Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Öğretici Bilgiler (http://www.hayatimdegisti.com/forum/ogretici-bilgiler/)
-   -   Deniz Taşıtlarının İcadı (http://www.hayatimdegisti.com/forum/ogretici-bilgiler/25845-deniz-tasitlarinin-icadi.html)

bluemoon24 29-12-2008 11:35 AM

Deniz Taşıtlarının İcadı
 
Hatta geminin arabadan önce icat edilmiş olması

da olağandır. Öyle ya, ağaç kütüğünü oyarak basit bir kayık yapmak, dingil ve

tekerleği gerektiren arabanın icadından daha kolay değil midir? Hatta

gemiciliğin, suyollarının karayollarından daha kısa ve kullanışlı olduğunun fark

edildiği günden başlayarak gelişmiş olduğunu kabul etmek, daha akla yakındır.

Güzel bir yaz günü, körfezin karşı kıyısına geçmek için kestirmeden denizi aşmak

varken, tepeleri ve koruları aşarak karayolundan gitmek zorunda kalırsak, buna

hangimiz üzülmeyiz? Geminin icadını şu ya da bu halka mal etmekten

kaçınmamız yerinde olur. Gemi yolculuğunun, ta ilk zamanlardan beri dünyanın her

yanında uygulandığını kesin olarak kabul etmeliyiz. Yunan gemiciliğine öteki

ülkelerdekinden (sözgelişi, Çinlilerden ve İskandinavlardan) fazla önem

verişimiz. Yunanlı gemicilerden birinin adının Ulysse (Odusseus) oluşundan ve

Homeros adlı ünlü şairin onu ölümsüzlüğe kavuşturmasındandırGerçektende,

ilk klasik gemiciyi gözümüzde canlandırmamıza imkân veren Homeros'tur. Şair,

kahramanını: Kabaca işlenmiş birkaç ağaç kütüğüne hayatını emanet etmiş ve

dalgalara meydan okuyan bir yiğit, diye tanımlar. Klasik bir tanım, ama onu ta

tarih öncesine kadar, çok gerilere götürmemiz gerekir, işte o zaman, M.Ö.

III.-II. binde bile nasıl olumlu bir gelişmeye ulaşıldığını anlarız.

Daha iyisi, Louvre'a bir gidelim ve Mısır kayıklarının resimlerini

gözden geçirelim. Bunlar, birkaç çift kürekçinin çektiği uçları kıvrık

gondollardır. Yön, dümenle belirlenmekte, dümenci pupada oturarak gondola

belirli açılar vermektedir. Daha büyük hacimdeki gemilerde, dümen yerine çark

kanadı kullanılmaktaydı. Çark kanadının görevi, artık teknenin ekseni üzerinde

değişik eğriler vermek değil, bir bağlama sistemiyle dikey tutturulduğundan,

mili çevresinde dönme hareketi sağlamaktı. Bu haliyle, gerçek bir dümenin ilkel

şekline varmış oluyorlardı; ama daha da ileriye gidemeyeceklerdi. Çünkü dümen

için menteşe şarttı ve henüz bilinmiyordu bu. Fenikeliler, Mısır

Gondollarını geliştirdiler, uzattılar. Bunların iki uçları, ön ve arka kasara

(geminin baş ve kıç tarafında ,asıl güverteden yüksek olan kısa güverte.)

biçimini aldı, boyu yirmi metreyi, su iç derinliği de iki metreyi buldu.

Sanayici, tüccar, armatör ve korsan bir halk olan Fenikeliler, Akdeniz'deki

üstünlüklerini bu gemiler sayesinde kurdular. Hatta Karadeniz'e ve Atlas

okyanusuna çıktılar.Bu sürekli yolculuklar, onları mevsime göre değişen

rüzgârları incelemeye ve -pusula bilinmediğinden- yıldızlara bakarak yön bulma

yöntemini keşfetmeye götürdü. Gemiciliğin ilk kurallarını da belirleyerek

edindikleri bilgileri derlediler. Bu kurallar, derme çatma sayılmasalar gerekti;

çünkü Firavun Nekao, M.Ö. 600 yılında bunlara dayanarak Afrika'nın çevresini

dolaşmış ve Bartolomeo Diaz'dan yirmi yüzyıl önce Ümit burnunu aşmayı

başarmıştı. Şimdi bu dönemi geçip üç dört yüzyıl ileriye giderek Yunan

tarihinin altın çağında Atina'nın limanı Pire'yi ziyaret edelim: Rıhtımına 40

metre uzunluğunda 300-400 tonajlık gemiler yanaşmış. Bunlar, pupadaki çift kat

kürekle idare edilmekte ve yelkenle hareket etmekteler Donatımı, son derece

basit: Hepsi de yatay birer serene bağlanmış tek kare yelken taşıyor. Kaldı ki,

direk çarmıhlara dik tutulduğundan, kaptan sadece pupadan ya da gerektiğinde,

yan-arkadan esen rüzgârla yol alabilir. Başka bir gidişin gemiyi alabora etmesi

işten bile değildir.Ancak, savaş gemilerinin bu çeşit sınırlandırmalarla

engellenmesine imkân yoktu elbet. Bu nedenle, savaş donanması, su altı derinliği

3.50 metre olan üç sıra kürekli kadırgalardan meydana getirilirdi. Yelkenden

başka sayıları bazen üç yüze varan kürekçiler de bulunurdu: Sıkı bir disiplinle

idare edilişi, ayrıca pruvaya (geminin ön tarafına) eklenen madeni mahmuz, bu

gemileri korkunç savaş araçları haline getirmekteydi. Buna son şeklini almış

olan çapayı ve istenen yerde durmayı sağlayan dikey demiri, çipo'yu da eklemek

gerekir. Ancak bu tekneler, İskenderiye'nin sonraları denize indireceği

kocaman gemilerin yanında neydi ki? Karınca yuvası gibi kaynayan Siraküza

limanındaki şu göz kamaştırıcı gemiye bir bakın hele: II. Hieron'un

komutasındaki bu gemi, Korintli Arşias'ın tersanelerinde inşa edilmiş. 5.000

tonajlık hacmi var ve 3.900 ton tutarında mal taşıyabiliyor. Yolcular, özel

kamaralarında kalıyor ve lüks salonlarda vakit geçiriyorlar.

İskenderiye-Siraküza yolunu, altı günde alabilen bu dev gemide 600 tayfa hizmet

ediyor, 300 asker de onlara eşlik ediyor. Birkaç yüzyıl atlayarak. Roma

egemenliğinin en parlak cağında 6 kilometrelik rıhtımı, 112 hektarlık

havuzlarıyla Akdeniz ticaretini Roma'ya bağlayan Ostia limanına gidelim.

Kalyonları, Ben Hut'un ünlü üç sıra kadırgalarını ve Arşimet'ten bu yana pek

önemli bir gelişme göstermemiş olmakla birlikte 200 yolcu ve 3.400 hektolitre

buğday taşıyabilecek kapasitedeki kabotaj (bir ülkenin iskele ya da limanlan

arasında işleyen gemiler; bu gemileri işletme işi.) gemilerini selâmlayalım.

Bunlar İskenderiye'den Roma'ya sadece on günde gidiyor... Romalılar, rüzgârları

iyi tanıdıklarından, yolculuklarını Hint okyanusuna; oradan da kervanlarla Çin'e

kadar uzatabiliyorlar.

DENİZ VE IRMAK GEMİCİLİĞİKristof

Kolomb zamanındaki, 1.600 tonajlık, 1.200 kişiyle 200 top taşıyan yelkenliler ve

100-200 tonajlık küçük gemiler de gelişmişti. XIII. Louis 70 metre uzunluğunda,

15 metre genişliğinde, 72 top taşıyan ve 15.000 metre kare yelkenleri olan bir

gemiyi 1638'de denize indirdi. XIV. Louis zamanında, özellikle Fransız ve

Hollandalılar sayesinde düzenli yolcu seferleri başladı. Gemilerin uzunluğu hâlâ

60 metreyi geçmiyordu, ama denge sağlayıcı yan omurgaları, bir kablo

aracılığıyla idare edilen çember dümeni ve mükemmel manevra kabiliyeti sağlayan

sayısız kare yelkenleri vardı. Kat kat uzanan güvertelerdeki namlular, düşmana

500-600 metre yaklaşınca ateşe başlarlardı. 1624 yıllarında bir

Hollandalı fizikçi, elips biçiminde keresteden yapılmış ilk denizaltıyı suya

indirmişti. Yukarı aşağı işleyebilen küreklerle yol alan bu gemi,

Westminster'den Greenwich'e doğru dört metre derinlikte, iki mil kadar

ilerleyebilmişti. Gemiciliğe paralel olarak limanlar da gelişmekteydi.

Gemilerin limanlara girişini güvenliğe almak için kıyı dalgakıranları inşa

etmek, karaya yanaşabilmeleri için havuzları derinleştirmek ve yüklerini

boşaltabilmek için rıhtımları uzatmak gerekiyordu. Hamburg, Amsterdam, Le Havre,

Liverpool, Nantes, Bordeau,Lisbon gibi deniz limanları durmadan büyüyor, Anvers,

Londra gibi ırmak limanları gelişiyordu. Suyolunun avantajları uzun

zamandan beri bilinmekteydi. Ticaret trafiğinin gerektirdiği, tarifelere göre

düzenli işleyişe en iyi suyolu karşılık verebiliyordu. Üstelik itici güç burada,

karayollarından daha yüksek verim sağlıyordu. Tonlarca yükün dağları ve vadileri

aşması için kaç beygire ihtiyaç vardır? Oysa, bunlar küçük bir mavnaya

yüklendikten sonra, kıyıdan tek bir beygirle çekilebiliyordu. Akarsuyun bu işe

uygun olmadığı yerlerde de kanallar açmak zorunlu oluyordu. Venedik'in

olağanüstü gelişmesi ve önemi, sahip olduğu kanal şebekeleri sayesinde Batı

Avrupa ile doğu ülkeleri arasında bağlantı sağlayabilmesinden ileri gelmiyor

muydu? Bunu, daha sonra. Kuzey ve Orta Avrupa ile Amerika arasında, Amsterdam

yapmaya başladı. İtalya, Rönesans'ta uygarlığın öncülüğünü yapmıştı;

araştırmacıların zekâlarını kanal tekniği yönünde de işletmeleri beklenirdi.

Lombardiya, arklarla sulama sistemini XI. yüzyılda uyguladı. XII. yüzyılda

Tessin'in, XIII. yüzyılda da Adda'nın yatağını değiştirmeyi başardılar. Su

işleri tekniği yaygınlaşıyordu. Hollanda ve Fransa ilk tasarılarını

hazırladılar. XV. yüzyılda Seine'de Eure'den Troyes'a kadar gemiler işlemeye

başladı. XVI. yüzyılda, Fransız mühendisi Adam de Craponne (1527-1576), Ourance

ile Rhone sularını birleştiren bir kanal yaptı. Mühendis Domenico

kardeşlerin (XV. yüzyıl) geliştirdiği 'çifte kapılı tasfiye havuzu' en son

mükemmelliğine erişti. IV. Henri 1604'te Briare'da kanal şantiyeleri açtırdı. Bu

iş, Tourslu mühendis Hugues Crosnier'ye verildi ve 1642'de işletmeye açıldı.

Kralın bir suikasta kurban gitmesi, iç kargaşalıklar ve savaşlar nedeniyle bu iş

oldukça uzamıştı. Bununla birlikte resmi makamlar ve mühendisler heyecan yaratan

bir proje hazırladıkları için çalışmalar sürdürülmüştü. Proje, Okyanus'la

Akdeniz'i bir kanalla birleştirmekti ama, bu yüce kişiler, hiç bir şey

gerçekleştiremediler. Uygulanabilir bir planı sonunda Languedodu basit bir vergi

memuru olan Pierre-Paul Riquet (1604-1608) teklif etti ve Colbert'in de

desteğiyle 1667'de ilk kazmayı vurdu. Eserinin sona erdiğini (1681) görmenin

kıvancına erişemediyse de, Riquet'in onur verici bir işi başardığı tartışmasız

kabul edildi. Bu çağda Hollanda'da iç suyolları gemiciliğinde büyük

gelişmeler görülmüştü. Sanayi ve tarım merkezleri, mavna seferleriyle

birbirlerine bağlanmıştı. Sözgelişi Delft ile Rotterdam arasında en az on altı

tekne işlemekteydi. Bu ulaşım araçlarının düzenliliğinden suyolunda sarsıntı

olmadığı için rahatlığından ve ucuzluğundan ötürü, insanlar, âdeta eşyalara

imreniyorlardı... Çünkü bunlar ırmaklar boyunca keyifli keyifli giderlerken,

insanların, yoldan başka her şeye benzeyen, atların ayaklarını ya da arabaların

dingillerini kırdıkları şoselerde eziyetli yolculuklara mahkûm edilmeleri

haksızlık değildi de neydi? Bu nedenle de XV. yüzyıldan başlayarak insanların da

suyoluyla taşınması tasarlandı. Bu girişimler, XVII. yüzyılda resmiliğe büründü

ve suyoluyla düzenli şekilde insan taşıma işi ancak o zaman

gerçekleştirilebildi. Böylece su arabaları, kara arabalarıyla ciddi bir

rekabete başladı. Su arabaları, Fransa'da 1625'te Paris-Tours arasında

işlemeye konuldu. Bunu Auxerre, Lyon, Nantes hatları izledi. Yolculuk uzun

sürüyordu, ama en az üç kat daha ucuz ve kara taşıtlarıyla kıyaslanamayacak

kadar da rahattı. Yolcu taşıyan şık ve süslü vapurlarda yolculara ayrılan

bölümlere, manzarayı seyredebilmeleri için baştan başa cam takılmıştı.



Siyaset, Bilim Ve Tarih Bilinci (Doğan Özlem )The Benefits Of TreesEnerji TasarrufuAlternatif Ucuz Enerji KaynaklarıErozyonun Tanımı Ve ÇeşitleriDünyamızın HareketleriDoğalgazDeve KuşlarıTeknolojik CellatlarımızKüresel IsınmaÇimento İşkolu Ve SorunlarıAtmosferin Başlıca Gaz KirleticileriNükleer EnerjiYapay KristallerHyrogen Fuel  The Fuel Of FutureKentiçi Ulaşımı Ve Çevre SorunlarıPrcı HakkındaÇevre Kirliliği Ve SonuçlarıSivil SavunmaUluslararası Hukuk Ve Çevre


WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:03 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.