Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Geliştiren Yazılar (http://www.hayatimdegisti.com/forum/gelistiren-yazilar/)
-   -   KAZANMAK NEYE YARAR, KAYBEDEN OLDUĞUNDA! (http://www.hayatimdegisti.com/forum/gelistiren-yazilar/5709-kazanmak-neye-yarar-kaybeden-oldugunda.html)

hakan_oz 08-04-2008 12:05 AM

KAZANMAK NEYE YARAR, KAYBEDEN OLDUĞUNDA!
 
Türker Alkan''''ın makalesini okuyun, düşünün ama eğer "büyük kazanmak" isti
yorsanız yazdıklarının doğrultusunda hareket etmeyin!

Çünkü kendine "kazanmak neye yarar, kaybeden olduğunda!" gibi Candan Erçetin soruları soranlar ortalama işler başarırırlar. Tarih kitaplarına geçenlerin mantığı şöyledir : "Kazanmak neye yarar, kaybeden olmadığında! Ortada kaybeden yoksa kazanan da yoktur. Çünkü kazananın kazandığı kaybedene göre tanımlanır."

Şöyle düşünün, Atatürk "kazandı" düşmanlar "kaybetti". Atatürk "kahraman" oldu. Oysa Avustralyalılar, düşmanları olan İngilizlerin de kazanacağı bir modeli seçtiler. Valilerini İngilizler atıyor, ama başbakanı kendileri seçiyor. Sonuçta Avustralyalıların kahramanı yok!

Ayrıca aborjinler "insancıl" görünen bu felsefeleri yüzünden ingilizlere yenildiler ve şu anda bir "vatan"ları bile yok!




Türker Alkan
RADİKAL

Morgan''''ın ''''Bir Çift Yürek'''' adlı kitabında ilginç bir öykü var. Kitaptaki olaylar, Avustralya yerlileri arasında geçer. Avustralyalı yerli, beyaz insana, "Biz yarışmayız," der, ayıplayarak, "bir yarışta tek kişi kazanır, geri kalanlar kaybeder. İnsanları böylece mutsuz etmek neden?"

Yazık ki dünya yarışma üzerine kurulu. Yalnız kapitalizmin rekabetçi pazar ekonomisinde değil, öteden beri yarışmadan duramıyoruz. Ve yarışçı, rekabetçi olan, kazanıyor. Olmayan da Avustralya yerlileri gibi yok olup gidiyor.
Bu kural yalnız sporda ve ekonomide değil, eğitimden sanata ve günlük yaşam alışkanlıklarına kadar, hemen her alanda geçerli. Serbest pazar ekonomisinin kurallarını tüm insan davranışlarını açıklamak için kullanan davranışbilimciler ve toplumbilimciler bile var.

Bu yarışmacı ruhun en somut olarak görüldüğü yer de olimpiyat oyunları olmalı. Daha oyunlar başlamadan hesaba oturduk: Kaç madalya alırız? Sporun estetiği, güzelliği, sağlık açısından yararı, uluslararası ortama ve bireysel gelişmeye katkıları kimsenin aklına bile gelmedi. Temel sorunumuz, ''''Kaç madalya?''''
60''''larda, 70''''lerde yapılan olimpiyatlarda hep dikkatimi çeken bir şey vardı: Amerika ve Rusya (yani, SSCB) kazandıkları madalya sayısı bakımından hep ilk iki sırada yer alırdı. Bu da son derece normal, beklenebilecek bir durumdu. Fakat, o zamanlar ''''Doğu Almanya'''' denen 17 milyon nüfuslu küçücük bir ülke vardı ki, genellikle üçüncü veya dördüncü sırada olurdu. ''''Böyle küçük bir ülke nasıl olur da bu kadar madalya kazanır'''' şaşar kalırdım.

Rahmetli hocam Arif Payaslıoğlu da aynı şeyi merak eder dururmuş. Doğu Almanya''''yı ziyaret etme fırsatı bulunca karşılaştığı kişilere sormuş: ''''Nasıl oluyor da bu kadar madalya kazanıyorsunuz?''''
"Beyim," demiş Doğu Alman muhatapları, "burada spordan başka yapacak pek bir şey yok ki!"

Açlıktan ülkelerindeki nüfus kırılıp dururken pek çok Afrikalı atletin rekor üstüne rekor kırıp madalyaları götürmesi de ilginç değil midir?
Belki pek çok Afrikalı o rekorlara bakıp açlığını bir nebze unutacak, sokaklarda kahramanlarının fotoğraflarını taşıyarak dünyaya sesleneceklerdir: "Ekmek bulamasak bile şampiyonuz! Sizi geçtik!"
Etiyopyalı milli atletimiz Elvan hanımı oldum olası ilginç buldum. Çekingen, fazla konuşmayan, iddiasız gözüken, korunmaya muhtaç bir çocuk
gibi duran zayıf nahif bir kız. Şimdi herkes tartışıyor: "Nasıl olur, hani 5 bin metre yarışında altın madalya alacaktı. Neden alamadı?"

Rivayet muhtelif. Taktik hatası mı, antrenman koşullarının yetersizliği mi, psikolojik veya fizik koşullar mı, Etiyopyalı atletlerin yarış sırasındaki anlaşmalı tavrı mı... Her kafadan bir ses çıkıyor. Anladığım bir konu değil.
Belki de asıl mesele, o zayıf omuzlara yüklenen aşırı yüktü: Milyonlarca kişi, koro halinde durmadan yineleyip duruyordu: ''''Elvan şampiyon olacak altın adalya alacak, Elvan yenilmez, Elvan geçilmez...''''

Milyonlarca kişinin her gün yinelenen bu duası nasıl bir yüktür. Ne kadar sinir bozucu, insanı felç edici bir etki yaratır.

Kim bilir, belki de Elvan, ona yüklediğimiz bu beklentilerin altında kaldı. "Elvancık," demeliydik belki de, "kazansan da, kaybeysen de sen bizim kızımızsın! Hayatta altın madalyadan daha değerli şeyer de var. Hiç merak etme."


WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:24 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.