![]() |
Beynelmilel Çağan Irmakın Babam ve Oğlumu ve Ömer Uğurun Eve Dönüşünden sonra Muharrem Gülmez ve Sırrı Süreyya Önder de 12 Eylül dönemini konu alan Beynelmilel ile vizyonda. Beynelmilel, başkaldırı dürtüleri köreltilmiş saf ve cahil Adıyaman halkının farkında olmadan sosyalist ideolojiyle yollarının kesişmesini işliyor. Kasabanın çalgıcılarının, yasak olmasına karşın halkı eğlendirmeye yönelik ‘eylemleri ve pavyonlarına yeniden kavuşma hayalleri, İstanbulda okuyan solcu Haydarın (Umut Kurt) devrimci idealleriyle buluşunca ortaya ironik, absürd ve dokunaklı bir film çıkıyor. Beynelmilelin trajik sonuna doğru hareket eden olaylar zincirinin çelişkili kahramanları, öykünün çatışma noktalarını oluşturuyor: Abuzer (Cezmi Baskın) ve başını çektiği çalgıcıların (gevendeler) tek amaçları, varolan işleyişi bozmadan, pavyonlarında gırgır şamatayla geçen eğlencelerde çalmak, eski neşeli günleri geri getirmektir; sosyalist devrim düşüncesini benimsemiş eylemci öğrenci Haydar, devletin yönetilmesinde sesini duyurarak halkının yaşam koşullarını geliştirmek için her türlü riski almaya hazırdır; Abuzerin kızı Gülendam (Özgü Namal) ise Haydara aşıktır ve okuyup kaymakam olmak istemesine rağmen yetiştirildiği üzere Haydarla evlenip bir aile kurmak sevdasındadır. Olaylar öyle gelişir ki, kenti ziyarete gelecek konseyi karşılamak üzere gevendelerden bir orkestra kurulur; dünya işçi sınıfı hareketinin marşı Enternasyonal, bu çağdaş müzisyenlerin repertuarına girecek, işler karışacaktır. ‘Beynelmilel bir şarkının suya sabuna dokunmayan bir kente sızması, insanları bir araya getirmek üzere yazılmış marşın ne ayrılıklara gebe olabileceği filmin beslendiği ironinin temel taşları. Filmde Gülendamın kulaktan dolma sosyalist düşüncelerinin görmüş geçirmiş pavyon kadınları tarafından savuşturulmasından, tüm askeriyenin Enternasyonal marşını tanımamasına kadar hikayenin birçok uzantısı ve diyaloğu dönem insanının siyasetten uzaklığını ve derin cehaletini gözler önüne sermek için mizahla yoğrulmuş. Böylesine ironik ve bol göndermeli bir tablo çizen bir filmin trajik bir sonla bitmesi ise tartışmaya son derece açık. Roberto Benigninin Hayat Güzeldirinde de büyük bir trajedinin gizli olduğunu her an hissediyorduk ama bunu görmemiz gerekmiyordu. Çünkü yaşanan olaylar bildiğimiz trajediler, görmek istediğimizse bunların farklı insanların gözünden bambaşka yöntemlerle gösterilmesiydi. Beynelmilelin hüzün dozu düşük, mizah ve hoşluklarla dolu yapısının böyle sosyal gerçekçi bir sona ihtiyacı var mıydı? Finalde de filmin genel karakteriyle tutarlı bir ironiyi beklemek hayatın gerçeklerinden kaçtığımızı göstermez. Bu, realitelerle tokatlanmanın seyrin bütünlüğüne zarar vereceği, izleyicinin öznel algısına saygısızlık olacağı içindir. Bu final sahnesine dek film anlamsız kaygılardan uzak ilerliyor ve senaryo doğru bir matematikte seyrediyor. Kimi duygusal sahnelerin dozu kaçmış olsa da küçük anlatılar ve kimi uzun diyaloglar rahatsızlık vermeden takip edilebiliyor. Mekanlar, dekorlar ve kostümler ise filmin dokusuyla uyumlu, aşırılıklardan uzak ve özenli. |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 04:45 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.