Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Dünyadan Başarı Hikayeleri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/dunyadan-basari-hikayeleri/)
-   -   Cildiyeci Kolsuz Agop'un Hikayesi (http://www.hayatimdegisti.com/forum/dunyadan-basari-hikayeleri/615158-cildiyeci-kolsuz-agopun-hikayesi.html)

bigokyanus 31-08-2010 02:23 PM

Cildiyeci Kolsuz Agop'un Hikayesi
 
Prof. Dr. Agop Kotoğyan yani meşhur ‘Cildiyeci Kolsuz Agop’, 41 yıl hizmet verdiği İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden 2004 Kasım ayında emekli oldu. Tesadüf bu ya Agop Hoca, o günden 66 yıl önce Cerrahpaşa’nın doğum kliniğinde dünyaya gelmişti. Hastane, evlerine 15 dakika yürüyüş mesafesindeydi.
Doğduğu Samatya semtini diğer adı Kocamustafapaşa’yla seven Kotoğyan,
‘Doğma büyüme Paşalıyım’ diye övünüyor. Agop Hoca, yıllarca hasta baktığı, laboratuarında göz nuru döktüğü, kimileri şimdi namlı birer profesör olan öğrencileri, vefalı hastaları ve mesai arkadaşlarının katıldığı törenle uğurlandı.

Veda eden aslında azmin, direncin, ölümlerin eşiğinden dönüp hayata sıkı sıkı sarılmanın simgesi, yaşayan bir efsaneydi. 30 yıl önce mesleğinin zirvesine oturmuş, masal kahramanına dönüşmüştü. Hayatının içine girmek zordu. Çünkü gazetecilerden uzak duruyor, doktorların artist olmadığını, bilimsel tebliğler dışında dışarıya seslenmenin
reklam olabileceğini savunuyordu. Türkiye’de, cinsel yolla bulaşan hastalıklar kürsüsünü ilk kuran, çeşitli bilim dallarında bölüm başkanlığı yapan, yeni buluşlarla çığır açmış bu doktoru albüm sayfalarımıza alabilmek için günlerce uğraştık. Sonunda hatırını
kıramayacağı dostlar araya girdi, bize hayatının kapılarını araladı.
İşte gördüklerimiz:
Aslında bu albüm şöyle başlayabilirdi: ‘Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde Yozgat’ın Akdağ Madeni İlçesi’nin Terzili Köyü’nde Kirkor adında bir çocuk varmış. Küçük Kirkor, kendi halinde yaşayıp giden yoksul bir ailenin çocuğuymuş.’ Ama masalsı hayatın içinde gerçeği kaybetmemek için kronolojik sırayla anlatmayı
doğru bulduk.

Agop’un babası Kirkor Kotoğyan, 1911 doğumlu. 1915 yılında, yani Anadolu’daki o büyük kaos döneminde henüz dört yaşındayken babasını kaybetmiş. Köyünü basan çeteler köydeki tüm erkekleri öldürmüş. Küçük Kirkor’u annesi, onu madendeki mağaralara kaçırarak kurtarabilmiş. Sonra da bir yakınlarının yanına sığınmışlar. Olaylar yatışıp
saldırılar durunca yanmış, yıkılmış, talan edilmiş köylerine dönebilmişler.

Kirkor Bey, 25 yaşındayken Yozgat’ın İğdere Köyü’nde yaşayan Makruhi Hanım’la evlenmiş. Aile 1938′de İstanbul’a gelmiş ve Samatya’ya yerleşmiş. Bir yıl sonra da ilk çocukları Agop, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Cerrahpaşa’daki hastanesinde doğmuş. Dünyaya gözlerini açtığı, ilk görüntüleri, ilk sesleri duyduğu bu hastane ile
ömür boyu sürecek kader birliği de böylece başlamış.

Babası Kirkor Bey, inşaatlarda kalfa olarak çalışır, annesi de Samatya yakınlarında bir fabrikada işçilik yaparmış.
KOLUNU PRES KAPTI
Çok yoksullarmış. Küçük Agop, Samatya Sahakyan Ermeni İlkokulu’na başladığı yıl, babası ona bir ceket almış. Bir bahar günü arkadaşlarıyla Samatya sahilinden denize girip çıkmış ve bir bakmış ki ceketin yerinde yeller esiyor. Anasından bir ton dayak yediği gibi tam üç yıl boyunca da ceketsiz kalmış. ‘Bana yeni bir ceket almaları mümkün değildi. Ekmeği karneyle alıyor, aylarca et ve şeker yüzü görmüyorduk’ diye annesinin köteğine hak veriyor şimdi.

Küçük Agop, daha ilkokuldayken işe başlamış. Mezun olduğu yıl bir gümüş atölyesinde çalışıyormuş. Sıcak, çok sıcak bir yaz günü, gümüş kalıpları plaka haline getirmek için kullanılan presin silindiri iş önlüğünün kolunu kapmış. Sonra da elinin tamamı omuzuna kadar presin altında un ufak olmuş. Hastaneye vardığında doktorlar, ‘Bu çocuk
yaşamaz’ demiş. Ameliyat olmuş, günlerce komada kalmış ve bir gün gözlerini açıp hayata yeniden merhaba demiş. Kaderin cilvesi bu ya yine Cerrahpaşa Hastanesi’ndeymiş.

O yaz sonunda kendisini tamamen toparlamış ama çevresindekilerin acıyarak bakması kalbini çok kırıyormuş. Bu yüzden kayıt yaptırdığı halde okula gitmeyeceğini söylemiş babasına. Okula gitmemiş ama aldığı ders kitaplarını her gün muntazaman okuyarak kendine göre bir tedrisat yapmış. Okulsuz geçen bu yıl boyunca hep düşünmüş. O küçük ve artık tek kollu bedeniyle bir meslek sahibi olamayacağına karar vermiş. ‘Okumalıyım, her ne pahasına olursa olsun okumalıyım’ demiş. Ve dönem başlayınca Kumkapı Bezciyan Ortaokulu’nda eğitime geri dönmüş.
Bütün okul hayatı boyunca, yazları ve hafta sonları çalışmaya devam etmiş. Tahtakale’de işportacılık yapmış. Konfeksiyon atölyelerinde ilik makinelerinde çalışmış. Eve katkı olsun diye çalışırken çok sevdiği kız kardeşleri Hripsima ve Maryam’a da küçük hediyeler almayı ihmal etmezmiş.
FUTBOL YILLARI
Ortaokulda başarılı olmuş ama esas zirveyi Galata Getronogan Lisesi’nde yapmış. Her yıl okul birincisi olmuş, takdirlerle dönmüş evine. Agop Bey, hasta Fenerbahçeli. Tam 26 yıldır Fenerbahçe Kulübü üyesi. Basketbolu çok seviyormuş. Ama tek kollu olduğu için
oynayamamış. ‘Ben de sahada top koştururum’ demiş ve lisede futbola başlamış. Oynayamazsın demişler, aldırmamış. Çok da güzel oynamış. Ve hatta, o devrin ünlü takımı Samatya Gençler Kulübü’nün kadrosuna girmeyi başarmış.

1957′de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanınca doğduğu, yeniden hayata döndüğü Cerrahpaşa Hastanesi’nde bulmuş kendini. Kapısından içeri girdiği ilk gün ‘Bir zamanlar beni kurtardı bu hastane, şimdi nöbet sırası bende’ diye düşünmüş. Bu dönemde lise öğrencilerine özel dersler vererek okul parasını kazanmaya devam etmiş. Ayrıca, Cerrahpaşa’nın futbol takımında oynamayı da ihmal etmemiş.
1963′te okul birincisi olarak doktorluk diplomasını almış. Bir yıl Çapa’nın Deri ve Frengi Hastalıkları Kliniği’nde çalışmış. 1964′te Cerrahpaşa’daki Dermatoloji Kürsüsü’nde asistan olarak göreve başlamış. Uzmanlık tezinin başlığı, ‘İmpetigo Herpetiformis Vak’aları Üzerinde Klinik ve Biyoşimik Araştırmalar.’ Ben başlığından bir şey
anlamadım, Agop Hoca açıkladı: ‘Uçukla ilgili çok önemli bir çalışmaydı.’

1967′de uzman olmuş. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde başasistan olarak çalışırken üniversite tarafından Ekim 1969′da Almanya’ya gönderilmiş. Dört ayda Almanca’yı öğrenmiş. Hamburg Saar Üniversitesi Dermatoloji Kliniği’nde ünlü dermatolog Prof. Dr. Nödl’ün yanında çalışmaya başlamış. Ayrıca aynı üniversitenin alerji ve histoloji bölümlerinde çalışmış. Kliniklerde gösterdiği başarıdan dolayı, Alman Üniversite
Kurulu’nun talebiyle okulda kalma süresi bir yıl daha uzatılmış.

Dr. Kotoğyan, 1952′de geçirdiği kazadan önce çoğu kişi gibi sağ elini kullanırmış. Onu kaybedince sol eliyle iş görebilmek için çok çalışmış. En büyük zorluğu da üniversitedeyken çekmiş. Tek eliyle tüplerden şırıngaya ilaç çekmeyi, bu ilacı hastaya enjekte etmeyi öğrenmek için geceleri hastanede nöbete kalmış, evde portakallara su
şırınga edermiş. Dikiş atmayı öğrenmek için ise, evde ne kadar sökük ve yırtık varsa dikermiş. İki yıl içinde tüm bu işleri kimseden yardım almadan tek başına yapıyor hale gelmiş.

1972′de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne geri döndükten bir yıl sonra doçentlik sınavını başarıyla vermiş. 1979′da ise, ‘Akne Vulgaris Vak’alarında İmmunolojik Araştırmalar’ başlıklı teziyle profesör kadrosuna atanmış. Almanca’dan sonra yine kendi çabasıyla, Fransızca ve İngilizce öğrenmiş. Dünyanın birçok ülkesinde dersler, konferanslar
vermiş, nam salmış. Özellikle son iki yılda dışarıdan gelen hasta sayısında büyük bir artış olmuş. Uluslararası tıp dergilerinde yayımlanan makalelerinin sayısı 300′ü aşmış, cilt hastalıkları üzerine iki kitap yazmış.

Suzan Hanım’la 1975′te evlenmiş. Üniversiteden emekli olduğu 21 Kasım 2004 günü yaptığı konuşmada ‘İki kişiye teşekkür etmiyorum: Biri beni bu yolun başına kadar getiren anam, diğeri beni şu kürsüye kadar çıkaran eşim Suzan. Teşekkür etmiyorum değil, aslında edemiyorum. Çünkü onlara her şeyimi borçluyum’ demişti.
[g]
YURT SEVGİSİ BUDUR
Birçok ülkenin üniversitesinden teklif almış: Almanya, Fransa, Kanada, Amerika… ‘Burada kal, kürsünün başına geç’ demişler. O, bunların hepsini elinin tersiyle geri çevirmiş. ‘Ermeni olduğun için dedeni, fukara olduğun için kolunu kaybettiğin o ülkede ne işin var’ demişler, gülmüş geçmiş. Peki ne düşünmüş? ‘Evet doğrudur: Ülkemde çok acı çektim. Sefaletin dibinde yaşadım. Doğrudur: Dedemi, çocukluğumu, kolumu kaybettim. Ama yolumu kaybetmedim. Bu ülkede yaşayan milyonlarca insandan hiçbir zaman farklı olmadığımı düşündüm. Bu topraklarda yaşayan tüm insanları kardeşim olarak benimsedim. Bir ülkeyi sevmek demek, bu topraklarda geçirdiğin güzel ve iyi günleri sevmek demek değildir. İyi günde ve kötü günde burada olmak, vatanın yanında kalmak demektir yurt sevgisi. Boş başak dik, dolu başak ise eğiktir, derler. Ben hep eğik gezdim şu dünyada. Kibirden nefret ettim. Boş başaklar gibi diklenmedim, caka satmadım, her şeyi
biliyorum demedim. Burnumun dikine gitmedim, bilginin ve bilimin ipine sarıldım. İşimi şansa bırakmadım. Çünkü, çok çalıştım ve boşluk bırakmadım.’

DOKTORLUĞA DEVAM
Bu efsane doktor üniversiteye veda ederken şöyle diyordu: ’32 yılını öğretim üyesi olarak geçirdiğim, 41 yıl üç ay süren üniversitedeki görevim fiilen sona ermiş bulunuyor. İnsanın hissettiklerini anlatabilmesi oldukça güç… Ayrılık günü gelip çattığında hiç
tanımadığınız bir boşluk hissine kapılıyorsunuz. İlk olarak geçmişin yoğunluğu içerisinde hiç gerçekleşmemiş olan bir şey gerçekleşiyor:
Annesinin kuzusu Agop, gümüşçüde çalışan Agop, futbolcu, asistan, Almanya’da görev yapan, doçentlik sınavındaki Agop, ilk dersini veren, profesör olan Agop kafa kafaya verip ‘Şimdi ne olacak’ diyorlar. Neden sonra aynı toplantıya emekli Agop gelip de, ‘Hey geçmişin kimlikleri; utanmasanız Agop öldü diyeceksiniz. Şimdi, en büyüğünüz olarak ben,
işte buradayım’ diyene kadar…’

Neyse ki Agop Bey tecrübeleriyle şifa dağıtmaya veda etmedi. Osmanbey’deki mimar oğlunun tasarladığı yeni kliniğinde, yine içten, yine mütevazı, çalışmayı sürdürüyor.
CİĞERİM AGOP
Prof. Dr. Kotoğyan’ın emekli olduğu gün annesi Makruhi Hanım (87) rahatsız olduğu için törene katılamadı. Kız kardeşi ünlü matematik hocası Hripsime Kotoğyan, kürsüye çıktı ve annelerinin gönderdiği mektubu okudu: ‘Ciğerim Agop. Baban da okuma yazma bilmez idi, ben de. Sen, okudun. Sen hep okudun ve çok çalıştın can parçam. Biz fukaraydık, senin yaptığın şu çok zor yolculukta yanına yetecek kadar azık koyamadık. Bak, burada da açıklıyorum, herkes duysun: Oğlum, sana yeterince yardım edemedik ve ben hep üzüldüm buna. Pek belli etmezdi ama baban da buna çok üzülmüştü. Ama, sen bizim yüzümüzü hiç kara çıkarmadım. Her zorluğun üstesinden geldin. Garip kuşun yuvasını yapan Allah, uçmak istediğini anlayınca sana kanat taktı.

Ciğerim Agop, çok çalıştın, çok yoruldun. Sana biraz istirahat et diyeceğim ama
biliyorum ki beni dinlemeyeceksin. Şimdi, biraz hastayım ama sen biliyorsun ki yanındayım.

Bilesin ki anacığın, seninle iftihar ediyor.
Baban da şimdi yukarıdan sana bakıyor ve gülüyordur. Ciğerim benim, senin o kara gözlerinden öpüyorum.’
13 Şubat 2005

arca 31-08-2010 04:23 PM

Cevap: Cildiyeci Kolsuz Agop'un Hikayesi
 
Evet yaşadığı ülkesinede ne olursa olsun ihanet etmemiş Yabancı ülke hayranlığı olmamış başkaları gibi.. Kendi insanı olmasa bile kendi ülkesine hizmet etmeyi tercih etmiş. Gerçekten hayran kaldım. Çocuklarımız bu şekilde yetişsin artık kendisinden başka hiçbir millete toprağa hayran kalıp satmasın ne kendisini nede toprağını....

tolgaasya 31-08-2010 05:21 PM

Cevap: Cildiyeci Kolsuz Agop'un Hikayesi
 
Agop Hoca; babamın çok eski bir dostu olduğu için, görev yaptığı hastaneye ziyaret amacıyla bir kaç defa gittim. İlk görünüşte biraz aksi gibi dursa da, yanın da kaldığınız süre içinde oldukça iyi niyetli olduğunu hemen anlıyorsunuz. Gerçekten bu topraklar da yetişen, alanında en iyi doktorlardan biri.

mu@z 31-08-2010 06:19 PM

Cevap: Cildiyeci Kolsuz Agop'un Hikayesi
 
cildimle ilgili problemlerim olduğu için son çare kolsuz agop olduğunu düşündük.muayene ücreti çok pahalı...paraya kıydık gittik.dersiniz uzay üssü muayehanesi.çok şık...kolsuz agop çok sert görünümlü itiraf edim odasına girince biraz tırstım fakat iki satırlık konuşmada çok babacan,merhametli olduğunu kavradım.yüzümdeki probleme yakından baktı.sonra dedi hanım kızım yapabileceğim bişi yok.tavrımdan çok üzüldüğümü anlamış olacak üzülme gibi beni teselli etti.neyse odadan çıkarken tabi ben düşünüyorum o kadar para verdik keşke bişi yapabilseydi,para ziyan oldu gibi...kapıyı kapatırken duydum ki sekreterini arıyor ücretlerini geri ver diyor.nasıl hisettim anlatamam.muayene ücretini vermese vermezdi.helal olsun insana.insan gibi insanmış...

7tepe 31-08-2010 08:39 PM

Cevap: Cildiyeci Kolsuz Agop'un Hikayesi
 
Kolsuz agop'a bende gittim dediğin gibi muayene ücreti çok pahalı,14 15 yaşındayken gitmiştim ona egzema rahatsızlığımdan dolayı,saolsun bi karışım verdi gittik eczaneden aldık çok iyi geldi bana hemen kaşıntılarım durdu,verdiği ilaç bitmeden şehir dışına çıktım ve ilacı yanıma almayı unutmuştum ayrıca ağzıda açık kalmıştı,geri geldiğimde ilacın bozulmuş olduğunu gördüm,herneyse aynı ilaçtan yaptırmak istedim fakat reçeteyi bulamadım şanssızlık iştey789 tekrar sırf aynı reçeteyi yazdırmak için o parayı vermek istemedim. Ama gerçekten çok iyi bi adam olduğu her halinden belliydi,bu arada muayahane odasıda çok ürkütücü kocaman kocaman kuşlar var hayvanat bahçesi gibiy789

parici 01-09-2010 12:56 AM

Cevap: Cildiyeci Kolsuz Agop'un Hikayesi
 
beni ergenlik sivilcelerinden kurtaran, kökünü kurutan yegane insan...25889

funda0903 01-09-2010 01:29 PM

Cevap: Cildiyeci Kolsuz Agop'un Hikayesi
 
Mükemmel bir kişilik çok takdir ettim.Günümüzde böyle insan çok az kaldı..................

zamanı_geldi 07-10-2010 03:37 PM

Cevap: Cildiyeci Kolsuz Agop'un Hikayesi
 
annesinin mektubu nekedar hazin yaaa...agl34

bigokyanus 07-10-2010 03:53 PM

Cevap: Cildiyeci Kolsuz Agop'un Hikayesi
 
Alıntı:

zamanı_geldi Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 772313)
annesinin mektubu nekedar hazin yaaa...agl34

Evet ben de çok duygulanmıştım okuduğumda , ne mutlu ki onlara böyle bir oğulları varmış ve ne mutlu ki Prof. Agop'a değerini bilen , onunla gurur duyan bir ailesi varmış...

sweeet 19-04-2011 02:17 PM

Cevap: Cildiyeci Kolsuz Agop'un Hikayesi
 
Okurken gözlerim doldu , çok şey anlatan güzel bir hikaye.


WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:03 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.