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak! Neden kötü birgün geçirdiniz? A) Kahve sebep oldu B) Kızınız sebep oldu C) Polis sebep oldu D) Siz sebep oldunuz Cevap “D” şıkkı. Kahvenin dökülmesinde sizin bir kontrolünüz yoktu.Sizin gününüzün kötü geçmesine o 5 saniye içindeki davranışlarınız sebep oldu. Olabilecek ve olması gereken ise şöyleydi. Üzerinize kahve sıçradı. Kızınız ağlamak üzere. Siz nazikçe “Tamam tatlım, bir dahaki sefere biraz daha dikkatli olman gerek” diyorsunuz. Havluyu kaptığınız gibi üst kata çıkıyorsunuz. Gömleğinizi değiştirip,evrak çantasını aldıktan sonra aşağıya iniyorsunuz ve aynı anda pencereden Kızınızın otobüse bindiğini görüyorsunuz. Kızınız geri dönüp el sallıyor. Siz ve eşiniz ise gitmek için birlikte çıkmadan önce öpüşüyorsunuz. 5 dakika önce işe geliyorsunuz ve çalışma arkadaşlarınıza neşeli bir şekilde selam veriyorsunuz. Patronunuz ne kadar güzel bir günde olduğunuz hakkında konuşuyor. Farka bakın! İki farklı senaryo. İkisi de aynı başladı. İkisi de farklı bitti. Neden? 90/10 sırrı inanılmazdır! Çok azımız bunun farkındadır. Sonuç? Pek çok insan gereksiz yere stresten, dertlerden, problemlerden ve baş ağrısından acı çekmektedir. Bu sır nedir? Hayatın %10’u, sizin başınıza gelenlerden oluşur. Hayatın diğer %90’ına ise sizin bu başınıza gelenlere nasıl davrandığınızla karar verilir.İnsanlar anlamsız şeyler söyler ve yaparlar. İnsanlar hasta olurlar. Arabalar bozulurlar. Uçaklar geç kalır ve bütün planlarımızı alt üst ederler. Trafikte bir sürücü canımızı sıkabilir v.s. Bu %10’luk kısım tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşir. Diğer %90’lık kısım farklıdır. Diğer %90’lık kısmı siz belirlersiniz. Nasıl? Olaylara yaklaşımınızla! Nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak. Gerçekten olanların %10’unda hiç bir kontrolünüz yok. Diğer %90’ı ise sizin tepkinizle belirlenir. |
Cevap: İÇİMİZİ ISITAN DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER teşekkür ederim her bir ayrı güzellikte yazılar.. |
İÇİMİZİ ISITAN DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER Toplam 1 Eklenti bulunuyor. Sabah sol gözümde bir ağrı ve biraz kanla uyandım.Öğleden sonra soluğu doktorda aldım.Dünya tatlısı bir doktor.İlk bakışta çözdü derdimi;“Direnç kaybına bağlı iltihaplanma.“Problem gözünde değil aslında” dedi doktorum; “Baktığın yerde.Hep karanlığa bakmaktan feri sönmüş gözlerinin.Yılgın düşmüşsün.Yorgunluk mikrobu, se...ni gözünden v......urmuş”. Bu teşhisin ardından öyle bir reçete yazdı ki dostlar başına: -Pozitif düşüneceksin.Hayata sımsıkı sarılacaksın.İşinden kafanı kaldırıp sevdiklerinle vakit geçireceksin.Sev ki, hücrelerin yenilensin.Sana enerji vermeyecek hiç kimseyle de birlikte olma... 956k956k956k |
Cevap: İÇİMİZİ ISITAN DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER Yaşam Bir Yankı Noktasıdır Yaşamanın temel kuralı şudur: ne yaparsanız o size aynen geri gelir. Eğer sert sözcükler kullanırsanız geri geleceklerdir. Eğer insanları incitirseniz, bu size geri gelecektir. Bir defasında bir kaç arkadaşımla Matheran'daydım. Yankı Noktası denilen bir yeri gezmeye gittik. Bizimle beraber olan bir adam köpek gibi havlamaya başladı ve etraftaki tüm vadiler ve dağlar sanki oralarda binlerce köpek varmış gibi havlamaya başladı. Adama şöyle dedim, "Neden bir şarkı söylemiyosun? Çünkü bu dağlar sadece verdiğini geri veriyorlar. Eğer bir köpek gibi havlarsan onlar da köpek olur. Neden bir şarkı söylemiyorsun? Ve adam bir şarkı söylemeye başladı…ve üstümüze onun bu güzel şarkısı yağdı. Tüm vadilerden ve dağlardan bu şarkı bize geri gelmeye başladı." Oradaki insanlara yaşamın da bir yankı noktası olduğunu söyledim. Size onu geri verir. Daha önce ektiğiniz ürünü biçmelisiniz. Zehir tohumları ekerek nektar biçmeyi ummayın; zehir tohumlarıyla nektar elde edemezsiniz. Zehir daha çok zehir getirecektir. Nektar tohumları ekin ve nektar biçin. Her durumda onu sevebileceğiniz yollar ve vasıtalar bulun, Size çok iğrenç gelen birinin bile onda sevebileceğiniz birşeyi vardır. Tanrı bir mevcudiyetti; eğer Tanrı ile paylaşım içinde olmak istiyorsanız, sadece varoluşunuzu gerçekleştirmeniz gerekir ve çilekeşlik, yoga, oruç v.s. yoluyla değil - yaratıcılık yoluyla olur bu. Sevgisiz yaşam yaşamsız yaşama benzer. Bir insan azami noktada yaşamalıdır. En üst derecede yaşamalıdır, yoğun tutkulu, her an ilgili - o derece ki hiç bir şeyi geride bırakmadan, sanki o an son an olacakmış gibi. Her an sanki son anmış gibi yaşayın. Herşeyi ortaya koyun, herşeyi riske atın, çok şaşıracaksınız yaşam müthiş bir mucize olur o zaman |
Her yapılan / olan şeyde bir İYİLİK vardır İyilik… Eski günlerde bir kral vardı ve elcisi iyi bir dostuydu. Elçi ve kral birlikte büyümüşlerdi, kral daha sorumluluklarını üstlenmeden önce de her zaman birlikteydiler. Son derece yakındılar ve dışarıya her zaman birlikte çıkarlardı. Bir gün oturmuş konuşuyor ve tartışıyorlardı, kral meyve kesmeye çalışıyordu ki bıçak elinden kayarak elini kesti ve kanamaya başladı. Doktor çağrılmış ve bekliyorlardı. O sırada elçi krala şöyle dedi. "Bunda da yine iyilik var.Meydana gelen her şeyde bir hayır vardır." Kral acı içindeydi ve tedavi edilmeyi bekliyordu, bir anda öfkelenerek dostuna bağırdı: "Sen ne söylüyorsun? Burada elim kesildi ve sen bununda bir iyilik için olduğunu söylüyorsun!" Elçi bunun da yine hayır için olduğunu onayladı. Kral son derece karamsarlığa düştü ve elçinin hemen tutuklanarak hapse atılamsını emretti. Fakat elçi yine; Bunda da yine bir iyilik var" dedi ve gülümseyerek muhafızlarla beraber gitti. Birkaç gün sonra kral kendini üzgün hissediyordu ve ava çıkmak istedi. Ekibine hazır olmalarını söyledi ve birlikte ava gittiler. Ormanda kral öyle hızlı ilerliyordu ki ekibi ona ayak uydurmakta zorlanıyordu ve böylece ayrıldırlar. Bu arada kral yolunu kaybetti ve ormanın derinliklerinde bir kabile tarafından yakalandı. Akşama doğru kendisine yemek verildi, yıkanması sağlandı ve süslenerek oradaki bir tapınağa götürüldü ve bir direğe bağlandı. Hızlı ritimde bir müzik çalıyordu ve kabile üyeleri mutluluk ve neşe içinde dans ediyorlardı. Kral şimdi hayatının tehlikede olduğunu yakından hissediyordu. Kendisini tanrıçaya kurban edeceklerini anlamıştı. Ve bundan sonra başrahip geldi ve geleneksel biçimde kralı baştan aşağı kontrol ettikten sonra başını sallayarak kabilenin şefine bu adamamın kurban edilmeye uygun olmadığını, çünkü parmağının küçük bir kısmının kesik olduğunu ve kurban edilecek adamın her ne kadar bir kral ailesinden gelmesi gerekse de, kesinlikle yarasının olmaması gerektiğini ve kurban edilmeden önce bedeninin en ufak bir kısmını bile kaybetmemiş olması gerektiğini söyledi."Bu adam uygun değildir ve serbest bırakılabilir," dedi. Buna göre kral serbest bırakılmış ve kendisine eşlik edenler tarafından ormanın kıyısına getirilerek orada terk edilmiştir. Kral saraya ulaşmayı başarmış ve yolda akıllı elçisinin sözlerinin anlamını kavramıştı ve bunun için de ona iyilikte bulunmayı istiyordu. Saraya vardığında elçisinin serbest bırakılmasını ve hemen kendisine getirilmesini emretti. Elçi serbest bırakılmış ve krala getirilmiş, kral onu ağırlayarak kucaklamış ve hatası için ondan özür dilemişti. Kral aynı zamanda elçiye sormuştu. "Yaralandığımı biliyorum fakat doğru bir şeyi söylediğinde seni hapse yolladığım için lütfen beni affet ve sen hala gülümsüyor ve 'Bunda da bir iyilik var' diyordun. Bunda bir iyilik olduğunu nasıl söyleyebildin? Lütfen bana bunu açıklarmısın?" Elçi gülümsedi ve şöyle dedi: "Ey kral benimde kral ailesinden olduğumu çok iyi biliyorsunuz ve bende tıpkı sizin gibi eğitim aldım ve gençliğimizde birlikte öğretim gördük ve siz hiç bir zaman tek başınıza ava gitmezsiniz. Ben her zaman sizinle gelirim. Eğer tutuklanmamış olsam sizinle birlikte olacaktım ve her ikimizde o kabile tarafından yakalanacaktık. Ve siz uygun bulunmadığınızda doğal olarak seçilen ben olacaktım ve orada kabile tarafından kurban edilecektim; beni hapse kapatmanız Tanrı'nın emri çerçevesinde hayatımın kurtulmasına yardım etti.Böylece, bu olay meydana gelen her şeyde bir iyilik olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu." Kral ikna olmuştu ve elçiyi yeniden kucaklayarak onu ödüllendirdi. Dharmay789 |
Cevap: İÇİMİZİ ISITAN DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER Alıntı:
|
Cevap: İÇİMİZİ ISITAN DÜŞÜNDÜREN HİKAYELER sarkı söylemeye devam et Her iyi anne gibi Karen de bir bebeğin yolda olduğunu öğrenince, üç yaşındaki oğlu Michael'i yeni bir kardeş için hazırlamaya başlamıştı. Bebeğin kız olacağı anlaşıldı ve Michael annesinin karnındaki kız kardeşine her gün, her akşam şarkı söylemeye başladı. Onunla tanışmadan önce aralarında bir sevgi bağı oluşmaya başlamıştı. Hamilelik normal bir şekilde gelişiyordu. Karen de Tenesse'de Morristown Panther Creek United Methodist Kilisesi'nde aktif bir üye olarak çalışmalarını da sürdürüyordu. Vakti gelince, doğum sancıları başladı. Sonra her beş dakikada bir, üç dakikada bir ve her dakika..... Fakat doğum anında ciddi bazı sorunlar ortaya çıktı ve Karen'in sancıları saatler sürdüğü halde bebek doğmadı. Bir sezaryen mi gerekecekti? Nihayet çok zor çabalar sonucu Michael'in kız kardeşi dünyaya geldi. Ama çok ciddi bir sorun var gibiydi. Gece yarısı çalan ambulans sirenleri arasında Tenesse Knoxville'deki St. Mary Hastanesi Çocuk servisinin yoğun bakım ünitesine kaldırıldı. Günler geçtikçe küçük kız kötüleşiyordu. Çocuk doktoru çok üzgün bir şekilde, "Çok az bir ümit var. En kötü son için hazırlıklı olmalısınız" dedi. Karen ve eşi cenaze töreni için mezarlık yetkilileriyle konuştular. Evlerinde bebekleri için harika bir oda hazırlamışlardı. Oysa şimdi cenaze için tören hazırlıyorlardı. Michael, öte yandan anne ve babasına kız kardeşini görebilmek için yalvarıp duruyordu. "Ona şarkı söylemek istiyorum" diyordu. Yoğun bakımdaki iki hafta sanki cenaze töreninin bir hafta sonra olacağını işaret ediyor gibiydi. Michael şarkı söylemek konusunda ısrar ediyordu. Ama yoğun bakım ünitesine çocukların girmesi kesinlikle yasaktı. Ancak Karen kararını verdi. Onu oraya sokacaktı. İzin verseler de vermeseler de.... Eğer kız kardeşini o zaman göremezse bir daha asla göremeyebilirdi. Ona, kendisine oldukça büyük gelen bir ziyaretçi giysisi giydirdi ve yoğun bakım ünitesine soktu. Sanki yürüyen bir kirli çamaşır torbasıydı. Ama baş hemşire onun bir çocuk olduğunu anladı ve :"O çocuğu buradan çıkarın. Çocukların girmesi yasak." diye uyardı. Genelde uysal bir kadın olan Karen'in içindeki anne birden güçlü bir şekilde başkaldırdı ve baş hemşirenin yüzüne çelik gibi bakışlarla bakarak: "Kız kardeşine şarkı söylemedikçe buradan gitmeyecek. "dedi. Michael'ı kız kardeşinin yatağına götürdü. Savaşı kaybetmek üzere olan küçük kıza baktı. Bir süre sonra şarkı söylemeye başladı, saf temiz kalpli 3 yaşındaki çocuğun pırıl pırıl sesiyle. "You are my sunshine,my only sunshine,you make me happy when skies are grey..."(Sen benim gün ışığımsın, tek gün ışığım, gökyüzü griyken beni mutlu edersin.) Aniden küçük kız tepki verdi. Kalp atışları sakinleşti ve düzenli olmaya başladı. "Şarkıya devam et" dedi Karen gözleri yaş dolu. "You never know, dear how much I love you. Please don't take my sunshine away!" (Seni ne çok sevdigimi asla bilmiyorsun, sevgili. Lütfen gün ışığını benden alma.) Micheal, sarkıyı sürdürdükçe, bebeğin sorunlu, kesik kesik olan solunumu küçük bir kediciğin nefes alış verişi gibi düzenli bir hale girmeye başladı. "Şarkı söylemeye devam et bebeğim." "The other night, dear, as I lay sleeping, I dreamed I held you in my arms." (Geçen gece uyurken, rüyamda seni kollarımda tuttuğumu gördüm sevgili.) Michael'in küçük kardeşi sakinleşmeye devam etti. Ama bu bir iyileşme de gösteren bir sakinleşmeydi. "Devam et Michael" Şimdi o diktatör tavırlı baş hemşirenin bile yüzü yaşlarla ıslanmıştı. Karen de coşkuyla şarkıya katıldı. "You are my sunshine, my only sunshine. Please don't take my sunshine away." Ertesi gün, hemen ertesi gün küçük kız eve gidebilecek kadar iyileşmişti. Women's Day isimli dergi bu olaya "Ağabeyin şarkısının mucizesi" adını verdi. Bilim adamları ise ona sadece "mucize" dediler. Karen ise "Tanrı sevgisinin mucizesi" dedi. Sevdiğiniz insanlar için ümidinizi asla yitirmeyin.Her iyi anne gibi Karen de bir bebeğin yolda olduğunu öğrenince, üç yaşındaki oğlu Michael'i yeni bir kardeş için hazırlamaya başlamıştı. Bebeğin kız olacağı anlaşıldı ve Michael annesinin karnındaki kız kardeşine her gün, her akşam şarkı söylemeye başladı. Onunla tanışmadan önce aralarında bir sevgi bağı oluşmaya başlamıştı. Hamilelik normal bir şekilde gelişiyordu. Karen de Tenesse'de Morristown Panther Creek United Methodist Kilisesi'nde aktif bir üye olarak çalışmalarını da sürdürüyordu. Vakti gelince, doğum sancıları başladı. Sonra her beş dakikada bir, üç dakikada bir ve her dakika..... Fakat doğum anında ciddi bazı sorunlar ortaya çıktı ve Karen'in sancıları saatler sürdüğü halde bebek doğmadı. Bir sezaryen mi gerekecekti? Nihayet çok zor çabalar sonucu Michael'in kız kardeşi dünyaya geldi. Ama çok ciddi bir sorun var gibiydi. Gece yarısı çalan ambulans sirenleri arasında Tenesse Knoxville'deki St. Mary Hastanesi Çocuk servisinin yoğun bakım ünitesine kaldırıldı. Günler geçtikçe küçük kız kötüleşiyordu. Çocuk doktoru çok üzgün bir şekilde, "Çok az bir ümit var. En kötü son için hazırlıklı olmalısınız" dedi. Karen ve eşi cenaze töreni için mezarlık yetkilileriyle konuştular. Evlerinde bebekleri için harika bir oda hazırlamışlardı. Oysa şimdi cenaze için tören hazırlıyorlardı. Michael, öte yandan anne ve babasına kız kardeşini görebilmek için yalvarıp duruyordu. "Ona şarkı söylemek istiyorum" diyordu. Yoğun bakımdaki iki hafta sanki cenaze töreninin bir hafta sonra olacağını işaret ediyor gibiydi. Michael şarkı söylemek konusunda ısrar ediyordu. Ama yoğun bakım ünitesine çocukların girmesi kesinlikle yasaktı. Ancak Karen kararını verdi. Onu oraya sokacaktı. İzin verseler de vermeseler de.... Eğer kız kardeşini o zaman göremezse bir daha asla göremeyebilirdi. Ona, kendisine oldukça büyük gelen bir ziyaretçi giysisi giydirdi ve yoğun bakım ünitesine soktu. Sanki yürüyen bir kirli çamaşır torbasıydı. Ama baş hemşire onun bir çocuk olduğunu anladı ve :"O çocuğu buradan çıkarın. Çocukların girmesi yasak." diye uyardı. Genelde uysal bir kadın olan Karen'in içindeki anne birden güçlü bir şekilde başkaldırdı ve baş hemşirenin yüzüne çelik gibi bakışlarla bakarak: "Kız kardeşine şarkı söylemedikçe buradan gitmeyecek. "dedi. Michael'ı kız kardeşinin yatağına götürdü. Savaşı kaybetmek üzere olan küçük kıza baktı. Bir süre sonra şarkı söylemeye başladı, saf temiz kalpli 3 yaşındaki çocuğun pırıl pırıl sesiyle. "You are my sunshine,my only sunshine,you make me happy when skies are grey..."(Sen benim gün ışığımsın, tek gün ışığım, gökyüzü griyken beni mutlu edersin.) Aniden küçük kız tepki verdi. Kalp atışları sakinleşti ve düzenli olmaya başladı. "Şarkıya devam et" dedi Karen gözleri yaş dolu. "You never know, dear how much I love you. Please don't take my sunshine away!" (Seni ne çok sevdigimi asla bilmiyorsun, sevgili. Lütfen gün ışığını benden alma.) Micheal, sarkıyı sürdürdükçe, bebeğin sorunlu, kesik kesik olan solunumu küçük bir kediciğin nefes alış verişi gibi düzenli bir hale girmeye başladı. "Şarkı söylemeye devam et bebeğim." "The other night, dear, as I lay sleeping, I dreamed I held you in my arms." (Geçen gece uyurken, rüyamda seni kollarımda tuttuğumu gördüm sevgili.) Michael'in küçük kardeşi sakinleşmeye devam etti. Ama bu bir iyileşme de gösteren bir sakinleşmeydi. "Devam et Michael" Şimdi o diktatör tavırlı baş hemşirenin bile yüzü yaşlarla ıslanmıştı. Karen de coşkuyla şarkıya katıldı. "You are my sunshine, my only sunshine. Please don't take my sunshine away." Ertesi gün, hemen ertesi gün küçük kız eve gidebilecek kadar iyileşmişti. Women's Day isimli dergi bu olaya "Ağabeyin şarkısının mucizesi" adını verdi. Bilim adamları ise ona sadece "mucize" dediler. Karen ise "Tanrı sevgisinin mucizesi" dedi. Sevdiğiniz insanlar için ümidinizi asla yitirmeyin. |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:46 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.