Yastığın sağlıklısı
 

Hastamızı ameliyat olmaya ikna etmek kolay olmamıştı. İlerlemiş yaşına, ak düşmüş saçına sakalına karşın doktor ve hastane yüzü görmemişlerdendi. İki ay önce ameliyata ikna edilip hastaneye yatmış ancak tedaviyi reddedip hastaneyi terk etmişti. Yakınmaları artınca hastalığının ameliyatsız iyileşmeyeceğine ikna olup tekrar gelmişti. Kendini biraz iyi hissetse kaçıp gidecek gibiydi hastaneden.







Bedenine sağlığına çok güvenen eski topraklardandı. Refakatçi olarak hanımı yanında kalıyor, kızları arası sıra uğrayıp temiz çamaşır getiriyordu. Başka gelen gideni olmamıştı.



O gün öğle arası ziyaretine gelen yaşlı beyefendi odasına girmek için izin istedi.







Elindeki kocaman paket dikkatimizi çekmişti. Ziyaret için odasına girdikten sonra merakımı yenemeyip dosyasına göz atmak bahanesiyle arkalarından ben de odaya girdim. Hastamız yatağında doğrulmuş heyecanla gelen paketi açıyordu. Paketten çıkan yastığa sarılıp kokladı. Hastanenin yastığını kenara koyup gelen yeni yastığı başucuna yerleştirdi, yatağına uzandı. Şaşkın bakmış olacağım ki gülümsedi.







- Bakma öyle doktor bey oğlum. Pamuk yastık bu. Hastaneninkiler gibi varlığı yoklu belli bile olmayan, o garip yastıklardan değil. Hanımdan kızlarımdan pamuk yastık istedim sizlere ayıp olurmuş diye getirmediler. Gebereceğim yahu.







Sonra eliyle arkadaşını işaret etti.







- Neyse ki halden dertten anlayan bir iki eski dostum hala hayatta. Dün arayıp rica ettim. Bugün kaptı geldi yastığı sağ olsun.







Ziyaretçi beyefendi biraz mahcup ifadeyle gülümseyip hastamızın saçlarını okşadı. Hastamıza dönüp kenarda duran yastığı gösterdim.







- Ne varmış hastanenin yastıklarında?







- Doktor bey yastık nedir bilir misin? Adı üstünde yaslanırsın. O da sana yaslanır. Dost gibi, arkadaş gibi... Ama şimdilerde yastıklar bu sizinkiler gibi pamuk yerine suni elyafla dolduruluyor. Onlar da günümüzün dostluklarına benziyor, yaslanınca kayboluveriyorlar. Üçü beşi bile bir adam etmiyor.







Hastanenin yastığını alıp başının altına koydu.







- Şuna bak. Başını yasladığında kulaklarına kadar gömülüyorsun. Uzaktan baktın mı yastığa benziyor, adam sanırsın. Ama içi boş çıkıyor. Birkaçını üst üste koy yine işe yaramıyor. Yüzükoyun yatıp sarılmaya gör, boğulacak gibi oluyorsun.







Bir süre sustu. Soluklandı. Yatağında doğruldu. Hastanenin elyaf yastığını kenara bırakıp pamuk yastığı eliyle kabartıp başucuna yerleştirdi.







- İstemedim sizin yastığınızı. Yatamadım, rahat edemedim onunla. Pamuk dolu şu yastığı değişmem başka yastığa. İsterse kuş tüyü olsun. O benim eski dostlarım gibi. Yaslandın mı Ben buradayım der. O da sana yaslanıverir. Bilirsin yanında olduğunu.







- Siz öyle diyorsunuz ama bu elyaf yastıklar hem yıkanabilir hem de daha az alerjik ve sağlıklı olduğu için tercih ediliyor, bizler de hastalarımıza öneriyoruz.







Hadi oradan dercesine elini salladı.







- Sağlıklıymış... Sevsinler. Yastığın sağlıklısı mı olurmuş? Sağlık dediğin insanın bedeninde olur, yastıkta işi ne? Unuttu bu millet sağlığın içimizde olduğunu.







- Nasıl yani?







- Ne bileyim. Çocuklarıma bile anlatamıyorum. Kendini sağlıklı hissetmek yetmiyor kimseye. Birde bunu korumak, sağlıklı kalmak için savaş verip, hırpalıyorlar kendilerini.







Onun için kaçıyorum doktordan, hastaneden. Hasta olmamak uğruna bir şeylerden, hele ki dostlarımdan kaçarak yaşayamam ben. Bedenim sağlıklı kalsın, ruhum yalnızlıktan kurusun, gebersin. Yok ya. Durun hele, bu benim hayatım.







Yatağında doğruldu. Arkadaşı söylesene der gibi işaret yaptı. Hastamız bana bakıp arkadaşını işaret etti.







- Doktor bey bir şey daha rica edeceğim. Biliyorsunuz, yarın ameliyat olacağım. Bugün izniniz olursa yakındaki hamama gidip yıkanmak istiyorum. Arkadaşım da benimle gelecek merak etmeyin. Birkaç saat içinde geliriz.







- Nereden icap etti bu hamam işi?







Gülümsedi. Cevap vermekte tereddüt etti. Arkadaşı Söyle de kurtul dedi. Gözümün içine baktı, eliyle karnını gösterdi.







- Tamam eski toprağız ama yarın kestaneyi çizdiriyoruz. Bilirsin eskimiş, kurumuş kestaneleri lezzeti gelsin diye pişirmeden önce sıcak suda bekletip yumuşatır, sonra çizerler. Ben de bir kese yaptırıp göbek taşına yatayım, şu kurumuş kestaneye benzeyen bedeni biraz yumuşatayım, işinizi kolaylaştırayım istiyorum.







Sesimi çıkarmadığımı görünce eşyalarını toplayıp gözden kayboldular. Geldiklerinde akşam olmuştu. Servis kapısında dostunu uğurlayıp, odasına girip yatağına uzandı.







Bir hafta sonra şifa ile taburcu oldu. Bir daha haber almadık. Kontrole de gelmedi. Geriye bizlere hediye bıraktığı ve kullanmaya pek kıyamadığımız, o pamuk yastık kaldı nöbetçi doktor odasında.







Dr. Mehmet Uhri



mehmetuhri