![]() |
tanrılar okulu TANRILAR OKULU “ Milyonlarca kişi gibi sen de bütün yaşantını , içinde yaşam olmayan kuruluşların katmanları arasında saklanarak geçirdin” dedi. ”Özgürlüğünü bir avuç uydurma gerçeklikle takas ettin. İpnotik uykudan ayılmanın , vahim yaşam görüşünü bırakmanın artık zamanıdır!” (Sayfa 8) "Yoksulluk, kişinin kendi sınırlarını görememesi demektir."diye açıkladı."Yoksul olmak,kişinin hoşlanmadığı ve yapmayı seçmediği bir iş karşılığında kendi yaratıcılık hakkından vazgeçmesidir." (Sayfa 9) "Tüm insanlara, ilk yıllarından başlayarak,varlıklarının en ıssız alanlarında yaşamaları öğretildi.İnsanlar,çok büyük bir fikirle veya hayal güçlerini zorlayan herhangi bir şeyle karşılaştıklarında genellikle karşı çıkar ve onu küçük parçalara ayırmaya uğraşarak bilinçlerinin küçük kabına sığdırmaya çalışırlar." (Sayfa 12) "En sarsılmaz inancın, en zararlı inanışın, kendin dışında bir dünyanın varlığına; bağımlı olduğun bir şeye veya birisine; sana bir şeyler veren veya senden alan, seni seçen veya suçlayan bir şeye veya birisine inanmandır. Bir savaşçı, bir anlığına bile dıştan gelecek bir yardıma inansın, derhal yıkılmazlığını yitirir. Kendi dışımızda bir dünya yoktur, her neyle karşılaşır,görür ve dokunursak 'bizi' yansıtmaktadır. İnsanın yaşantısındaki diğer kişiler, olaylar ve koşullar, onun koşullarını meydana serer. Dünyayı suçlamak; şikayet etmek, kendini haklı göstermek ve saklanmak, düşmüş bir insanlığın göstergeleri, 'gerçek' bir iradenin yokluğu kadar, bağımlı olmanın da kesin semptomlarıdır. Hep aynı olaylarla karşılaşıyorsun, çünkü sende hiçbir şey değişmiyor! Her şey benzerini kendine çeker. Cennet parçacığı cennete doğru, cehennem parçacığı cehenneme doğru yol alır" Lupelius'a göre yeryüzü, insanların sıralar halindeki idam mahkumları gibi yaşadıkları kozmik bir hapishane, dünya boyutunda bir zindandır. Bu vizyonun son ve kesin bir yenilgi oluşturduğu yargısına varmak yerine, göz kamaştıran çılgınlığıyla cesurca bir plan tasarlar. İnsan için, onu olanaklının sınırlarının ötesine geçirecek bir serüven düşler; kaçınılmaz görünen ölümcül yazgısından kaçış ve dünya yasalarından kurtuluş. İster bilinçli, ister bilinçsiz verilmiş olsun, kişinin başına kendi rızası olmadan hiçbir dış olay gelemez.Öncelikle psikolojisinden geçmeden, hiçbir şeyle karşılaşamaz. Düşünce bu yüzden çok güçlüdür. Düşünüş Yazgıdır.Varoluş bizim buluşumuzdur ve bu yüzden sadece bize bağlıdır. Bu dünyadaki yaşantı, bir Tanrılar Okuludur." Size ‘öğretilen ve anlatılan dünyanın’, anlatıldığı gibi olduğunu söyleyenler sadece anlatanlardır. Korkmanız, çekinmeniz, endişe etmeniz gerektiği söylenen her şey, bu betimlemenin pençesindeki insanların fikirleridir. Oysa bunlar olumsuz duygulardır ve hiçbiri dünyaya geldiği haliyle insanın mayasında olan hisler değillerdir. İnsan korkusuz doğar. Korku, zorla ‘öğretilir’. Hastalıklar ‘öğretilir’. Ne hastalıklar, ne ilaçlar, ne de tedaviler gerçektir. Hastalıklar, benlikteki olumsuz yöndeki değişimlere karşılık gelen semptomlardır. Onlar bizi ancak kendimizi kanalize etmemiz gereken düşünce şekli için uyarma amaçlı ortaya çıkabilirler. Bizi fiziken zor durumda bırakmak için değil. Hayatınızda önünüze çıkan herkesin özel bir görev ile karşınıza geldiğine emin olun. Ve ona varlığı için teşekkür edin. Özellikle düşmanınızsa. Herkes sizi gösterir. Çünkü herkesi siz yarattınız. Bu dünyayı siz yarattınız. Bu sizin dünyanız. Sizi arayan arkadaşınız sizsiniz. Çalışanlarınız, üstleriniz, aileniz, hepsi sizsiniz. Yay da, ok da, hedef tahtası da; hepsi sizsiniz. Önünüzde gelecek varken, geçmişle uğraşmayın. Ama geleceği de yeni bir ‘eski geçmiş’ yaratmak için yaşamayın. Onu şekillendirin; bu kez şekillendirin; geçmişinizin tekrarlarından kurtulun. Mea Culpa’ felsefesini inkar ederek yaşamaktan vazgeçin. Başınıza gelmiş ve gelecek her şeyin tek sorumlusunun kendiniz olduğu gerçeğiyle barışmayı reddettiğiniz her gün tedavi süreciniz gecikecek, ‘yeni bir eski geçmiş’ için her seferinde yeni bir adım attığınızla kalacaksınız. Başınıza gelmiş ve gelecek her şey, düşünsel faaliyet kalitenizin, olaylar dünyasına uyarlanmış halidir. Düşlemezseniz, yaratamazsınız. Gerçek, düş artı zamandır. İnanmak için görmeyi beklemeyin. İnanın ki, görebilin. Beden olmadan düşleyemezsiniz. Düşleyen bedendir. Ona çok iyi bakın. Gereğinin ötesinde yiyecek, içecek, gereğinin ötesinde uyku, gereğinin ötesinde seks, hiçbir şeyin çözümü olmadığı gibi, çözümün üstünü örten uyuşturuculardır. Uyuşturucu almayın. Beyninizi örtmeyin. Orada geleceğiniz şekilleniyor. Dünyadaki en büyük ekonomik gerçek ‘mutluluk’tur. Ekonominin tanımı Mutluluk’tan başka hiçbir şey değildir. Her zaman iyi bir ekonomist olun. Düşleyin, düşleyin, düşleyin. Düş, var olan en gerçek şeydir. "Tanrılar Okulu" Stefano Elio D'Anna Alteo Yayıncılık Türkçe'ye Çeviren : Şükrü Zafer Serinken |
Ynt: tanrılar okulu yazarla aynı görüşte olmadığımı özellikle belirtiyorum, yeryüzü bir okul değildir, bizler de tanrı değiliz... yazar bir balığın, kedilerin neden yüzemediğini sorgulaması gibi sorguluyor hayatı. oysa gün gelecek o balığı da pelikan kapacaktır...yazarın göremediği fakat sürekli tepesinde dönüp duran tehlike ise pelikandır... yazık, tanrının bir pelikan tarafından yok edilmesi biraz trajik bir son olacak... çeviri konusuna gelince kitabın çevirmeni Şükrü Zafer Serinken'in yeterince Türkçe bilmediğini düşünüyorum... önce bir Türkçe öğrensin... |
Ynt: tanrılar okulu teomancığım herkes gibi,seninde, düşüncelerine ve görüşlerine saygımız sonsuz...fakat neden öfke ve protesto ile ifade ettiğini anlayamıyorum .mesajlarında kelimelerini biraz daha dikkatli seçersen..polemik yaratacak ortamlar oluşmaz..senin karşı olduğun, bir düşünceyi benimsemiş olan bir başka arkadaşımız aynı uslupla cevap verirse kırgınlık olur..buda burada kurduğumuz ahenge zarar verir ablam...saygılı sevgiler... |
Ynt: tanrılar okulu benim bu konuyla ilgili yazdıklarıma, tanrılar okulunun yazarı Stefano Elio Dana ve kitabın çevirmeni Şükrü Zafer Serinken dışında kimsenin kırılacağını sanmıyorum çünkü ne yazarın hayranlarını eleştirmek ne de onunla aynı fikirde olanları protesto etmek gibi bir niyetim var. eleştirilerdeki hedefimin hayatimdegisti.com sakinlerinin olmadığının altını, özellikle çiziyorum... benim yazdıklarımdan alınan arkadaşlarım varsa alınmasınlar, çünkü sözüm meclisten dışarı... |
Ynt: tanrılar okulu Alıntı:
teoman her okudugun yazıya katılman gerekmiyor kendi inanışların dogrultusunda bilgileri degerlendirip eleme sana kalmış ben bu yazıyı göndermeyle bu fikirdeyim demek degildir içinden eleme yaparak bildiklerim inanışım dogrultusunda hareket ederim burada allah isimlerinin insanda tecelli etmesini anlamak daha dogru ben bunu anladım ve yazıyı aktardım sevgiyle kal Alıntı:
mesajına cevap yazarken sende cevap yazmışsın kırılma alınma olmaz arkadaşlar arasında merak etme smiliyface |
Ynt: tanrılar okulu Kitap benim daha önce okudğum kitaplardan çok farklıydı. İnsanın nasıl kendini dünyaya hapsettiği nasıl kendini kandırdığı nasıl herşeye bağımlı olup mutluluğu ve özgürlüğü başkalarında aramanın peşine düştüğünü anlatıyor. Kitap sanki benimle konuşuyordu her falsömü her hareketimin altında yatanı görebiliyordum. Burada aslında nasıl özgür ve tam insan olunuru anlatmış ve bizi bundan alı koyan düşünce alışkanlıklarımızın üzerine gidip bunları değiştirmemiz için yapmamız gerekenleri de anlatmış. Kitabı baştan sona 2 defa okudum. En sık vurguladığı "Dünya senin düşlediğin gibidir. Dışarıda değiştitlecek birşey yoktur. Dünyayı değiştirmek mi istiyorsun kendini değiştir. Düş varolan en gerçek şeydir. Düşle düşle durmadan düşle..." sözleriydi. "İnsan yapacağı işi kendi seçer. Seçilmez. Seçilmesi ona karşı büyük bir saygısızlıktır. " Burada kendi durumumu gördüm. İşimi sevmiyordum. Sadece maddi açıdan güvende olmak için çalışıyordum. İşten ayrıldım. Şimdi işsizim. Şimdi bakıyorumda hayatımın en güzel kararlarından birini vermişim. :)) Çünkü yaşam çok değerli boşa geçen ve ıztırap içinde geçen 1 saat bile geriye gelmeyecek. |
Ynt: tanrılar okulu Alıntı:
bak şimdi çok merak ettim bu kitabı... |
Ynt: tanrılar okulu ben bu kitabı aylar önce almıştım... neseli56 belki okumak için bana bir işaret gelmesi gerekiyordu çünkü aldığımdan beri duruyor.. üstelik çok değerli bir kitap olduğunu da biliyorum... ama elim bir türlü gitmedi... ::) işte şimdi ne olduğunu anladım... bu aralar simyacıyı okuyorum ve evrenin işaretlerini düşünüyorum.... simyacı bugün öğlende bitecek... sonrasında ne okuyım diye düşünürken... bu başlığı gördüm.... ve bir işaret olduğunu düşünüyorum... çünkü bu başlığı gördükten sonra dün gece rüyamda Tanrılar Okulu'nu okuduğumu gördüğümü hatırladım.... coffe2 hayat ne güzel blissy blissy blissy |
Ynt: tanrılar okulu okuduğunuz kitabın adını ve yazarını tekrar yazabilirmisiniz |
Ynt: tanrılar okulu Tanrılar Okulu" Stefano Elio D'Anna Alteo Yayıncılık Türkçe'ye Çeviren : Şükrü Zafer Serinken |
Ynt: tanrılar okulu " Stefana Elio D-Anna - Tanrılar Okulu " adlı kitaptan alıntıdır.. -Visibilia ex Invisibilibus (Gördüğümüz ve dokunduğumuz her şey görünmeyenden kaynaklanır.) - Bir kişi yaşamındaki olayları değil, yalnızca onları göğüsleme biçimini değiştirebilir. - Düşler hep gerçekleşir, en karanlıkları bile. - Geçmişin kutsanması ve iyileştirilmesi gerek. Her katmanına gir! Her köşesini aydınlat! Yeni bir anlama düzeyiyle onu değiştir. -Endişeler, şüpheler ve korkulara kapılmayı bıraktığında geçmişin iyileşecektir. İşte "kendini yürekte bağışlamanın" asıl anlamı budur. - Ermişle de karşılaşsa, hırsızın gözü onun cepinde olacaktır. - Gözünü yükseklere diken ve o yoldaki ilerleyişe kendini kusursuzca adayan bir insan, dağları yerinden oynatabilir, görünüşte içinden çıkılmaz durumlar çözüm bulabilir ve kötü olayları kendi lehine döndürebilir. - Her şey, bir insanın yaşamından bir toplumunkine en basit olandan en komplekse dek gelişme yolundaki her organizma "görünüşte" zıt bir kuvvetle karşılaşır; güç ve kapasite bakımından projenin boyutuna eşdeğer kuvvette bir hısım. - Bir gün bahçede yürürken bir dikene basarsanız, teşekkür etmeyi asla unutmayın. -Sen sonuç haline geldiğinde, dünya sebep haline gelir. Sen küçüldükçe, dünya büyüyerek seni yutar. - Bir önder her şeyden önce bir oluş yöneticisidir. O kendisindeki olumsuzlukları nasıl tanıyacağını ve onları nasıl çembere alıp kısıtlayacağını bilir.Tüm muharebeleri kazanmak için ilk önce "kendisini yenmesi" gerektiğini bilir. "Kişinin kendisini yenmesi", olumsuz duygularımızın bizi yönetmesine ve boyunduruk altına almasına kesinlikle izin vermemek demektir. Kendi düşüncelerimizin yıkılacağını yere sermek ve kendimiz baltalamaya göz yummamaktır. Zaman sana saldırdığında zamanı YUT. Istırap san saldırdığında ıstırabı YUT. Şüphe sana saldırdığında şüpheyi YUT. Korku sana saldırdığında korkuyu YUT. - İlk iş, kişinin kendisini inşa etmesidir. İnsanların yaşamında görebildiğin bütün felaketleri ve zorlukları "kendini bilmemek" davet eder. Kurban canavarını çekecek koşulları bilinçsizce ve titizlikle hazırlar. O uzun zamandan beri, benliğinin karanlıklarında canavarını yakalayacak korkunç ağlarını örmektedir. - Kötülük daima iyiliğin hizmetindedir. Kötülük yoktur. Yataydaki insanın adaletsizliği dediği, görünürdeki olumsuz olan her terslik aslında bir lütuftur. En haksız olaylar, etkinlikler ve koşullar kişiyi daha yüksek bütünlük, benlik ve özgürlük basamaklarına yükseltmek için gelirler. - Vizyon ve gerçeklik birdir. Dünya senin vizyonundur. Kendini değiştir, dünya da ebediyen değişecektir. Senin dünyaya yapabileceğin en büyük yardım budur. - Her şeyi hak etmek gerek. Yolunda önüne koyduğun zorluklar, gizli lütüflardır. Aslında onlar, bütünlük ve bilgelik yolunda geçilecek kilometre taşlarıdır. - Günümüzdeki her başarı, her zaferi sürekli aş. Eski kulvarda, eski inanışlarda bir an bile kalma. Kendini Aş. Aşamazsan, dünün iyisi bu günün kötüsüdür. - AIM...IAM.(Aim =hedef ; I Am =Ben ) Bir amacımız kendimiziz. Yay da, ok da hedef tahtası da biziz. Daima kendi dışımızda görünen amaç (AIM) aslında bir anagram yani ben (I AM) sözcüğünün bir profilidir. Bu bizi zamanın sıkıştırıldığı aramızdaki her türlü mesafenin kaldırıldığı ana geri götürüyor. En yüce sanat ancak bu anda olan kendi değişimlerimizi gerçekleştirebilmemiz dir. Görünüşte ne kadar hummalı bir çalışma içinde meşgul olursa olsun, sıradan bir kişinin varoluşu, yalnızca anlamsız bir tekrarlanmaya olan sürekli düşkünlüktür. Yaşamımızın amacı bizi birer şaheser yapmaktır. Bu kaçınılmaz olarak herkesin ister bir ömürde ister yüzüncü ömürde eninde sonunda yüz yüze kalacağı bir yolculuktur. Dünyada ne başka bir amaç,ne de daha heyecan verici bir şey vardır. - "Karşılaşmalar oyunu" akıl erdiremediğin sürece devam edecek ve sadece göstereceğin dirençler kadar çetin geçecektir. "Karşılaşmalar oyunu" aracılığıyla dünyanın yarattığın şeylerden biri ve diğer kişilerin de kendinin yansımaları olduğunu anlayacaksın. Bu sonuca ulaşmak yıllarını alsa bile yine de en azından eski inanışını zayıflatırsın, dünyanın seni yükseltecek veya yere devirecek gücü olduğuna başkalarının seni seveceğine veya seninle savaşacağına, kendi dışında yaşamını kontrol edip yöneten düşmanca bir irade bulunduğuna inanışın. Dünya sen var olduğun için vardır. Dünya yaşıyor, çünkü sen yaşıyorsun. Dünya senin gölgendir. İnsan yüreğinde hissettiği bilgiyi bulmak istemektedir. Bundan dolayı, varoluşunu hayaletler arasında, bir yaşam arayışıyla tüketir. Dışındaki bir gerçekliğe inanır. Gölgeleri araştırarak zamanını boşa harcar! Unutma diğerleri "kendi dışındaki sen"sin. Onlar senin kendi içinde tüm görmek, hissetmek ve dokunmak istediklerinin bir yansımasıdır. - Kendinin efendisi olanlar dünyayı yönetirler. Dünya onları tanır ve onlara hizmet etmekten mutlu olur. - İç özgürlüğünü koru. Tepkisel davranmaktan vazgeç! Dünyaya tepki vermek, kurban olmak demektir. Dünyadan beklentisi olan kişiler çoktan kaybettiler. En büyük sır dünyanın seni geliştirmek üzere hizmetinde olduğunu bilmek, olaylar veya koşullar olsun, her şeyin yolculuğun için bir yiyecek, besin ve itici güç olduğunun farkına varmaktır. Seni ilere gitmekten alıkoyanlarla önleyenler, olaylarla insanlarmış gibi görünürler. Halbuki "gören" kişiler, dünyanın oluşun bir jimnastik salonu olduğunu bilirler. Oluş burada , varoluşun gösterisi kusursuzluğa erişene dek oyununu sergilemeli ve rolünü oyanamalı, prova yapmalı ve yine prova yapmalıdır. Burada sorumluluk kasları daha bütün, daha özgür hale gelene dek çalıştırılmalıdır. Herkes er veya geç bir gün mutlaka kendisini dengelemesine ve tamamlamasına hizmet edecek her şeyle karşılaşmak zorundadır. Daha hızlı git. Başka karşılaşmaların peşinde koş. Kaçıran tüm delikleri tıkamak, yanlış anlamaları yok etmek ve geçmişe ait tüm "hesapları ödemek" için her fırsatı yarat. - Bu günün kötüsü dünün aşılamayan iyisidir. Bir insanın yaşamında kötü diye gösterdiği şey onun dünün iyisine olan düşkünlüğüdür. Dünün kusursuzluğunu yepyeni bir kusursuzluğa doğru yükselirken, üzerine basacağın bir binek taşından başka bir şey değildir. - Sen Kral Ol.Krallık arkandan gelecektir. Sahip olmak için "olmak" gerek, olmak için sahip olmak değil. Oluşun saltanatı daima bir krallığın doğuşunun önü sıra yürür. Bir kral haline gel, krallık verilecektir. Krallık, saltanattan önce gelseydi; seni ezer geçerdi. Un ufak olurdun. Karşı durmanın, başa çıkmanın olanaksız göründüğü bir şeyle yüzyüze geldiğinde; DÜŞLE, DÜŞLE, DÜŞLE... DÜŞ KURMAYI ASLA BIRAKMA. GERÇEKLİK ARDINDAN GELECEKTİR. |
Ynt: tanrılar okulu tanrılar okulu isimli kitabı ekitap olarak nerden indirebilriz. bilen bir arkadaş varmı acaba |
Ynt: tanrılar okulu Tanrılar okulu! Bu kitabi iki yıl önce okudum ve yapılabilecek pek çok güzel alıntı olsa da, sadece bir okur olarak kişisel görüşlerimi paylaşmak istedim. Bu kitabın piyasadaki pek çok kitaptan farklı olduğunu düşünüyorum. Örneğin, Secret'ta anlatılan çekim yasasının gerçekliğini yıllardır biliyor olsam da, Secret'i ne yazık ki fazla yüzeysel ve maddeci bulmuştum. Bana kalırsa Secret'ı, kendini sorgulamayan ve bütünlüğü aramayan bir insan okuduğunda, ya da izlediğinde, kişi düşleme sanatını keşfetmeye yönelmekten çok, maddi bağımlılıklara ve kolaycılığa sürüklenebilir. Ancak kitap da, film de bir pazarlama harikası. Aynı zamanda yazarın başarısını da gerçekten takdir ediyorum. Ama Tanrılar Okulu... Bana kalırsa, Tanrılar Okulu'nun her satırında pek çok ayrıntı gizli. İnsanın bütünlüğününü bulabilmesi için bir ömrün bile yetmeyebileceği gerçeğini insanın yüzüne vuran acımasız ve bunun yanısıra iyileştirici, hatta insanı "ilk gerçek adımını" atmaya sevk edebilecek bir kitap. Tekrar tekrar okunduğunda bile, kendini tekrar etmeyen, okura bütünlük hakkında yeni bir giz sunan bir öğreti... Çok cesur. Bünyesinde kuantum fiziğinin yanı sıra, varoluşçuluğun ve pek çok felsefi okulun izlerini taşıyor; satıraralarında ise keşfedilmeyi bekleyen pek çok "gerçek" barındırıyor. Ancak okura, sadık kalmakta zorlanacağı bir yol sunuyor. Benim de hayatımın belli dönemlerinde kısmen benimsemeyi başardığım, ama bi şekilde kendimi tekrar tekrar uzağına düşmüş bulduğum bir yol. Ama biliyorum ki, insan o yol üzerinde attığı adımları gerçekten hissettiğinde, kısa bir an için bile olsa aynada kendisini görebiliyor; evrenin mucizesini anlıyor. Kitap, kişisel hırsları hiçe sayıyor, egodan arınmış "düş"ü en yalın haliyle insanlığın eleştirel bakışına sunuyor. Ancak aslında kitabın kendisi, sistemin çok ciddi bir eleştirisi: "Çalışmak köleliktir" derken buna alternatif olarak belki de çalışmaktan çok daha zor olan gerçek özgürlüğü ve düşleme sanatını sunuyor. Çok basit görünen kelimelerle, çok derin ve sarsıcı olan hakikatleri anlatıyor; kişisel devrimin gerekliliğini de, çok sağlam savlara dayandırıyor. Yazarın insanlığın gönüllü olarak seçtiği "ıstırap ezgisi" hakkında yazdıkları ise kabullenmesi zor iddialar, ancak bir kez benimsendi mi, insanı hep tetikte tutabilecek iyileştirici gerçekler... Ve bir de "antagonist" gerçeği var... İnsan, kendi bütünlüğünden kopan kayıp parça ile, dışarıda mutlaka karşılaşır, diyor yazar. İçteki düşman, ya da bütünlükten kopan kayıp parça; dış dünyada, nesneleşir, hem de güç kazanmış ve etkisi katlanmış olarak! Ben bu kitabı; zaten bildiğimi sandığım pek çok gerçeği yeniden keşfederek ya da bazılarını unutmuş olduğumu farkederek, hatta zaman zaman utanç duyarak okudum... Tekrar tekrar... Okurken de Dreamer'i gerçekten tanıdığımı anımsadım... Uzun zamandır bana sesini duyurmaya çalışıyordu... Ve zaman zaman öfkeli olmasının nedeni de buydu. En güzeli ise, kitabı son okuduğumdan bu yana uzun zaman geçmiş olsa da; yıldığımda, ya da kendime acıdığımda, yani kendi yalanlarıma sığınarak insanlığın ilk günahını tekrarladığımda, "saklanmaya çalıştığımda ve bunu gerçekten yapabileceğimi sandığımda" Dreamer'ın bana bir anda öfkelendiğini duyuyor olmam. Onun bu haklı öfkesi gerçekten işe yarıyor:) "Düş, tek gerçekliktir!" Sevgiler... |
Ynt: tanrılar okulu Ben de okudum bu kitabı;ama açıkçası pek beğendiğimi söyleyemem.Kitabı okurken mantıksız gelen şeyler vardı bana.Secret ı okuyun daha iyi derim ben. |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:09 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.