I Am Legend (Ben Efsaneyim)
 

İşte yıkılmış-bozulmuş gelecek ütopyasına güzel bir örnek. Kanseri iyileştirmek için geliştirilen bir virüsün, neredeyse tüm insanları yoketmesi sonucunda New York, Manhattan'da tek başına sağ kalan bir adamın öyküsünü izliyoruz. Bu kişi, diğer aksiyon bilimkurgu filmelrinden (Independence Day, Man In Black, I Robot) tanıdığımız Will Smith. Onun da sağ kalma sebebi, kanındaki bağışıklık.



Orduya bağlı olarak çalışan bir doktor rolündeki kahramanımız, yine kendisi gibi bağışıklığı olan sadık köpeği ile yaşamını sürdürüyor. Olaylar, virüsün yayılmaya başladıktan 3 yıl sonrasında (2012) geçiyor.

New York öyle bir hale gelmiş ki, yollardan bitkiler fışkırmış, sokaklarda geyikler cirit atıyor. Yaşamını devam ettirmesi için gereken yiyecekleri marketlerden sağlayabilen kahramanımız için hayat, yalnız kalmaktan daha büyük zorluklar taşıyor. Dışarıya sadece geceleri çıkabiliyor. Çünkü insanlardan %90'ı ölmüştü ancak %10'u ise değişim geçirdi. Geceleri ortaya çıkan ve insan yiyen bir yaratığa dönüştüler. Güneş ışığına karşı ciltleri hassas, o yüzden gündüzleri dışarı çıkamıyorlar.



Doktor olarak, sağ kalan insanları da kurtarabilecek bir aşı geliştirmeye çalışmakta, bu amaçla da bu yaratığa dönüşmüş insanlardan bazılarını canlı yakalayarak üzerlerinde aşıyı denemektedir.



Yalnız olmadığını düşündüğü için geceleri telsizle mesaj göndermektedir. Bundan sonrasını da filmi izlediğinzide görürsünüz.



New York'un 3 yıl sonraki hali, Bizsiz bir Dünya fenomenin en iyi uyarlaması olmuş. Sadece bunun için bile izlemeye değer. Başlarda gizem faktörü ağırlıktayken ortalarda korku faktörü devreye girmekte, sonlara doğru ise aksiyon dojası artmakta. Will Smith'in rol aldığı bir filmden de normal olarak bekleneceği gibi tabi.



150 milyon dolar gibi sıkı bir bütçeye sahip olan filmde, efektler için masraftan kaçıınılmadığı belli oluyor. Görsel açıdan tatmin edici görüntüler var.