![]() |
Bir öcü var bende, benden içeru... (II) Işık Menderes "İnsan, aydınlık simgeleri hayal ederek değil, karanlığı bilinçli kılarak aydınlanabilir," der Jung, "Bu iki eylemin sonuncusu tatsızdır, bu yüzden de hiç popüler değildir." Doğrudur. Ancak yine kendisinin ifade ettiği gibi, eğer gölge 'yüzde 90 saf altınsa' o zaman kendi dehlizlerimize dalmak, insan olmanın farklı veçhelerini bu surette kavramak korkutmamalı bizi. Akreplerle ilgili çok ilginç bir belgesel seyretmiştim. Bilim adamları, bazı kanser vakalarında akreplerden aldıkları zehri tümöre zerkederek hastalığın yayılmasını kontrol edebildiklerini, bazen de iyileştirebildiklerini söylüyorlardı. Halen deneme safhasında olan ve yüzyıllar boyunca şamanlar tarafından zaten uygulanan bu tedaviye bir de sembolik açıdan bakarsak, çok anlamlı bir olgu çıkıyor ortaya. Benliğimizdeki en primitif, en ölümcül, en karanlık öğe bile ondan nasıl yararlanabileceğimizi idrak ettiğimiz an, müthiş bir şifa kaynağı haline gelebiliyor... İstisnasız hepimizde var olan gölge, çocukluğun ilk yıllarında, kişiliğin (egonun) gelişme sürecinde oluşmaya başlıyor. Çocuk, ailesinin ve çevresinin empoze ettiği kurallara alışmaya çalışırken, doğru-yanlış, iyi-kötü kavramlarının arasında bocalarken; 'yerilen', 'izin verilmeyen', 'kabul görmeyen' tüm duygu ve davranışlarını bilincinin derinliğine gömmek zorunda kalıyor. Psikolog Edward Whitmond'un, "Ego idealine uymadığı için reddedilen her şey," diyerek tanımladığı gölge, egoyla birlikte gelişiyor. Keza, psişedeki denge ancak böyle sağlanabiliyor. Sevilmek, varlığını kanıtlayabilmek, istediklerini elde edebilmek ihtiyacıyla kurallara boyun eğen çocuğun kendi doğasındaki bazı yönleri yadsıması, Sigmund Freud'un tabiriyle 'bastırması', gölgenin doğup büyümesine neden oluyor. Cömertlik, sevecenlik, alçakgönüllülük, çalışkanlık gibi vasıfların büyük önem taşıdığı bir ailede yetişen kişi, bu vasıflara ters düşen kızgınlığı, bencilliği, harisliği, tembelliği kabullenemeyecek; bunları bilincindeki o karanlık yere hapsedecektir. Bir torbaya benzetebileceğimiz gölgenin muhteviyatı, kendimizde görmeye tahammül edemediğimiz bütün yönlerimizdir. Gölgenin enerjisi, egonun enerjisini aştığında; yani torbada birikenler dayanılmaz ve taşınılmaz olduğunda, psişede tahribat yaparak hastalıklara ve davranış bozukluklarına yol açacaktır. Torba, muazzam bir güç ihtiva eder. Çünkü buraya attığımız her şey hayat enerjimizden çalınan bir parçadır. Bizi yavaş ama kesin bir tükenişe sürükleyen bu parçalanmayı durdurmanın tek çaresi, William Blake'in vurguladığı gibi 'şekil almak için cennete, enerji kazanmak için de cehenneme giderek' ışıkla karanlığı uzlaştırmaktır. Demem o ki, henüz keşfedilmemiş yeteneklerimizin farkına varmak; psikolojik ve fizyolojik sağlığımızı korumak; gücümüzü, çekiciliğimizi ve yaratıcılığımızı artırmak istiyorsak eğer, karanlığımızı kabullenip onunla yüzleşmemiz gerekecektir. Gölge, bilincin ışığından uzak tutulduğunda, "Ne münasabet efendim, bende asla böyle bir şey yok," diyerek inatla dışlandığında, gittikçe 'karanlıklaşır ve yoğunlaşır.' Beklenmedik anlarda, beklenmedik bir şiddetle insanı aniden kıskacına alan öfke, nefret, kıskançlık ve utanç gölgenin parlamasından başka bir şey değildir. Yüzleşemediğimiz, varlığını kabul edemediğimiz tüm olguları, duyguları ve davranışları dışarıya projekte ederiz. Bir insana ya da topluluğa gösterdiğimiz aşırı reaksiyon, gölgenin en bariz belirtisidir. Bu; ruhumuzu coşturan bir hayranlık ya da kalbimizi sıkıştıran bir tiksinti şeklinde ortaya çıkabilir. Mesela, kıskançlığını tamamen inkâr eden bir insan baktığı her yerde kıskançlık görecek, bunu kendisine yansıtan kişileri de insafsızca eleştirecektir. İlahÓ yasa gereği keçinin sevmediği ot, mutlaka burnunun dibinde biteceği için naçiz tavsiyem torbanın bir uzman eşliğinde cesaretle açılıp içindekilerin tek tek ve yavaş yavaş boşaltılması yönünde olacaktır. Son sözüm, karanlığını sahiplenemeyen herkesi rahatsız edecektir. İnsanlığın aydınlıkla karanlık arasında böylesine bölünmesinin nedeni, ikisini barıştırmamakta direnen dinlerdir. Gerçeğin sadece tek yönüne odaklanıp diğer tarafını inkâr ettiğimiz müddetçe, hayal ettiğimiz aydınlık simgeleri zifiri karanlıkta bizi amansızca kovalayan canavarlara dönüşecektir. alıntı: radikal |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:23 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.