![]() |
AKP Demokrasisi Bugün internette haberleri şöyle bir gezinirken, şu habere rastladım: Şeytani ve entrika dolu planlar 12 Nisan 2008 Cumartesi 15:48 AK Parti Manisa Milletvekili Bülent Arınç'tan gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalar geldi. Haberde Bülent Arınç şu sözleri sarf ediyordu: Demokrasilerde sandık ve seçimi temel ilke kabul edenler şunu da bilmelidirler ki; iktidarların el değiştirmesi kanlı olmamalıdır, şeytani olmamalıdır, entrika dolu olmamalıdır, müdahalelerle karşılaşmamalıdır. Halkın iradesi hür ve serbest olmalıdır, sonucuna da herkes katlanmalıdır Teori bakımından çok güzel sözler. Halkın gururunu okşayacak, demokrasiye olan inancını ve güveni pekiştirecek, pembe tablolar çizen sözler. Ancak öncelikle, AKPnin parti içi demokrasisi ne durumdadır? Sadece bir örnek vereceğim, gene internette dolanırken rastladığım bir haber şöyleydi: AK Parti'ye demokrasi ihtarı Yargıtay Başsavcısı, AK Parti'de 'demokrasi yok' iddiasıyla tüzüğün değiştirilmesi ve ihtar verilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Devamı ise şöyleydi: DEMOKRASİYE AYKIRI Yargıtay Başsavcısı'nın AK Parti'ye ihtar verilmesini istediği tüzük maddeleri ve Anayasa Mahkemesi'ne gönderdiği yazıdaki ifadeleri özetle şöyle: Tüzükteki düzenleme: Merkez Yürütme Kurulu'na, delege seçimlerini iptal etme yetkisi veriliyor. Başsavcı: Yasa tarafından hakime dahi verilmeyen yetki, yasal görevi bulunmayan Merkez Yürütme Kurulu'na (MYK) verilemez. Bu düzenleme, Siyasi Partiler Yasası'ndaki parti içi demokrasi ilkelerine aykırıdır. Tüzükteki düzenleme: Partinin merkezden göstereceği milletvekili adaylarının Genel Başkan tarafından belirlenmesini içeriyor. Başsavcı: Merkez adaylarının belirlenmesi işlemi, sonuçta partiyi bağlayan bir karar almakla mümkündür. Oysa genel başkan, bu konuda partinin tek başına karar almaya yetkili organı değildir. Bu konuda büyük kongrenin karar vermesi gerekir. Demokraside asıl olan müzakere ve oylama yapılıp karar almaktır. Tüzüğün bu maddesi ile demokratik uygulama tamamen dışlanmıştır. Parti tüzüğündeki bu düzenleme pratikte seçilenler yönünden de bir baskı oluşturacak sakıncaları taşımaktadır. Tüzükteki düzenleme: Genel kongre gündeminin delegelerin en az yüzde 5'i tarafından verilmesini içeriyor. Başsavcı: Bu oran yüzde 10 olmalıdır. Parti içi azınlık hakkı çoğunluğun yol açabileceği tüzük ihlallerine karşı kurumsal bir sigortadır. Hiçbir azınlık hakkı, yarıdan fazla bir oran içeremez. Bu durumda hak azınlığın değil, çoğunluğun hakkına dönüşür. Bir hakkın kullanımını olanaksız kılan bir oran ile o hakkın ortadan kaldırılması arasında her hangi bir fark yoktur. Tüzükteki düzenleme: Parti yönetim organlarının ve milletvekillerinin Kurucular Kurulu'nun da doğal üyeleri olduğu belirtiliyor. Başsavcı: Bu düzenlemedeki kurucular kurulu ifadesi, kurucu üyeler olarak düzeltilmelidir. Ayrıca demokrasi aşığı, laik düzenin koruyucusu kollayıcısı, cumhuriyetimizin gözbebeği AKPnin(!), Demokrasiye aykırı düşen davranışlarına da değinmek lazım gelir. Mesela sayın Recep Tayip Erdoğanı ele alalım. Demokrasi, demokrasi diye her fırsatta dilen getiren sayın başbakan, acaba demokrasinin temel ilkelerinden birisi olan güçler ayrılığı ilkesini duymamış mıydı? Bilindiği üzere, Fransız düşünürü Montesqieunün ünlü güçler ayrılığı ilkesi, şu temele dayanıyordu. Yargı, yasama ve yürütme bağımsız hareket etmelidir. Peki o halde, demokrasi aşığı AKPnin ama aynı zamanda hem yasama hem de yürütmede mutlak söz sahibi olan AKPnin, bu yetmiyormuş gibi, sürekli yargıyı eleştiren ve açıkça yargıya güvenmiyoruz deme cesareti gösteren AKPnin, bütün bunların üstüne bir de Türkiyenin Anayasa Mahkemesi ile birlikte sigorta görevini üstlenmesi gereken Cumhurbaşkanlığı makamını da ele geçiren ve her gelen yasası jet hızıyla onaylanan AKPnin, kendi görüşünde olmayan memur , yönetici ve işçileri tasfiye eden, AKPnin demokrasiye uygun hareket ettiğini söyleyebilir miyiz? Demokrasi nedir bilmiyorsak eğer, söyleyebiliriz elbette. Ayrıca şu sıralar gündeme gelen, oy değeri konusuna da değinmek lazım. Bir mankenle, bir şairin oy hakkının eşit olması, ne derece eşitliktir? Gerçekten adalet bu mudur? Demokrasi hakkında, kabaca bilgi edinebileceğimiz internet ansiklopedisi Wikipediada, bakın bu bahsedilen düzen nasıl geçiyor: Kalkınmacı demokrasi: Bireyin ve toplumun gelişimini esas saymıştır. Bu tip demokrasilerin en radikal olanı Jean-Jacques Rousseau tarafından dile getirilmiştir. Ona göre bireyler ancak içinde bulundukları toplumun kararlarını şekillendirebilmesine doğrudan ve sürekli olarak katılımları halinde 'özgür' olabilirler. Bu açıdan bakıldığında, doğrudan demokrasiyi tanımlamakla birlikte bu şekilde oluşturulacak genel iradeye vatandaşların itaat etmesi durumunda özgürlüğe kavuşacakları savıyla ayrılır. Kalkınmacı demokrasinin, liberal demokrasiye daha ılımlı hali ise John Stuart Mill tarafından dile getirilmiştir. Mille göre demokrasinin en büyük yararı, vatandaşların siyasi hayata katılımlarını sağlayarak, onların anlayışlarını ve duyarlılıklarını güçlendirmesidir. Bu yüzden kadın olsun fakir olsun herkesin oy verme hakkının olması gerektiğini savunur. Fakat bu oy hakkını eşit olarak savunmamıştır. Örneğin vasıfsız işçinin bir oy vasıflı işçinin iki oy, donanımlı meslek sahiplerinin ise beş oy hakkına sahip olması gerektiğini, böylelikle demokraside çoğunluğun tiranlığı korkusundan kurtulabilineceğini savunuyordu. Basitçe herkesin oy hakkının olmasını savunurken çoğunluğun verdiği kararların her zaman doğru olmayabileceğini belirtiyordu. (kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Demokrasi) Sizce de kulağa daha adil gelmiyor mu? Çoğunluktan aldığı güçle, azınlığı ezen, hatta çoğunluğun bile zararına işler yapan bir parti, ne derece demokratiktir? Bu düzeni doğuran bir demokrasi sistemi ne derece sağlıklıdır? Daha önce, Sömürü Üzerine adlı yazımda bahsettiğim; komünizm-sosyalizmin amaç olamayacağı gibi, demokrasi de bir amaç değil, ama halkın daha rahat, daha mutlu, daha adil, daha eşit ve daha özgür yaşaması için bir araç olmalıdır. Bu şekilde düşünmezsek ve karanlık bir fundamentalizmin (köktencilik) içine düşecek olursak eğer, yer yüzünde gördüğümüz her şeyin yozlaşması, doğal bir sonuçtur. Binaenaleyh, bu durumdaki AKPnin ve demokrasinin, gerçek demokrasi ile bağdaştığı ne derece ileri sürülebilir? Lütfen vicdanınızın sesini dinleyin, eğer gelişmiş bir vicdanınız ve ahlak anlayışınız varsa. İşlerine gelince, demokrasi çığırtkanlığı yaparlar; işlerine gelmeyen noktada sessiz sedasız, ellerinde tuttukları komprador medyayı da kullanarak , demokrasiyi hiçe sayarlar. Bu noktada bunun demokratik değil, ancak popülist bir anlayış olduğunu söyleyebiliriz. Başta da belirttiğim gibi, AKPnin yaptığı ikiyüzlülüktür. Kandırmacadır. Aptal yerine koymacadır. Bu tip bir demokrasi sisteminin eleştirisine, Zübük filminde rol alan, Sayın Kemal Sunalın ağzından çıkan sözlere, ne güzel rastlıyoruz; Artık demokrasi geldi. Nedir demokrasi? Demokrasi öyle bişeydir ki, dadından yinmez. Demokrasi, küpünü doldur dönemidir. Tabi ki, anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az... Doğruyu, gerçekten doğruyu söyleyeceğinize, namusunuz ve şerefiniz üzerine, yemin eder misiniz? AKPnin hala gerçekten demokrat bir parti olduğuna inanıyor musunuz? Evet mi?! O halde siz başınıza geleceklere müstehaksınız. |
| WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:39 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.