Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Kitaplar (http://www.hayatimdegisti.com/forum/kitaplar/)
-   -   Paülo Coelho Işığın savaşcısı (http://www.hayatimdegisti.com/forum/kitaplar/227398-paulo-coelho-isigin-savascisi.html)

turunç 14-03-2009 11:36 AM

Paülo Coelho Işığın savaşcısı
 
"Burada ne işiniz var?" diye sordu kadına.

"Seni bekliyordum," dedi kadın.

Delikanlı, aradan onca yıl geçmesine karşın kadının hiç değişmemiş olduğunu fark etti; saçlarını örten eşarp bile rengini yitirmemişti.

Kadın ona, sayfaları bomboş olan bir defter uzattı.

"Yaz: Işığın savaşçısı için bir çocuğun gözleri çok değerlidir, çünkü o gözler dünyaya acısız bakabilirler. Işığın savaşçısı, yanındaki insana güvenip güvenemeyeceğini anlamak isterse o kişiye bir çocuğun gözleriyle bakmaya çalışır."

"Işığın savaşçısı ne demek?"

"Ne demek olduğunu sen zaten biliyorsun," dedi kadın gülümseyerek. "Işığın savaşçısı, hayatın mucizesini anlamayı başaran biridir, inandığı şey için sonuna kadar savaşabilen ve denizin dibinde dalgaların harekete geçirdiği çanların sesini duyabilen biridir."

Delikanlı, kendisini, ışığın savaşçısı olarak düşünmemişti hiç. Kadın onun düşüncelerini okumuşçasına, "Bunlar herkesin becerebileceği şeylerdir," dedi.

"Hiçbirimiz ışığın savaşçısı olduğumuzu düşünmesek de hepimiz öyleyizdir."

Delikanlı elindeki defterin boş sayfalarına baktı. Kadın yine gülümsedi.

"Bu savaşçıyı yaz," dedi.

alakas 14-03-2009 03:08 PM

çok sevdiğim bir yazardır kendisi. bu kitabını da en kısa zamanda edinmek istiyorum. eminim o da çok güzeldir.

Belgin ∞ 14-03-2009 03:14 PM

Turunç' cum izninle bir ekleme yapıyorum :)

http://turkkitap.de/catalog/article_...vascisinin.jpg
Işığın Savaşçısı, başkalarının kendisine biçtiği rolü oynamaya çalışarak zaman harcamaz.

Işığın Savaşçısı, kışkırtmalara kulak asmaz; onun, gerçekleştirilmesi gereken bir yazgısı vardır.

Işığın Savaşçısı, kendi kusurlarının farkındadır, ama erdemlerini de bilir.

Işığın Savaşçısı, her zaman elinden gelenin en iyisini yapar ve başkalarından da aynı şeyi bekler.

Işığın Savaşçısı, evrenin en uzak köşesinde bulunan yıldızın kendini Savaşçı'nın çevresindeki şeylerde belli ettiğini bilir.

Işığın Savaşçısı, kendi düşümüzü yaşamamız, hayatı kucaklamamız ve yazgımızla yüz yüze gelmemiz için bir çağrı.

Paulo Coelho, benzersiz üslubuyla, herkesin kendi içindeki Işığın Savaşçısı'nı keşfetmesine yardımcı oluyor; hepimizi Savaşçı'nın yoluna davet ediyor: Hayatta olmanın mucizesinin değerini bilenin, yenilgisini kabullenenin ve kişisel arayışının sonunda olmak istediği insan olabilen kişinin yoluna.

Işığın Savaşçısı, Simyacı'nın yazarından bilgelik dolu bir armağan


turunç 15-03-2009 12:36 PM

Teşekkürler canım kiss3

turunç 15-03-2009 12:41 PM

Yazar hakkında biraz bilgi
 
Paulo Coelho, 1947 yılında Brezilya'da doğdu. Yazarlığa başlamadan önce ülkesinde tanınan bir şarkı sözü yazarıydı. Bir süre gazetecilik de yapan Paulo Coelho, 1986 yılında Hıristiyanların Batı Avrupa'dan başlayıp İspanya'da Santiago de Compostela kentinde sona eren geleneksel hac yolculuğunu yaptı. Bu deneyimini Hac adlı kitabında anlattı. 1988 yılında yayınlanan romanı Simyacı, Coelho'yu en çok okunan çağdaş yazarlardan biri yaptı. Bugüne kadar kitapları bütün dünyada 55 dile çevrildi, 140 ülkede yayınlandı ve toplam kırk üç milyonluk bir satış rakamına ulaştı. Paulo Coelho'nun kurduğu Paulo Coelho Enstitüsü, ülkesindeki yoksul çocuk ve yaşlılara yardım etmektedir.

Coelho, Unesco'nun Kültürlerarası Diyaloglar programında danışman olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda İsviçre'nin Davos kentindeki Dünya Ekonomik Forumu'nu düzenleyen Schwab Vakfı'nın yönetim kurulundadır.

Coelho'nun aldığı ödüller arasında Uluslararası En İyi Roman Ödülü 2002 (Almanya), Club of Budapest Planetary Arts Award 2002 (Almanya), Bambi 2001 Ödülü (Almanya), XXIII Premio Internazionale Fregene 2001 (İtalya), Kristal Ayna Ödülü 2000 (Polonya), Legion d'Honneur Ödülü 1999 (Fransa), Galiçya Altın Madalya Ödülü 1999 (İspanya), Süper Grinzane Cavour Kitap Ödülü 1996 (İtalya), Sanat ve Edebiyat Şövalyesi 1996, (Fransa) ve Elle Dergisi Okur Ödülü 1995, (Fransa) vardır. 2002 Temmuz'unda saygın Brezilya Akademisi Üyeliği'ne kabul edilmiştir. Paulo Coelho, Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde

yaşamaktadır.




Öndeyiş ve sondeyiş dışında, bu kitapta yer alan metinler 1993-1996 yılları arasında hem Folha de Sâo Paulo gazetesinde, 'Mektup' başlığı altında hem de Brezilya'da ve başka ülkelerde köşe yazısı olarak yayınlanmıştır.

turunç 15-03-2009 12:46 PM

Paulo Coelho, 1947 yılında Brezilya'da doğdu. Yazarlığa başlamadan önce ülkesinde tanınan bir şarkı sözü yazarıydı. Bir süre gazetecilik de yapan Paulo Coelho, 1986 yılında Hıristiyanların Batı Avrupa'dan başlayıp İspanya'da Santiago de Compostela kentinde sona eren geleneksel hac yolculuğunu yaptı. Bu deneyimini Hac adlı kitabında anlattı. 1988 yılında yayınlanan romanı Simyacı, Coelho'yu en çok okunan çağdaş yazarlardan biri yaptı. Bugüne kadar kitapları bütün dünyada 55 dile çevrildi, 140 ülkede yayınlandı ve toplam kırk üç milyonluk bir satış rakamına ulaştı. Paulo Coelho'nun kurduğu Paulo Coelho Enstitüsü, ülkesindeki yoksul çocuk ve yaşlılara yardım etmektedir.

Coelho, Unesco'nun Kültürlerarası Diyaloglar programında danışman olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda İsviçre'nin Davos kentindeki Dünya Ekonomik Forumu'nu düzenleyen Schwab Vakfı'nın yönetim kurulundadır.

Coelho'nun aldığı ödüller arasında Uluslararası En İyi Roman Ödülü 2002 (Almanya), Club of Budapest Planetary Arts Award 2002 (Almanya), Bambi 2001 Ödülü (Almanya), XXIII Premio Internazionale Fregene 2001 (İtalya), Kristal Ayna Ödülü 2000 (Polonya), Legion d'Honneur Ödülü 1999 (Fransa), Galiçya Altın Madalya Ödülü 1999 (İspanya), Süper Grinzane Cavour Kitap Ödülü 1996 (İtalya), Sanat ve Edebiyat Şövalyesi 1996, (Fransa) ve Elle Dergisi Okur Ödülü 1995, (Fransa) vardır. 2002 Temmuz'unda saygın Brezilya Akademisi Üyeliği'ne kabul edilmiştir. Paulo Coelho, Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde

yaşamaktadır.




Öndeyiş ve sondeyiş dışında, bu kitapta yer alan metinler 1993-1996 yılları arasında hem Folha de Sâo Paulo gazetesinde, 'Mektup' başlığı altında hem de Brezilya'da ve başka ülkelerde köşe yazısı olarak yayınlanmıştır.














Paulo Coelho, 1947 yılında Brezilya'da doğdu. Yazarlığa başlamadan önce ülkesinde tanınan bir şarkı sözü yazarıydı. Bir süre gazetecilik de yapan Paulo Coelho, 1986 yılında Hıristiyanların Batı Avrupa'dan başlayıp İspanya'da Santiago de Compostela kentinde sona eren geleneksel hac yolculuğunu yaptı. Bu deneyimini Hac adlı kitabında anlattı. 1988 yılında yayınlanan romanı Simyacı, Coelho'yu en çok okunan çağdaş yazarlardan biri yaptı. Bugüne kadar kitapları bütün dünyada 55 dile çevrildi, 140 ülkede yayınlandı ve toplam kırk üç milyonluk bir satış rakamına ulaştı. Paulo Coelho'nun kurduğu Paulo Coelho Enstitüsü, ülkesindeki yoksul çocuk ve yaşlılara yardım etmektedir.

Coelho, Unesco'nun Kültürlerarası Diyaloglar programında danışman olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda İsviçre'nin Davos kentindeki Dünya Ekonomik Forumu'nu düzenleyen Schwab Vakfı'nın yönetim kurulundadır.

Coelho'nun aldığı ödüller arasında Uluslararası En İyi Roman Ödülü 2002 (Almanya), Club of Budapest Planetary Arts Award 2002 (Almanya), Bambi 2001 Ödülü (Almanya), XXIII Premio Internazionale Fregene 2001 (İtalya), Kristal Ayna Ödülü 2000 (Polonya), Legion d'Honneur Ödülü 1999 (Fransa), Galiçya Altın Madalya Ödülü 1999 (İspanya), Süper Grinzane Cavour Kitap Ödülü 1996 (İtalya), Sanat ve Edebiyat Şövalyesi 1996, (Fransa) ve Elle Dergisi Okur Ödülü 1995, (Fransa) vardır. 2002 Temmuz'unda saygın Brezilya Akademisi Üyeliği'ne kabul edilmiştir. Paulo Coelho, Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde

yaşamaktadır.




Öndeyiş ve sondeyiş dışında, bu kitapta yer alan metinler 1993-1996 yılları arasında hem Folha de Sâo Paulo gazetesinde, 'Mektup' başlığı altında hem de Brezilya'da ve başka ülkelerde köşe yazısı olarak yayınlanmıştır.













Işığın savaşçısının manevi görevlerinde kusur işlediği olmuştur.

Işığın savaşçısının 'hayır' demek isterken 'evet' dediği olmuştur.

Işığın savaşçısının sevdiği birini kırdığı olmuştur.

İşte bu yüzden ışığın savaşçısıdır o, bütün bunları yaşadığı ama yine de daha iyi biri olacağına ilişkin umudunu yitirmediği için.

Savaşçı bazı eski düşünürlerin sözlerine her zaman kulak verir, örneğin T.H.Huxley'in şu sözlerine: 'Yaptıklarımızın sonuçları, budalalar için korkuluk, bilge insanlar için de işaret

feneri olur.'

'Satranç tahtası dünyadır; satranç taşları gündelik yaşamımızdaki hareketlerimiz; oyunun kuralları da doğa yasaları dediğimiz şeydir. Karşı taraftaki oyuncuyu görmeyiz, ama oyununu hep dürüstçe oynadığını, adil ve sabırlı olduğunu biliriz.'

Savaşçı kendisine meydan okunmasını kabul etmek durumundadır. Tanrı'nın, sevdiği kulların yaptığı tek bir yanlışı bile gözden kaçırmadığını ve sevdiği kulların, oyunun kurallarını bilmiyormuş gibi davranmalarına göz yummadığını bilir.

Işığın savaşçısı alması gereken kararları ertelemez.

Harekete geçmeden önce iyice düşünür; hem aldığı eğitimi hem de bir öğretmen olarak sorumluluklarını ve görevlerini göz önünde tutar. Soğukkanlılığını korumaya, atacağı her adımı, yaşamsal öneme sahipmişçesine irdelemeye çalışır. Bununla birlikte, kararını verir vermez harekete geçer; yaptığı tercihle ilgili bir kuşku taşımaz; koşullar önceden tahmin ettiğinin dışında gelişse de yön değiştirmez. Aldığı karar doğruysa, savaşı kazanacaktır, bu savaş tahmininden uzun sürse de. Kararı yanlışsa, yenilecektir ve yeniden başlayacaktır; ama bu kez daha akıllı davranacaktır.

Ancak, ışığın savaşçısı bir işe girişirse sonuna kadar yolundan dönmez.

Işığın savaşçısı, en iyi öğretmenlerinin savaş alanını paylaştığı insanlar olduğunu bilir.

Öğüt istemek tehlikelidir. Daha da tehlikeli olan, öğüt vermektir. Savaşçı yardıma gereksinim duyarsa arkadaşlarının kendi sorunlarını nasıl çözümlediğine -ya da çözümleyemediklerine bakar. Esin arıyorsa, kendi koruyucu meleğinin ona söylemek istediği şeyleri

yakınlarının dudaklarında okur. Yorgunsa ya da yalnızsa, uzaktaki erkekleri ya da kadınları hayal etmez; yanındaki kişiye döner ve kederini ya da şefkat ihtiyacını onunla paylaşır; zevkle

ve suçluluk duymadan. Bir savaşçı, Evrenin en uzak köşesindeki yıldızın, kendisini savaşçının

çevresindeki şeylerde gösterdiğini bilir.

Işığın savaşçısı, dünyasını sevdiği kişilerle paylaşır.

Onları, yapmak istedikleri ancak bunun için yeterli cesareti toplayamadıkları şeyleri yapmaları için yüreklendirir; böyle zamanlarda Düşman, elinde iki tahta tabelayla ortaya çıkar.

turunç 15-03-2009 12:59 PM

yukarıdaki yazı mükerrer olmuş. hy789

turunç 15-03-2009 01:04 PM

Tabelaların birinde şöyle yazar: 'Kendini düşün. Bütün nimetleri kendine sakla, yoksa her şeyini yitirirsin.'

Öteki tabelada ise şu yazılıdır: 'Sen kendini kim sanıyorsun da başkalarına yardım ediyorsun? Kendi kusurlarını göremiyor musun?'

Bir savaşçı, kusurları olduğunu bilir. Ama aynı zamanda yalnız başına büyüyemeyeceğini, arkadaşlarından uzaklaşamayacağını da bilir. Bu yüzden, içlerinde bir nebze gerçek barındırabileceklerini düşünse bile o iki tabelayı yere fırlatır. Tabelalar ufalanıp dağılır ve savaşçı, yakınındakileri yüreklendirmeyi sürdürür.

Filozof Lao Tzu, ışığın savaşçısının yolculuğu hakkında şunu söyler:

'Bu Yol'da, küçük ve narin her şeye saygı gösterilmelidir. Gereken davranışı göstermek için en uygun ânı kollamayı öğren.'

'Bir yayı birkaç kez çekmiş olsan bile oku nasıl yerleştirdiğine ve yayı nasıl

gerdiğine yine de dikkat et;

'Neye ihtiyacı olduğunu bilen bir aceminin, aklı başında olmayan bir bilgeden daha zeki olduğu ortaya çıkar.'

'Sevgi biriktirmek şans getirir, nefret biriktirmekse felaket. Sorunları teşhis edemeyen kişi, kapıyı trajedilerin girmesi için açık bırakmış sayılır.'

'Savaş, kavgayla aynı şey değildir.'

Işığın savaşçısı düşünür. Çadırında sakin bir köşeye oturur ve kendini kutsal ışığa teslim eder. Bunu yaparken başka hiçbir şey düşünmemeye çalışır; zevk peşinde koşmaz, meydan

okuyuşlara ve açıklamalara uzak durur, yeteneklerinin ve becerilerinin ortaya çıkmasına izin verir. Kendisi onların farkında olmasa bile bu yetenekler ve beceriler, onun hayatını

yönlendirmekte, gündelik yaşamım etkilemektedirler.

Düşünceye dalmışken, savaşçı kendisi değildir, Dünyanın Ruhunun bir kıvılcımıdır. Böyle anlarda sorumluluklarının bilincine varır, nasıl davranması gerektiğini anlar.

Işığın savaşçısı yüreğinin sessizliğinde, kendisine yol gösterecek bir ses duyacağını bilir.

"Yayımı gerdiğimde," der Herrigel, Zen hocasına, "öyle bir an gelir ki okumu hemen fırlatmazsam soluk alamayacağımı hissederim." "Okunu fırlatman gereken ânı sınamaya ve kışkırtmaya devam edersen asla okçunun sanatını öğrenemezsin," der hocası. "Bazen atışın hedefini bulmamasına neden olan şey, okçunun aşırıya kaçan arzusudur."

Işığın savaşçısı bazen şöyle düşünür: 'Ben bir şeyi yapmazsam o şey yapılmadan kalır.'

İşin aslı böyle değildir: Harekete geçmelidir savaşçı, ancak Evren'in de bir şeyler yapmasına fırsat vermelidir.

Işığın savaşçısı haksızlığa uğrarsa, çektiği acıyı başkalarına göstermemek için genellikle yalnız kalmaya çalışır. Bu hem iyi hem de kötüdür.

İnsanın, yüreğinin kendi yaralarını ağır ağır sarmasına izin vermesi bir şeydir, zayıf görünmek korkusuyla sabahtan akşama kadar düşüncelere dalıp oturması başka şey.

Hepimizin içinde bir melek ve bir de şeytan vardır, sesleri de birbirine benzer. Bir sorunla karşılaşınca şeytan, kendi kendimize konuşmamızı destekler, ne kadar savunmasız olduğumuzu bize göstermektir amacı. Melekse davranışlarımız üzerinde düşünmeye yöneltir bizi ve arada bir başkasının dudaklarını kullanır kendini ifade etmek için. Bir savaşçı, yalnızlıkla başkasına bağlılık arasında denge kurar. Işığın savaşçısı sevgiye ihtiyaç duyar.

Sevgi ve şefkat de tıpkı yemek, içmek ve Hayırlı Kavga'dan tat almak kadar onun doğasının bir parçasıdır.

Savaşçı güneşin batışını izlerken neşelenmiyorsa yanlış giden bir şey var demektir.

Bu noktada mücadeleyi bırakır ve batan güneşi birlikte seyredebileceği insanlar arar.

Birilerini bulmakta zorluk çekerse kendine şunu sorar: "İnsanlara yaklaşmaktan çok mu korkuyordum? Biri bana sevgi gösterdi de ben mi fark etmedim?"

Işığın savaşçısı yalnızlıktan yararlanır, ama yalnızlığın kendisinden yararlanmasına izin vermez.

Işığın savaşçısı kendini tümüyle gevşek bırakarak yaşanmayacağını bilir. Okçudan, okunu istediği uzaklığa fırlatabilmek için yayı gergin tutması gerektiğini öğrenmiştir. Yıldızlardan, yalnızca içlerindeki patlama sayesinde parıldadıklarını öğrenmiştir. Işığın savaşçısı, çitin üzerinden atlamaya hazırlanan bir atın bütün kaslarının gerildiğini görür. Ama o, asla gerginlikle huzursuzluğu birbirine karıştırmaz. Işığın savaşçısı sertlikle yumuşaklığı dengelemeyi her zaman becerir. Düşünü gerçekleştirebilmek için hem sağlam bir iradeye ihtiyacı vardır, hem de büyük bir kabullenme kapasitesine. Bir amacı olabilir ancak o amaca götüren yol her zaman onun hayal et iği gibi çıkmayabilir.

İşte bu yüzden savaşçı disiplinle merhametin karışımına başvurur. Tanrı evlatlarını asla terk etmez, ama O'nun ne amaçladığını bilmek mümkün değildir, Tanrı yolu bizim adımlarımızla kurar.

Savaşçı kendi heyecanını ateşlemek için disiplinle kabullenmenin bu birleşimini kullanır. Hiçbir yeni, önemli hareket alışıldık bir şeyle başlamamıştır.

Işığın savaşçısı bazen, önüne çıkan engellerin çevresinden akan su gibi davranır.

Kimi zaman, karşı koymanın bedeli mahvedilme olabilir, bu nedenle savaşçı koşullara uyum sağlar. Yolunun üstündeki taşların, dağlardan geçişini engellemesini hiç yakınmadan kabullenir. İşte suyun gücü şurada yatar: çekiçle parçalayamazsınız onu ya da bıçakla

kesemezsiniz. Dünyanın en sağlam kılıcı bile onun yüzeyini bereleyemez.

Bir nehrin suları, hangi yol uygunsa oraya uyum sağlayabilir, ama şu hedefinin deniz olduğunu da asla unutmaz. Kaynaklarından fışkırırken zayıf olan sular, daha sonra, yavaş yavaş, karşılaştığı öteki ırmaklar kadar güçlenir.

Ve, belli bir noktadan sonra mutlak bir güce sahip olur.

Işığın savaşçısı için soyutlanma diye bir şey yoktur.

Her şey somuttur, her şeyin bir anlamı vardır. Çadırında rahatça oturup dünyada neler olduğunu izlemez o; kendisine karşı her meydan okumayı, kendini geliştirme yolunda bir fırsat olarak görür.

Arkadaşlarından bazıları, yaşamları boyunca, seçme fırsatı olmuyor diye yakınır ya da başkalarının verdikleri kararlar hakkında yorumlarda bulunurlar. Oysa savaşçı düşüncelerini eyleme dönüştürür. Kimi zaman yanlış hedef seçer ve yaptığı yanlışın bedelini hiç sızlanmadan öder.

Kimi zaman da yolundan ayrılıp zaman yitirir ve sonunda yine başladığı noktaya döner.

Ancak savaşçı asla cesaretini yitirmez.

Işığın savaşçısının nitelikleri bir kayanınki gibidir.

Düz arazideyken çevresindeki her şey dengelidir ve kendisi de sabit durabilir.

İnsanlar evlerini onun üzerinde inşa edebilirler, fırtınalara karşı koyabilir bu evler.

Ancak bir yamaca yerleştirilirse ve çevresindeki şeyler ne dengeli ne de ona karşı saygılı iseler, o zaman savaşçı gücünü gösterir; huzurunu tehdit eden düşmana doğru yuvarlanır. Böylesi anlarda savaşçı yakıp yıkan bir güce sahip olur. Hiç kimse onu durduramaz.

Işığın savaşçısı hem savaşı hem barışı düşünür ve koşullara uyum sağlayıp nasıl hareket edeceğini bilir.

Işığın savaşçısı, kendi zekâsına aşırı güvenirse, hasmının gücünü küçümser. Bazen gücün, stratejiden daha çok işe yaradığını akıldan çıkarmamak çok önemlidir.

Bir boğa güreşi on beş dakika sürer; boğa, oyuna getirildiğini çabucak anlar, anlar anlamaz da boğa güreşçisinin üzerine saldırır. Bu durumda, doğacak trajediyi ne aklıyla, ne konuşarak, ne zekâsıyla, ne de tatlılıkla önleyebilir güreşçi. İşte bu yüzden savaşçı zorbalığı asla küçümsemez. Durum fazlasıyla sertleşirse, savaş alanından çekilip düşmanının yorulmasını bekler.

Işığın savaşçısı, düşmanın gücü kendisininkinden üstünse bunu anlar.

Onun karşısına çıkmaya karar verirse bir anda yok edilir. Düşmanının kışkırtmalarına karşılık verirse bir tuzağa düşer. Bu yüzden, içine düştüğü güç durumdan kurtulmak için diplomasiye başvurur. Düşmanı bebek gibi davranıyorsa o da aynısını yapar. Düşmanı onu kavgaya davet ediyorsa anlamazlıktan gelir.

Arkadaşları, "O bir korkak!" derler.

Ama ışığın savaşçısı bunları umursamaz; küçük bir kuş ne kadar öfkeli, ne kadar yürekli olursa olsun kedinin gözünde bir hiçtir, savaşçı bunu bilir.

Böylesi durumlarda savaşçı sabreder; çok geçmeden kışkırtabileceği başka insanlar bulmak üzere çekip gidecektir düşmanı.

Işığın savaşçısı adaletsizlik karşısında duyarsız kalmaz.

Her şeyin herkes için geçerli olduğunu, bir tek hareketin dünya yüzündeki herkesi etkilediğini de bilir. Bu yüzden, başkalarının acı çektiğini görürse düzeni sağlamak üzere kılıcını kullanır.

Ama zulme karşı savaşsa da asla zalimi yargılamaya kalkışmaz. Her insan Tanrı'nın önünde kendi yaptıklarının hesabını verecektir; savaşçı görevini yerine getirir, başkaca yorumda bulunmaz.

Işığın savaşçısının dünyadaki varlığının nedeni, insanlara yardım etmektir, onları yargılamak değil.

Işığın savaşçısı asla korkaklık etmez. Kaçmak, mükemmel bir savunma biçimi olabilir, ama insan çok korkuyorsa bu yola başvurmak doğru değildir. Savaşçı, ikilemde kalırsa, yenilgiyi göze alıp sonra yaralarını sarmayı yeğler, çünkü bilir ki kaçtığı takdirde saldırganın eline

hak ettiğinden çok daha büyük bir güç verecektir.

Zor ve sıkıntılı günlerde savaşçı, kahramanlığıyla, yürekliliğiyle ve Tanrı'ya güvenerek dayanılmaz müşküllere göğüs gerer.

Işığın savaşçısı asla acele etmez.

Zaman onun lehine işler; sabırsızlığını yenmeyi bilir, düşünmeden hareket etmekten kaçınır.

Ağır yürüyerek adımlarının ne kadar sağlam olduğunu görür. İnsanlık tarihinin bir dönüm noktasında rol aldığını ve dünyayı değiştirmeden önce kendisini değiştirmesi gerektiğini bilir. Bu yüzden, Lanza del Vasto'nun şu sözlerini hatırlar: 'Devrim yavaş yavaş yerleşir.'

Savaşçı meyveyi asla hamken koparmaz.

Işığın savaşçısının hem sabra ihtiyacı vardır hem de hıza.

Yapabileceği en kötü stratejik hatalar şunlardır: Aceleci davranmak ve eline geçen fırsatı kaçırmak. Bunun önüne geçmek için savaşçı her bir durumu tekmişçesine ele alır ve asla formüllere, reçetelere ya da başkalarının görüşlerine başvurmaz.

Halife Muaviye, Ömer Bin Al-Aas'a siyasi becerilerinin sırrını sormuş. "Nasıl geri döneceğimi saptamadan asla bir şeye girişmem," demiş Halife; "öte yandan hiçbir zaman bir işe girişir girişmez ânında geri dönüp gitmek istediğim de olmadı."

Işığın savaşçısının cesaretinin kırıldığı çok olur.

Onca arzuladığı duyguları uyandırmayı başaramayacağına inanır. Yenilenlerden olduğunu, heyecanını hiçbir şeyin yerine getiremeyeceğini hisseder geceler boyu. Arkadaşları onun için, "Belki de artık savaşmayacak," derler. Savaşçı böyle sözleri duyduğunda acı çeker, aklı karışır, çünkü ulaşmak istediği yere henüz ulaşamadığını bilmektedir. Ama direngendir o ve hedefinden vazgeçmeye razı olmaz. Sonra, hiç ummadığı bir anda, önünde yeni bir kapı açılır.

Işığın savaşçısı yüreğinde nefret duyguları barındırmaz.

Savaşa girdiğinde, İsa Peygamberin şu sözlerini anımsar: 'Düşmanlarını sev.' Ve bu söze itaat eder. Ancak şunu da bilir ki, bağışlamak her şeyi kabullenmek değildir. Bir savaşçı başını eğemez, eğer eğerse hayallerinin ufkunu göremez olur. Hasımlarının onun karşısına, yiğitliğim, dayanıklılığını, karar alma yetisini sınamak için çıktıklarını bilir. Hasımları onu, hayalleri uğruna savaşmaya zorlarlar.

Işığın savaşçısının gücüne güç katan, savaş deneyimidir.

Savaşçı geçmişi anımsar.

Belgin ∞ 15-03-2009 01:19 PM

Alıntı:

turunç Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 312255)
yukarıdaki yazı mükerrer olmuş. hy789


Tamam canım kaldırdım.

turunç 15-03-2009 08:19 PM

smil56 kiss3


WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:59 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.