Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Kadınlarla ilgili haberler (http://www.hayatimdegisti.com/forum/kadinlarla-ilgili-haberler/)
-   -   Cenneti Beklerken (http://www.hayatimdegisti.com/forum/kadinlarla-ilgili-haberler/486019-cenneti-beklerken.html)

Bluesky24 10-04-2010 12:05 AM

Cenneti Beklerken
 




Cenneti Beklerken43. Altın Portakal Film Festivalinden beri hakkında yazmaya can attığım film nihayet vizyonda! Cenneti Beklerken, bir burun kıvırma ya da dalga geçme yolu olarak kullandığımız dilimize yapışmış ‘Türk filmi gibi tamlamasını anlamsızlaştırdı. Son zamanlardaki hareketlenmeler ve debelenmelere ve tek tük çıkan özgün çalışmalara rağmen, ağzımızın tadıyla ve gönül rahatlığıyla "İşte Türk sineması Dünya sinemaları arasında yerini alabilir artık" diye düşündürten ‘tam bir film görmek nasip olamamıştı. Ta ki Derviş Zaim nakış gibi bir filmle ortaya çıkana kadar.



İklimler ve Takvanın başarısını ve izleme keyfini dile getirmiştim zaten. Ama bu filmler, dilleri sağlam da olsa Avrupa sinemasının bireysel ve dar bakışının, sınırlı kitlelere hitap edişinin örnekleri. Cenneti Beklerken ise yönetmenin özgün diliyle yoğrulmuş, aynı zamanda sürükleyici bir macerayı da, aşkı da, sanatı da bir çatıda toplamayı başarmış derli toplu ve dört dörtlük olmaya yakın bir sinema. Zaim bireyselken genele hitap edebilen, büyük araştırma ve emeği hissettirirken göze sokmayan, her bakımdan özenli ve tasarlanmış bir film yaparak izleyenlere, benim şimdiye kadar Türk sinemasında rastgelmediğim bir lezzeti hediye ediyor.



Öykü, karısını ve çocuğunu yitirmiş minyatür sanatçısı Eflatunun (Serhat Tulumluer), uzak bir eyalette yakalanan isyankar bir şehzadenin idam öncesi kimlik tespiti için gerçeğe uygun bir portresini yapmak üzere Anadoluya gönderilmesi ile başlar. 17. yüzyıl Osmanlısında yasak olan bu resim stilini icra etmek, daha önce bu tasvir biçimini yalnızca ölmüş oğlunu anmak için kullanan inançlı ve vakur Eflatunu kahreder. Eflatun bu Anadolu sürgününde, Osmanlının estetik, kültürel ve ahlaki çelişkilerini kendi bünyesinde yaşayacak, yolda aralarına katılan köle kızı Leyla (Melisa Sözen) ile sevmeyi yeniden öğrenecek ve kendini bulacaktır. Böylece Cenneti Beklerken bir insan yolculuğunun yanı sıra dönemin toplumsal ve ahlaki algılayışlarına da ayna tutuyor.



Zaim resim yapmanın yasak olduğu bir dönemi sinema diline uyarlarken ilginç buluşlarla karşımıza çıkıyor. Filmin durak noktalarında, sahneler arası geçişlerinde karakterlerin Anadolu topraklarını arşınlarkenki resimleri, minyatür sanatındaki tasvirlerine bürünüyor. Böylece film, dönemin sanat anlayışını sinema dilinde görselleştirerek izleyiciyi doğru bir zemine oturtmakla kalmıyor, aynı zamanda o dünyanın içine alıyor ve rehber oluyor.

Burada sinema tartışmalarında sık sık gündeme gelen bir konuyu ele almak gerekir. Filmin, anlattığı malzemeyi yansıtabilmesi için onun aygıtlarına sadık kalması ve objesiyle garip bir tutarlılık saplantısına girmesi gerekmez. Bir film minyatür sanatını kendine bir motif olarak aldıysa bu, onun dijital efektlerden yoksun kalması gerektiği anlamına gelmez. Bu son derece abes bir idealizm olurdu. Cenneti Beklerkende Zaim haklı olarak, hikaye ne gerektiriyorsa, neyi çağırıyorsa onu en kapsamlı şekilde, elde olan tüm teknolojik olanakları kullanarak yerine getirmiş. Günümüzden, bugünün diliyle ‘başkayı anlatmak yerine, anlattığı hikayenin dokusunu yakalamak ve izleyici için yeni bir dünya yaratıp onun içinde rahat bir yolculuk yapmasını sağlamak için o günü o gündeymiş gibi yaşatmış.



Filmin günümüz Türk sinemasına bakıldığında en alışılagelmedik yanlarından biri de riskli sahnelerin büyük bir güvenle ele alınması ve göze batmaması. Filmin sonlarına doğru gerçekleşen Eflatunun rüya sahnesi, hem görsel hem düşünsel açıdan çiğ durmaya yakın gibi görünse de teoride vaadettiği duygusallığı seyirciye iletmekte başarılı oluyor. Babam ve Oğlum ve Takva gibi filmlerde, dozunu tutturması ve istenen tepkiyi alması zor olan bu gibi sahneler, ya absürd ya abartılı, ve sonuç olarak filmin genel dünyası ve dilinden ayrıksı duracak şekilde tasarlanmıştı. Cenneti Beklerkende ise yönetmenin filmin başından beri izleyeni rahatlatan ve güven veren tutumu, böyle sahnelerde de izleyicinin koltuğuna yaslanıp yönetmenin teslimiyetine kendini bırakmasını sağlıyor.



Zaimin bu güveni daha ilk karesinden vermesinde birçok unsurun rolü var elbette. Bir kere filmin senaryosu akıcı ve doyurucu; performanslar dönemin aksanı, konuşma şekli ve vücut dilleriyle uyumlu bir şekilde işlenmiş; kurgu ve geçişler yerli yerinde ve filmin temposunu ve izleyicinin gerilimini ayakta tutan nitelikte; mekanlar ve kostümler hem özenle seçilmiş hem büyüleyici bir dünyayı resmetmekte başarıyla süslenmiş; müzikler Oscarlık bir filmden bekelenebileceği gibi orkestrası ve bestesiyle mükemmel olmakla kalmıyor, filmin eslerini ve tonunu belirliyor, nakışın oyası gibi filmin bütününü çerçeveliyor.



Cenneti Beklerken sinemada kapsamlı bir araştırmanın ve detayın öneminin en büyük kanıtlarından biri aynı zamanda. Son zamanların Babam ve Oğlum ve Eve Dönüş gibi belli bir dönemi anlatmak üzere yola çıkmış filmlerinin farklı anlam katmanlarından yoksunluğu ve karakter ve mekanların, o dönemi izleyicinin beyninde asıl yaşatacak olan detaylarla giydirilemeyişi, bu filmleri keyifsiz kılmıştı. Zaim ise yapım açısından da tüm sinemacılara örnek olması gereken filminin temelini büyük bir bilinçle kurduğu için, diğer birçok filmde tartışmaya bile başlayamadığım, seyirciyle iletişim kurma, beklenti yaratma, bu beklentileri besleme ve sinema sanatının asıl hedefi ve becerisi olan seyirciyi yönetme gibi konuları gündeme getiriyor.



Ayrıca Cenneti Beklerken, Osmanlı minyatür sanatının zenginliğini tanıtması, çağdaş sanatlarda geleneksel sanatlardan yararlanma düşüncesini akla getirmesi ve farklı sanatların birbirlerini besleyebileceğini düşündürtmesiyle de sinemacıların ufuklarını genişletebilecek, sinema icrasında rehber alınabilecek bir çalışma.



Cenneti Beklerken son dönemlerin Eurimage desteğiyle yapılan ortak yapımlarından biri olarak da önemli bir örnek. Filmin finansal ortaklığının yanı sıra, post-prodüksüyon aşamasında Macaristanda çalışılmış olması, yapım aşamasında da yurtdışından destek alınmış olması sinemamızda proje gerçekleştirme olanaklarının arttığına işaret ediyor. Türkiyenin, Amerikan sinemasına karşı ayakta kalmaya çalışan Avrupa sinemasının hayat kaynaklarından biri olan ortak yapım yelpazesinde bir alternatif olarak kendine yer bulması, hem yeni projelerin kanatlanması hem de ekonomik ve kültürel çeşitliliğe destek olunması açısından son derece verimli bir gelişme. Bu birleşmenin ürünlerinden birinin de dünya sinemalarında rahatlıkla kendine sağlam bir yer edinebilecek Cenneti Beklerken olması gurur verici.



Derviş Zaim bu filmiyle benim Türk sinemasıyla ilgili umutlarımın çoğalmasına neden oldu. Artık sinemada asıl değinmemiz gereken kriterleri devreye sokmamız gerekli. Ve Cenneti Beklerken bu kriterleri dolduran ender filmlerden. Cenneti Beklerkenin bu yılki Antalya Altın Portakal Film Festivalinden teknik bir ödül dışında eli boş dönmesi, bizim sinemamızın bu yenilikleri henüz göremediğini ve takdir edecek seviyeye gelemediğini gösteriyor. Umarım film uluslararası festivallerde hak ettiği yeri bulur.



Selin Sevinç

selinlesinema@gmail.com


WEZ Format +3. Şuan Saat: 01:23 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.