Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Öğretici Bilgiler (http://www.hayatimdegisti.com/forum/ogretici-bilgiler/)
-   -   İletişim Nedir? (http://www.hayatimdegisti.com/forum/ogretici-bilgiler/26781-iletisim-nedir.html)

bluemoon24 29-12-2008 12:14 PM

İletişim Nedir?
 
Tüm yaşamı boyunca, psikolojik olarak insanın, varlığını

bildirmek ve varlığının farkındalığının kendisine bildirilmesi ihtiyacı

vardır.Bu ihtiyaç içindeki insan, sözlü veya sözsüz çeşitli iletişim yollarına

kaçınılmaz olarak başvurur. Her türlü iletişim insanın psikolojik

gereksinmelerinin sonucudur. Kendisini tanıması, tanıtması ve dönüt alarak

kendini değerlendirmesinde bu iletişim süreçleri önemli rol oynar. Kişiler arası

iletişimle ilgili olarak yapılan tanımların buluştuğu nokta bu iletişimin

psikolojik nitelikli bir bilgi alışverişi olduğu yolundadır(Capelle 1987). Evrim

merdiveninin en üst basamağını işgal eden, en evrimli hayvan olarak tanıdığımız

insan jest ve mimikleri en iyi kullanan, gelişmiş refleks ve içgüdülerinin

yanında dili de içine alan çok karmaşık öğrenilmiş davranışlarla iletişim yapan

yegane varlıktır(3). Ancak düşünürken, konuşurken, yazarken, dinlerken sürekli

olarak, sembollerden oluşan dili kullanmaktayız.

1.1. Sözel

İletişim

İleti alışverişi canlı dünyasının ortak bir özelliği olmakla

birlikte, yalnız insanlar arasında insanın simgeleştirme yetisi sayesinde

simgeler aracılığıyla duygu, düşünce ve bilgi aktarımı söz konusudur.İnsan

iletişiminin temeli dil, özellikle de konuşmadır.İnsan simge yaratabilme

özelliği ile duygusal dilden önerme diline geçebilmiştir. Dili kullanarak

gerçekleştirdiğimiz adlandırma, sınıflama, soyutlama ile yaşantımızı bir düzen

içinde yürütürüz.Dil ve konuşma yalnızca bundan ibaret olmayıp, anlam yaratma ve

onu paylaşma ile ilgili simgesel bir etkinliktir aynı zamanda. Kaynak,

hedeflediği kişiye erişmek için, öncelikle iletişimin taşıyacağı duygu, düşünce

ve bilgiyi dil dediğimiz simgesel sistem aracılığıyla kodlar.Özünü ve biçimini

koruyacak doğru kodlama yapılmadığı zaman, duygu ya da bilgi yerine

farklılaşarak ulaşacak ya da ulaşamayacaktır. İletinin kodlanması çok kısa,

çarpıcı, dikkat çekici, kolay akılda kalıcı olmalıdır.Böyle olmayan iletiler

hedef kitleye ulaşabilse bile, onun tarafından algılanmayacak; yarım yamalak

algılanarak taşıdığı anlamsal içerik tam bir biçimde iletilmediğinde ise, bizim

kodlarken amaçladığımız ileti çarpıtılarak algılanmış olacaktır(4). Sözlü

iletişim"dil" ve "dil ötesi" olmak üzere iki alt sınıfa ayrılmaktadır.İnsanların

karşılıklı konuşmalarını ve yazışmalarını dille iletişim kabul edebiliriz.Dille

iletişimde kişiler ürettikleri bilgileri birbirlerine ileterek anlamlandırırlar.

Dil ötesi iletişim sesin niteliği ile ilgilidir; ses tonu, sesin hızı, şiddeti,

hangi kelimelerin vurgulandığı, duraklamalar ve benzeri özellikler, dil ötesi

iletişim sayılır.Dille iletişimde kişilerin"ne söyledikleri", dil ötesi

iletişimde ise "nasıl söyledikleri" önemlidir(5). Bu ayrımı sözel ve sözsüz

iletişim terimleriyle de adlandırabiliriz.Sözel iletişim daha çok düşüncelerin,

sözsüz iletişim de duyguların aktarımında önemli işleve sahiptir. İnsanları

diğer canlılardan üstün kılan düşünceleri söze dökülmediğinde, insanlara

ulaşamadığında bir anlam ifade etmeyecektir.Akıl ve düşünce gücümüze işlerlik

kazandıran, onu üretken hâle dönüştüren güçtür konuşma. Her türlü teknolojik

gelişmeye karşın, yüzyıllardır bireysel ve toplumsal ilişkiler alanında

vazgeçilmez yerini korumuştur.Sözlü iletişimin bu gücü çalışmamızın konusu olan

ders ortamındaki iletişim çatışmalarında da; özellikle etkin dinlemenin

yansıması olan tümcelerle, sen-ben dili aktaran tümceler bağlamında önem

kazanmaktadır. Sözlü iletişimin bu gücüne karşılık insan iletişimi yalnız

sözcüklerle sınırlı değildir. İletişimin bir de sözel olmayan boyutu

vardır.Sözsüz iletişim beden dili ve ses, bütün ögeleri (tonlama, vurgu vb.)

aracılığıyla gerçekleşir. Sözsüz iletişimin iki ana işlevinden birincisi

doğrudan anlam -özellikle duygularla ilgili- iletmek; diğeri de sözlü iletişimin

içeriğini belirlemek, onu desteklemektir.Aynı sözler farklıtonlarda ya da farklı

jest ve mimiklerle farklı anlamlar kazanır.

1.2. İletişimin

Etkinliği

İletişimin etkinliğinin ölçütü, bir iletişim sürecinde

karşımızdakine ya da hedef kitleye yönelttiğimiz bildirinin karşılığında,

amaçladığımız sonucun alınıp alınmamasıdır.Bu etkinin sağlanabilmesinin:

1.

İletinin alıcının dikkatini çekecek biçimde kodlanması ve açık olması

2.

İletiyi kodlayan simgeler konusunda alıcı ve vericinin ortak bilgisinin

bulunması

3. İletinin alıcının gereksinmesine yanıt verecek nitelikte

olması

4. Alıcının temel değerlerinin, tutumlarının tanınması

gibi bazı

koşulları vardır.

Karşımızdaki insanla iyi ilişkiler içinde olduğumuz oranda

onu etkileme, eğitme ve birlikte çalışma konusunda daha başarılı olma şansına

sahip oluruz.Bu durumda, iletişimin taraflarından olan alıcılar zamanlarının

çoğunu kendilerini korumak ve karşısındakini atlatmak için kullanmazken; kaynak

durumundaki ögenin de rolden role geçmesine, sert davranmasına ve insan

üstükişiliklere bürünmesine gerek kalmaz.İdeal bir öğretici rol yapmayı bırakıp

olduğu gibi davranan, daha erişilebilir olandır.Okul ortamında öğretmen-öğrenci

arasında etkin iletişimin kurulması bu iki kişi arasında özel bir ilişkinin,

güvene dayalı sağlam bir bağın kurulmasına bağlıdır. Bu ilişki içinde her iki

taraf birbirlerinin bireyselliğine, gereksinmelerine saygı gösterir;

birbirlerinin yaratıcılığına ve gelişmesine fırsat tanır(6).

1.2.1. Sınıf

İçi Etkin İletişim

Sınıf içi iletişim her şeyden önce öğretme-öğrenme ve

bilgilendirmeyi temel alan amaçlı bir iletişimdir.Öğrenci her öğretim düzeyinde

ve her zaman gönüllü taraf olmayabilir.Öğretim-öğrenim sürecini gönüllü,

dolayısıyla verimli kılacak olan öğretici-öğrenci arasında kurulacak özel bağdır

ki bu da öğretimin amacına ulaşmasında öğretim felsefesi ve yöntemleri kadar

önemli bir diğer araç olan bazı temel iletişim becerilerinin bilinmesini ve

uygulanmasını gerektirir. Bu becerilerin temeli de konuşmaya

dayanmaktadır.Konuşma, yapıcı veya yıkıcı olma özellikleri ile öğretmen öğrenci

ilişkilerinin niteliğine ve düzeyine önemli katkıda bulunur.

Sınıf ortamında

çok yönlü bir iletişim söz konusudur. Bazen bir öğrenciye gönderilen mesaj bir

başka öğrenci üzerinde daha etkili olabilir.Ayrıca öğrenci-öğrenci iletişimi de

çok yoğundur ve bu aynı anda birçok duygu ve düşünceyi harekete geçirdiği için

dersin akışını etkiler. Kuşkusuz her zaman mesajlar gönderildiği

gibi anlaşılmaz.Sık sık yanlış anlamalar ortaya çıkabilir.Örneğin öğretmenin,

görüşünü almak ya da konuşma fırsatı vermek için soru yönelttiği bir öğrenci,

öğretmenin kendisini küçük düşürmek için soru sorduğunu düşünebilir.Bu durum

kaynağın duygu ve düşüncelerini uygun iletişim biçimine çevirememesi, doğal

davranmaması, alıcının gönderilen mesajı çözümleyememesi vb. nedenlerden

kaynaklanıyor olabilir.Bu, tarafların etkili iletişim becerilerinden yoksun

olması demektir(7).

Öğreticinin etkililiği insan psikolojisinin ve insan

ilişkilerinin genel kuramı üzerine kurulabilir.Her öğretici ile her grup ve

yaştan öğrenci her şeyden önce insandır. Benzer duyguları ve tepkileri

vardır.Dinlenilme, anlaşılma, beğenilme, güvenilme, başarılı olma gibi bir çok

duygu ve değerler paydasında buluşurlar.Ve bu duygu ve değerlerin oluşması,

korunması sözel iletişimbağlamında ağırlıklı olarak "etkin dinleme" ve "ben

iletisi becerisi"nde odaklanmaktadır.

2. Sınıf İçi Etkili Sözel

İletişim

Öğrencilerin bazı derslere karşı geliştirdikleri tutumlarının dersin

öğreticisi ile geliştirdikleri ilişkiyle ne kadar doğru orantılı olduğuna sıkça

tanık oluruz.Öğretmen-öğrenci ilişkisinin niteliği, öğrenmeyi etkileyen temel

etkendir.Bu olgu öğretici açısından ciddî bir sorumluluğu beraberinde

getirmektedir.Öğrenme kolaylığı, öğrenmeyi eğlenceli hâle getirme ve azami

verimi sağlama öğreticinin etkili iletişim becerilerine sahip olmasını

gerektirmektedir.Ana babalar gibi çoğu öğreticiler de -eğitimli oldukları hâlde-

çocukları ve gençleri istemeyerek de olsa nasıl incitebileceklerinin, onların

özsaygılarına ve özgüvenlerine nasıl zarar verebileceklerinin, yaratıcılıklarını

nasıl yok edebileceklerinin farkında olmak durumundadırlar.Oysa mevcut eğitim

sistemi içerisinde bir çok öğretici öğrencilerine; sorumluluk alma, kendini

yönetme ve yönlendirme; kendini tanıma, gerçekleştirme, denetleme ve

değerlendirme yetilerini kazandıracak bilgi ve becerilerden yoksun

görünmektedir.Ayrıca, etkili iletişim becerilerinden yoksun öğreticiler bu

eksikliklerinden kendileri de olumsuz etkilenecek; gençlerin tutum ve

davranışlarına biçim vermek, onların gelişimine katkıda bulunmak gibi yüce ve

zevkli bir uğraşın ızdıraba dönüşmesine tanık olacaklar ve öğretme coşkusunu

yitireceklerdir. Öğreticiyi zorlayan en önemli etken öğrencilerin kabul edilemez

davranışlarından kaynaklanan disiplin sorunudur.Eğitim-öğretimle geçirmeyi

plânladığı zamanın çoğunu, sınıf içinde düzeni sağlamaya ayırmak zorunda kalan

öğretmenlerin, disiplini sağlamak içinsıkça başvurdukları yöntemler; yargılama,

suçlama; alay etme, utandırma ve disiplin cezası veya not ile tehdit etme

şeklindedir.Oysa baskıcı ve otoriteye dayanan yöntemler reddetmeyi,

başkaldırmayı ve savunucu tutumu körükler. Öğretmenin bu konudaki yaklaşımı onun

öğrenci davranışlarını kabul edilebilir görme konusundaki esneklik ve hoşgörü

sınırıyla; yaşanacak sorunun boyutu da takındığı tutum ve sorun çözmede

izleyeceği yöntemle; yani etkili sözel iletişim becerileriyle yakından

ilgilidir.

2.1. Kabul Edilebilir/Edilemez Davranışlar

Öğrenci

davranışlarıyla ilgili kabul edilebilirlik yelpazesi öğretmenlerin bilgisi,

deneyimi, bakış açısı hatta o anki duygusal durumu ile bağlantılı olarak

değişiklik gösterebilir (8).

ŞEKİL:1

Öğrenci anlatılanlarla ilgili not

tutar----------------> KABUL EDİLEBİLİR <----------- Öğrenci ders

işleyiş kurallarına uyar

Öğrenci söz hakkı isteyerek konuşur

--------------------> DAVRANIŞLAR<---------- Öğrenci elindeki

çöpü yere atmaz



KABUL ÇİZGİSİ

Öğrenci sürekli olarak yanındakilerle

konuşur-------> KABUL EDİLEMZ <----------- Öğrenci her derse

geç girer

Öğrenci ders boyu sakız çiğner

---------------------------> DAVRANIŞLAR <---------- Öğrenci

arkadaşlarının sözünü keser

Şekil I'deki kabul

çizgisi şeması kabul edilebilir ve edilemez davranışların eşit olduğu durumu

göstermektedir. Bu elbette her zaman mümkün değildir.Kabul çizgisi, sorun

yaratan davranışların azlığı ve çokluğuna bağlı olarak yer değiştirir.

Kabul

çizgisinin yukarıya taşınması öğretmenin mükemmeliyetçiliğinin, ödün

vermezliğinin ve otoriter tutumunun; kabul çizgisinin aşağıya taşınması durumu

da öğretmenin; yargılayıcılıktan uzak, hoşgörülü tutumunun

göstergesidir.Öğretmenin öğrenciyi koşulsuz olarak kabul etmesi mümkün

olamayacağı gibi; sürekli eleştirilme, değerlendirilme, olumsuzlukların ön plâna

çıkarılması da; öğrenci davranışlarında olumlu değişme yaratmak yerine, onları

engeller ve kendilerini derse kapatmalarına neden olur.

Bu çizginin yer

değiştirmesi; öğrenci kaynaklı, öğretmen kaynaklı, durum ve çevre kaynaklı

olabilir.Çağdaş eğitim sistemlerinde, kişisel farklılıkları dikkate alan

bireyselliğin ön plâna çıkarılması da bu olgunun sonucudur.

2.2. Sorun

Kimin?

Sorunun kime ait olduğunun belirlenmesi sorunun çözümünde ilk

basamaktır.Kabul edilemez davranışlar alanı öğretmenin gereksinmelerine, onayına

ters düşen alandır ve öğretmen için sorun oluşturur. Kabul çizgisinin altında

bulunan bir davranışın anında çözülmesi ile ancak öğretim devam

edebilecektir.Yani sorun öğretmene aittir.Sorunun kime ait olduğunu belirlemek

için öğretmen"Bu davranışın benim üzerimde somut bir etkisi var mı?" sorusunu

kendisine yöneltir.

2.2.1. Sorun Öğretmeninse

2.2.1.1. Yararsız

İletiler(İletişim Engelleri)

Öğrencinin ders esnasında cep telefonunu açık

bırakarak mesaj sesinin duyulmasına

izin verdiğini varsayalım.Öğrenci öğretmenin ve diğer öğrencilerin dikkatini

dağıtmış, öğrenmene sorun yaratmıştır. Böyle bir durumda öğretmenin göndereceği

yararsız iletiler şunlardır:

1-Çözüm İletileri

a)Emir vermek,

yönlendirmek:

"Telefonu derhal kapat ve çantana koy!"

b)Uyarmak, gözdağı

vermek:

"Telefonunu kapatmazsan elinden alırım."

c)Ahlâk dersi vermek: "Bir üniversite öğrencisi derste ne yapılıp yapılmayacağını

bilir."

d)Öğretmek, mantık yürütmek:

"Telefon dikkat dağıtmak için icad

edilmedi."

e)Öğüt vermek, çözüm getirmek:

"Dersin düzenini bozmaya hakkın

yok, yerinde olsam o telefonu kaldırırdım."

Çözüm iletileri öğretmenin

gereksinimlerini yansıtmadığı için öğrencide olumsuz etki bırakmaktan öte

gidemez."Sınıfta otorite benim, benim dediğim olur" iletisi içerir. 2-Bastırıcı İletileri

a)Yargılamak, eleştirmek, suçlamak:

"Her derste

sorun yaratmasan olmaz sanki."

b)Ad takmak, alay etmek:

"Sınıfın

şarlatanı olmak zorunda mısın?"

c)Yorumlamak, tanı koymak:

"Dikkat çekmek

için yapıyorsun."

d)Övmek, olumlu değerlendirme yapmak:

"Bu yaptığın

senin gibi akıllı bir öğrenciyle bağdaşmıyor."

e)Güven vermek, desteklemek,

duygularını paylaşmak:

"Anlıyorum alacağın mesaj şu an seni dersten daha çok

ilgilendirdiğine göre önemli olmalı."

f)Sınamak, sorguya çekmek:

"İlgini

bütünüyle derse vermedikçe dersi nasıl anlayacaksın?"

Bastırıcı iletiler de

çözüm iletileri gibi sorun hakkında bilgi iletmediği ve öğrencide utanma ve

yetersizlik duyguları yaratacağı içinsorunu çözmeye katkıda ulunamaz."Sorun

öğretmenin kendisinde" iletisi içerir.

3.Dolaylı İletiler

Dolaylı

iletiler alay etme, iğneleme ve utandırmayı amaçlar.Aynı örnek durumda:

"Oyuncağınla evde oynarsın."

Çözüm iletileri ve bastırıcı iletiler kadar

doğrudan olmadığı için daha az incitici olduğu kanısıyla kullanılan bu iletiler

öğretmenin sinsi ve güvenilmez olduğu iletisine neden olur.

Sorun öğretmenin

olduğunda, "İletişimEngelleri" de denilen bu yararsız iletiler seçenek ne

olmalıdır?

2.2.1.2. Sen Dili-Ben Dili

Kabul edilmezlik alanında yer alan

bir sorun karşısında duygularımızı açıklamadan oluşturacağımız tümceler"sen"

ikinci kişi adılıyla biçimlenen tümceler olacaktır.Örn:"Terbiyesizlik

ediyorsun." Duygularımızı dile getirerek oluşturacağımız tümceler ise birinci

kişi adılı, yani ben'li tümceler olacaktır. "Örn[img]images/smilies/biggrin.gif[/img]ikkatim dağıldı, rahatsız

oldum."

Sen'li tümcelerde sorun, öğretmenin engelleme duygusunun

sorumluluğunu almayıp, öğrenciyi suçlaması, yargılamasıdır.Bu tür tümceler

kullanıldığında karşı tarafa genellikle olumsuz, savunmacı bir tutum

oluşur.Yargılayıcı, denetleyici, üstünlük bildiren bu tutum karşısında öğrenci

iç dünyasını kapatır.

Sen dili:

1. Suçlayıcıdır. 2. Davranıştan çok

kişiliğe yöneliktir. 3. Kişiye anlaşılmadığını hissettirir. 4.Yeniden konuşma

isteğini engelleyicidir. 5. Neye kızıldığının anlaşılmamasına neden olur. 6.

Kişiyi incitir, kırar. 7. Kişinin direnmesine, yani savunucu iletişime neden

olur. Savunucu iletişim ise iletişimin içerik düzeyinden ilişki düzeyine

geçmesine, ilişkinin bir savaş, bir kazanma sorununa dönüşmesine neden olacağı

için öğretimin asıl amacına ulaşmasını engelleyecektir.Örnekler:

"Yeterince

açık konuşmuyorsun."

"Derse hep geç giriyorsun."

"Çok fazla gürültü

ediyorsun."

"Dikkatini derse vermiyorsun."

"Arkadaşlarına haksızlık

ediyorsun."

Ben dili ise özellikle olumsuz duyguların yaşandığı durumlarda,

sorun karşısında duygularımızı dile getiren iletilerdir.Etkili olabilmesi için

sırayla:

1. Olumsuz duyguların yaşandığı kişiye davranış veya durum

tanıtılmalı:

"Ben ders anlatırken sözüm kesilince ......"

Bu tür tümceler

bizi kaygılandıran durumları içerir.

2. Birinci bölümde tanımı yapılan

davranışın öğretmen üzerindeki somut etkisi belirtilmeli:

"Ben ders

anlatırken sözüm kesilince tekrarlamak zorunda kalıyorum ......"

İnsanların

davranışlarını değiştirmesi amacıyla davranışının somut etkileri olduğuna

inandırılmasını sağlar.

3. Duygular dile getirilmelidir:

"Ben ders

anlatırken sözüm kesilince tekrarlamak zorunda kalıyorum.Bu da benim canımı

sıkıyor."

Ben dili:

1.Savunmaya itmez. 2. Suçluluk

hissettirmez.3.Duygunun nedeni anlaşıldığı için iletişim sağlıklı olur. 4. Ben

iletisi alan kişi başkalarını düşünmeyi de öğrenir. 5.Yakınlaşmayı sağlar. 6.

Anlaşmazlıkları azaltır. 7. Konuşan kişiyi rahatlatır.

Bir başka örnek: 1. Yüksek sesle konuştuğunuz zaman(davranışın yargılamadan tanımlanması)

dikkatim dağılıyor (davranışın somut etkisi).Böyle olunca da

gerginleşiyorum(duygunun ifadesi).

2.2.2. Sorun Öğrencininse

Yararsız

iletiler bölümünde yer alan 12 ileti kabul edilmezlik iletileridir.Sorunlu

olmanın sorun olduğunu ileten bu iletiler kişilere yardımda etkisiz, hatta

olumsuz etkiye sahiptir. Bunun yerine karşımızdakini olduğu gibi kabul etmek

ilişkileri kuvvetlendirir.Kabul edildiğini hissetmekse sevildiğini hissetmek

demektir.

Sorunları olan bireylerle etkili iletişim kurmayı kolaylaştıran

dört temel dinleme süreci vardır.

a)Edilgin sessizlik:

Kabul etmeyi

gösteren sözsüz bir iletidir.Daha fazla duygu düşünce paylaşmayı

sağlar.Karşıdakine konuşma ve kendini anlatma şansı tanır.

b)Kabul edildiğini

gösteren tepkiler:

Dikkatle dinlediğini göstermek için kullanılan baş

sallamak, gülümsemek, kaş kaldırmak gibi jest ve mimikler ile "hı hı" "evet"

gibi kısa, sözlü belirtilerdir.

c)Kapı aralayıcılar ve konuşmaya çağrı: Konuşmayı başlatmak, derinleştirmek ve daha çok konuşturmayı sağlamak için

kullanılan tümcelerdir.

"Bu konuda konuşmak ister misin?"

"İlginç, devam

etmek ister misin?"

"Yaa, anlıyorum, sonra?"

d)Etkin dinleme:

İlk üç

temel dinleme sürecinde etkin olan konuşucudur.Konuşan dinlendiğini bilir ama

anlaşılıp anlaşılmadığını bilmez.Etkin dinlemede etkileşim daha

fazladır.Konuşucuya dinleyenin yalnız duyduğunu değil, aynı zamanda doğru olarak

anladığını da gösterir.

Etkin dinleme savunmayı azaltan, öz güveni

zedelemeyen bir iletişim tekniğidir.Aynı zamanda duygusal olarak gerilimi

azaltır.Etkin dinleyici olmak; karşıdakinin duygularını anlayabilmek,

tanımlayabilmek, onlara zamanında yanıt verebilmek ve onları kendi sözcükleriyle

takrarlayarak konuşanın onayını almaktır. Duyguların yansıtılması kişinin

duygularının açıklığa kavuşturulmasına, belirginleştirilmesine yardımcı olur.

Etkili dinleyici olmak için özetle; dikkati vermek, önyargısız olmak,

konuşmaktan çok dinlemek, ilgi ve sabır ile dinlemek, anlamak için dinlemek

gerekir.

Örnek1: Konuşucu :Bu hoca bana gıcık gidiyor.Derste beni azarlamak

için fırsat kolluyor.Ne yapsam suç.

EtkinDinleyici :Seni sevmediğini

hissediyorsun, nasıl davranacağını bilemiyorsun.

Örnek 2: Konuşucu :Bu gün

size korkarak geldim. Sizden önceki öğretmenim yaptığı bir çalışmada

yazdıklarınız gizli kalacak dediği hâlde yazdıklarımızı ailelerimize anlattı.Bu

nedenle ailemle ilişkilerim bozuldu.Şu an size açılmakta kararsızım. EtkinDinleyici :Öğretmenin davranışından dolayı güvenin sarsıldı. Aynı

şeylerin tekrar başına gelmesinden korkuyorsun.

Konuşucu :Evet

korkuyorum.Ama şu anda da çok fazla sıkıntım var.Anlatma ihtiyacı içindeyim. EtkinDinleyici :Kendini bunalmış hissediyorsun, güvenecek birine ihtiyaç

duyuyorsun.

Etkin dinleme gerçekleştirirken, konuşan kişinin konuşmasında

yer alan anahtar sözcüklerin tekrarlanmasıyla kişi konuşmaya sevk edilir.

Sorulan sorular gelişigüzel olmamalıdır.İyi soru sormak da bir iletişim

becerisidir.Yargılayıcı, hesap sorucu bir izlenim yarattığı için"neden" "niçin"

soru sözcükleri yerine "ne" "nasıl" soru sözcükleri kullanılmalıdır.Ayrıca

konuşmanın sürmesini sağlamak için soruların açık uçlu olması gerekir. 2.2.3. Kaybeden Yok Yöntemi

İletişimde birinin davranışları diğerinin

ihtiyaçlarına ters düşüyor, onu engelliyor ya da değerleri birbirine uymuyorsa,

bu kişiler arasında çıkan sürtüşmeye "çatışma" denir. Çatışma durumunda sorun

her iki tarafa aittir.Çatışmaların çözümünde en ideal yol, her iki taraf için

kabul edilebilecek ve hiç birinin kaybetmeden kazanacağı bir çözüm üretme

yöntemi olan"kaybeden yok yöntemi"dir.

"Kaybeden Yok" yöntemi bir

süreçtir.Taraflar olumlu sonuca ulaşıncaya kadar pek çok iletişim içine

girerler.Çatışmalarda her iki taraf soruna çözüm getirebilmek için baş başa

verip çeşitli çözümler üretir ve içlerinden her iki tarafın gereksinimine yanıt

verecek biri seçilir.

3. Sonuç

Sonuç olarak öğretimin etkili olmasında

iletişim başat rolü oynamaktadır. Bunun için öğretmenlerin etkili iletişim

becerilerine sahip olması ve bunları öğrencilere da kazandırmaya çalışması

gerekmektedir.

İnsan"EtkinDinleme" becerileriyle karşılarındaki kişilerin

sorunlarını çözmelerine yardımcı olacak; "Ben Dili"ni kullanarak kendilerine

yaratılan sorunu çözecek; "Kaybeden Yok" yöntemiyle de çatışmalara iyi bir çözüm

bularak etkili bir iletişim kuracaklardır.

hytevren 26-03-2020 04:26 PM

Cevap: İletişim Nedir?
 
İletişim sürecinde en önemli olan iki faktör, gönderici ve alıcıdır. İletişimin başlıca ögeleri arasında yer alan bu iki unsur olmazsa iletişimin gerçekleşmesi mümkün değildir.

Çünkü kaynaktan hedefe doğru mesajın iletilmesi olayı iletişimin temelini oluşturmaktadır. Tabii iletişim sağlanması için kaynak ve hedef dışında gerekli olan daha farklı unsurlar da bulunmaktadır. Ama onlar aşağıdaki başlıklarda ele alınmaktadır.

Diğer taraftan iletişim, bir kuruluşun yanı sıra insanların varlığı ve hayatta kalması için esastır.

Sonuçta iletişim; insanlık tarihi kadar eski bir olgudur! Zamanın ilerlemesiyle birlikte teknikleri değişse de iletişim insanoğluyla birlikte doğmuş ve yine onunla birlikte gelişmiştir.

Örneğin; mağara taşlarına çizilen şekiller iletişimin varlığına verilebilecek en eski örnekler arasındadır.

Geçmişten günümüze iletişim araçları arasında ilk sıralarda yer alan mağara resimleri dışında duygu ve düşünceleri anlatmak için danslar, ateşle, dumanla, güvercinle haberleşmeler, duyguları anlatmak için yapılan besteler, resimler ve dahası hep iletişim için başvurulan yollardır.

Kısacası; iletişim her zaman var olmuştur ve hep var olacaktır.

İletişim hakkında tüm bilgileri buradan öğrenebilirsiniz: https://paratic.com/iletisim-nedir/


WEZ Format +3. Şuan Saat: 06:33 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.