![]() |
Anladığım Kadarıyla Eğer evren ve varlığın nasıl oluştuğu hakkında sorularımıza bakarsak, bu konuda benim söyleyeceğim şey şudur: Eğer tüm bunları bir film şeridine benzetirsek bizim bulacağımız şey ne filmin başı ne de sonu olacaktır. Biz film şeridinin kendisini de bulamayız. Bulacağımız şey film şeridinin hareketidir. Yani: Hakikat yoldur, varış değil Yani bulacağınız şey ne bir başlangıç ne de bir son olacaktır. Sizin farkedeceğiniz şey bunların olmayacağı sadece bir işleyişin, zaman ve mekanla açıklanamayacak bir devamlılığın, değişik bir işleyişin var olduğudur. Sizin bulduğunuz şey işleyişi açıklar, yapıyı ya da zatı açıklamaz. Zat işte bu işleyiştir zaten. Makine herhangi bir düğmeye basılarak çalışmadı, herhangi bir düğmeye basarak da durmayacak. Makine sadece çalışıyor. Fakat bu makine de herşey tersine işliyor. Saçmaladığımı düşünebilirsiniz belki ama ne demek istediğimi şöyle anlatayım. Bu işleyişte nedenler sonuçlardan önce değil sonradır. Mesela siz Londra'ya gitmek istediğinizde önce oraya gitmeniz gerektiğini düşünürsünüz. Halbuki hakikat tersine işliyor. Siz önce londrada oluyor, daha sonra oraya nasıl geldiğinizi görüyorsunuz. Eğer işaret ettiğim şeyi anlarsanız, evrende imkansız kavramı yoktur. Var olan kavram sadece “mümkün”dür. Herşey mümkündür. Mesela benim parmaklarımın arasından su akması da mümkündür. Oturduğum yerde duvara bakıp, dünya liderlerinin toplantısını izlemem mümkündür. Demek istiyorum ki siz bir şeyi önce biliyorsunuz, sonra bu bilişinizin ağır çekim versiyonunu izliyorsunuz. Siz her hangi bir sonuç yarattığınızda nedenler bu sonuca uygun olarak “daha sonra” oluşacaktır. Evet, anlaması belki zor. Ya da belki ben pek açık anlatmadım. Ama aklımdaki fikri olabilecek en öz haliyle anlattım. Bilimsel olarak nasıl izah edilir bilmiyorum ama belki bu iş matematiksel hesaplamalarla değil sadece düşünceyle çözülebilir. Evren hakkındaki sorularımıza matematik yetersiz kalır ama düşünce her türlü problemin üstesinden gelebilir. Biliniz ki: sizin aradığınız şeyin bilinmez olduğunu bildiğinizde herşeyi bilmişsiniz demektir. Ey hakikat! Senin bilinmez olduğunu bilmek, seni bilmek demektir. Bu düşünmeyin araştırmayın demek değildir. Sadece tüm araştırmaların sonucu sadece bir soru işareti olacaktır. İşte hakikatin aslolan varlığı bundan başka bir şey değildir. Hakikat sorunun çözümü değil, kendisidir. Öyleyse gerçek sadece koca bir soru işaretidir. Tüm araştırmalar buna götürecektir. Biz insanlar ise bu işleyişin kurallarından var olduk. Anlamalısınız ki bizler makinenin nasıl var olduğunu bilemeyiz. Bileceğimiz tek şey makinenin nasıl çalıştığıdır. Bu sorunun cevabı ise kendinizdedir. Çünkü siz bu makinenin nasıl çalıştığının cevabı olarak varsınız. Bu yüzden kendini tanımak, herşeyi idare etmenin başlangıcıdır. Eski insanlar “kendini bil” diye boşuna söylememişlerdir. İmkansız kelimesi insanın lügatinde yoktur. İslamda bir söz vardır: Evliyaya eğri bakma kevni mekan elindedir. Biçiminde bir söz bu. Bunu anlamak epey şey hakkında bilgi sahibi olmayı gerektirir. Not: "İmkansızı mümkün yapmak ancak iman ile olur. Akıl zekanın, iman aklın üzerindedir. Düşünün bakalım acaba siz iman eden bir varlık değil de bu iman denilen şeyin kendisi olsanız ve bir şeyin olması için gereken bu gücü ona veren bir varlık olsanız ne hissederdiniz. Sen inanan değilsin, inanç sensin! Senin varlığın inançtır ve inanç için herşey mümkündür. Bilgi inancın delili olarak yaratılır. Hakikat gerçekte bir inanç meselesi olduğu için büyük bir sırdır ya zaten!" |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:54 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.