Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Öğrenilmiş Çaresizlik (http://www.hayatimdegisti.com/forum/ogrenilmis-caresizlik/)
-   -   BİR HİKAYE (http://www.hayatimdegisti.com/forum/ogrenilmis-caresizlik/621209-bir-hikaye.html)

cansuyu 19-06-2012 02:23 PM

BİR HİKAYE
 
Bu, bir kartal yumurtası bulup, onu kır tavuklarının yuvasına koyan genç bir Amerikan kızıl derilinin hikayesi:

Kartal yumurtadan çıkar, civcivlere katılır. Tabii muhteşem renkleri, iri ve güçlü kanatlarıyla diğerlerinden farklıdır, ama diğer tavuklardan biri olduğuna inanarak büyür.

Pislikleri eşeler, gagalamak için kanatlarını döver. Çünkü bütün tavuklar böyle yapıyordur.

Bir gün gökyüzüne bakar ve inanılmaz bir yetenekle yelken uçuşu yapan muhteşem bir kuş görür:

“Ne güzel bir kuş! Nedir bu?" diye sorar.

“O bir kartal“ cevabını verir tavuklardan biri, “bütün kuşların reisi. Ama aklına getirmeye bile kalkma, asla onun gibi uçamasın.” der.

Sonunda kartal bir kır tavuğu olduğunu düşünerek hayatını geçirir ve ölür.

SEEMANN 19-06-2012 05:50 PM

Cevap: BİR HİKAYE
 
Bütün suç tavuklarda işte. Yavru büyüdükten sonra niye söylememişler, oğlum bak, sen tavuk değilsin, bir kartalsın diye?. Sizi gidi kıskanç tavuklar. k8908

cansuyu 19-06-2012 09:33 PM

Cevap: BİR HİKAYE
 
esprili yaklaşımınız gülümsetiyor :))
yine de hani meşhur söz ya.. açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez.. açsaydı aynaya bakmış olurdu belki de :))

cansuyu 25-06-2012 10:43 AM

Cevap: BİR HİKAYE
 
Bir köpek balığı aç halde akvaryuma konulur. Balık akvaryumun her yerinde yüzebilmektedir. Avlayacağı bir şeyler aramaktadır.

Sonra akvaryuma küçük bir balık konur. Köpekbalığı küçük balığı yemek için hemen harekete geçer. Çünkü açtır(motivasyon), küçük balığı yiyebileceğine inanmaktadır(özgüven) ve küçük balığı yemenin kendi ellerinde(kontrol) olduğunu düşünmektedir.

Küçük balığı yemek için ilk saldırısında kafasını ne olduğunu algılayamadığı sert bir şeye çarparak şok geçirir. Çünkü bilim adamları küçük balık ile köpekbalığının arasına cam bir bölme yerleştirerek onları ayırmışlardır! Köpekbalığı 'balık aklıyla' düşündüğünden camı görememekte ama kafasını çarptığında camı algılamaktadır.

Sonra bir daha dener, yine kafasını çarpar. Bir daha dener, tekrar aynı şeyi yaşar. Tanımlayamadığı bir şey hedefine ulaşmasına 'engel' olmaktadır.

Yaklaşık 48saat sonra köpekbalığı küçük balığı yemek için uğramayı bırakır. Evrensel, 'Büyük balık küçük balığı yer.' Kuralı işlememektedir. Büyük balık depresyona girmiş gibidir. Çaba harcamayı bırakmıştır. Çünkü ne yaparsa yapsın o küçük balığı yiyemeyeceğine inanmıştır.

Deneyin ikinci aşamasına geçildiğinde araştırmacılar aradaki cam bölmeyi kaldırır. Artık köpekbalığı isterse küçük balığı yiyebilecektir. Önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. Çok da açtır!

Araştırma ekibi neler olacağını beklemeye başlarlar. Şaşırma sırası bilim adamlarındadır. Çünkü köpekbalığı küçük balığı yemek için hiçbir şey yapmaz! Küçük balığı kovalayıp büyük balığın alanına geçirirler ama yine de yemek için hiçbir hamle yapmaz.

cansuyu 28-06-2012 12:26 PM

Cevap: BİR HİKAYE
 
bu ara maymundan gidiyoruz.. haydi hayırlısı.. umarım bir maymun çekmiyorumdur kendime :))


Beş tane aç maymunu bir kafese koyarlar. Tepelerine muz asar, ortaya da bir merdiven yerleştirirler. Maymunlar muzlara ulaşmak için merdivene yöneldikleri anda hepsinin ıslanacağı şekilde üzerlerine bir kova buzlu su dökerler. Bu olay birkaç kere daha tekrarlandıktan sonra, kafesteki maymunun birini, yenisi ile değiştirirler. Yeni gelen maymunun muzlara yöneldiğini gören diğer dördü, ıslanma korkusu ile onu döverek engellerler. Sonra maymunlardan biri daha yenisi ile değiştirilir ve aynı şekilde o da dayak yer. Üçüncüsünü ise en şiddetli dövenler, son giren ikisidir. Nedenini bilmeseler de ortama ayak uydururlar. En son hepsi yenileri ile değiştirilir. İçeride önceden ıslanan hiç maymun kalmamasına rağmen hiçbiri muzlara uzanmaz. İşte buna Öğrenilmiş çaresizlik denir.

Topluma bu farkındalık penceresinden bakıldığı zaman o kadar çok örnek görülüyor ki. İnsanların farkında olmadan kendilerini hapsettikleri cam fanuslar inanılmaz. Kendileri ile birlikte başkalarını da camdan esarete sürüklediklerini görmek ise can yakıcı.

Basit olarak bireysel depresyon halinden, toplumsal yönetim şekline kadar bu konuyla ilgili. Nice toplumlar nüfusları yüksek olmasına rağmen, çok daha az sayıdaki insanlar tarafından sömürülebiliyor veya kölelik yaşayabiliyorlar. İnsanlara çaresizliği öğretmek hiç de sanıldığı kadar zor değil.

Yalnız bu deneyde çok küçük bir ayrıntı var. Maymunlar buzlu suyu yiyenler ve yemeyenler olarak ikiye ayrılıyor. Birinci gurubun merdivenden çıkmamak için nedenleri var. Bir kaç kere çıkmayı deniyorlar, sonucunda bir bedel ödüyorlar ve en sonunda da pes ediyorlar. Diğerleri ise ne, neden dayak yediklerini biliyor, ne de yeni gelenleri neden dövdüklerini. Onların da ötesinde tepede duran muzlara neden ulaşmadıklarını hiç bilmiyorlar. Sadece sorgusuz sualsiz toplumsal döngüyü devam ettiriyorlar.

Bu olay her gün insanlar arasında ne kadar çok yaşanıyor. Bir şeyler başarmaya uğraşan insanlara en büyük tepkiyi, deneme cesaretini hiç gösteremeyenler verirler. Bazı kuralları çok keskin biçimde savunanlar, çoğu zaman, o kurallara neden uyduklarını hiç sorgulamayanlardır. Örf, adet, gelenek, görenek başlığı altına yuva yapmış tahtakurusu alışkanlıkları en çok savunanlar, yine yerinden kımıldamaya cesareti olmayanlardır.

En çok üzüldüğüm insanlar, yetenekleri olduğu halde bu konuda bir şey yapmaya cesareti ve isteği olmayanlardır. Toplumsal önyargıda onlara destek oldu mu, daha da güçlü hissederler kendilerini. Çaresizlik cümleleri o kadar çoktur ki. “Uğraşsam da yapamam, zaten izin vermezler, milletin çenesini çekemem, onu becerdim diyelim sonrasında ne yapacağım, başarabileceğimi sanmıyorum, olsaydı bana gelene kadar kaç kişi yapardı, zamanım yok, halim yok, imkânım yok, onun için çok uğraşmak lazım, çok zor çook.”

Hayata karşı zaten 1-0 yenik başlamış insanlar bir de toplumdan, hızlandırılmış çaresizlik eğitimi aldılar mı tamam. Profesyonel çaresizler ordusunun önüne kimse geçemez. Bu insanlar anne baba olur çocuk büyütür, öğretmen olur insan yetiştirir, daha bir sürü şey olurlar.

İnsan beyni’nin bir olay karşısında ilk yargısı çok önemlidir. Eğer ben bunu başarabilirim diye düşünürse beyin ona göre çözümler bulur. Yok daha denemeden, sorgulamadan, analiz etmeden, ben bunu yapamam derse beyin bu seferde yapamaması için bahaneler üretmeye başlar.

Başarılı insanlar 100 kişi içerisinden umutsuz, çaresiz, amaçsız 99 kişiyi değil, azimle imkânsızı başarmış, kalan bir kişiyi örnek alırlar. “99 kişi becerememiş ben mi yapacağım” düşüncesi yerine, “bir kişi başardıysa ben de başarabilirim” felsefesi üzerine yola çıkarlar. Onlar öğrenilmiş çaresizlik dersinden sürekli sınıfta kalırlar.


alıntı

cansuyu 28-06-2012 08:59 PM

Cevap: BİR HİKAYE
 
alıntı da yapsam.. aktarırken düşünüyorum.. bu hikayelerdeki ortak kısıtlayıcı cam.. ne olabilir tam olarak????


ÖNYARGI dedim ben...
koşullanılmışlığın ya da öğrenilmişliğin getirdiği.. ama önyargı bence..

Eınsteın bile Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur… dedikten sonra...


(...Önyargı! | Facebook

cansuyu 05-07-2012 12:53 AM

Cevap: BİR HİKAYE
 
Nick manevra sahasında çalışan güçlü sağlıklı bir işçidir. Arkadaşlarıyla ilişkisi iyi ve işini tam yapan güvenilir bir adamdır. Ne var ki acayip derecede motivasyonsuz ve kötümser biridir. Herşeyin kötüsünü bekler ve başına kötü şeyler geleceğinden korkar. Bir yaz günü tren işçileri ustabaşının doğum günü sebebiyle bir saat önce serbest bırakılırlar. Tamir için gelmiş olan ve manevra alanında bulunan bir soğutucu vagonun içine giren Nick yanlışlıkla içeriden kapıyı kapatır. Kendini soğutucu vagona kilitler. Diğer işçiler Nick'in kendirinden önce çıktığını düşünürler. Nick kapıyı tekmeler bağırır ama kimse duymaz. Duyanlar da bu tür seslerin devamlı geldiği bir ortamda oldukları için pek kulak asmazlar. Nick vagonda donarak öleceğinden korkmaya başlar. "Eğer buradan çıkamazsam donacağım!" diye düşünür içeride bulduğu yarısı yırtılmış bir kanon kutunun içine girer titremeye başlar. Eline geçirdiği bir kâğıda da karısına ve ailesine son düşündüklerini yazar: "Çok soğuk bedenim hissizleşmeye başladı. Bir uyuyabilsem! Bunlar benim son sözlerim olabilir." Ertesi gün soğutucu vagonun kapısını açan işçiler Nick'in donmuş bedenini bulurlar. Üzerinde yapılan otopsi onun donarak öldüğünü göstermektedir. Fakat bu olayı olağanüstü yapan soğutucu vagonun soğutma motorunun çalışmıyor olmasıdır. Vagonun içindeki ısı 18 derecedir ve vagonda bol hava vardır. Nick'n korkusu ve kötümserliği böyle bir sonuca yol açmıştır.

cansuyu 03-02-2013 06:02 PM

Cevap: BİR HİKAYE
 
gereksinimi olana.. ama günlüğünü okurken bunları söylemek istediğim Değişmek e gelsin bu yazı..

VAZGEÇMEKTEN VAZGEÇİN..

ABD'li ünlü psikolog Martin Seligman 1975 yılında kapana kısılmış insanların durumuna ışık tutmak için köpeklerle bir deney yapar.



Seligman bir grup köpeği kafeslerin içine sıkıca hapseder ve sık sık şok uygular. Önce direnip mücadele eden köpekler, bir süre sonra kendilerini çaresizliğin kucağına bırakırlar. Daha sonra kafesler köpeklerin kolayca kaçabileceği şekilde değiştirilir. Ancak köpeklerin %65'i kaçmayı bir kez daha denemez ve yere uzanıp umutsuzca sızlanmayı tercih eder. Seligman benzer davranışların insanlarda da yaşandığını belirlemiştir. Arka arkaya gelen aksiliklerin insanlara çaresizliği, umutsuzluğu ve ataleti öğrettiğini belirtmiştir.



Çaresizlik, umutsuzluk ve atalet… Bunlar vazgeçmek için haklı nedenler değil. Ovid'in vurguladığı gibi, "Dayan ve üstele… Bu acı, adım adım senin iyiliğine dönüşecek."



Bu arada vazgeçmemek uğruna kendinizle savaşırken, çevrenizde bulunan bazı şahıslara karşı da bir cephe açmış olmalısınız. Çünkü onlarla da mücadele etmeniz gerekebilir. Kaçınılmazdır ki, bir kısmı sizin farkına bile varamadığınız olumsuzlukları gün yüzüne çıkarıp size yardımcı olacaktır!



"Sana bir işin başarılamayacağını söyleyecek binlerce insan var. Felaket tellallığı yapacak binlerce insan var. Seni yutmayı bekleyen tehlikeleri, sana birer birer gösterecek binlerce insan var. Ama sen yüzündeki gülümsemeyle ceketini çıkar ve yola koyul. Başarılamayacak şeyle uğraşırken şarkılar söyle ve başar." (Edgar A. Guest)



Kazanan olmak istiyorsan asla pes etme. İnadına savaş. Ne gerekiyorsa, fazlasını yap. Çünkü kendi sınırlarını kendin çizebilirsin. Unutma, vazgeçtiğin an, kaybetmişsin demektir.


alıntıdır...

cansuyu 12-03-2013 07:19 PM

Cevap: BİR HİKAYE
 
Çaresizlik bir sıçrama tahtasıdır. Köşeye sıkışıp başka çaremiz kalmadığında bir anda çözümler üretmeye başlarız.

Bir kurbağa yaralanmış ve toprak yoldaki ufak bir çukurun içinde kalmıştır. Bütün gayretine rağmen dışarı çıkamaz. Diğer kurbağalar da arkadaşlarını dışarı çıkarmayı başaramaz.

Birden bire bir ses duyulur ve yolda bir kamyon belirir. Kamyon kurbağanın olduğu çukura doğru hızla ilerlemektedir. Kurbağalar etrafta çığlıklar atarak telaş ve çaresizlikle zıplamaya başlar. Kamyon tam da çukara yaklaşmışken yaralı kurbağa son bir hamle ile zıplar ve çukurdan çıkmayı başarır.

Arkadaşları şaşkınlıkla sorar "hani çukurdan çıkamıyordun sen?"
Yaralı kurbağa ise, "çıkmak zorundaydım başka çarem yoktu" der.

Bir şeyi gerçekten istiyorsanız bir yolunu bulursunuz!

Çaresiz seniz, çare sizsiniz!..


WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:09 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.