![]() |
Şahin ile Kuzgun Şahin ile Kuzgun Sevgi sessiz bir kuştur, uçar kalp denizinde Yıllar, belki yüzyıllar önceydi. Yemyeşil bir orman köyünde garip bir derviş yaşardı. Gece gündüz Allah’a ibadet ederdi. Bir parça ekmek bulsa yer, bir yudum su bulsa içerdi. İçinde sonu gelmez istekler yoktu. Bir gün orman’a gitmişti. Kalın gövdeli, dev ağaçlar… Kayaları delmiş incecik kökler, çiçekler, kelebekler… Şırıl şırıl kaynayan pınarlar… Bir yandan gizemli güzellikte kendisini yitirerek yürüyor, bir yandan da: “Allah ne güzel yaratmış!” diyerek duygularının ayaklandığını hissediyordu. Derken, bir şahin gördü. Kalın ağacın gövdesinin çevresinde dönüp duruyordu. Garip sesler çıkarıyordu. “Allah Allah, bu hayvanın bir derdi var galiba” diye söylendi. Şahinin gagasında et parçası vardı. Derviş iyice meraklandı, kenara gizlendi. Şahini izlemeye başladı. “Çok ilginç dedi kendi kendine, “acaba ne yapmak istiyor?” Şahin bir süre ağacın çevresinde dolandı durdu, sonunda ağaçtaki yuvaya kondu. O da ne! Yuvada bir kuzgun var, gözleri görmüyordu kuzgunun, tüyleri de dökülmüştü. “Zavallı kuzgun” diye söylendi derviş, hayvanın haline acımıştı. Şahin yuvaya konar konmaz gagasındaki et parçasını çöplerin üzerine koydu. Kuzgun bağırıyordu, aceleyle et parçasını daha küçük lokmalara böldü, teker teker kuzguna yedirmeye başladı. Derviş beyninden vurulmuşa dönmüştü. “Nasıl olur!” diyerek şaşkınlığını belirtti. Gözleri görmeyen bir hayvanın yiyeceği bir yırtıcı kuşun eliyle kendisine gönderiliyordu. “ Ben de oturup beklesem Allah bana yiyecek gönderir” diyerek orada beklemeye başladı. Gece oldu, vakit bir hayli ilerledi. Derviş hala bekliyordu. Sabah oldu, kuşlar cıvıldaşmaya başladı. Derviş bekliyordu, ne genle var ne giden. Güneş ışıklarını çekti yeryüzünden, karanlık bir perde çöktü. Ay ışıldadı, yıldızlar gökyüzünü lacivert bir kıra dönüştürdüler. Ay sessizce çekildi sonra, gün tekrar gülümsedi. Biz diyelim on, siz deyin yirmi gün… Derviş beklemekten bıkmıştı. Açlıktan da güşsüz düşmüştü. Aklı başına geldi neden sonra. “ Çalışmayınca Allah bir şey vermiyor insana” diye düşündü. Neredeyse açlıktan ölecekti. Kalktı yiyecek aramaya koyuldu. Tüccar bu öyküyü anlattı, oğullarına bu hikayeden çıkardığı dersten sözetti. Küçük oğlu çok etkilenmişti. -Öğütlerin çok güzel babacığım, dedi. Ancak benim bir sorum daha var, kazandığımız serveti nasıl koruyacağız? Tüccar biraz düşündükten sonra: -Kazandığımızdan fazla harcamamalıyız, dedi. - Doğru, dedi küçük oğlan. Babası devam etti: -Elde ettiğimiz serveti iyi korumalıyız, sermayemizi daima bırakmalıyız. Harcamalarımızı kârımızdan yapmalıyız. - Böylece sermayemiz elimizden çıkmaz, dedi küçük oğlan. - Elbette, dedi tüccar. Baba’nın aklına bir hikaye daha geldi, gereğinden fazla harcayan bir farenin hikayesiydi bu. -Anlatayım mı bu hikayeyi? diye sordu tüccar. Çocuklar: - Çok iyi olur baba, dediler, baba hikayeyi anlatmaya başladı… (Yarın, müsrif farenin hikayesiyle devam edecek…J) |
| WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:41 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.