Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Diğer Sağlık Haberleri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/diger-saglik-haberleri/)
-   -   Sosyal fobik endişe anında neden kilitlenir? (http://www.hayatimdegisti.com/forum/diger-saglik-haberleri/609482-sosyal-fobik-endise-aninda-neden-kilitlenir.html)

Bluesky24 07-05-2010 05:41 PM

Sosyal fobik endişe anında neden kilitlenir?
 


Bir

sosyal fobiğe “Konuşmak mı daha zor, yoksa dinlemek mi?” diye sorsanız

genellikle alacağınız cevap “Her ikisi de” olacaktır. Sosyal fobikler

konuşmacı konumundaysalar hata yapma kaygısını duyarlar, dinleyici

konumundaysalar da “Ya, bana bir şey sorulursa?” diye sürekli

heyecanlanarak beklerler. Bir başkasının gözünün içine bakarak dinlemek

de konuşmak kadar önemlidir. Bir diyaloğun etkili ve verimli olması

için dinleyen ve anlatanın tam bir etkileşim içinde olması gerekir.

Eğer dinleyen kişi heyecanını, kaygısını kontrol etmek için bambaşka

bir noktaya kilitlenmişse diğer olayları gözden kaçırabilir. Ancak

heyecanını kontrol altına alabilirse olayları gözden kaçırmaz. Bu,

endişe nedeniyle yaşanan dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon

sağlayamama durumudur. Aynı zamanda korkuyu yok etmeye çalışmak ve

karşıdaki kişi ya da kişilere fark ettirmemek adına sarf edilen

inanılmaz bir çabadır. Konuşmak zaten zordur, kaldı ki dinlemek de

sonunda bir şekilde konuşmayı gerektirecektir. O halde, bir sosyal

fobiğin aklından geçen, uygun kelimelerle yanlış anlaşılmaya ve

eleştiriye mahal bırakmayacak şekilde bir konuşma yapabilmektir. Zaten

içinde bulunduğu durumdan mustarip olan kişi konuşma yapacağı

endişesiyle daha da çok kaygılanır, doğal olarak dikkatini toplayamaz,

unutur ve hata yapar.



Bu tür bir baskı altında beynimizin nasıl işlediğini

şu şekilde anlatabiliriz: Stres durumunda sinapslarımızın normal

işleyişi bozulur. Stres hormonları dediğimiz adrenalin ve noradrenalin

oranı yükselir. Dolayısıyla bir hücreye ulaşan uyarılar bir diğerine

geçemez. İşte bu an, bizim hatırlayamadığımız andır, düşüncelerimiz

bloke olur. Bu kapanma sadece yüz yüze konuşma esnasında gerçekleşmez.

Bazen bir kişinin sesi duyulduğunda da görülebilir. Bu nedenle bazı

sosyal fobikler için telefonla konuşmak da zorlayıcıdır. Sanki nefes

alıp verirken zorlanır gibi bir halde olan, heyecanlı ve titreyen bir

sesle konuşan kişi kendi sesini duydukça daha çok kaygılanır. Bu durumu

karşıdaki kişiye aksettirmeme çabası endişe düzeyini daha da yükseltir.

Ses titremesine çoğu zaman el titremesi de eşlik eder.



Dinleme ve konuşmanın yanı sıra bazı kişilerin yazı

yazarken de elleri titrer ya da terler. Bu da oldukça rahatsız edici

bir durumdur. Eğer bu rahatsızlığı yaşayan kişi iş yerinde sorumlu

konumdaysa ve sık sık imza atması gerekiyorsa daha da çok zorlanabilir.

Elleri titrediği için imzası her seferinde bir başka olur. Böyle bir

şikayetle gelen bir hastam vardı. “Öyle kötü ki hiç aynı imzayı

atamıyorum. O yüzden kendi imzamın yerine çok basit bir çizgi

kullanıyorum ve başkaları fark edecek diye daha da geriliyorum. Bankaya

da birkaç imza örneği verdim çünkü bankadakiler imzamı kontrol

ettiklerinde imzamın sahte olduğunu düşünüyorlardı” diye kaygısını ve

yaşadıklarını özetlemişti. Özellikle bazı sorumlulukları olan kişiler

için zor bir durum bu.



Bu tarz şikayetlerin üstesinden gelebilmek için

altında yatan nedenlere bakmak gerekir. Nedenler psikoterapi seansları

içinde açığa çıkar. Nedenlerin ortaya çıkması ve kişilerin durumu kabul

etmesi çözüm için atılmış büyük bir adımdır.





Bazı

insanlar da başkalarının önünde yemek yemeleri ya da bir şeyler

içmeleri gerektiğinde kaygılanırlar. Pek çok kişi elleri titrediği için

bir yere gittiğinde çay, kahve hatta su bile içmekte zorluk çeker.

Hiçbir şey içmemek bir noktaya kadar çözüm olarak görülebilir, insan

daha sonra kendi başına kaldığında sıvı ihtiyacını karşılayabilir.

Ancak bu durum sürekli olduğunda görüşülen kişilerin de dikkatini çeker

ve “Neden hiçbir şey içmiyorsun?” diye sorarlar. Bu kez insan daima

soruyu savuşturmaya çalışır ve sonunda bu soruya muhatap olmamak adına

oraya gitmemek için elinden geleni yapar.



Bazı insanlar da belirli özelliklerini, korkularını

saklamak uğruna etraflarına fazla bir şey hissettirmeden evlerini daha

yaşanılır hale getirirler. Amaçları dışarı çıkıp gerginlik yaşamak

zorunda kalmadan hayatlarını sürdürebilmektir. Bu amaçla evlerde

kurulan büyük ekran televizyonlarla, ses düzenleri ile tam bir sinema

şölenini havası yaratılır. Madalyonun bir yüzünde bu şölen havası,

diğer yüzünde ise “Acaba bu, bir şölen mi yoksa toplumdan ve

insanlardan uzaklaşmak için başvurulan bir çare mi?” sorusu vardır.



Elbette ki teknoloji uygun şekillerde

kullanıldığında mükemmel imkanlar ve ilerleme fırsatları sunan bir

olgudur. Bu bağlamda ileri teknolojinin imkanlarından yararlanan

herkesi toplumdan uzaklaşmayı seçen insanlar olarak görmek doğru

değildir. Ancak eğer kişide sosyal fobi özellikleri varsa ve bu seçim

kişinin daha da asosyalleşmesine yol açıyorsa bunu olumsuz bir etken

olarak kabul etmek gerekir. Teknoloji bağımlılığı sosyal fobikler için

olduğu kadar depresyondaki kişiler için de olumsuz bir seçim halini

alabilir. Burada şunu vurgulamak istiyoruz: Yenilikleri takip ederken

insan ilişkilerinden kaçınır hale gelmek, kendini kısıtlamak çözüm

değil çözümsüzlük getirir.



Bakış açıları ve beklentiler kişiden kişiye değişir

ve insanların seçimleri kişisel farklılıklara göre belirlenir. Fakat bu

seçimler her zaman sağlıklı olmayabilir. Bazı sosyal fobikler

heyecanlarını bastırmak amacıyla alkol ya da madde kullanımına veya

bazı ilaçlara (yeşil reçete ile satılan, aslında sadece doktor

gözetiminde alınması gereken ilaçlara) meyledebilirler. Stres

karşısında alkol ve sigaraya yönelmeyi öğrenmiş bir insan daima kolay

olan bu yolu seçecek, bir de bağımlılık geni taşıyorsa kolayca tutsak

hale gelecektir.



Bu tür maddeler maalesef ki başlangıçta bir parça

rahatlık verseler de daha sonra bu rahatlatma özelliğini yitirirler. Bu

durumda kişi daima daha fazlasını ister ve bağımlı hale gelir. Yani

yağmurdan kaçarken doluya tutulur. Nihayet dolu taneleri öylesine

ağırlaşır ki kullanıcının ilişkilerinin çatırdamasına ve sevdiklerini

kaybetmesine kadar gider.


WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:53 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.