Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Öğretici Bilgiler (http://www.hayatimdegisti.com/forum/ogretici-bilgiler/)
-   -   Gelsin AB Fonları (http://www.hayatimdegisti.com/forum/ogretici-bilgiler/25566-gelsin-ab-fonlari.html)

bluemoon24 29-12-2008 11:23 AM

Gelsin AB Fonları
 
AB konusunda pratik veya bilimsel çalışmalarda bulunmamış

kişiler arasında olaylara nesnel (Objektif) açıdan yaklaşabilenlerin yorumları

okuyanların ve dinleyenlerin aydınlanmasına yardım ederken, öznel (Subjektif)

yaklaşımı tercih edenler ise birtakım yanlış beklentilerin ortaya çıkmasına

neden olabiliyor.

Birçoğumuzun hatırlayacağı gibi, 1980'lerde bu "Birlik"in adı "Avrupa

Birliği" falan değil, "Avrupa Ekonomik Topluluğu" idi. İsim daha sonra "Avrupa

Topluluğu" olarak değiştirildi ve son halini alarak "Avrupa Birliği" şeklinde –

şimdilik – tescil edildi. Bu basit gerçek bile bence, Dünya üzerindeki

devletlerin ve bunların arkasındaki ekonomik güçlerin hemen hemen tümünün

verdiği her türlü kararın – her ne kadar toplumsal ve siyasal gibi görünse de –

aslında ekonomik nedenlere dayandığına işaret ediyor. Ekonomik kararların ve

buna bağlı modellerin uygulamaya geçirilebilmesi için gerekli ortamın

hazırlanması, yani, bireylerin ve şirketlerin bu yeni durumu benimseyebilmesi

için gerekli toplumsal düzenlemeler ise, "Sokaktaki adam"ın gündemini

oluşturuyor. İşte tam bu nedenle – ve muhtemelen, bu kararları alan gerçek

egemen güçlerin istediği gibi – kararların büyük bir kısmının sadece siyasi ve

toplumsal boyutları ön plana çıkıp medyada tartışılırken, işin ekonomik boyutu

gözardı ediliyor. Bu ortamda ise, AB ile ilgili konularda "Sokaktaki adam"ın

gündemini meşgul eden boyut sadece "İnsan hakları", "Milli ve manevi değerler",

"Örf ve adetler", "Etnik gruplar" ve hatta "Türban", "Kokoreç" veya "Ülkenin

şanı, şerefi, bağımsızlığı, şehitlerin kanı, bayrağı, parası..." düzeyinde

kalıyor.

Aslına bakarsanız, devletin her türlü konuya – bence – lüzumundan fazla

müdahale ettiği, "Sosyal devlet" kavramının iyice abartılarak, sözgelimi;

İş sahiplerine ve diğer tüm çalışanlara yüklenen aşırı vergilerden sağlanan

parasal kaynakların "40 yaşına gelip de, hala XYZoloji konusunda bilmemkaçıncı

yüksek lisansını veya doktorasını yapan kişilerin lojmanlarda bedava kalması ve

çoluğu – çocuğuyla birlikte, hiç çalışmadan, devlet desteğiyle hayatını idame

ettirebilmesi" gibi konulara aktarıldığı,

Uluslararası pazarlarda rekabet edemeyen verimsiz şirketlerin, devlet

ihaleleri ve koruma kanunlarıyla, devlet tarafından ayakta tutulmaya çalışıldığı

ve bir kısmının "Dostlar alışverişte görsün" mantığı ile, kar etmediği halde

zorla ayakta tutularak iş yaptığı ve istihdam sağladığı

Bir türlü kendi kendini finanse edemeyen ve adeta batık durumda olan

emeklilik sisteminin, devlet desteğiyle, ekonomik değer üretmeyen kişilere,

ekonomik değer ürettikleri yıllardaki parayı – hemen hemen – aynen ödemeye devam

ettiği

Yani aslında, gerek bireyler ve gerekse şirketler açısından bakıldığında

"Ekonomik değer üreten" ile "Üretmeyen" arasında pek bir fark bulunmadığı birtakım Avrupa Ülkelerinin "Bu gidişe bir dur demek lazım" mantığıyla bu işe

başladığını söylemek çok da yanlış olmayacak. Yani bu işin başlamasındaki

muhtemel – ve esas – nedenin,

Birbirleriyle yıllarca savaşmış ve sonuçta hiç bir şey elde edemememiş

Avrupa Ülkelerinin bundan sonra barış içinde yaşamaları,

Sosyal devlet kavramını iyice yaygınlaştırarak halklarını iyice

tembelleştirmeleri,

Sanayi ve teknolojinin başını çektiği ekonomik konulardan ziyade "Sanat,

sosyal konular, çevre, sağlık, siyaset, kültür, çiçek – böcek, pipo, sakal, rakı

– balık" benzeri temalara yoğunlaşmaları

gibi şeyler olmadığı birçok kişi tarafından yakında anlaşılacak.

Peki bu durumda AB, Akdeniz ülkelerinde yaşayan kişilerin çoğunun duymak

istediği gibi "Sanayi, teknoloji ve altyapının gelişmesi için, kuzeyden güneye

parasal kaynak aktarımı"ndan ibaret mi olacak? Yani,

Ekonomik gücü görece daha az olan,

Çalışmayı kuzeylilere göre daha az seven

İş disiplini ve ahlakı açısından kuzeylilerden daha zayıf olduğu birtakım

araştırma ve istatistiklerle – belki de bilimsel olarak bile - ispatlanmış olan Akdeniz ülkelerine – bugüne kadar olduğu gibi – kuzey ülkelerinden

karşılıksız para mı yağacak? "Araştırma fonu" veya "KOBİ desteği" adı altında

gelen paralar "İş ile ilgili yatırımlar" yerine yine villalara, yatlara, lüks

arabalara mı harcanacak? "Lokomotif sektör" diyerek sürekli pohpohlanmasına

karşın, ülkelerin dışsatımına ve uluslararası rekabetçi konumunu güçlendirmesine

hiç bir katkısı olmayan "Konut inşaatı" ile gurur duyulmaya devam mı edilecek?

Haydan gelen huya mı gidecek?

Yani, kuzeyliler, ellerindeki parayı sağa-sola dağıtacak kadar saf mı?

Akdenizliler ise aynı oranda "Kurt" ve "Kurnaz" mı? Bu işin içinde bir gariplik

yok mu?

Yoksa kuzeyliler, bugüne kadarki teknolojik ve bilimsel birikimlerinin

sonucunda ortaya çıkardıkları ürün ve hizmetler için yeni bir pazar mı

arıyorlar? Bu pazarın söz konusu ürün ve hizmetleri bolca satın alabilecek

duruma gelmesi için önce kendi ayakları üzerinde duracak şekilde kendisini

geliştirmesi, gerekli alt yapıyı oluşturması için mi bu kadar kaynağı – kuşkusuz

ki, uzun vadede geri alacak şekilde – başkalarına aktarıyorlar?


WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:29 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.