Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   İngilizce Odası (http://www.hayatimdegisti.com/forum/ingilizce-odasi/)
-   -   NEDEN İNGİLİZCE KONUŞAMIYORUZ? NASIL İNGİLİZCE KONUŞABİLİRİZ? (http://www.hayatimdegisti.com/forum/ingilizce-odasi/2003-neden-ingilizce-konusamiyoruz-nasil-ingilizce-konusabiliriz.html)

hayatimdegisti 23-08-2007 01:30 AM

NEDEN İNGİLİZCE KONUŞAMIYORUZ? NASIL İNGİLİZCE KONUŞABİLİRİZ?
 



NEDEN İNGİLİZCE KONUŞAMIYORUZ? NASIL İNGİLİZCE KONUŞABİLİRİZ?


Yazan: Belgin Öğrek



"Neden İngilizce konuşurken zorlanıyorum? Sıkılıyorum? İçerde neler oluyor? Yıllarca İngilizce dersleri, kurslar, özel öğretmenlerden sonra hala iş İngilizce konuşmaya geldi mi konuşamıyorum." diye utanan, sıkılan, kendini yetersiz hisseden hatta suçlayan insan sayısı hiç de küçümsenemez. Bunun farklı nedenleri var kuşkusuz. Oldukça yaygın olduğuna inandığım bir neden, ana dilde düşünmek ve bunu öğrenilen dile çevirerek konuşma stratejisi. Yani, Türkçe düşünmek; ancak İngilizce konuşmaya çabalamak.

Bu bir alışkanlık mı? Neden böyle bir strateji izlenir? Bu kişiler yaptıklarının farkındalar mı? Bir kişinin Türkçe düşünüp ''İngilizce konuştuğunu nasıl anlarız? Bu kişilerin İngilizce düşünebilmek için ne yapmaları gerekir?

Ana dilde düşünme ve bunu, konuşulmak istenen yabancı dile çevirme stratejisini kullanan kişiler konuşmalarına başladıklarında uzun, karışık, anlamsız söz dizinleri kullanırlar. Oldukça yavaş, düşüne düşüne konuşurlar. Çoğunlukla sözcük ve cümle aralarında "aa..ıııııh..." gibi boşluk doldurucular kullanırlar, Çünkü bir yandan konuşurken diğer yandan ne diyeceğini düşünür ve orada kullanacağı sözcük veya kalıbın İngilizce nasıl söyleneceğini bulmaya çalışırlar. Sürekli "İngilizce olarak bu nasıl söylenir? Şu sözcük ne demektir?" diye düşünmektedirler.

Bu durumda zihin çok işlem yapmaktadır. Bu nedenle hem düşünceye odaklanamaz, hem de çeviri yaptığı diller -Türkçe''den İngilizce''ye- birbirinden yapısal anlamda çok farklı olduğu için gramer olarak yanlış, hatta zaman zaman gülünç ifadeler ortaya çıkabilir. Çok bilinen klişe bir örnek vardır bununla ilgili. "Morning moming where are you going?” Bu kişiyle İngilizce iletişim kurabilmek oldukça sıkıcı olduğu gibi başarısızlıkla sonuçlanır.

Konuşan kişi kendini yeterince ifade edemediği için ana dilinde konuşmayı yeni sökmeye başladığı yıllardakine benzer bir ruh hali yaşar. İngilizce konuşulan ortamlarda yetersizlik duygusuna kapılabilir. Bu durum bir iç çelişki yaratır. Anadil deneyimleriyle donanmış nöronlar durmadan düşünce üretirken, bunun dışa vurumu tam olarak gerçekleşemez.

Yani kendimizi dış dünyada tam olarak gerçekleştiremeyiz veya temsil edemeyiz. Bu kişilere "İngilizce düşünün."dediğiniz zaman bunu nasıl yapacaklarını bilemezler. "Nasıl yani ???." diye sormadan edemezler.
Niye İngilizce düşünmeli?


Çünkü, düşünme ve konuşma aynı sistemin parçalandır. Bir bütünün parçaları arasında uyum olmazsa, sistemde problem yaşanır. Yani düşünme dili ile konuşma dili aynı olmalıdır. Böylece konuşma hızlanacak ve anlam bütünlüğünü bozacak hatalar yapılmayacaktır.

Farkında Olmadan Öğrenme [unconscious learning]

Yapılan bir araştırmaya göre; “Öğrenmenin yüzde 20''si bilinçli bir şekilde okul, kitap, öğretmen yoluyla gerçekleşirken, yüzde 80''i farkında olmadan yapılan bilinçdışı kayıtlar ile gerçekleşir.” Ana dilimizi de bu şekilde öğreniriz. Beynimiz, biz farkında olmadan ana dilimizi, konuştuğumuz ortamda milyonlarca işitsel ve görsel veriyi kaydeder. İnsan sesleri ve onlar ile ilintili renk, koku, duyguların hepsi birlikte biz farkında olmadan kaydedilmektedir. Beyin bu veriler üzerinde "aynı"," farklı", "...öyleyse…’ mantığını kullanarak duyduğu seslerden oluşan sistemi, yani dilin şifresini çözer. Bir süre sonra öncelikle bize söylenenleri anlamaya, sonra da konuşmaya başlarız.

Yeni bir dil öğrenmeye başladığımızda belleğimizde bu dil ile ilgili yeni bir klasör açılır. Bunu bir bölgede yer kaplayan alana benzetelim. Bölge belleğimiz olsun. Bu bölgede elbette ki anadil alanımız daha büyük yer kaplamaktadır. Sonradan öğrendiğimiz dilin kapladığı alan daha küçüktür. Düşünmek için düğmeye bastığımızı varsayarsak daha büyük olan alan daha baskın olur. Böylece düşünme anadilde gerçekleşir. Bir iletişim ortamında bize İngilizce olarak söyleneni anlarız. Ona cevap vermek için, zihnimizde anadilde düşünürüz. Sonra bu düşündüğümüzü tekrar İngilizce’ye çevirmeye kalkarız.

NELER YAPILABİLİR?

Ana dilini konuşan insanlar ile sonradan öğrenilen dili konuşanlar arasındaki en önemli farklardan birisi şudur: Ana dilini konuşan insanın kendisini ifade edebilmek,için çok seçeneği vardır. Yüzlerce farklı biçimde kalıp kullanabilir. Seçenek zenginliğine sahiptir. Sonradan öğrenilen dil kullanılırken ise öğrenilmiş kalıpların dışına çıkılamaz. Dolayısıyla seçenekler, zengin değildir. Bu nedenle gerek sözel, gerekse yazılı ifade becerisinde kişi sınırlı düzeyde kalır.

Tekrar "alan" metaforuna dönersek, öğrenilmiş dilin bellekte kapladığı alanın sınırlarını ne kadar genişletirsek, o dilde düşünmek o kadar mümkün olur.
Yani "farkında olmadan öğrenme" süreci zenginleştirilmelidir.

Bunun için neler yapılabilir?

Öğrenilen dilin konuşulduğu ülkede bulunun
Bir dili öğrenirken o dilin konuşulduğu ortamda olmak çok önemli. Öncelikle anadilimizi nasıl öğrendiğimizi hatırlayalım. Beynimiz biyolojik olarak dil öğrenmeye programlanmıştır. Doğal olarak, verilen kalıplan algılama ve bunları ayrıştırarak depolama, anlamlandırma yetisine sahiptir.

İşte bu nedenledir ki, biz ana dilimizi öğrenirken hiçbir özel çaba sarf etmedik. "Bilinçli öğrenme" süreci olmadan, hiçbir endişe ve kaygı duymaksızın dinledik tüm söylenenleri. Böylece anadilimizi edindik..

İkinci dilin bellekte kapladığı alanı genişletebilmenin yollarından birisi, öğrenilen dilin konuşulduğu ülkeye gitmek, orada bir süre yaşamaktır. Sokakta, alışverişte, otobüste her yerde İngilizce konuşulan bir ortamda bulunun. Ben İngilizce dilinin konuşulduğu bir ülkeye, İngiltere''ye, ilk gittiğimde ilk şaşkınlığımı havaalanında yaşamıştım. İki temizlik görevlisi kendi aralarında konuşuyorlardı.. Açıkçası bu durum beni şok etmişti. Bizim yıllar süren çalışmanın sonunda gelemediğimiz düzeyde bir İngilizce''yi büyük bir doğallıkla konuşuyorlardı ! Bu nedenle, İngilizce öğrenmek isteyenlere önerim, İngilizce konuşulan bir ülkede kısa veya uzun bir süre kalmaları olacaktır.

İngilizce TV, film izleyin

Dinlerken mümkünse kulaklık kullanın. Böylece beyniniz, işitsel dikkatiniz dağılmadan doğrudan kayıt yapabilir. Bu sırada filmi anlamayabilirsiniz. Hiç önemli değil. Unutmayın, beyin doğal olarak dil kalıplarını bir süre sonra ayrıştırma, benzetme becerisine sahiptir. Siz dinlemeye devam edin. Bir süre sonra hiç anlamadığınız uzun bloklar halindeki söz dizinleri kendiliğinden, anlayabildiğiniz daha küçük parçalara ayrılacaktır. Film izlerken hoşlandığınız dil kalıplarını yazacağınız bir defteriniz olsun. Bunları not alın ve filmde duyduğunuz tonlamayla tekrarlayın. Bunları yeri geldikçe kullanmaya özen gösterin. Aynı filmi birden çok kez izleyin.

Filmin sesini kısın. Kişilerin ne söylediklerini hatırlamaya çalışın, seslerini zihninizde canlandırın. Filmdeki kişilerin ne dediği kadar nasıl söylediği de çok önemlidir. Bu nedenle kişilerin beden dillerine, mimiklerine, tonlamalarına, özellikle dudak hareketlerine dikkat edin. Yeni öğrendiğiniz dil kalıplarını onlar gibi konuşarak yüksek sesle prova edin, tekrarlayın. Kendi kendinize konuşun. Mümkünse kendi sesinizi kaydedin.

Dinleyin. Filmdeki ile kıyaslayın. Mükemmelliği yakalayana kadar devam edin. Film ekranını görmeyecek şekilde oturun. Sadece sesleri dinleyin. Seslerden hangi sahne olduğunu zihninizde canlandırmaya çalışın. Çıkaramadığınız durumlarda ekrana bakabilirsiniz. Tüm bu alıştırmalar keyifle tek başına yapabileceğiniz alıştırmalardır.

İngilizce Şarkılar Öğrenin


Şarkı sözlerinin anlamlarını araştırın, öğrenin. Şarkı sözlerini yazın. Ezberleyin. Birlikte söyleyin. Söylerken anlamını düşünün. Ne kadar çok şarkı öğrenirseniz dil alanınızın sınırlarını o kadar geliştirirsiniz. Özellikle sağ beyin işlevi olan ritim/müzik zekası ve ritim hafızası, sol beyin işlevi olan sözel zeka ve hafıza ile birlikte tetiklendiğinde öğrenme çok uzun dönemli olarak gerçekleşir. Bu anlamda, şarkılar ile dil becerinizi geliştirmek sizin için hem çok zevkli, hem de beyin uyumlu bir tekniktir. Sonuç ise mükemmeldir.


İngilizce Konuşabileceğiniz Ve Duyabileceğiniz Ortamlarda Bulunun
Ülkemiz bu açıdan bir cennet. Özellikle Akdeniz ve Ege kıyılarımız bu açıdan bize çok zengin seçenekler sunuyor. Plajda gözlerimizi kapatıp güneşlenirken alfa duruma geçmiş beyin dalgalarımız, dışarıdan gelen İngilizce konuşmaları hiç tereddüt etmeden beyne kaydeder.

Okuyun

İngilizce kitap, dergi, gazete, broşür ne bulursanız okuyun. Yanınızda tıpkı film seyrederken olduğu gibi küçük bir cep defteriniz olsun. Beğendiğiniz ve kullanabilmeyi istediğiniz dil kalıplarını, sözcükleri içinde bulunduğu cümle ile birlikte defterinize yazın ve tekrarlayın. Bir kalıp veya sözcüğün sizin olması demek, onu uzun dönemli hafızaya atmış olmanız demektir. Bellek ile ilgili araştırmalar, yeni bir bilginin uzun dönemli belleğe yerleşebilmesi için en az 7 kez tekrar edilmesini gerektiğini belirtir.


Sözlük Kullanmayı Öğrenin

Mutlaka İngilizce''den-İngilizce''ye sözlük kullanın. "Nasıl olacak?" dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü bu, benim çok sık karşılaştığım bir sorudur. Öncelikle seviyenize uygun bir sözlük alın. Evde bulunan herhangi bir sözlük işe yaramayabilir. Sözlük, dil seviyenizin çok üzerinde olursa bir sözcüğün çok farklı anlamlan ile karşılaşabilirsiniz. Hatta açıklamasını anlamak için tekrar sözlüğe gerek duyarsınız. ''Bu nedenle pek çok kişi, İngilizce karşılıklı sözlüğe bakmaktan nefret eder. Çünkü anlamaz. Oysa seviyeye uygun sözlük alınırsa bu durum oltadan kalkar.

Sözcüklerin yanında parantez içinde phonetic transcription (ses alfabesi) vardır. Bu bilgi, genelde sôzlük1erin ön sayfasında açıklamalı olarak verilir. Bunu iyi kullanırsanız, öğrendiğiniz yeni sözcüğün nasıl telaffuz edildiğine de vakıf olursunuz. İngilizce, yazıldığı gibi okunan bir dil olmadığı gibi vurgulaması da ana dilimizden farklıdır. Yanlış vurgu, sözcüğün anlamını değiştirebilir. Bir kelimenin anlamına bakarken, vurgunun hangi hece üzerinde olduğuna dikkat edin. Örneğin çok temel sözcükler olduğu halde hala bazı sözcükler vurgu hatası yüzünden çok yanlış söylenmektedir. Bear-beer hatası oldukça yaygındır. Denemek için isterseniz bir sözlüğe bakın. Bakalım siz vurguyu doğru kullananlardan mısınız?

Kelimenin tekil, çoğul hali, yapım ve çekim ekleri, hangi sözcük öbeğiyle kullanıldığı gibi çok değerli bilgileri de sözlükte bir bakışta görebilirsiniz. Sözcüğün İngilizce açıklamasıyla birlikte örnek cümle verilmesi, öğrenen kişinin yazının başında vermiş olduğum bölge-alan metaforunda sözü edilen İngilizce alanını genişletecektir.

OLUMSUZ İNANÇ VE DİL KALIPLARI

Olumsuz inanç ve sınırlayıcı dil kalıpları da İngilizce konuşmanın önündeki bir diğer engeldir. Geçmişte yaşanmış olumsuz bir deneyim, arkadaşların yapılan hataya gülmesi, öğretmenin hata yapıldığı zaman kızması, sabırsızlık göstermesi, hatanın düzeltilme biçimi, anne babanın "Bu kadar para verip özel okula gönderiyoruz, hala konuşamıyorsun." şeklinde konuşması gibi farkında olmadan yapılan kimi hatalar, bazı kişilerde yetersizlik duygusu ve kendine güvenin yitirilmesine yol açar.

Kağıt üzerinde İngilizce bilgisi yeterli olmasına rağmen konuşma güçlüğü çeken kişi sayısı çoktur. Bu durum, bir tür sahne fobisine benzer. Bu kişiler İngilizce konuşmak için ağızlarını açtıkları zaman herkesin kendilerini dinlediği, hatalarını bulacakları, gülünç duruma düşecekleri korkusunu yaşarlar. Ağızları kurur, zihinleri dağılır, kalp atışları hızlanır, ve İngilizce konuşmak çok sıkıntı veren, bunaltıcı bir deneyim olur. Bu tür korkulan aşmak için hataya bakış açısını değiştirmek gerekir.

“Hata yapmak , öğrenme sürecinin doğal sonucudur.” İlkesini kabul edersek, hatalar bizi geliştirir. Bu durumda “Hatalar” rehber görevi üstlenir. Bizi yönlendirir. Hangi “alanda” hata yapılıyorsa “o” alan güçlendirilecek “öncelikli alandır”.

Bu arada, beyin tesadüfi hatalar yapar. Bu çok doğaldır. Bunları bir süre sonra kendi kendine düzeltir. Doğru kayıtları aldıkça, yanlışları ayıklar. Siz beyne doğru kayıtlar vermeye devam edin.




cankanak 30-01-2008 11:04 PM

Ynt: NEDEN İNGİLİZCE KONUŞAMIYORUZ? NASIL İNGİLİZCE KONUŞABİLİRİZ?
 
yazı uzayınca okuyamıyorum. bu nedenle belki birşeyler kaçırmış olabilirim yazıda. Genede birşey katmak istiyorum:İngilizcede yazı dili ile konuşma dili farklıdır. Konuşmak istiyorsanız konuşma dilini,yazmak istiyorsanız yazma dilini çalışmalısınız. İki sene yazı dili çalışıp sonra kara kara neden ingilizce düşünemiyorum diye düşünebilirsiniz. Konunun uzmanı değilim ama bence böyle.

GMA 15-05-2008 07:33 PM

Ynt: NEDEN İNGİLİZCE KONUŞAMIYORUZ? NASIL İNGİLİZCE KONUŞABİLİRİZ?
 
İngilizce konuşmak için öncelikle ingilizce yazıları bakarak anlamak gerekli, sonra bunları dinlemek telafuzunu öğrenmek gerekli. Daha sonra çeviri yaparak veya düşüncelerinizi kağıda yazarak cümle kurma alışkanlığı edinirsiniz. Yazdıklarınızı sesli okursunuz. Eğer kağıda cümle kurmada zorluk çekmezseniz telafuzu da öğrendikten sonra zaten konuşmak için hiç sorun kalmaz. Yani kelime ezberlemek gerekli tabi kağıda yazarken sözlüğe bakıp yazılabiliyor.

AZARRATH 30-06-2008 11:08 PM

Ynt: NEDEN İNGİLİZCE KONUŞAMIYORUZ? NASIL İNGİLİZCE KONUŞABİLİRİZ?
 
Faydalı öneriler için teşekkürler

Mesela filmleri altyazılı ilzeyin arkadaşlar

Hem hızlı okuma alışkanlıınız oluyor/gelişiyor

Hem telafuzda etkili oluyor

hem kitaplarda öğretilmeten sokak ingilizcesini,günlük kullanımları deyimleri öüğreniyorsunuz

Ben altyazılı filmlerle ingilizcemi çok geliştirdim,rahtalıkla da konuşabiliyorum ttli3

csk 05-07-2008 11:21 PM

Ynt: NEDEN İNGİLİZCE KONUŞAMIYORUZ? NASIL İNGİLİZCE KONUŞABİLİRİZ?
 
herkese merhaba,

uzun zamandir siteye giremiyordum. yeni arkadaslar icin bi ozet verirsek, bi zamanlar sitede oldukca aktiftim. sonra hayatim degisti. hedeflerim vardi ve bu hedeflerden biri de ingilizce konusabilmekti. ayni bu yazida yazilanlar gibiydim. kagit ustunde iyi ama konusmada basarisiz. ingilizce icin bu siteden mp3 de aldim. surekli dinledim. sonra yavas yavas degisim basladi. isimde mutsuzdum tazminatimi lacak sekilde ayrilmak istiyordum. biraz uzun surdu ama gerceklesti. aldigim tazminati bu amacta degerlendirip ingiltereye geldim. 3 aydir burdayim. 3 ay sonra geri donecegim. yazida yazildigi gibi, konusulan ortamda bulunmak cok onemli. eskiden hata yapmamak gulunc duruma dusmemek ya da cok iddiali bir sekilde ingilizce biliyorm deyip sonra apisip kalmamak icin, kacardim ortamalardan. butaya geldikten sonra ise hersey degisti. turkiyede insan kaynaklari alaninda iyi bir kariyere sahiptim burada kucuk bir otelde garsonluk yapiyorum. bol bol konusma firsatim oluyor. ilk baslarda hata yapacagim, anlamayacagim diye cok tutuktup, simdi hicbir tereddutum kalmadi. elbetteki mukemmel konusmuyorum, sihirli bir degnek yok elimde ama hergun daha iyi oluyorum. rahatca sohbet baslatiyorum, derdimi anlatiyorum, yuz yuze gorusmenin otesinde bir yerlere telefon edip telefonda bile konusabiliyorum. baslarda tv seyretmek zordu anlamak icin konsantre olmam gerekiyordu ama simdi baska bir sey yaparken bile tv takip edebiliyorum. surekli bu ortamda bulununca gercekten dusunmeden dogal bir refleks olarak konusmaya basliyorsunuz. gunaydin demenin yerini goodmorning aliyor otomatik olarak. ilk baslarda birsey saymam gerekirken turkce sayarken, bi bakmisim ingilizce saymaya baslamisim. boyle ufak ufak ufak basliyor degisim. hic unutmuyorum sevdigim bir diziyi internetten izliyordum alt yazili. bir bolumde alt yazi olmadigini dizinin ortasina kadar fark etmedim. sonra oturup dusundum. demekki gecen bir iki haftada seyrederkende aslinda altyaziya bakmiyordum belkide. ekranda olmadiginin farkedilmemesi imkansiz gibi gorunen yazilarin yoklugunu fark etmemeye baska bir aciklama bulamiyorum. birileri size bisey soyledikce siz de o kelimeleri kaliplari nasil kullanmaniz gerektigini ogreniyor cok gecmeden bi bakmissiniz benzer bi cumle kurmaniz gerektiginde o kalibi kullaniyorsunuz. yasayarak ogrenmek hele de saglam bi temeliniz varken cok hizli oluyor burada. bazen kendimi 3 yasindaki oglum gibi hissediyorum ( evet herseyi geride birakip atildim bu maceraya ) bana soylenenleri anliyorum ama kendimi bir yetiskin kadar iyi ifade edemiyorum ancak ingilizce konusuyorum. ustelikde dusunmeden otomatik olarak konusuyorum.

gelmeden once de dvd olayini yapmistim. 3 ytl ye satilan bircok dvd alip bol bol dinleme alistirmasi yapmistim. ayni filmi orjinal dilinde alt yazili ve sonra alt yazisiz defalarca seyredip durdurup geri alip ayni cumleyi anlayana kadar tekrarlama, ayni sekilde ve hizda soyleyebilme egzersizleri yapmistim. yurt disina cikmadan kendi kendinize boyle bir ortam yaratmanin pek zevkli ve kolay olmasa da faydali oldugunu soyleyebilirim. yabanci muzik seviyorsaniz o sarkilari kuru kuru dinlemk yerine once internetten sozunu bulun. karoeke yapar gibi siz de sarkici ile birlikte sozleri okuyarak soylemeye calisin. sadece dinlerken anlamadiginiz bircok kelimeyi rahatc aanladiginizi ve sarkiyi daha sonra sozlerine bakmadan soyleyebildiginizi goreceksiniz. tum bu alistirmalar dili kullanmaya alismaniz icin faydali olacak goreceksiniz.

son olarak hicbirsey icin gec degil. kendinize mazeretler uretmeyin. 33 yasindayim. evliyim, cocugum ve ilerletmek istedigim bir kariyerim var. kariyer icin ingilizce konusunu asmam gerekiyordu. herseyi birakip buraya geldim. hic alisik olmadigim bir isi yaparak ve ailemi ozleyerek katlaniyorum. cok pahali bisey degil yurtdisina cikmak. danisman firmaya verecek parayi bulun ya da kredi alin cikin yurtdisina. sonra burada calisarak o parayi geri kazaniyorsunuz merak etmeyin. eve de para gonderirsiniz kredinizi de odersiniz. 1500 u okula kalani vize masrafi ucak bileti, yeme icme konaklama olmak uzere yaklasik 3000 sterlin masraf yaptim simdiye kadar. work experience denilen bir is deneyimi programi ile geldim buraya. 3 hafta londrada okula gittim sonra calismaya basladim. 2 ayda 1600 pound kazandim. kalan 3 ayda da daha fazlasini kazanacagim. ulkeme geri dondugumde cebimden tek kurus cikmamis gibi olacak. ama dil sorununu asmis olacagim. bu yuzden eger firsat yaratabiliyorsaniz durmayin harekete gecin derim. ancak burada yasamanin cok kolay oldugunu da sanmayin. sokaktaki insanina lafim yok, selami sabahi, guleryuzu bol gorunuyorlar ama iiclerini bilemezsin. isverenden yana ise belkide ben biraz sanssizdim. kavgam cok oldu ilk baslarda. herseyin en iyisini bildiklerini saniyorlar, kendilerini ustun goruyorlar. oysaki senden dah aiyi olduklari tek nokta bu dili ana dililleri olarak konusmalari. aptal degilizki sadece kendimizi iyi ifade edemiyoruz bu dilde ya d abazen yanlis anliyoruz denileni. neyseki zamanla dile hakimiyet arttikca kim oldugunu gosterebiliyorsun onlara..


coskun.

keops 05-07-2008 11:35 PM

Ynt: NEDEN İNGİLİZCE KONUŞAMIYORUZ? NASIL İNGİLİZCE KONUŞABİLİRİZ?
 
Alıntı:

csk Nickli Üyeden Alıntı
herkese merhaba,

uzun zamandir siteye giremiyordum. yeni arkadaslar icin bi ozet verirsek, bi zamanlar sitede oldukca aktiftim. sonra hayatim degisti. hedeflerim vardi ve bu hedeflerden biri de ingilizce konusabilmekti. ayni bu yazida yazilanlar gibiydim. kagit ustunde iyi ama konusmada basarisiz. ingilizce icin bu siteden mp3 de aldim. surekli dinledim. sonra yavas yavas degisim basladi. isimde mutsuzdum tazminatimi lacak sekilde ayrilmak istiyordum. biraz uzun surdu ama gerceklesti. aldigim tazminati bu amacta degerlendirip ingiltereye geldim. 3 aydir burdayim. 3 ay sonra geri donecegim. yazida yazildigi gibi, konusulan ortamda bulunmak cok onemli. eskiden hata yapmamak gulunc duruma dusmemek ya da cok iddiali bir sekilde ingilizce biliyorm deyip sonra apisip kalmamak icin, kacardim ortamalardan. butaya geldikten sonra ise hersey degisti. turkiyede insan kaynaklari alaninda iyi bir kariyere sahiptim burada kucuk bir otelde garsonluk yapiyorum. bol bol konusma firsatim oluyor. ilk baslarda hata yapacagim, anlamayacagim diye cok tutuktup, simdi hicbir tereddutum kalmadi. elbetteki mukemmel konusmuyorum, sihirli bir degnek yok elimde ama hergun daha iyi oluyorum. rahatca sohbet baslatiyorum, derdimi anlatiyorum, yuz yuze gorusmenin otesinde bir yerlere telefon edip telefonda bile konusabiliyorum. baslarda tv seyretmek zordu anlamak icin konsantre olmam gerekiyordu ama simdi baska bir sey yaparken bile tv takip edebiliyorum. surekli bu ortamda bulununca gercekten dusunmeden dogal bir refleks olarak konusmaya basliyorsunuz. gunaydin demenin yerini goodmorning aliyor otomatik olarak. ilk baslarda birsey saymam gerekirken turkce sayarken, bi bakmisim ingilizce saymaya baslamisim. boyle ufak ufak ufak basliyor degisim. hic unutmuyorum sevdigim bir diziyi internetten izliyordum alt yazili. bir bolumde alt yazi olmadigini dizinin ortasina kadar fark etmedim. sonra oturup dusundum. demekki gecen bir iki haftada seyrederkende aslinda altyaziya bakmiyordum belkide. ekranda olmadiginin farkedilmemesi imkansiz gibi gorunen yazilarin yoklugunu fark etmemeye baska bir aciklama bulamiyorum. birileri size bisey soyledikce siz de o kelimeleri kaliplari nasil kullanmaniz gerektigini ogreniyor cok gecmeden bi bakmissiniz benzer bi cumle kurmaniz gerektiginde o kalibi kullaniyorsunuz. yasayarak ogrenmek hele de saglam bi temeliniz varken cok hizli oluyor burada. bazen kendimi 3 yasindaki oglum gibi hissediyorum ( evet herseyi geride birakip atildim bu maceraya ) bana soylenenleri anliyorum ama kendimi bir yetiskin kadar iyi ifade edemiyorum ancak ingilizce konusuyorum. ustelikde dusunmeden otomatik olarak konusuyorum.

gelmeden once de dvd olayini yapmistim. 3 ytl ye satilan bircok dvd alip bol bol dinleme alistirmasi yapmistim. ayni filmi orjinal dilinde alt yazili ve sonra alt yazisiz defalarca seyredip durdurup geri alip ayni cumleyi anlayana kadar tekrarlama, ayni sekilde ve hizda soyleyebilme egzersizleri yapmistim. yurt disina cikmadan kendi kendinize boyle bir ortam yaratmanin pek zevkli ve kolay olmasa da faydali oldugunu soyleyebilirim. yabanci muzik seviyorsaniz o sarkilari kuru kuru dinlemk yerine once internetten sozunu bulun. karoeke yapar gibi siz de sarkici ile birlikte sozleri okuyarak soylemeye calisin. sadece dinlerken anlamadiginiz bircok kelimeyi rahatc aanladiginizi ve sarkiyi daha sonra sozlerine bakmadan soyleyebildiginizi goreceksiniz. tum bu alistirmalar dili kullanmaya alismaniz icin faydali olacak goreceksiniz.

son olarak hicbirsey icin gec degil. kendinize mazeretler uretmeyin. 33 yasindayim. evliyim, cocugum ve ilerletmek istedigim bir kariyerim var. kariyer icin ingilizce konusunu asmam gerekiyordu. herseyi birakip buraya geldim. hic alisik olmadigim bir isi yaparak ve ailemi ozleyerek katlaniyorum. cok pahali bisey degil yurtdisina cikmak. danisman firmaya verecek parayi bulun ya da kredi alin cikin yurtdisina. sonra burada calisarak o parayi geri kazaniyorsunuz merak etmeyin. eve de para gonderirsiniz kredinizi de odersiniz. 1500 u okula kalani vize masrafi ucak bileti, yeme icme konaklama olmak uzere yaklasik 3000 sterlin masraf yaptim simdiye kadar. work experience denilen bir is deneyimi programi ile geldim buraya. 3 hafta londrada okula gittim sonra calismaya basladim. 2 ayda 1600 pound kazandim. kalan 3 ayda da daha fazlasini kazanacagim. ulkeme geri dondugumde cebimden tek kurus cikmamis gibi olacak. ama dil sorununu asmis olacagim. bu yuzden eger firsat yaratabiliyorsaniz durmayin harekete gecin derim. ancak burada yasamanin cok kolay oldugunu da sanmayin. sokaktaki insanina lafim yok, selami sabahi, guleryuzu bol gorunuyorlar ama iiclerini bilemezsin. isverenden yana ise belkide ben biraz sanssizdim. kavgam cok oldu ilk baslarda. herseyin en iyisini bildiklerini saniyorlar, kendilerini ustun goruyorlar. oysaki senden dah aiyi olduklari tek nokta bu dili ana dililleri olarak konusmalari. aptal degilizki sadece kendimizi iyi ifade edemiyoruz bu dilde ya d abazen yanlis anliyoruz denileni. neyseki zamanla dile hakimiyet arttikca kim oldugunu gosterebiliyorsun onlara..


coskun.

coskun bey tebrikler.....
ne kadar güzel anlatmışsınız
ingilizcesini geliştirme aşamasında olanlara ben dahil birçok kişiye örnek teşkil ediyorsunuz...
buradan oraya sevgiler

hayalayaz 06-07-2008 12:04 AM

Ynt: NEDEN İNGİLİZCE KONUŞAMIYORUZ? NASIL İNGİLİZCE KONUŞABİLİRİZ?
 
coşkunum gözlerime inanamadım ablam, ne kadar özlemişim çözümler üreten mesajlarını..heey bak senin yokluğun gözümde çok uzadı özledim seni haberin olsun.. kendine iyi bak emi..ayrıca ingilizleride kafana takma..ingilizceyi akıcı bir şekilde anlamaya ve konuşmaya başlayınca onlarında ingilizce bilmediklerini ve doğru konuşmadıklarını daha iyi anlayacaksın..onlar şu anda sana göre iyi konuşuyorlar..neredenmi biliyorum? e almanlarda öyle..bir çok alman kendisini doğru dürüst ifade edemez..bizim türk çocukları öylemi ya..hem almacayı çok iyi konuşuyorlar..hemde ben dinlemem ama..almaca arabesk müzik bile yaptılar..iiiichh liiiebeee diiich demeleri biraz komiğime gitsede başarıları gurulandırıryor..annemin dediğine görede bu müziği bir çok alman dinleyip efkarlanıyormuş...adamlar yaşamlarına duygu katmayı yeni öğreniyor..hemde bizim konuştuğumuz almancayla..yakındır ingilizlerinde benzer başarılarımızdan etkilenmeleri..holiganların yenildikleri maç sonrası ingilizce arabesk söylediklerini düşünsene.. aa34 aa34 aa34 aa34

disik82 06-07-2008 01:23 AM

Ynt: NEDEN İNGİLİZCE KONUŞAMIYORUZ? NASIL İNGİLİZCE KONUŞABİLİRİZ?
 
insan beyni o kadar farklı çalışıyoırki,gerçekten gizem dolu benim yabancı dille alakalı bir anımı anlatmak istiyorum. bundan birkaç yıl evvel, birden japonca aşkım tuttu ve bir japonca kursuna başladım.yalnız şöyle bir sorunum vardı,kurs 4 haftadır vardı(toplam 8 saat) ve 1 yıl devam edecekti ve ben japonca hakkında hiçbir şey bilmiyordum.derse girdim ve önüme bir kaç kağıt verildi üzerinde birşeyler var ama ne olduklarını çıkaramıyoru:) japon alfabesiyle yazılmış bir metin.eciş bücüş şekiller ve insanlar onu okuyor,beni bir gülme tuttu ama yapacak birşey yoktu derse girmiştim ve kalkıp gidemezdim:) ve kağıda bakmaya başladım:) sonra birden istem dışı(çünkü odaklanacağım başka birşey yok) insanlar okurken çıkardıkları sese odaklandım, şu şekilde bu ses bu şekilde bu ses çıkıyor ve ben yazıyı seslerden takip etmeye başladım bu hoşuma gitti ve hevesimi arttırdı o akşam eve giderken alfabeyi aldım ve o gece ezberledim.fakat üzülerek belirtmek isterim ki japonlar 3 alfabe kullanıyorlar:) farklı olmayı sevdiklerinden sanırım:) hiragana temel alfabeleri 49 harfti sanırım ve bu alfabe sadece kelime eklerinde kullanılıyor normalde çünkü yazı oldumu çok uzun sürüyor.diğer alfabeleride bir o kadar harf onun adı katagana bu alfabeyide yabancı dillerden gelmiş kelimeler için kullanıyorlar.kullandıkları esas alfabe varki 20 yıl kassam ezberleyemem "kanji" bu alfabede kaç alfabe olduklarını kendileri bile bilmiyor(hocam saf kan japondu:)) sadece ilkokul çağına geldiklerinde 5000 kanji ezberlemiş olmak zorundalarmış ama o bambaşka bir şey.onun dışında japonca kolay bir dil gramer yapısı türkçe gibi yani zorlanmıyordsunuz,ekler kelimenin köküne geliyor,özne yüklem aynı ama sadece konuşma dilini öğrenip japonyaya giderseniz,japonca biliyorum diye gitmeyin komik olur, en basitinden bir restorantaki menü bile kanjidir sanırım:)

Novos 06-07-2008 01:50 AM

Ynt: NEDEN İNGİLİZCE KONUŞAMIYORUZ? NASIL İNGİLİZCE KONUŞABİLİRİZ?
 
coşkun bey tebrikler... alk78 herkes bilir ki bir yabancı dili belirli bir yaştan sonra öğrenmek biraz daha zordur, ilkokuldaki bir çocuk dili daha iyi öğrenebilir
kesinlikle, ama siz 33 yaşında olmanıza rağmen içinizdeki istek ve azimden dolayı neler yapılabildiğini gösteriyorsunuz. istemenin ve inanma'nın nasıl
değerli bir hazine olduğunu bu sayede öğreniyoruz. yabancı diller öğrenilirken belli bir temel üstüne dinlemek en önemli harçlardan biridir. bize de öğretmenimiz
ortaokuldayken papağan yöntemiyle öğretirdi ingilizceyi, o söyler biz tekrar ederdik. ve bizler de çok çabuk kavrardık basit konuşmaları. demem o ki küçük bir çocuk bile dil öğrenirken çevreden duyduğu sesleri algılayarak öğreniyor. sanırım dil öğrenmenin en iyi şekli dinleyerek, görerek olanı, bu şekilde algılamayı sağlıyoruz. ben de lise yıllarımda bbc, cnn gibi kanalları dinleyerek kulak aşinalığı kazandım, faydasını göreceksin diyordum ısrarla. ingilizceleri benden daha ileri olan arkadaşlarım, turistlerle konuşamazken, akıcı olmamakla beraber ben daha rahat konuşurdum. böylelikle kendime güvenim artardı, kendimi biraz daha özel hissetmemi sağlardı bu durum. kısacası siz inanmış ve başarmışsınız. insanoğlunun inandıktan sonra başaramayacağı şey yoktur.

pakguc 06-07-2008 10:07 AM

Ynt: NEDEN İNGİLİZCE KONUŞAMIYORUZ? NASIL İNGİLİZCE KONUŞABİLİRİZ?
 
coşkun tebrikler... 25889 25889
ben de geçenlerde senin nerelerde olduğunu düşünmüştüm... ben de bir süredir siteye vakit ayıramamıştım...
şimdi ing. için daha fazla vakit ayırarak hakkını vermek istiyorum...
(artık vakit ayırıyorum da) ama gerçekten senin yazdıklarından çok etkilendim... gerçekten yapabilirim...
çok teşekkürler kiss3



WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:58 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.